Çağlayan Adliyesi’nde sadece usulün yerine getirilmesi için önceden hazırlanmış, ortaya konan muhakeme tragedyasını hep birlikte izledik. Kötülere de bunca “zahmet”lerine rağmen “o işin o kadar da kolay olmadığını”, artık kaybediyor olduklarını izlemek düştü… Yaptıkları bunca haksızlık yetmez gibi Şebnem Hocamız, onca rahatsızlığına dair verdiğimiz sağlık raporları görmezden gelinerek saatlerce karayoluyla getirildi; elleri saatlerce kelepçeli tutuldu, ilaçlarını dahi alırken kelepçenin çıkarılmadı. Gördükleri ise işkenceye karşı mücadeleye ömrünü vermiş birine işkence yapılması ne hocamızı ne de bizi yıldırabildi/ yıldırabilir.
Şebnem Hocamızın savunmasında da alıntı yaptığı Hannah Arendt’in “Ne daha önce ne de daha sonra, insanlar eylemde bulundukları sürece özgürdürler” sözünü Çağlayan Adliyesi’ndeki duruşmada hep birlikte ortaya koyduk. Ondandır kötülerin kendimizi anlatmamızı ve hakikati aramamızı engelleme çabaları; bu mahkeme tragedyasını hızla bitirme telaşı… Ancak insanlık bu memlekette artık sağlığa erişemiyorsa; ilaç bulamıyorsa; çocuğuna okulda yemek, bebeğine mama alamıyorsa; bir arabanın muayenesi bile kendi muayenesinden uzun sürüyorsa, “içlenme, beyhudedir/ maziyi sakın anma!”
Susmuyoruz, örgütlü kötülüğünüzden korkmuyoruz; ‘Giderlerse gitsinler’ diyenlere inat, hiçbir yere gitmiyoruz: Bu söylemimizin, bize kulak verenlerde/toplumda ne kadar değerli olduğunu, Çağlayan Adliyesi’nde umut için mücadelede yan yanayken bir kez daha gördük. O halde son dönem inancımızın ve umudumuzun çağrıcılığını yüklenen bu sözü, her yerde daha da inanarak dile getirmek, hepimizin sorumluluğu... TTB hangi iktidar olursa olsun halkın sağlığı, toplumun yararı için doğruyu söylemekten asla vazgeçmemiştir/vazgeçmeyecektir. Binlerce yıllık hekimlik değerlerimize dayanan Hekimlik Andımızda topluma söz verdiğimiz gibi; “Tehdit ediliyor olsak bile, tıbbi bilgimizi, insan haklarını ve bireysel özgürlükleri çiğnemek için kullanmayacağız”. Çağlayan Adliyesi’nde dayanışmalarını en güçlü şekilde ortaya koyan hekimlere ve topluma sözümüz olsun…
Hakikat ve bilim, canlılar için umut etmekle başlar; etikle yoğrulur; cesaretle ortaya konur. Ne kimseden icazet ister, ne kimseye yaranmak… Bunlardan birisi ile ilgili küçücük bir kuşkunun olduğu yerde ne hakikat olabilir ne bilim… Hekimlik de böyle bir şeydir işte… “Hekimlik insana dair, insanlığa karşı suçların karşısında durmaktan, zeytinimize, arımıza sahip çıkmaya, savaşlardan iklim değişikliğine kadar her türden halk sağlığına zarar veren unsurun karşısında durmaktır. Nazım Hikmet’in de dediği gibi 'yaşamak ciddi iştir'.”
Şimdi önümüzde Şebnem Korur Fincancı ismi üzerinde somutlanan; TTB ve meslek örgütleri üzerinden sınanan; asıl hedefi Türkiye demokrasisi olan bir tarih daha duruyor: 29 Aralık 2022 Perşembe. Bizler ne istediği, neyi savunduğu ve haklılığı açık olan taraftayız. Arayışımız hukuk, talebimiz adalettir.
Çağlayan Adliyesi’nde 29 Aralık 2022 tarihinde de tekrar çok daha güçlü bir şekilde “Şebnem Hocaya Özgürlük, TTB’ye Dokunma” diyecek; sözümüzü cesurca kuracağız. Biliyoruz ki “İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur”. Bertolt Brecht despot sessizliklerde nelerin olacağını “Büyüyecek/ Mülk sahiplerinin mülkleri/ Ve mülksüzlerin sefaleti/ Yönetenlerin söylevleri/ Ve yönetilenlerin suskunluğu…” dizeleriyle anlatır. “Sadece devletin konuşma hakkına sahip olduğu bir memlekette hiçbir söze inanılmaz” ise konuşmak hepimiz için “savunmak gerçeği, çoğu kez/yalnızlığını bilerek” artık demokrasinin insanlık adına bizlere yüklediği bir görevdir.
Sağlık dolu; sevgi, barış, demokrasinin baki olduğu; emeğimizin hakkını aldığımız gelecek güzel günler için topluma ve hekimlere söz verdik. Sağlık ve emek mücadelemizi böylesi algı oyunlarıyla oyaladıklarını zannedenler hiç umutlanmasınlar: Gördüler ki Şebnem Hocamızın özgürlüğünü elinden aldıklarında da bizi susturamadılar. İnanıyoruz ki 29 Aralık 2022 tarihinden itibaren de Şebnem Hocamızla beraber mücadeleye devam!
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi