Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi önceki dönem başkanlarından Dr. Füsun Sayek, vefatının 19’uncu yılında TTB’de düzenlenen etkinlik ile anıldı.
Etkinliğe Dr. Füsun Sayek’in ailesi, yakınları ve meslektaşları ile TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Pınar Saip, Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Önder Okay, Merkez Konseyi üyeleri Dr. Ali Karakoç, Dr. Ali Osman Karababa, Dr. Ayşegül Ateş Tarla, Dr. Güzide Elitez, Dr. Mehmet Şerif Demir, Dr. Murat Erkan, Dr. Nilüfer Ustael ve TTB’nin kol temsilcileri katıldı.
Etkinliğin açılışında bir konuşma yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, Dr. Füsun Sayek ile birlikte çalışma şansına eriştiğini ve bu dönemde Sayek’in şiir ile ilişkisinin dikkatini çok çektiğini söyledi. Şairlerin dünyayı değiştirebilecek metinler ortaya çıkarmasının, savaşlardan ve çatışmalardan barışları ve sarılmaları yaratabilmesinin gücüne dikkat çeken Azap, “Füsun abla bunu algılayabilen, hayatının bir parçasına dönüştürebilen biriydi. En benzemezleri bir araya getirebilen, en tartışmalı ortamları yumuşatabilen bir tarzı ve yeteneği vardı. Füsun abla hep aramızda yaşayacak ve bize yol göstermeye devam edecek” dedi.
TTB Merkez Konseyi önceki dönem başkanlarından Dr. Eriş Bilaloğlu da Dr. Füsun Sayek’in, başkanlığı döneminde yaptığı bir resmi yazışmada yer verdiği şiir alıntılarını paylaştı. “Gerçek anlamıyla sivil bir yapılanmada, seslendiğiniz her kimse, onlarla eşit bir ilişki kurmayı arıyorsanız, bir dil buluyorsunuz. Füsun abla o dili buluyor, o dil ile yazıyordu” diyen Bilaloğlu, bugün de bir dil arayışında oldukları için şair Şükrü Erbaş’ı davet ettiklerini ifade etti ve sözü Erbaş’a bıraktı.
Şükrü Erbaş ise meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin ve nihayetinde tüm toplumsal mücadelelerin dil ile ilişkisinden söz ederek konuşmasına başladı. Çehre değiştikçe dilin de değişmek zorunda olduğunu belirten Erbaş, burada önemli olanın dil ile ilişkinin bir nevi “ev içi duygusu” ile, resmi dilden uzak, tabakalar oluşturmadan, insanları eşit kılarak kurulması gerektiğini kaydetti. Erbaş, “Sanatın büyülü dili tam da budur. Sanat ve edebiyat işte bu yüzden bize her zaman daha iyi bir dünyayı işaret eder” diye ekledi.
Fiili ve fiziki kurallarıyla ve kurumlarıyla toplumu kısıtlayan, aşındıran, engelleyen ve hatta unufak eden gerçekliği bir şiddet olarak tanımlayan Erbaş; insanın bu gerçeklik ve şiddet karşısında yaşama felsefesine, etik ve ideolojik değerlerine, düşünce ve duygu dünyasına göre hareket ederek bir başka gerçeklik yarattığını vurguladı. “Dışarıdaki gerçeklikten hareket ederek; gücünü, acısını, öfkesini, rüyasını, yani tüm dayanaklarını bu gerçeklikten alarak, dil üzerinde başka bir gerçeklik kurmanın bilgisidir bu. Bizi ve Füsun hocayı güçlü kılan da bu bilgidir. Daha iyi bir dünya her zaman mümkündür bilgisidir” diyen Erbaş, yazdığı çocuk kitabından ve şiirlerinden alıntılar ile konuşmasını noktaladı.