Bizler yaşatmak için yemin ettik, ortak sorumluluğumuz her canlının yaşam hakkını korumak ve savunmaktır.

Halen yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun 6. maddesine göre; sokaklar, hayvanların doğal yaşam alanıdır. İnsanlığın, kendini efendi olarak gördüğü bu kapitalist düzende hoyratça harcanan, yok edilen tüm doğal varlıklarda olduğu gibi hayvanların da yaşam alanları giderek yok edilmekte, hayvanlar daha çeperlere sürgün edilmektedir.

Ne yazık ki merkezi ve yerel yönetimler Hayvanları Koruma Kanunu’nun gereklerini yerine getirme konusunda sınıfta kalmıştır. Bugüne dek üretim ve ticaretin yasaklanması gerekirken, merdiven altı üretim, petshoplarda kataloglardan hayvan seçme, illegal yollarla yurtdışından cins hayvan ticareti devam etmiştir. Yetkili kurumlar hayvan sahiplerinin hayvanlarının bakımını takip etmemiş, sokağa terk etme gibi eylemlerine idari para cezaları uygulamamış, pek çok belediye Hayvanları Koruma Kanunu uyarınca veterinerlik hizmetleri, kısırlaştırma gibi görevlerini yerine getirmemiş, artan mama fiyatlarına yönelik vergi indirimleri sağlanmamış, artan veteriner hekim ve tedavi masraflarının karşılanabilmesi için zorunlu hayvan sigortası benzeri uygulamalar desteklenmemiştir. Görevini yapmayan belediyeler, denetleme yapmayan Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü, Tarım ve Orman Bakanlığı, şimdi kendi suçlarını bu kanun ile sokak hayvanlarına atmaya çalışıyor.

Sokak hayvanlarının yaşam alanlarından koparılıp sahiplendirilemezlerse öldürülmelerinin gündeme getirilmesi, merkezi ve yerel yönetimlerinin başarısızlıklarının maskelenmesinden başka bir şey değildir. Hayvanları Koruma Kanunu’nu neden uygulanmadığı, denetimlerin neden yapılmadığı, yaptırımlar ve cezalandırmaların neden devreye sokulmadığı gibi çok sayıda sorularımız yanıtsız kalırken; sokak hayvanlarının toplatılmasını ve katledilmesini getiren bu kanun taslağını kabul etmiyoruz. Bu “ölüm” kanununu hayvanların korunması ve özgürleşmesi hedefinden geri adım atma olarak görüyoruz.

Sokak hayvanları için üretimin durdurulması, ticaretin yasaklanması, kısırlaştırma, aşılama, yerine bırakma ve gözetim gibi bilimsel, adil ve akılcı çözümler bulunmaktadır. Bilimsel çalışmalar kısırlaştırmanın en etkili yöntem olduğunu göstermektedir. Gerek iktidarın gerekse yerel yönetimlerin bunları gerçekleştirecek insan gücü, araç, gereç, donanım ve finansman kaynağı bulunmaktadır. Tüm bunlara rağmen itlafta ısrar, COVID -19 mücadelesinde olduğu gibi akıl ve bilime ters düşmektir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sokak hayvanlarının itlafının gündeme getirilmesi bir çözüm değil, daha büyük bir katliamın gelen sesidir ve bu kanunun bir halk sağlığı önlemi olarak takdim edilmesi kabul edilemez.

Sahipsiz sokak hayvanlarından geçen kuduz başta olmak üzere zoonotik hastalıkları, halk sağlığı ile gerekçelendirerek sokaktaki hayvanların öldürülmesine yasal bir zemin hazırlamak bilimsellikten uzak, çarpıtılmış bir yaklaşımdır.

Diğer taraftan ülkemizde hayvan hastalıkları ve hayvanlardan geçen hastalıkların önlenmesi konusunda gerekli yasal düzenlemeler, hayvanların itlafı ile değil, Türkiye’de Tek Sağlık sisteminin kurumsal olarak oluşturulabilmesi ile mümkündür. Tek Sağlık; insanıyla, hayvanıyla yaşadığımız ekosistem bütününün sağlığı demektir. Ülkemizde Tek Sağlık konusunda Veteriner Hizmetleri ile ilgili düzenleme gerektiren eksiklikler söz konusudur. Asıl üzerinde durulması gereken, buradaki eksikliklerin bir an önce tamamlanması olmalıdır.

Şunu da hatırlatmak isteriz: Hayvan haklarını ve yaşamını yok sayan hükümetler, belediyeler, partiler, bakanlıklar, resmi kurumlar ile sokaklar ve kentler güvenli hale getirilemez. Ülkemizde sokakların güvenli olmamasının temel nedeni sokak hayvanları değildir. Geçtiğimiz günlerde biri tıp fakültesi öğrencisi iki genç yurttaşımız İzmir’de yağmur yağarken yolda yürüdükleri için yaşamlarını yitirdiler. Hiçbir canlı, sorumluluk sahibi olmayan, vicdanı ve merhameti olmayan yönetimler-yöneticiler kadar tehlikeli değildir. Sokakları sokak hayvanlarından arındırma değil, sokakları ve içinde yaşadığımız kentleri bir bütün olarak dönüştürmenin öncelikli olduğunu hatırlatıyoruz.

Bizler meslek örgütü olarak akıl ve bilimin ışığında her canlının yaşam hakkını koruyacak her türlü çözümün bir parçası olacağımızı buradan kamuoyu ile paylaşıyoruz. Kendi çıkarlarımızı hayvanların haklarından ve özgürlüğünden önde görerek yaşamı savunmak mümkün değildir. Tüm canlıların ortak, bir arada, birlikte yaşayabilmelerinin mümkün olduğunu biliyoruz. Yaşamı ve yaşatmayı savunmaya devam edeceğiz.

Bu ölüm kalım kararı öncesinde; Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki tüm milletvekillerimizin akıl ve vicdanına sesleniyor, geri dönüşü olmayan, hayvan katliamları ile altından kalkılamayacak, çok büyük sorunlar doğuracak, sokak hayvanlarının ölüm fermanı olan bu kanun teklifinin derhal geri çekilmesini talep ediyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi