Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, TV 100’de yayımlanan İsmail Küçükkaya ile Yenigün programının konuğu oldu. Azap, COVID-19 salgınındaki son durumu, TTB’nin önerisi ile Dünya Tabipleri Birliği (DTB) Genel Kurulu'nda gündeme gelecek Gazze’deki insani krizi ve sağlıkta şiddetin yapısal nedenleri ve tıp eğitiminde yaşanan sorunları değerlendirdi.

Azap, Türkiye’de COVID-19 vakalarının artışta olduğunu, ancak bunun beklenen bir gelişme olduğunu ve endişe yaratmadığını söyledi. Okulların açılmasıyla solunum yolu enfeksiyonlarının arttığına dikkat çeken Azap, mevcut COVID-19 varyantlarının Omicron alt varyantları olduğunu ve virüsün artık daha çok üst solunum yollarını etkileyerek daha hafif seyrettiğini belirtti.

Toplumdaki geniş bağışıklık ve aşılama sayesinde ciddi ölümler beklemediklerini vurgulayan Azap, korunma yöntemleri olarak el temizliği, ortam havalandırması ve mesafe kurallarına dikkat çekti. Ayrıca 65 yaş üstü, kronik hastalığı olanlar ve gebelerin grip aşısını mutlaka yaptırması gerektiğini, aşının kalp krizi veya felç gibi ciddi yan etkilere yol açtığına dair yanlış bilgilerin gerçeği yansıtmadığını aktardı.

Azap, Portekiz’de düzenlenecek DTB Genel Kurulu’nda Gazze’deki insanı kriz ve sağlık hakkı ihlallerini gündeme taşıyacaklarını açıkladı. İsrail’in orantısız saldırıları sonrası TTB’nin DTB nezdinde girişimlerde bulunduğunu ve İsrail Tabipleri Birliği’ne saldırılara ve yaşanan sağlık krizine karşı tutum almaları için mektup gönderdiğini söyledi.

Resmi verilere göre Gazze’deki sağlık tesislerinin 770 defa hedef alınarak vurulduğunu ve 1500’den fazla sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini aktaran Azap, bu durumun Cenevre Sözleşmesi’ne göre savaş suçu teşkil ettiğini belirtti. DTB’ye, sağlık tesislerine yönelik saldırıların kınanması ve sorumluların araştırılması için bir önerge sunduklarını, yardımların ise İsrail kontrolündeki kuruluşlar yerine Birleşmiş Milletler aracılığıyla dağıtılması gerektiğini dile getirdi.

Sağlıkta şiddeti “utanç verici” olarak nitelendiren Azap, çözümün yalnızca yasa çıkarmakla sınırlı olmadığını, bunun kültürel ve sistemsel bir sorun olduğunu vurguladı. Hekimlere 5 dakikalık muayene sürelerini dayatan merkezi randevu sisteminin şiddetin kök nedenlerinden biri olduğunu belirten Azap, kısa sürelerin hastayla yeterince ilgilenememeye yol açtığını, memnuniyetsizlik yaratıp şiddeti tetiklediğini söyledi.

Türkiye’de hekime başvuru sayısının yılda ortalama 12,2’ye yükseldiğine işaret eden Azap, ülkenin OECD ülkeleri arasında en çok tomografi ve MR çekilen ülke olduğunu, bunun da yanlış sistemin sonucu olduğunu ifade etti. Çözüm olarak birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini dile getiren Azap, aile hekimi başına düşen nüfusun 3 binden 2 binin altına indirilmesi ve birinci basamağın niteliğinin artırılması durumunda hastalıkların yüzde 80’inin bu aşamada çözülebileceğini ve hastanelerdeki yığılmanın önleneceğini vurguladı.

Azap, mevcut sistemin tıp eğitimi ve hekimlik mesleği üzerinde de olumsuz etkiler yarattığını söyledi. Hekimliğin sadece tanı koyup tedavi etmekten ibaret olmadığını, aynı zamanda empati, insan ilişkileri ve etik değerlerin de öğretilmesi gerektiğini vurguladı. 

Azap, özellikle yüksek tempo ve risk gerektiren cerrahi branşların artık daha az tercih edildiğini, bunun Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) yerleştirmelerine de yansıdığını belirtti. Genç hekimlerin ciddi ekonomik zorluklarla mücadele ettiğini, performans odaklı ücretlerle geleceklerini güvence altına almakta zorlandıklarını, hatta eskiden saygı gören ve görece iyi yaşayan hekimlerin bile günümüzde kira ödemekte ve çocuklarını okutmakta güçlük çektiğini sözlerine ekledi.