Türk Tabipleri Birliği, 25 Mayıs 2021 tarihinde Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan altın madeni ile ilgili olarak yaptığı açıklamada “Madenin tüm bu aşamalarının doğa ve insan sağlığı için farklı tehditler içerir. Biyolojik çeşitlilik, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit edecek derecede toksik bir kimyasal olan ‘siyanürlü liçleme’ kesinlikle yasaklanmalıdır” ifadelerine yer verdi. Son günlerde iki ilimizde yaşanan olaylar ne yazık ki bu ifadeleri doğrulamaktadır. Erzincan İliç’te siyanür liçi yöntemi ile üretim yapılan altın madeninde 21 Haziran 2022 tarihinde meydana gelen siyanür sızıntısı ve Manisa’nın Yunusemre ilçesinde üç fabrikanın siyanür ve sülfürik asit atıklarını bölgedeki sulama kanallarına boşaltması, artık ülkemizde işlenen çevre suçlarınım bir insanlık suçu boyutuna geldiğini gösteriyor.

Ülkemizde, 1990’lardan bu yana her yıl, artan sayılarda düşük tenörlü altın madeni, “siyanür liçi” yöntemi ile çalıştırılmaktadır. Bu madenler sadece cevherin çıkarıldığı maden işletmeleri değil; çıkarılan ve kırma işlemine tutulan cevherin siyanür liçi yöntemi ile işlendiği, elde edilen eriyikteki altın ve gümüşün kazanıldığı ve geride kalan ağır metallerden zengin tehlikeli atıkların depolandığı birer endüstriyel tesistir. Çıkarılan cevher, kırma işleminden sonra kapalı tank içinde veya açık alanda yığın liçi olmak üzere iki temel yöntem kullanılarak siyanür ile işlemden geçirilmektedir. Başta Erzincan İliç ilçesindeki altın madeninde olmak üzere yığın liçi uygulanan altın madeni işletmelerinde, cevher 3 ile 15 metre kalınlıkta hazırlanarak üzerine %0,05-0,1’lik NaCN çözeltisi verilmektedir. Yığının dibinden toplanan çözeltideki altın ve gümüş rafine edilerek kazanılırken, bölgenin mineralojik yapısına bağlı olarak cevherde bulunan bakır (Cu), çinko (Zn), nikel (Ni), demir (Fe) ve kobalt (Co) gibi metalleri içeren mineraller de çözünerek, çeşitli siyanür-metal komplekslerini oluşturmaktadır. Oluşan bu kompleksleri içeren atık siyanür çözeltileri ise bu işlemin sonunda atık havuzlarında toplanmaktadır. Bu atıklar çevre açısından çok tehlikelidir. Atık havuzunda oluşabilecek herhangi bir yıkılma, deprem gibi afetlerle zarar görme veya atık havuzu altında geçirgenliği ortadan kaldırmak için kullanılan geomembran tabakanın delinmesi veya yırtılması sonucu doğaya karışması ile yer altı ve yer üstü su kaynakları, toprak ve hava kirlenmektedir.

Dünyada; 1971-2015 yılları arasında siyanür liçi yöntemi ile çalışan altın madenlerinin neden olduğu 11 büyük çevre felaketi yaşanmıştır. Bu felaketler sonucu siyanürlü atıkların karıştığı göl ve nehirlerde yaygın balık ölümleri gerçekleşmiş, tarım alanları ise siyanür bileşikleri ve ağır metallerle kirlenmiştir. Atık havuzlarından sızıntı, başlangıçta yüksek siyanür derişimleri bozuluncaya kadar, akarsu ve göllerde balıkların, kuşların ve diğer canlıların ölümlerine neden olurken; yayılan ve yeraltı, yerüstü su kaynaklarını kirleten ağır metal bileşikleri de tarım ve hayvancılık yolu ile besin zincirine girerek insanlara ulaşmakta ve zaman içinde ortaya çıkan sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Ağır metaller; düşük derişimlerde bile toksik etki gösterebilen elementlerdir. Ağır metaller insanlar tarafından ağız, solunum ve deri yolu ile alınır ve çoğu boşaltım yolları ile (böbrek, karaciğer, barsak, akciğer, deri) atılamazlar. Bu nedenle ağır metallerin büyük bir bölümü, organizmada birikirler. Birikim sonucu, yoğunlaşan bu metaller, etkili dozlara ulaştıklarında; endokrin hastalıklar, nörolojik hastalıklar, kanserler, otizm gibi ciddi hastalıklara neden olabilirler.

