Ölümlere Giderek Yaklaşılırken Daha Neyi Bekliyorsunuz?

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, açlık grevlerine karşı 8 Kasım 2012 tarihinde İstanbul Taksim Gezi Parkı’nda kitlesel bir basın açıklaması yaparak oturma eylemi gerçekleştirdi.

 

ÖLÜMLERE GİDEREK YAKLAŞILIRKEN DAHA NEYİ BEKLİYORSUNUZ?

Bugün açlık grevlerinin 58. günü. Sayıları yeni katılımlarla birlikte 10 bine varan tutuklu hâlâ açlık grevinde, ölüme her geçen gün biraz daha yakınlaşıyor.

Açlık grevleri bir ülkede demokrasinin, eşitliğin ve özgürlüğün olmadığı siyasal sistemlerin bir sonucudur. 1980’den bu yana yaşanan açlık grevlerinin sayısı, içinde bulunduğumuz baskı ve zorba düzeninin, karanlığının da bir kanıtıdır. Ülkemizde 12 Eylül’le başlayan eşitlik ve özgürlüklerin rafa kalktığı bu karanlık, bugün AKP’nin gölgesinde derinleşerek devam etmektedir.

Siyasi ve insani taleplerle 12 Eylül 2012 tarihinde başlayan açlık grevlerinin 58. gününe geldiğimiz bugün, artık kritik bir aşamayı işaret etmektedir. Bugüne kadar  sağlanan diyaloglardan somut bir çözüm üretilemez ise bugün ortaya çıkan sağlık sorunları daha ciddi bir aşamaya girecek, yaşamsal sorunlara ve ardından ölümlere neden olacaktır. Açlık grevlerine seyirci kalmak, ölümlere seyirci kalmaktır. Taleplere karşı sürdürülen duyarsızlık ise AKP hükümetinin altından kalkamayacağı sonuçları doğuracak, toplumun vicdanında derin yaralar açılacaktır.

Özgürlük ve demokrasi alanını toplumsal yaşamın her alanında giderek daraltan AKP hükümeti, Kürt sorununda izlediği otoriter, baskıcı, tekleştirici yöntemlerle ve sürdürdüğü anti demokratik devlet anlayışı ile bugüne kadar yeterince ölüme, acıya ve gözyaşına neden olmuştur. Bugün taleplerini ifade etmek için açlık grevlerine başvuran tutsaklara karşı içinde bulunduğu duyarsızlık, aymazlık hali ise geçmişten hiçbir ders almadığını, sorunu çözmek yerine derinleştirme anlayışından vazgeçmediğini göstermektedir. Açlık grevlerinin bugün diyalog yöntemi ile çözülmesi, bugüne dek AKP hükümetinin askeri ve siyasi operasyonlarla derinleştirdiği Kürt sorununda da çözüme doğru atılacak önemli bir adım olacaktır. Bu aynı zamanda yıllardır altını çizdiğimiz demokratikleşme yolunda da büyük bir adımı oluşturacaktır.

Fakat görüyoruz ki bu ülkeyi yönetenler, her kesimden ezilenlerin, hakları yok sayılanların sesini duymadıkları gibi bugünkü açlık grevlerinde de insani ve vicdani hiçbir sorumluluğu üstlenmemektedirler. Çözümün parçası olmak yerine sorunun kendisi olmayı tercih etmekte, giderek daha kalabalıklaşan sokaklara, çığlığa dönüşen seslere hala gazla, copla, nefret söylemleri ile seslenmektedirler. Yarattıkları korku imparatorluğunda gösterdikleri “ileri” demokrasi örnekleri, içinde bulundukları ve topluma dayattıkları zihniyetin karanlığını açıkça sergilemektedir.


İnsan yaşamının söz konusu olduğu bu günlerde artık içinde bulunduğumuz her gün, her saat hatta her dakika, yaşamı ölüm karşısında daha da mağlup etmektedir.

Bizler emek ve demokrasi örgütleri olarak, yaşadığımız yüzyılda bir utanç tablosu yaşamamak, artık bir insanımızı dahi yitirmemek için bir an önce diyalogların çözüme ulaşmasını istiyoruz.  AKP hükümeti bir an önce üzerindeki bu sorumluluğu yerine getirmelidir. Aksi halde bu utanç tablosunun mimarı olarak, yitip giden yaşamların sorumlusu sadece kendisi olacaktır.

Bizler DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak başlattığımız süreçte, 11 Kasım Pazar günü Türkiye’nin bütün illerinde gerçekleştireceğimiz yürüyüş ve oturma eylemleri ile üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye devam edeceğiz. 

Bu kez ölüme karşı yaşam kazansın!