Son yirmi yılda üçüncü kez gündeme getirilen Tıbbi Hizmetlerin Kötü Uygulanmasından Doğan Sorumluluk Kanun Teklifi, Halk Sağlığı Uzmanı, MHP Kahramanmaraş Milletvekili Dr. Sefer Aycan tarafından verildi.

Aynı kanun tasarı taslağı, 2002 ve 2008 yıllarında Sağlık Bakanlığı tarafından tartışmaya açılmıştı. Şimdi bu Taslağın kısmen gözden geçirilmiş, ancak yürürlükten kalkmış kanunlar ve kaldırılmış kurumlara atıflarının da içinde kaldığı, imla hatalarının dahi korunduğu hâli, 21.07.2020 tarihinde TBMM’ye sunulmuştur.

Gerekçesinden maddelerine kadar, Teklifin bütünündeki yaklaşım sağlık hizmetlerinde hastanın zarar görmesini önlemekten daha çok, ortaya çıkan zararın tazmini ve sağlık çalışanlarının cezalandırılması üzerinedir. Bu yönüyle, yasa teklifinin sağlık hizmetlerinin niteliğinin artırılmasına veya sağlık hizmetinin gereği gibi sunulmamasından kaynaklanan zararların azaltılmasına bir katkı sağlamayacağı görülmektedir.

Teklif’te, zorunlu olarak mesleki sorumluluk sigortası yaptırması gereken meslek gruplarının sayısı artırılmakta, sigortanın ödediği tazminatı belli şartlarda sigortalılardan alabilmesi düzenlenmekte; hastaların veya sağlık çalışanlarının değil sigortacıların lehine düzenlemeler önerilmektedir.

Ayrıca, hasta üzerinde bilimsel araştırmalar Sağlık Bakanlığı'nın iznine bağlanmakta, izin alınmadan yapılması halinde üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Özellikli tıbbi uygulamaların, ne olduğu tam olarak belli olmayan bir yetki belgesine sahip sağlık personeli tarafından yapılması şart koşulmaktadır. Sağlık hizmetlerinin niteliğinin artırılması için gerekli olan bilimsel araştırmalar idari otoritenin iznine tabi tutularak kısıtlandığı gibi hekimlerin genel olarak hastalıkları tedavi yetkilerinin sınırlandırılmasıyla da sağlık hizmetlerine erişilebilirliğin önüne yeni engeller çıkartılmaktadır.

Diğer yandan, hiçbir özerkliği bulunmayan ve bütünüyle Sağlık Bakanlığı tarafından kontrol edilen kurullar oluşturularak bunlara mesleki uygulamaların kusurlu olup olmadığına ve meslek mensuplarının kusuru olup olmadığına ilişkin karar verme yetkisi tanınmaktadır. Sağlık hizmet organizasyonunu ve denetimini yapan Bakanlığın, kendisinin de sorumluluğu olabilecek olgularda kusur değerlendirmesi yapması, sistemden kaynaklanan kusurların gizlenmesine neden olabileceğinden sağlık meslek mensupları için büyük tehlikedir. Bu kurullara verilen görev bağlamında bakıldığında, sağlık hizmet sunumundaki zararı doğuran olguları değerlendirip bunları ortadan kaldırmak için çaba gösteren değil, sorunu yaratan şartları bir kenara bırakıp sorumluyu saptamaya çalışan kurullar yaratıldığı anlaşılmaktadır. Bu yaklaşımla ortaya çıkan kararın bir uzlaşma zemini olması da mümkün olmadığından Teklifin en önemli yeniliği olan sigortacı ve zarar gören hastanın uzlaştırılmasıyla uyuşmazlıkların kısa sürede çözümlenmesi çabası da ölü doğmuştur.

Bütün bunlardan başka, ülkemizin pek çok yerinde, alanında tek uzman olması sebebiyle, 7 gün 24 saat icapçı nöbetçi kabul edilen hekimler bulunmaktadır. Bu meslektaşlarımız, her an gelebilecek bir telefonla göreve çağrılabileceklerinden, özel yaşamlarını önemli ölçüde kısıtlayarak, hayatlarını her dakika var olan bir stres altında sürdürmektedirler. Ailesinden uzakta, bütünüyle yabancısı olduğu ilçede görev yapan ve gece yarısı gelen bir telefon üzerine, küçük çocuğunu emanet edecek bir komşu bulup hastaneye yetişmeye çalışan hekimlerin sayısı hiç de az değildir.  Yasa Teklifinde bu durum hiç umursanmadan, icapçı olarak çağrıldığı halde davete icabet etmeyenlerin bir yıldan iki yıla kadar hapis ve elli bir liradan yüz bin liraya kadar para cezasıyla cezalandırılmaları önerilmiştir. Bu ceza, Teklif’te, hasta üzerinde yapılan bilimsel çalışmanın hastanın yaşamını tehdit eden bir risk şüphesi yaratmasına karşın araştırmaya son verilmemesi halinde verilmesi önerilen ceza ile aynıdır. İcapçı nöbetçi hekimlerin yaşadığı sorunların yok sayılmış olması bir yana, hastaya zarar verme ihtimali olan bir eylemle hastaya zarar verip vermediğine bakılmaksızın davete uymama eyleminin cezalarının bir tutulması da ayrıca adaletsizdir.

Son olarak, sağlık hizmetlerinden doğan zararlar, sağlık mesleği mensuplarının çalışma koşullarına hiç bakılmaksızın değerlendirilerek, en küçük olaylarda dahi hapis cezaları öngörülen bu Teklif’te; tıp eğitimi olmayan hatta kimi zaman herhangi bir eğitimi dahi olmayan kişilerin, sağlık hizmetlerinde doğrudan ya da dolaylı olarak yer almaları, bir takım ürünlere sağlıkla ilgili özellikler atfederek toplumun sağlık talebini istismar etmelerinin hiç yer almamış olması da Teklif’in bakış açısını göstermesi bakımından önemlidir.

Sağlık hizmetlerinden doğan zararların, kusur ya da komplikasyondan kaynaklanıp kaynaklanmadığına bakılmaksızın karşılanmasının yanı sıra, ve daha da önemli olarak, bu zararların ortaya çıkmasına neden olan sebepleri ele alarak bunları ortadan kaldırmaya odaklanan bir yasal düzenlemeye gereksinimimiz bulunmaktadır. Böylesine önemli düzenlemeler ancak ortak akılla ve önyargısız bir çalışmayla mümkündür. Türk Tabipleri Birliği, her zaman olduğu gibi, sağlık çalışanların çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve hastaların daha nitelikli ve erişilebilir sağlık hizmeti ihtiyacının karşılanması için yapılacak düzenlemelere katkı sunmaya hazırdır.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi