Okullar akademik kazanımların yanı sıra sosyal ve duygusal öğrenmenin eşitlikçi ve barışçı bir ortamda birbirine karşı güvene dayalı bir iklim içinde yaşanarak sağlandığı gelişim ortamlarıdır. Tek cinsiyetli okullar bu ortamın temel özelliklerini taşımadıklarından ötürü sosyal ve duygusal gelişimi aksatıcı etkiler gösterirler. Laik, çağdaş eğitimin önemli parçası olan karma eğitimle öğretim, kız-erkek öğrencilerin aynı ortamda öğretim görmesiyle birlikte sağlıklı oluşabilmekte, kadın-erkek eşitliğini yaşama geçirmeyi kolaylaştırmaktadır. Bu şekilde daha dengeli kişilikler oluşmakta, farklı cinslerin birbirine ve farklılıklarına saygı göstermesi eğitim süreci içinde öğretilebilmektedir. Erkek ve kız öğrencilerin karma eğitimine dinsel ve cinsiyetçi gerekçelerle karşı çıkmak ve tek cinse dayalı eğitimi savunmak, okulların sadece öğrenme değil; aynı zamanda çocuklar ve gençler için sosyalleşme mekânları olduğu gerçeğinin göz ardı edilmesi, öğrencilerin cinsiyetlerine göre ayrıştırılması birbirinden tecrit edilmesi anlamına gelmektedir.
Tek cinsiyet okullarında öğrenciler karşı cinsle daha az iletişim yaşamakta, sosyal olarak diğer cinsiyete karşı daha güvensiz, içedönük ya da aşırı tepkili, kontrolsüz yetişebilmektedir. Çoğu zaman okuldan mezun olduktan sonra da karşı cinsle iletişime girmekte, birlikte çalışmakta hatta konuşmakta bile zorluk çekebilmektedir. Karma okullarda yetişen gençler karşı cinsle arkadaş olmak, işbirliği yapmak, kendisini ifade etmek konusunda deneyimlidirler. Küçük yaşlardan itibaren karma eğitim gören çocuklar farklılıkları anlayıp kabul etmeyi daha kolay öğrenmektedir. Cinsiyet eşitliğini öğretmenin en iyi yolu çocukların sınıflarda yan yana oturarak, birlikte öğrenerek, paylaşarak, yaşayarak büyümeleri; böylece kadın ve erkek eşitliğini küçük yaşta benimsemeleridir. Bu “eşitliği” yaşayarak öğrenmek toplumsal eşitlik açısından çok önemli bir basamaktır.
Son yıllarda karma eğitimin zararlarına dönük akıl, bilim dışı düşünceler yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Oysa Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 1739 sayılı yasasının 15'inci maddesi ve evrensel çocuk hakları ve eğitim bilimi dikkate alındığında karma eğitimin esas olduğu ve vazgeçmenin olası olmadığı görülmektedir. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in kız okulları açma konusundaki açıklaması da belirttiği gibi kız çocukların okullaşma oranı ile ilgili olmaktan çok cinsiyetçi uygulamaları normalleştirmek amaçlı olup, kız çocuklarının okullaşmasındaki azalma okulların karma olması ile ilgili değildir; bu nedenle de kız çocukların okullaşmasını arttırmak için tek cinsiyetli okullar çözüm değildir. Nitekim ülkemizde sadece pratikte kız çocuklarının gittiği ya da kız ve erkek çocukların sınıflarının ayrı olduğu (kız Anadolu liseleri, kız meslek liseleri ve imam hatip liseleri gibi) pek çok seçenek zaten mevcuttur. Okula gitmeyen kız çocukların evde ücretsiz çalıştığı (hasta çocuk bakımı gibi) ya da evlendirildiği düşünüldüğünde kız çocukların okullaşmasının arttırılması için bu sorunların çözümüne eğilmek gereklidir.
Cinsiyet ayrımcılığı ruhsal ve sosyal gelişme ve iyi olma halini bozan bir durumdur. Karma okulların özgürleşme, eşitlik ve ortak toplum/ulus oluşumu yolunda temel bir uygarlık kazanımı olduğu, karma okullarda bile hâlâ cinsiyetçi ayırıma yönelik yılların tortularına bağlı sorunların süregeldiği bilinmekte olup bunların aşılmasına odaklanılması öncelik olmalıdır. Bizler karma eğitim tartışmalarını bilimsel ve pedagojik değil politik referanslı görüyor ve sonuçlarında öğrencilerin ruhsal ve fiziksel olarak etkileneceği kaygısı taşıyoruz. Bu nedenle eğitim alanındaki çağın gerisindeki ve cinsiyetçi uygulamalara karşı çıkıyoruz.
Türk Tabipleri Birliği Okul Sağlığı Çalışma Grubu
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi