Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, İşkencenin Önlenmesi Komitesi ile BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin “cezaevlerindeki insan sayısını azaltmaları için acil harekete geçme çağrısı yaptığını hatırlatarak, COVID-19 salgınının görüldüğü bir çok ülkede hükümetlerin cezaevlerinde ayrımsız tahliyeleri başlattığını bildirdi. TTB Merkez Konseyi, Türkiye’de de başta hasta mahpuslar olmak üzere risk rubunda olan mahpusların bir an önce tahliye edilmesini ve tüm mahpusları kapsayan, eşit ve adil bir infaz değişikliğinin bir an önce gerçekleştirilmesini istedi.
TTB Merkez Konseyi’nin konuya ilişkin açıklaması şöyle:
ADALETLİ VE EŞİTLİKÇİ iNFAZ DEĞİŞİKLİĞİ YASASI; CEZAEVLERİNDE KALANLARIN SAĞLIK VE YAŞAM HAKKI İÇİN ELZEMDİR
Çin’de ortaya çıkan COVID-19 enfeksiyonu Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edildi. Hastalık tüm Dünya’da olduğu gibi Türkiye’de de hızla yayılmaktadır. Sağlık Bakanlığı 5 Nisan 2020 tarihi itibariyle Türkiye'de Coronavirüs olgu sayısının (Test Sonucu Pozitif Çıkan) 27 bin 69'a yükseldiğini ve 574 kişinin ise yaşamını yitirdiğini, hastalığın ülkemizin dört bir yanında yaygın olarak görüldüğünü açıklamıştır.
Hastalığa neden olan etken, solunum ve ağız yoluyla bulaşmaktadır. Hasta ya da tespit edilemeyen taşıyıcı kişilerin öksürmesi ve solunumu sırasında havaya yayılan küçük damlacıklarla, bunların düştüğü yüzeylere temas eden ellerin yüze, ağıza götürülmesiyle hastalık bulaşmaktadır. Hastalığın benzerlerine göre bulaşıcılığı oldukça yüksek olup, hastalığı geçirmemiş kişilerin risk altında olduğu bilinmektedir.
Yaşlı ve kronik hastalığı bulunan kişilerle birlikte, cezaevleri, huzurevleri, çocuk bakım evleri gibi yerlerde kalanlar için risk diğer gruplara göre çok yüksektir.
Adalet Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 355 hapishanede 294 bin mahpus bulunmaktadır. Bunlar içinde daha suçlu olduğu mahkemeler tarafından kararlaştırılmamış onbinlerce tutuklu da yer almaktadır. Ayrıca cezaevlerinde sayıları yaklaşık 140 bini bulan ve zor koşullarda çalışan doktor, diş hekimi, psikolog, sosyolog, sosyal çalışmacı, sağlık memuru, gardiyan ve jandarma görev yapmaktadır. Bu çerçevede yaklaşık 440 bin kişinin COVID-19 salgınından toplumun diğer bireylerine ve kesimlerine göre etkilenme ve birbirlerine bulaştırma olasılığı çok yüksektir.
Öte yandan hapishaneler havalandırmanın yetersiz, kişisel alan ve hijyenin iyi olmadığı kapalı mekanlardır. Yoğun ve sürekli değişen nüfus, cezaevlerinde çalışan görevlilerin dışarı ile sürekli temas halinde olmaları, hapishanelerin özellikleri ve organizasyonu bu tür salgınların yayılması için oldukça elverişli ortamlardır.
Ülkemizde salgın halini alan COVID-19 hastalığının henüz bilinen bir tedavisi olmadığı gibi herhangi bir aşısı da bulunmamaktadır. Salgına karşı önerilen en temel yaklaşım, insanların birbirleriyle temasını en aza indirerek virüsün hasta kişiden sağlıklı kişiye bulaşmasının azaltılmasıdır.
Hastalığı önlemenin en etkili yolu tıbbi içeriklerine uygun olarak, karantina, izolasyon ve fizik uzaklık uygulamasıdır. Hapishane koşulları ve uygulamalar göz önüne alındığında tutuklu ve hükümlülerin gerekli fizik uzaklığı korumaları mümkün değildir. Olabilecek olası bir bulaş sonrasında bütün tutuklu ve hükümlülerin COVİD-19 hastalığına yakalanması ve cezaevi koşullarında sağlık hizmetlerine erişimde yaşanacak sıkıntılar da göz önüne alındığında yaygın ölümlere varan sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Olağan zamanlarda da cezaevlerinde hükümlü ve tutukluların sağlık hizmetlerine erişiminin zor olduğunu biliyoruz. Mahpusların yeterli ve dengeli beslenememeleri, sabun ve deterjan başta olmak üzere, hijyen malzemeleri gibi temel ihtiyaçlara ulaşmada zorluk çekmeleri ve bu ihtiyaçların parayla karşılanması, benzeri nedenlerle hapishanelerdekilerin bağışıklık sistemlerinin son derece zayıf olduğu bilinmektedir. Bu nedenle salgından etkilenme ve hastalanma riskleri yüksektir.
Dünyadaki deneyimler ışığında, bu salgının görüldüğü birçok ülkede hükümetler, cezaevlerinde ayrımsız tahliyeler başlatmıştır. Ayrıca, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği üye devletlere “cezaevlerindeki insan sayısını azaltmaları için acil harekete geçme” konusunda çağrıda bulunarak; “hükümetler şimdi, her zamankinden çok daha fazla, yasal bir temel olmadan hapsedilen, siyasi mahkumlar ve sadece eleştirel ya da muhalif görüşler ifade ettikleri için hapsedilenler dahil her bir kişiyi serbest bırakmalıdır” şeklinde tavsiyede bulunmuştur.
Bu tavsiyenin de bir gereği olarak salgının daha fazla tehdit ettiği risk gruplarından başta hasta mahpuslar olmak üzere özellikle risk grubunda olanların (60 yaş ve üstü yaşta olanlar, kronik hastalıkları (tansiyon, şeker vb.) olan, bağışıklık sistemi zayıf olan, bağışıklık sistemini zayıflatan ilaçları kullananlar, çocuklu ve hamile olanların) bir an önce tahliyesi ve tüm mahpusları kapsayacak ve mahpuslar arasında ayrımcılığı gütmeyen eşit ve adil bir infaz değişikliği gerçekleştirilmelidir.
Ayrımsız ve ayrıcalıksız herkesin yaşam hakkını savunan bir hekim örgütü olarak;
Sağlık hizmetlerine erişim ve yaşam hakkı, mahpuslar için de en temel haktır. Bu nedenle cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin de sağlık hizmetlerine erişim ve yaşam haklarının korunması tüm hukuk devletlerinde yasal güvence altındadır ve bu hakkın korunması için gerekli önlemlerin alınması devletlerin sorumluluğundadır. Cezaevine girmiş bir kişi alıkonulma nedeni ne olursa olsun, sağlık hizmetlerine erişim ve yaşam hakkından mahrum bırakılamayacağını hatırlatıyor, COVİD-19 salgınına karşı gerekli önlemleri almaya ve infaz düzenlemesinde eşitlikçi olmaya davet ediyoruz.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