10 Aralık İnsan Hakları Günü

Türk Tabipleri Birliği İnsan Hakları Kolu, 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla açıklama yaptı. 

10.12.2014

10 ARALIK İNSAN HAKLARI GÜNÜ

10 Aralık 1948’de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi yayınlanmıştır. Birleşmiş Milletler halkları, temel insan haklarına, kişinin onuruna ve değerine, erkekler ile kadınların hak eşitliğine olan inançlarını teyit ettiklerini ve daha geniş özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyini sağlamaya kararlı olduklarını açıklamışlardır.

Bu gün 10 Aralık İnsan Hakları Günü. En güncelden geriye doğru gidersek ülkedeki iktidar sahiplerinin insan hakları suçlarının ne kadar da çok olduğu görülür.

Sağlıklı bir çevrede, barış ve huzur içinde, yaşamak temel bir insan hakkıdır. Oysa bugün koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetine erişim alabildiğine kısıtlanmış ve niteliksizleşmiş durumdadır. İfade özgürlüğü çiğnenerek çevre felaketlerine karşı halkı uyaran hekimler cezalandırılmakta, iş cinayetlerine isyan edenler sokaklarda tekmelenmektedir. 

Yeni Güvenlik Paketi ile kolluk amirlerinin önleyici gözaltı yetkisinin olduğu, toplumsal gösterilerde şiddet olayları gerekçe gösterilerek, kolay tutuklama, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayacak ağır cezalar, polisin silah kullanma yetkisinin genişletilmesi, her türlü gösteride molotof bahane edilerek polisin ateşli silah kullanması ve her canı sıkıldığında istediği herkesin üstünü ve araçlarını araması ve 48 saate kadar gözaltı uygulamasının mümkün olduğu yeni bir döneme girilecektir. Siyasal iktidar tüm toplumsal muhalefeti ceza tehdidiyle korkutmak ve sindirmek istemektedir.

Eğitimin Sünni-İslam referansları ile dincileştirilmesi ve kız çocuklarının eğitim sisteminden giderek dışlanması, anaokulu ve ilkokullarda din derslerinin arttırılması da inanç özgürlüğü ve anayasal bir hak olan eğitim hakkı açısından son derece kaygı vericidir. Eğitim sistemindeki mevcut gericileşme, başta Alevi yurttaşlarımız olmak üzere pek çok farklı inanç ve mezhep mensubunu dışlamaktadır. Anadilde Kürtçe eğitimin önüne engeller yığılırken, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Anadolu halkının bilmediği, çoğu düşünür ve ozanın dahi kullanmadığı bir dil olan Osmanlıca, çocukların hayatlarını kolaylaştıracak bir konu olmamasına rağmen dayatılmaktadır.

Ülkede kadına yönelen şiddet de azalmadan sürmektedir. 2014’ün ilk 11 ayında erkekler tarafından 253 kadın öldürülmüş; 98 kadın ve kız çocuğuna tecavüz edilmiş; 523 kadına şiddet uygulanmış; 104 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulunulmuştur. Çocuk gelinler, hala birçok dram yaşanması anlamına gelmektedir. Çocuk işçiler, mevsimlik tarım işçisi kadınlar kötü koşullarda düşük ücretlerle çalıştırılmakta, bazılarının hayatları uygun olmayan taşıtlarda, trafik kazası sonucu son bulmaktadır. Çocukların müebbet hapis cezalarıyla yargılandığı, çocuk cezaevlerinin işkence ve kötü muamelenin yuvası olan mekanlara dönüştüğü, temel sağlık ve eğitim haklarının kullandırılmadığı bir ülke haline gelinmiştir.

Suriye’de 3 yıldır süren, ülkeyi kan gölüne çeviren savaş ise bu coğrafyaya dehşet saçmaktadır. ABD ve diğer büyük aktörlerin yarattığı IŞİD İslami terör örgütü Ezidi kadınlar başta olmak üzere Ortadoğu halklarına yönelik zalimane saldırılarını sürdürmektedir. Kobane halkı kendi topraklarını korumak, özgür kalabilmek için kadın savaşçılarla birlikte 3 aydır ölümüne direnmekte, mücadele vermektedir. Savaşın kırıma uğrattığı kadınların bir kısmı ülkemize canlarını attıysa da onları daha iyi bir kader beklememektedir. Suruç başta olmak üzere bir çok yerde göçmen çadır kamplarında insanlar, soğuk, hastalık ve temel ihtiyaçların karşılanması konusunda zorluk yaşamaktadır.

Hasta tutsakların hala cezaevlerinde tutulması ise insan hakkı, hasta hakkı açısından tam bir ihlaldir. Cezaevlerinde 164’ünün durumu acil olmak üzere hasta tutsak sayısı 500’ün üzerindedir. Cezaevi koşullarında ve tecritte tutsaklara sağlık hizmeti verilmesi, bakımları çok zordur.

Meslek örgütlerinin muhalefetine katlanamama, sendikal faaliyetleri engelleme, sendika üyelerine uygulanan bezdiri, sürgün de insan hakları ihlallerinin diğer görünümleridir. Yoksul emekçilerin içinde bulunduğu çalışma koşulları da artık bir insan hakkı sorunu olmuştur. Emekçilere reva görülen güvencesiz koşullarda, her türlü işçi sağlığı ve güvenliği uygulamasından mahrum bırakılma, sendika üyesi oldukları için işten atılma, örgütlenme haklarının engellenmesi yaygınlaşmıştır. Kayıt dışı ve taşeron istihdamın yaygınlaştırıldığı çalışma biçimi insanlık onuru ile bağdaşmamaktadır.

Tüm bu sorunları dillendirdikten sonra, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde ne çok alanda mücadele vermemiz gerektiği, diğer demokratik kitle örgütleriyle ortaklaşmamızın ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkmaktadır.

Türk Tabipleri Birliği İnsan Hakları Kolu