Dünya Tıp Hukuku Derneği (WAML) tarafından toplumsal hakların geliştirilmesi için tıp, hukuk ve etik başlıkları altında incelemeler ve tartışmalar yapılmasını amaçlayan Dünya Tıp Hukuku Kongresi’nin 29’uncusu, ilk kez Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da başladı.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, kongrenin açılışında bir konuşma yaptı.

Bu yılki kongre için belirlenen “kırılganlık”, “toplumsal cinsiyet sorunları”, “hasta güvenliği” ve “tıpta insan hakları” temalarının dünya çapında milyonlarca insanın günlük yaşamını etkileyen hayati başlıklar olduğunu belirten Azap; teorik tartışmalara sıkışmayıp aynı zamanda yaşanan trajediler ile yüzleşmek gerektiğinin altını çizdi ve İsrail işgal güçlerinin Gazze’de soykırıma varan saldırılarına tepki gösterdi:

“Gazze'de devam eden savaş, tıp etiği ve insan hakları açısından kabul edilemez bir gerçeklik ortaya koymaktadır. Uluslararası hukuk kurallarının ötesinde, evrensel vicdanın bile kabul edemeyeceği bir şekilde hastaneler ve sağlık çalışanları hedef alınmakta, sağlık hizmetlerine erişim ciddi şekilde engellenmektedir. Açlık, silah haline getirilmektedir ve temel yaşam hakkı tehdit altındadır.

Bugün Gazze'ye saldıranların ataları, geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında tarihin en şiddetli, beklenmedik ve korkunç soykırımına maruz kalmıştı. Kötülük, günlük hayatımızın bir parçası haline gelmişti. Ne yazık ki, bu acıyı yaşayanların torunları, şimdi hayatı cehenneme çevirmeye çalışıyor. Bu, insanlığın vicdanıyla ilgili son derece etik bir sorundur. Hannah Arendt'in 50 yıl önce tanımladığı ‘kötülüğün sıradanlığı’, bugün hâlâ geçerliliğini koruyor. Dünyamızı daha iyi bir yer haline getirmek için sizin gibi sorumluluk sahibi insanlarla birlikte yeni tutumlar, yeni tanımlar ve yeni ifadeler bulmalıyız.”

Türkiye’nin de bu dört tematik alanda kendi sınavlarını verdiği bir dönemden geçtiğini ifade eden Azap; sağlık emekçilerinin maruz bırakıldığı ağır çalışma koşulları ve şiddetten, Şubat 2023 depremleri sonrası bölgede sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan sorunlardan, kadınların ve LGBTQ+’ların sağlık hakkına erişimde karşılaştıkları ayrımcılıktan, hapishanelerde yaşan sağlık hakkı ihlallerinden söz etti.

TTB’nin sorunları tespit etmekle kalmayarak aynı zamanda çözümlerin geliştirilmesi için aktif olarak çabaladığını vurgulayan Azap, sözlerini şöyle sürdürdü:

“TTB; yasa ile kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde fakat bağımsız bir meslek örgütü olup, mesleki dayanışmaya dayalı yapısıyla hekim haklarını savunmak, halk sağlığını korumak, tıp eğitimini ilerletmek ve sağlığın sosyal belirleyicilerini güçlendirmek amacıyla faaliyet göstermektedir. Bağımsız, bilimsel temelli, kanıta dayalı sesimizle ülkemizin en güvenilir kurumlarından biri olmaktan gurur duyuyoruz.

TTB; hem hekimlerin haklarını hem de hastaların onurunu koruyarak sağlık hizmetlerinde etik ve hukuki standartları geliştirmek amacıyla tıp hukuku alanında da aktif olarak çalışmaktadır. Bilimsel rehberlik yoluyla sağlık otoritelerinin ve politika yapıcılarının adil, kanıta dayalı ve etik yaklaşımlar benimsemesini hedeflemektedir.

TTB; etik ve hukuku bütünleştirerek adil, hesap verebilir, insan onuruna dayalı bir sağlık sistemi inşa edilmesini istemektedir.”

Dünya Tıp Hukuku Kongresi’ndeki tüm katılımcıların tartışmalara birer profesyonel olmanın ötesinde birer insan olarak yaklaşması; tartışmalarda tıp hukukunun soyut bir kavramdan ziyade hayatları şekillendiren, hakları koruyan ve toplumda güven inşa eden bir çerçeve olarak ele alınması temennisini dile getiren Azap; kongrenin düzenlenmesinde emeği geçenlere, konuşmacılara, kolaylaştırıcılara ve tüm katılımcılara teşekkür etti.

Dr. Alpay Azap’ın konuşmasının orijinali için tıklayın.