Eskişehir-Bilecik Tabip Odası (EBTO) tarafından düzenlenen “Şehir Hastaneleri Paneli”, 7 Ekim 2017 Cumartesi günü Eskişehir Taşbaşı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Panele, Türk Tabipleri Birliği Merkez (TTB) Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala konuşmacı olarak katıldılar. Panelin kolaylaştırıcılığını TTB Merkez Konsey üyesi Dr. Şeyhmus Gökalp üstlendi.

Panelin açılış konuşmasını yapan EBTO Başkanı Dr. Hamit Güçlüer, Eskişehir-Ankara karayolu üzerinde yapımı devam eden şehir hastanesinin önümüzdeki yıl faaliyete geçirileceğine söyledi. Ülke genelinde çeşitli illerde şehir hastanelerinin sağlık hizmeti vermeye başladığını ifade eden Güçlüer, “Eskişehir’deki şehir hastanesi de 2018 yılında hizmete açılacak. Şehir hastanelerinde çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Şehir hastaneleri devlet hastanesi değil, devletin kiracı olduğu hastaneler statüsünde faaliyet gösterecek. Ciddi kayıplar bekleniyor. Hem çalışanlar hem de hastalar açısından sorunlar yaşanacak. Şimdiden karşılaşacağımız sorunların çözümü için üzerimize düşen görevi yapacağız” diye konuştu.

‘İngiltere’de çöken sistem başka ülkelere ihraç edildi’

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı’nın (KÖO) Birleşik Krallık’tan ithal edilen bir sistem olduğunu belirterek, “Türkiye'deki model temel olarak Birleşik Krallık'tan alındı. Sağlık Bakanlığı ve İngiliz Hazinesi KÖO Tanıtım Biriminin yaptığı toplantılar sonrası uygulamaya başlandı. Jubilee Debt Campaign'in son raporunda (2017), İngiliz Sağlık Sistemini (NHS) çökerten kamu özel ortaklığı uygulamalarının hükümetler tarafından başka ülkelere ihraç edildiği belirtiliyor” dedi.

KÖO’nun bir tür sözleşme olduğunu kaydeden Tükel, bu sözleşmede özel şirketlerin kamusal altyapı oluşturup kamu hizmeti verdiğini, ancak ortadaki finansal riskin büyük bölümünün ilgili kamu kurumunun üzerine kaldığını anlattı. KÖO projelerinin, hükümetin projelerini gerçekleştirmek için kendisinin borçlanması halinde ortaya çıkacak maliyetin çok daha fazlasına mal olduğunu dile getiren Tükel şöyle konuştu:

“Özel sektör, tüm riskin kamu tarafından üstlenilmesini sağlayacak şekilde hükümet güvenceleri istiyor. Sonuçta; ödemeler artıp bütçeler basınç altına girdiğinde, yönetim, kamu personel sayısını azaltma ve hizmet  düzeyini düşürmek zorunda kalıyor. KÖO'lar, kamu hizmetleri sunumunda kâr dürtülü, piyasa mantığının yerleşmesine ve giderek şirketlerin bir kamu hizmet yönetimi katmanı haline gelmesine yol açıyor. Hazine arazileri üzerine bedelsiz olarak özel şirketlerce yapılan şehir hastanelerinde devlet burada kiracı konumunda yer alıyor. Birkaç yılda sabit yatırım tutarı karşılanacak hastaneler için 25 yıl boyunca her yıl yüksek miktarlarda ödemeler yapılıyor. Yapılan hesaba göre, 18 şehir hastanesi için yılda ödenecek kira bedellerinin toplamı 3 milyar lirayı geçmiş durumdadır. 32 şehir hastanesi tamamlandığında kira bedelinin yaklaşık 5 milyar TL olması bekleniyor. Bu hastanelerin maliyetleri, Sağlık Bakanlığı’nın şirketlere ödeyeceği kira ve hizmet satın alma bedellerine dair ‘ticari sır’ adı altında saklanıyor.”

Şehir hastaneleri kamulaştırılmalıdır!
Şehir hastanelerinde yatak sayısı ve verimlilik konusunda da gerçeğin yansıtılmadığının altını çizen Tükel, “Araştırma sonuçları, şehirden uzak büyük hastaneler yerine, şehir içinde 300-600 yatak kapasiteli hastanelerin korunması ve ihtiyaca göre bu kapasiteye sahip hastanelerin yaygınlaştırılmasının önemine işaret ediyor” diye konuştu. Tükel, sözlerini “Şehir hastaneleri kamulaştırılmalıdır” diyerek bitirdi.

Doluluk garantisi!
Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala da, ihale şartnamelerine göre şehir hastanelerini yapan şirketlere yüzde 70 yatak doluluk garantisi verildiğine değinerek, “Eskişehir’de bulunan iki devlet hastanesini de şehir hastanesine taşıdınız ve yatak doluluk oranı yüzde 60’da kaldığını düşünelim. Yüzde 70’i tamamlayamadığınız için bunun parasının nereden ödeneceği ticari sır olarak saklanıyor” diye konuştu.

Şehir hastanelerinde şaşkınlık yaratan yatak başına kapalı alan oranının ciddi sorunlar yaratacağının altını çizen Pala şöyle devam etti:

“Bir yatak başına 290 metrekare kapalı alan düşüyor. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde bütün odalar tek yataklı ve banyolu olmasına karşın yatak başına düşen kapalı alan 135 metrekaredir. Şehir hastanelerindeki alan çok büyük. Amerikalılar bina ve arabalarının büyük olması ile övünürken, Amerika’da büyük hastaneler sınıflandırması içerisinde bir hasta yatağı için düşen alan 198 metrekaredir. Ankara Etlik’te 313 metrekare, Bursa ise 351 metrekare...

Bir hasta yatağı başına bu kadar alan yarattığınızda burayı nasıl ısıtacaksınız, nasıl soğutacaksınız, nasıl temizleyeceksiniz, hastanın yakınının hemşirenin, doktorun ulaşımını sürekli hızlı şekilde nasıl sağlayacaksınız? Mavi kod sisteminde mesafeler o kadar uzun ki sağlık çalışanları gelene kadar hasta yaşamını yitiriyor. Bunların hiçbirisi düşünülmeden sırf maliyetleri şişirmek için yapılmış bir uygulama ile karşıyayız.”


Prof. Dr. Raşit Tükel'in sunumu için tıklayınız.

Prof. Dr. Kayıhan Pala'nın sunumu için tıklayınız.