14 Mart Tıp Haftası yaklaşırken sağlıkta öne çıkan sorunları ve hekimlerin taleplerini görünür kılmak üzere TTB’nin çağrısıyla ülke genelinde etkinlikler gerçekleştiriliyor.
“14 Mart’ta 4 Talebimiz Var” başlığı altında bugüne dek;
Haksız, hukuksuz ihraç edilenlerin görevlerine iade edilmesi,
Hastalara yeterli süre ayrılması,
Çalışırken ve emeklilikte insanca ücret alınması talepleri işlendi.
6-12 Mart haftası ise hekimlerin ve sağlık çalışanlarının en önemli sorun alanlarından biri olan sağlıkta şiddete ayrıldı. TTB ve İstanbul Tabip Odası sağlıkta şiddet tablosuna dikkat çekmek ve yetkilileri acil adımlar atmaya çağırmak üzere bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
9 Mart 2017, Çarşamba günü, 12.30’da İstanbul Tıp Fakültesi Monoblok önünde bir araya gelen hekimler “Çalışırken Ölmek, Öldürülmek İstemiyoruz! Sağlıkta Şiddet Sona Ersin” pankartı arkasında buluştular.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, TTB Merkez Konseyi Üyesi Prof. Dr. Taner Gören, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. İncilay Erdoğan’ın da katıldığı basın açıklamasında ilk konuşmayı yapan Prof. Dr. Raşit Tükel şunları söyledi:
“TTB olarak 14 Mart sürecinde sorunlarımızı ve taleplerimizi görünür kılmak amacıyla bir dizi etkinlik planladık. Bu başlıklardan biri de 6-12 Mart 2017 tarihleri arasında gündeme taşıdığımız ‘Sağlıkta şiddet sona ersin’ talebi oldu. Bilindiği gibi sağlıkta şiddet çok ciddi bir boyut aldı ülkemizde. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre günde yaklaşık 30 sağlık çalışanı şiddete uğruyor. Yine 2015 yılında, 13 bin sağlık çalışanı üzerinde yapılan bir çalışmaya göre, 1 yıl içerisinde şiddete uğrayanların oranı %44,7. Şiddetin ortaya çıkış sebeplerine baktığımızda, en başta vatandaşların nitelikli sağlık hakkına erişememesi geliyor. Hekimlere dayatılan performans sistemi sebebiyle 5 dakikada bir hasta görülmesi, hastaya yeterli süre ayrılmıyor olması, nitelikli sağlık hizmeti almalarını engelliyor. Hastaların katkı-katılım paylarını ödeyememesi, GSS prim borçlarının bulunması sebebiyle acil servislere çok yüksek boyutlarda bir yönelim olduğunu görüyoruz. Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre, 2015 yılında acil servislere başvuran kişi sayısı111 milyon. Bu sayı, toplam hastane başvurularının 3’te 1’ine karşılık geliyor. Gelişmiş ülkelerde ise, acil servislere başvuru toplam başvurunun %5-8'ini oluşturuyor. Sağlıkta şiddetin en fazla görüldüğü yerlerin de acil servisler olduğunu biliyoruz. Ayrıca, taşeron çalışma biçimi dolayısıyla ekip anlayışının oluşturulamaması, işletme olarak tanımlanan sağlık kurumlarında bulunan altyapı sorunları hasta-hekim ilişkisini zedeliyor; nitelikli sağlık hizmeti sunumunu engelliyor. Bu ortam, sağlık çalışanını da vatandaşı da mutsuz ediyor. Sonuçta vaat edilenle, hastaların sağlık kurumlarına geldiklerinde karşılaştıkları gerçek arasında çok ciddi bir fark ortaya çıkıyor ve bu olumsuzlukların faturası da sağlık sistemine değil, sağlık çalışanlarına, hekimlere çıkartılıyor. Sonuç olarak, bu koşullar altında, hekimler, sağlık çalışanları olarak şiddet tablosuyla karşı karşıya bırakılıyoruz.”
Dr. Raşit Tükel yaptığı konuşmada; şiddeti önleyici, caydırıcı bir adım olarak TTB tarafından Türk Ceza Kanunu’na ek madde önerisi hazırlandığını hatırlattı ve “Şiddete karşı gerekli yasal düzenlemelerin yapılmamış olması, şiddete başvurmayı kolaylaştırıyor. Yasa teklifimizde, sağlık kurumlarında çalışan sağlık personeline karşı şiddet uygulayan kişilere 2 ila 4 yıl arasında bir hapis cezası öngörülüyor. Şiddet nedeniyle sağlık hizmeti kesintiye uğrarsa, ceza yarı oranında artırılıyor. Bu yasa önerilerimizin ivedilikle kabul görmesini ve TCK’ya eklenmesini talep ediyoruz. Sağlıkta şiddetin olmadığı bir sağlık ortamı diliyoruz” dedi.
Ardından basın açıklamasını İstanbul Tabip Odası Hastane Temsilcilerinden Dr. Uğur Çıkrıkçılı kamuoyuyla paylaştı. Yapılan açıklamada; “14 Mart Tıp Haftası’na “Sağlıkta Şiddet Sona Ersin” talebiyle giriyoruz. TTB tarafından hazırlanan Türk Ceza Kanunu'na bu alanda yapılan düzenlemeyi etkinleştirecek bir madde eklenmesini içeren “Sağlıkta Şiddet Yasa Tasarısı” önerimizin yasalaşması için mücadele ediyoruz. Sağlık hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi, ancak, hastaya yeterli süre ayırmakla, Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi broşürümüzde ayrıntılı olarak belirttiğimiz gibi, güvenli ve olumlu çalışma koşullarıyla mümkün olacaktır. Bu koşulların, sağlık hizmetinin sunulabilmesinin, bireylerin tedaviye ulaşma haklarını kullanabilmesinin, bir diğer deyişle hasta haklarının korunmasının da ön koşulunu oluşturduğunu önemle ve bir kez daha vurguluyoruz” denildi.
Açıklamanın okunmasının ardından Prof. Dr. Göksel Kalaycı’nın 2005 yılında uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybettiği noktaya yüründü ve anısına kırmızı karanfiller bırakıldı.