PANDEMİ DEVAM EDİYOR, REHAVET ZAMANI DEĞİL

Ne küresel düzeyde ne de ülkemizde pandemi henüz kontrol altında. Merkezi kapitalist ülkelerde salgının kontrol altına alındığı haberleri bilimsel gerçeklikten uzaktır. Önceki yıldan da biliyoruz ki, her ne kadar gerçek vaka ve ölüm sayıları paylaşılmasa da, yaz ayları düşüşe karşın eş zamanlı farklı coğrafyalarda artış söz konusu oldu. Benzer durum ülkemizde de gözlendi, metropollerde ve batıda düşüşe geçen vaka ve ölüm sayısı kısa süre içinde doğuda ise artışa geçti. Oysa gerçek kamuoyu ile paylaşılmayan seroprevalans çalışmasında gizliydi ve hakikat karartılmıştı. Devam eden salgın gerçeğine sırt çeviren hükümet politikalarının bedelini işçiler, yoksullar, mülteciler, evsizler, ötekileştirilenler, kırılgan nüfuslar ve sağlık emekçileri ödedi. Alınmayan toplumsal önlemler, verilmeyen ekonomik ve sosyal destek nedeniyle koronavirüs, dolaşımını sürdürdü. 2020 yılı sonbaharından 2021 Ocak sonlarına kadar ağır bedeller ödetmeye devam etti. Önlenebilir ölümler, sosyal cinayete ve sosyal kırıma dönüştü.

PANDEMİYE ZEMİN HAZIRLAYAN KOŞULLAR SALGIN KONTROLÜNÜ DE ZORA SOKUYOR

Salgın açısından toplumsal önlemin ciddiyetini kavramamış, sermaye birikimine adanmış salgın yaklaşımı ve buna teslim olan Bilim Kurulu toplumla gerçeği paylaşma konusunda oldukça cimri davrandı. Bilgi iktidarı, tek adam rejiminin kontrolünde olmuş; saklanan istatistikler ekonomik ve sosyal amaçlarına uygun kullanılmıştır. Buna rağmen kamuoyu ile paylaşılan istatatistikler dahi, yaşama geçirilen önlemleri desteklememiştir. Trajik bir şekilde vaka sayısı artarken, daha fazla bulaştırıcı olduğu bilinen varyant tartışmalarına rağmen Mart başında “yeniden açılma” kararı alınmış, yerinden salgın yönetimine geçildiği söylenmiştir. Bunn bedeli ağır olmuş; resmi istatistiklerde bildirilen ölümlerde dahi tüm salgın döneminin en yüksek düzeyine çıkılmıştır. Bu dönemde yerinden salgın yönetimi işletilememiş, merkezden tüm ülke sathına bilimsellikten uzak tek bir salgın yönetimi devam etmiştir. Kendi aldıkları kararlarla bile çelişen anti-demokratik salgın yönetimi geleneği devam ettirilmiştir. 

Yine gelenekleri bozulmadı: Sağlıktaki meslek örgütlerinin, sendikaların, muhalefetteki partilerin, akademisyenlerin önerileri dikkate alınmadı; ekonomik ve sosyal destekten yoksun göstermelik önlemler Nisan sonunda devreye sokulmak zorunda kaldı; bununla birlikte çarkların dönmesine zeval verilmedi; sermaye birikimi kesintisiz devam etti. Mayıs ayının ortasında herhangi bir bilimsel ölçüt dikkate alınmadan, kısmi önlemlerin etkisiyle düşüş eğilimine giren vaka  ve ölüm sayıları gerekçe gösterilerek yine ekonominin canlanması hedefli önlemlerin gevşetilmesi devreye sokuldu. Topluma herhangi bir gerekçe sunulmadan İçişleri Bakanlığı genelgeleriyle Mayıs ortasında, Haziran başında, Haziran sonu ve Temmuz başında peş peşe önlemler gevşetildi, ortadan kaldırıldı. Yine daha bulaştırıcı olduğu bilinen Delta varyantının ülkede yayılması hızlanmasına rağmen Mart başında yapılan hatadan ders çıkarılmadan önlemlerin tümünden vazgeçilmiş oldu. Hem de toplumsal hareketliliğin en yüksek olduğu dönemde.

Son dönem artan aşı oranlarına yönelik haberler toplumun aldatılmasına aracılık etmeye ne yazık ki devam etmektedir. Toplum bağışıklığı için nüfusun %70’inin iki doz aşı ile bağışık hale getirilmesi gerekmektedir. Ülke olarak bu hedefin oldukça gerisindeyiz. Gerçek şu: Nüfusun %18,5’ine iki doz aşı yapılmış durumda. Bölgeler arası ciddi eşitsizliklerle birlikte %6’ya bile erşemeyen iller bulunmaktadır. İstanbul dahil işçi nüfusun yoğun olduğu iller Türkiye ortalamasının gerisinde... Daha alacağımız çok yol olduğu açıktır.

TTB HAKİKATİN PEŞİNDEDİR, PEŞİNDE OLMAYA DEVAM EDECEKTİR

Güvenilir olmayan verilerle dahi ödenen bedel oldukça büyük. Herhangi bir bilimsel kritere uymayan, aç-kapa politikaları ile her geçen gün artan önlenebilir ölümlerle karşı karşıya kalıyoruz.

Tüm bunlara karşı sağlık emekçileri olarak gerçekleri paylaşmaya, hakikati ortaya koyma geleneğimizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Hem TTB hem de tabip odaları olarak her dönem için toplumu bilgilendirmeyi sürekli kıldık; değerlendirmelerde bulunduk ve önerilerimizi paylaştık. Kamuya sorumluluklarını hatırlattık. Ekonomik ve sosyal desteklerin zorunluluğunu hep dile getirdik. Toplumun salgın kontrolünde özsavunmasını güçlendirilmesine emek harcadık. Benzer çabayı devam eden pandemi ile mücadele ve kritik önemdeki aşı uygulamaları için de yapmaya devam ediyoruz. Salgın daha fazla sosyal cinayete/sosyal kırıma dönmeden toplumsal dayanışmayı büyütmemiz gereklidir.

SALGINI KONTROL ALTINA ALMADA AŞI KRİTİK ÖNEM TAŞIMAKTADIR

En kritik toplumsal korunma önleminin aşı olduğunu biliyoruz, unutturmuyoruz. Eşit ve ayrımsız, herkese ve hızla, etkili ve güvenli aşı yapılması için kamunun tüm olanaklarını harekete geçirmesi gerektiğini söylemeye devam edeceğiz. Aşının sadece kendimiz için değil, yakınlarımız; yerleşim yerlerimizdeki ve çalışma yaşamımızdaki tüm yurttaşlar için koruyucu olduğunu biliyoruz. Aşının LGBTİ+’lar, mülteciler, evsizler, işsizler vb. ötekileştirilen toplum kesimleri için çok önemli olduğunu bir kez daha vurguluyoruz. Aşının sadece ülkemiz değil yakın komşularımız ve dünya için kritik önemde olduğunun bilinci ile hareket ediyoruz. Herkes güvende değil ise hiçbirimiz güvende değiliz. Aşı için toplumsal dayanışmayı, küresel dayanışmayı artırma hepimizin sorumluluğudur.

AŞI DAYANIŞMASINI HEP BİRLİKTE GÜÇLENDİRELİM

Toplumsal korunma önlemlerinden olan aşıya erişimin önündeki tüm engellerin kaldırılması için fikri mülkiyet hakları-patent hakkı gibi kâr odaklı neoliberal politikaları alaşağı etmek ve aşı geliştirme - üretim faaliyetlerinin toplumsal mülkiyete geçirilmesi hepimizin insanlık için sorumluluğudur.

Toplumla birlikte başaracağız…

  • Önlemlerin tamamen kaldırıldığı bu dönemde bir kez daha hatırlatıyoruz: Pandemi devam ediyor.
  • Rehavete düşürmeye çalışanlara, algı yöneticilerine toplum aldanmamalıdır.
  • Sağlık Bakanlığı’na  gerçekle yüzleşmeden; salgın kontrolünde sağlık emekçileri ve örgütleri ile birlikte hareket etmeden, başaramayacağını bir kez daha hatırlatıyoruz.
  • Önlemleri almaya devam etmenin, toplumsal önlemlerin yaşama geçirilmesi için baskı oluşturmanın ve bu konuda sesimizi yükseltmenin önemli olduğunu biliyoruz.
  • Fiziksel mesafe, havalandırma ve maske önlemlerinin yaşama geçirilmesi için ekonomik ve sosyal desteğin sağlanması gerektiğini söylemeye devam edeceğiz.
  • Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nden (TMMOB) havalandırmayla ilgili etkin denetimlerin yaşama geçirilmesinin kritik önemde olduğunu hatırlatıyoruz.
  • Aşı toplumsal dayanışmadır, bir kişiyi dahi aşısız bırakmamak için tüm toplumu, emek ve demokrasi güçlerini harekete geçmeye davet ediyoruz.
  • Salgının en az kayıp ile kontrol edildikten sonra pandemiye zemin hazırlayan koşulları ve salgın kontrolünü zora sokan neolibaeral sağlık reformlarını ortadan kaldırma çabalarımıza hız vereceğimize söz veriyoruz.

Söz veriyoruz:

TOPLUMSAL SAĞLIK  MÜCADELEMİZİ ÖRGÜTLEYECEĞİZ….

 

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi