Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü nedeniyle 24 Kasım 2024 günü TTB önünde bir basın açıklaması düzenledi. Basın açıklamasına kol üyesi kadın hekimlerin yanı sıra TTB Merkez Konseyi üyeleri Dr. Ayşegül Ateş Tarla ve Dr. Güzide Elitez de katıldı.
Açıklamada ilk sözü alan Dr. Ayşegül Ateş Tarla; dünyada her üç kadından birinin ve Türkiye’de her on kadından birinin şiddete maruz bırakıldığını, ülkemizde yılın ilk on ayında 300’e yakın kadının erkek şiddeti nedeniyle yaşamını yitirdiğini söyledi. Ateş Tarla, “Biz, patriyarkal sistemin her türlü şiddetine karşı mücadele için buradayız” dedi.
Kol Yürütme Kurulu üyesi Dr. Şükran Güleç Barutçu tarafından okunan açıklama şöyle:
Mirabal Kardeşlerin Mücadele Ruhuyla Her 25 Kasım’da Olduğu Gibi Bugün de Patriyarkal Şiddetin Her Türüne Karşı Çıkmak, Kadınların ve LGBTİ+’ların Şiddetsiz Yaşam Hakkını Savunmak İçin Bu Yıl da Alanlardayız!
Patria, Minerva ve Maria Teresa kardeşler, Trujillo diktatörlüğüne karşı eşitlik ve özgürlük için mücadele ederken 25 Kasım 1960’da rejim tarafından öldürüldüler. Patriyarka beş bin yıldır her coğrafyada kız kardeşlerimizi yok ederek, tıpkı Dominik’te olduğu gibi, İran’da Mahsa Amini ve daha birçok direngen güçlü kadının özgür yaşam hakkını elinden alarak yaptığı gibi; kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini bitirilebileceği, hepimizi baskı altına alabileceği yanılgısına düşmüştür! Halen de saldırılarına devam etmektedir. Ancak bizler bu cinsiyetçi şiddete karşı her gün daha güçlenerek, Mirabal kardeşlerin mücadele ruhuyla, haklarımız, yaşamlarımız için haykırıyoruz!
Kadına yönelik şiddet, yeryüzünün her alanında farklı boyutlarda yaşansa da biliyoruz ki; baskıcı, otoriter, antidemokratik ülkelerde çok daha fazla yaşanmakta! Türkiye kadına yönelik şiddette OECD ülkeleri arasında %38’lik oranla ilk sırada yer alıyor. 2024 yılında ekim ayına kadar 296 kadın katledildi, 184 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Kapitalist sömürü patriyarkayı, patriyarkal kapitalizmi yeniden ve yeniden üretirken cinsiyetçi şiddete karşı cezasızlık, adil soruşturma ve yargılama yapılmaması şiddet faillerini cesaretlendiriyor, şiddet gün be gün yaşamın her alanında farklı şekillerde görülmeye devam ediyor.
Kadınlar ve kız çocukları bu düzende güvende değil! Narin cinayeti, Van’da cesedi bulunan Rojin Kabaiş, aynı erkek tarafından art arda öldürülen iki genç kadın Ayşenur ve İkbal, adil olmayan, eksik soruşturmalar nedeniyle hâlâ bedeni bulunamayan Gülistan Doku ve daha binlerce kadının yasını öfkemiz ve isyanımızla taşıyoruz!
Dokuz yıl önce 19 Kasım’da, Samsun’da birlikte çalıştığı sekreterini erkek şiddetinden korumaya çalışırken öldürülen Dr. Aynur Dağdemir’i, geçtiğimiz yıl Alanya’da çalıştığı aile sağlığı merkezinde eski eş tarafından öldürülen Dr. Melek Bağçe’yi, yine bu yıl mart ayında Nizip’te ayrıldığı eşi tarafından katledilen Dr. Feray Balkan’ı, Bursa’da boşanma aşamasındaki eşi tarafından katledilen Dt. Yasemin Uludağ Çetin arkadaşımızı, ağustos ayında Hindistan’da 36 saatlik vardiya sonrası güvenli bir dinlenme alanı olmadığı için uyumaya gittiği toplantı salonunda birden fazla erkeğin cinsel ve fiziksel şiddetine uğrayarak yaşamını yitiren Dr. MoumitaDebnath’ı unutmadık, unutmayacağız!
İstanbul Sözleşmesi kadınların mücadelesi ile hayata geçirilmişken usulsüz, antidemokratik bir şekilde feshedildi! 6284 sayılı kanun ise hâlâ geçerli ancak etkin uygulanmıyor! CEDAW ülkede kadınların ve kız çocuklarının cinsel, fiziksel sömürüsüne karşı alınması gereken tutumu apaçık söylerken, hiçbir yasa ve sözleşme uygulanmayarak şiddet sarmalı çözümsüzleştirilmeye ve derinleştirilmeye çalışılıyor!
Ayrıca kadına yönelik şiddet dilde, yaşam alanlarındaki cinsiyetçi eşitsizliklerde yeniden ve yeniden üretilmeye devam ediyor! İşyerlerinde kadınlar mobbinge uğruyor. Daha geçen hafta Dr. İlkay Çelik sadece sosyal medya paylaşımları nedeni ile işinden uzaklaştırıldı!
Hâlâ deprem bölgesinde yaşam alanları kadınlar için güvenli değil! Kürtajın, yasal olmasına rağmen iktidar söylemleri nedeniyle kamu hastanelerinde uygulanmaması, yine iktidarın kadınların çok çocuk doğurması söylemi ardından birinci basamakta kadın üreme sağlığı hizmetlerinde derinleşen yetersizlikler, kadınların nasıl doğurması gerektiğine ilişkin geliştirilen ve kadın bedeni ile hekimlik uygulamalarını tahakküm altına alan politikalar, LGBTİ+’ların sağlığa erişiminde yaşanan eşitsizlikler ve ayrımcılık… Biz kadın hekimler, günbegün kadın bedeni üzerinden yaratılan tahakkümü, patriyarkal kapitalist sömürü düzenini görüyoruz ve reddediyoruz!
İktidara, politikacılara sesleniyoruz:
- İstanbul Sözleşmesi tekrar hayata geçirilmelidir!
- 6284 sayılı kanun etkin şekilde uygulanmalıdır!
- Kadınlar ve LGBTİ+’lar için yaşam alanlarında, sağlık hakkına erişimdeki eşitsizliklerle ve ayrımcılıkla mücadele etmek için derhal toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı sağlık politikaları geliştirilmelidir.
- Narin cinayeti ve tüm kayıp kadın vakaları, aydınlatılmamış kadın ve çocuk cinayetleri derhal adil şekilde sonuçlandırılmalı, suçlular cezalandırılmalıdır!
İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!
Patriyarkaya Karşı, Yaşasın Kadın Mücadelesi ve Dayanışması!
Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu