Maden ve enerji şirketlerinin talepleri doğrultusunda hazırlanan, orman, mera, zeytinlik ve sit alanlarınım kamulaştırma belgesiyle şirketlere devredilebilmesine zemin hazırlayan torba kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’na gelmesi beklenirken; ülkenin dört bir yanından gelen yaşam savunucuları da 16 Temmuz 2025 günü TBMM Dikmen Kapısı’nda bir basın açıklaması düzenledi.

Basın açıklamasına Türk Tabipleri Birliği’nin de aralarında olduğu emek-meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler de destek verdi.

“Torbanın İçinde İşgal Var” başlıklı açıklamada ilk sözü alan Raziye Yıldırım, torba kanun teklifinin içeriğine ilişkin bilgi verdi. Yıldırım şöyle konuştu:

“Bu torbanın içinde köylülerin topraklarından olması; tarımı bırakması, göç etmek zorunda kalması var. Bu torbanın içinde açlık, susuzluk, yoksulluk var. Su fakiri bir ülkeyiz. Kuraklık kapıda. Bu torbanın içinde çeşmeden akacak, tarlayı sulayacak suyun kalmaması var. Bu torbanın içinde köylü-kentli ayırmadan su hakkımızın, gıdaya ulaşım hakkımızın gasp edilmesi var. Bu torbanın içinde ormanların, zeytinliklerin, meraların, tarım alanlarının ölüm çukurlarına dönüşmesi var. Bu torbanın içinde 86 milyon insanı bir avuç talancı için gözden çıkarmak var. Bu torbanın içinde çocuklarımızdan çalınmak istenen bir gelecek var.”

Nursel Çakır ise yaşam savunucularının torba kanun teklifine karşı mücadelesine vurgu yaptı, dördüncü defa Ankara’ya geldiklerini hatırlattı. “Bu torbanın içindeki kötülükleri durdurmaya geldik” diyen Çakır, halkın kendi topraklarında yaşam hakkından asla vazgeçmeyeceğini söyledi. İktidar ve muhalefet ayırt etmeksizin tüm milletvekillerini bu kanun teklifine karşı durmaya çağıran Çakır, “Bu halkın vekili olduğunuzu unutmayın. ‘İşgal Yasası’nı durdurun!” diye seslendi.

Açıklamanın ardından yaşam savunucularının bir kısmı milletvekilleri ile görüşmek üzere TBMM’ye girerken, bir kısmı ise Cemal Süreya Parkı’ndaki nöbet alanına döndü.