Bugün Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan altın madeninde yaşananlar ülkemiz için bir ilk değildir. 2011 yılında Kütahya’da; geçtiğimiz yıl Giresun Şebinkarahisar’da, Gördes’te yaşanan, birkaç gün önce Manisa’nın Yunusemre ilçesinde meydana gelen ve “kaza” diye nitelenen olaylarda; ağır metallerden zengin büyük miktarda atığın, atık havuzlarından çevreye yayıldığı unutulmamıştır.

Üst üste gelen bu olaylar kapitalist sistemin doğayı daha yüksek kâr için sömürüsünün ve canlı yaşamını hiçe saymasının sonucudur. Ülkemizde siyanür liçi yöntemi ile çalışan altın madenlerinin neden olduğu ekosistem yıkımları, bu yönüyle de değerlendirilmelidir.

Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeninde, 21 Haziran 2022 gecesi liç yığınlarına siyanür taşıyan borunun kırılarak (veya başka bir şekilde), toprağa en az üç saat süren siyanür akışının da eğim nedeniyle akarsuya erişme olasılığı çok yüksektir. Basına yansıdığı kadarıyla kolluk güçleri tarafından yerinde yapılan değerlendirmede, 20 ton siyanür içeren sıvının taşıma borusundan dışarı aktığının raporlara yansıdığı anlaşılmaktadır. Siyanür toprakta bileşik halde bulunan ağır metallerin yapısını bozarak element formuna dönüştürüp ve yeni siyanür bileşikleri oluşturacak ve bunlar da akarsuya taşınacaktır. Sürecin sonrasındaki olay ise bu toksik kimyasalların Fırat nehri tarafından taşınarak etkinin yaygınlaştırılmasıdır. Bu olayın boyutları, yayılımın nerelere ulaştığı bağımsız kurumlar tarafından alınacak örneklerin analizi ile ortaya konabilecektir. Akarsuya karışan toksik kimyasalların akarsu ekosisteminde çok büyük tahribata neden olacağı, yörenin yüzey ve yer altı su kaynaklarının kirlenmesine neden olacağı, yörede besin döngüsüne katılacağı (tatlı su balıklarının, sulama nedeniyle tarımsal ürünlerin yapısına girerek), bunun da yörede halk sağlığını olumsuz etkileyeceği açıktır.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, yaptığı açıklama ile Erzincan İliç’teki altın madeninin faaliyetlerini “bölgede yapılan analiz sonuçları” çıkıncaya kadar durdurulduğunu açıklamıştır. Bugüne kadar bakanlığın bu izlemleri yapmaması ve yaşanan olaydan sonra kamuoyu tepkisi ortaya çıkıncaya kadar sessiz kalması büyük bir yanlıştır. Bölgede gerçek durumun kamuoyu ile paylaşılabilmesi açısından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalara, ilgili meslek odaları temsilcilerinin de katılması şarttır.

Çöpler Altın Madeni İşletmesi’nin acilen kapatılması, atık baraj gölünde biriken binlerce ton tehlikeli atığın, liç yığınlarının, pasa dağlarının bilimsel yöntemlerle zararsız hale getirilmesinin en kısa zamanda sağlanması gereklidir.

Kuşkusuz ülkemizde aynı tehlikeleri içeren diğer altın madeni işletmelerinde de benzer önlemlerin alınarak olası ekosistem yıkımlarının önlenmesi gereklidir.

Ülkemizi yönetenleri; tüm canlıların yaşamına ve ekosistemlere saygılı olmaya, ülkemizde siyanür liçi yöntemi ile madenciliği yasaklamaya davet ediyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi