Çernobil Nükleer Faciası’nın 30. yıldönümü dolayısıyla 27 Nisan 2016 tarihinde TBMM’de basın toplantısı düzenlendi. CHP Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı tarafından düzenlenen basın toplantısına TTB adına Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala katıldı.
Aytuğ Atıcı, burada yaptığı konuşmada, 30 yıl önce 26 Nisan’da, Ukrayna’da Çernobil’deki nükleer sızıntının gizlenemez boyuta geldiğini anımsatarak, yetkililerin sızıntıyı bildiğini ancak gizlemeye çalıştığını belirtti. Çernobil’den bahsedilirken, Çernobil yerine Mersin Akkuyu ya da Sinop’ta yapılacak nükleer santrallerin konulmasını isteyen Atıcı, sızıntının, Mersin ve Sinop’ta da olma ihtimali bulunduğunu kaydetti.
Atıcı, Çernobil’deki patlama sonrasında 4 bin enkaz toplama çalışanının, yaşamını yitirdiğini ifade ederek, burada kullanılan robotların bile çalışamaz duruma geldiğini anlattı. Bu felaketin ardından, Türkiye’deki yetkililerin "radyasyonlu çay daha lezzetli" dediğini, bugün de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, "Santrallere karşı olanları dinlemeyin" ifadelerini kullandığını aktaran Atıcı, bu konunun, partiler üstü kavramla ele alınmasını istedi.
Nükleer felaketler yalnızca nükleer kazalarla sınırlı değildir
Prof. Dr. Kayıhan Pala da, TTB’nin Çernobil’in 20. yılında Hopa, Trabzon ve Doğu Karadeniz’de gerçekleştirdiği bir çalışmayı toplumun gündemine getirdiğini ve Çernobil nedeniyle Türkiye’deki olası etkilenmelerin araştırılması gerektiğini vurguladığını anımsattı. Pala, “Ancak ne yazık ki bugüne kadar Çernobil’in etkileri konusunda bilimsel bilginin kamuoyuna sunulmadığını söylemek zorundayız” dedi. Burada en büyük etkenin, bizzat YÖK’ün Çernobil felaketinden sonra Türkiye’de bilimsel çalışma yapılmasını yasaklamış olması olduğunu belirten Pala, şöyle konuştu:
“Nükleer felaketler yalnızca nükleer kazalarla sınırlı değildir. Rutin olarak bir nükleer santralin çalışması sırasında da bölgede çok ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını biliyoruz. Ayrıca nükleer atık sorunu gibi sorunlar var.
Ancak, ben özellikle Çernobil’in 30 uncu yıldönümünde nükleer felaketler konuşulurken, Türkiye’de radyasyon kazalarının varlığına dikkat çekmek istiyorum. Bakın Türkiye’de henüz nükleer reaktörümüz yok ama dünyanın en önemli 400 radyasyon kazasından 2’si Türkiye’de gerçekleşmiştir. 98 ve 99 yıllarında. Ve ülkemizde, Sayın Başbakan hastalandığında son teknoloji bir aracın içinden çıkarmak için o aracın camlarını balyozlarla kırdığımız bir yapının varlığını da hatırlatmak isterim.
Evet bugün TBMM çatısı altında Çernobil’i konuşmamız çok değerli ama eğer biz sağlığı biz en temel insan hakkı olarak görüyorsak ve bu hakka bu ülkede yaşayan her insanın eşit erişmesi ile meclisi ödevli görüyorsak o zaman 30 yıl etkilerinin belki de bir meclis araştırma komisyonuyla gündeme getirilmesinin, ayrıca özellikle o bölgedeki tıp fakülteleri başta olmak üzere bilimsel araştırma yapılabilmesi için kaynak, insan gücü ve finansman desteği sağlanmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.”