Torba Yasa Anayasa Mahkemesi yolunda....

HukukTürk Tabipleri Birliği MerkezKonseyi geçtiğimiz günlerde bir kısmı Cumhurbaşkanı'nca iade edilen ancak kalanmaddeleri TBMM'de görüşülerek aynen kabul edilen ve yasalaşan Torba Yasa ileilgili görüşlerini Ana Muhalefet Partisi olan CHP'ne iletmiştir. Yasanın buhaliyle Anayasa'ya aykırılık teşkil ettiği ve iptali için CHP'nin AnayasaMahkemesi'ne başvurması gerektiği iletilmiştir.

 

Türk Tabipleri Birliği MerkezKonseyi geçtiğimiz günlerde bir kısmı Cumhurbaşkanı'nca iade edilen ancak kalanmaddeleri TBMM'de görüşülerek aynen kabul edilen ve yasalaşan Torba Yasa ileilgili görüşlerini Ana Muhalefet Partisi olan CHP'ne iletmiştir. Yasanın buhaliyle Anayasa'ya aykırılık teşkil ettiği ve iptali için CHP'nin AnayasaMahkemesi'ne başvurması gerektiği iletilmiştir. CHP'li hekim milletvekillerininde hazır bulunduğu görüşmede ana muhalefet partisi olarak görüşlerimizi dikkatealacaklarını ve inceledikten sonra Anayasa Mahkemesi'ne konuyu taşımayıdüşündüklerini ifade etmişlerdir. Aşağıda Torba Yasa hakkında CHP'ye iletilenTTB görüşleri yeralmaktadır.

I- İPTALİ İÇİNBAŞVURULMASI İSTEMİNDE BULUNULAN KANUN

1) 5614Sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun'un 1. maddesi ile düzenlenen 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri TemelKanununun ek 5 inci maddesinin son fıkrası,

2) 5614 SayılıBazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun'un 2. maddesi ile eklenen 2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat veÇalışma Esaslarına Dair Kanunun 2 nci maddesinin son cümlesi ,

3) 5614 Sayılı Bazı Kanun Ve Kanun HükmündeKararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 4. maddesi iledeğiştirilen 1219 sayılı Tababet veŞuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 9 uncu maddesi.

AÇIKLAMA

28 Mart2007 günü kabuledilen 5614 Sayılı Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik YapılmasınaDair Kanun, 4Nisan 2007 günü yayımlanan 26483 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarakyürürlüğe girmiştir.

Aşağıda iptali için başvurulması isteminde bulunulan hükümlere yer verildikten sonra Anayasayaaykırılık nedenlerine yer verilecektir.

II- İPTALİ İSTEMİ İLE BAŞVURULMASI İSTEMİNDE BULUNULAN HÜKÜMLER

1) 5614Sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun'un 1. maddesi ile 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 5 incimaddesine eklenen

"Devlethizmeti yükümlülüğünü yapmakta olan personel, bulundukları ilde sözleşmeli ailehekimi olarak çalışabilirler veya ihtiyaç halinde aile hekimliği uygulamalarıiçin görevlendirilebilirler. Bu personelin aile hekimliğinde geçen süreleriDevlet hizmeti yükümlülüğünden sayılır. Aile hekimliği uygulamasına geçilenyerlerde bu uygulamadan kaynaklanan nedenlerle birinci basamak sağlıkkuruluşlarında görev yapan Devlet hizmeti yükümlüsü personelin il içinde görevyeri değiştirilebilir."fıkrası.

2) 5614 SayılıBazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun'un 2. maddesi ile 2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat ve ÇalışmaEsaslarına Dair Kanunun 2 nci maddesinde yer verilen " Ancak, bu personelden iyonlaştırıcı radyasyon ile teşhis, tedavi veyaaraştırmanın yapıldığı yerler ile bu iş veya işlemlerde çalışan personel,Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte belirlenen radyasyon dozulimitleri içinde çalıştırılabilir." İbaresi,

3) 5614Sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun'un 4. maddesi ile 1219 sayılıTababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 9 uncu maddesindeyapılan "

Eğitimkurumlarına eğitim yetkisi verilmesi ve eğitim yetkisinin kaldırılmasınailişkin teklifleri karara bağlamak, uzmanlık ana dallarının rotasyonlarınıbelirlemek, uzmanlık sınavı jürilerini tespit etmek, yabancı ülkelerdeasistanlık yapanların bilimsel değerlendirilmesini yapacak fakülteleri veeğitim hastanelerini belirlemek, tıpta uzmanlık eğitimi ve uzman insan gücü ileilgili görüşler vermek, uzmanların tıbbî gelişmeleri izlemesini sağlayıcıinceleme ve araştırmalar yapmakla görevli olmak üzere, Sağlık Bakanlığınınsürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu teşkil olunmuştur.

TıptaUzmanlık Kurulu;

a)Bakanlık Müsteşarı, ilgili genel müdür ve 1. Hukuk Müşaviri,

b)Biri diş tabibi olmak üzere eğitim hastanelerinden Bakanlığın seçeceği beş,

c)Dört tıp fakültesinden ve bir diş hekimliği fakültesinden YÖK'ün seçeceğibirer,

ç)Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Fakültesinin seçeceği bir,

d)Türk Tabipleri Birliğinin seçeceği bir,

e)Türk Diş Hekimleri Birliğinin seçeceği bir,

üyedenoluşur.

Kurumlar,seçecekleri asıl üye sayısı kadar yedek üye de belirler.

Kurulaseçilecek asıl ve yedek üyelerin uzman olmaları, ayrıca en az üç yıllık klinikveya laboratuvar şefi ya da profesör unvanına sahip bulunmaları şarttır.Üyelerin görev süreleri üç yıldır. Süresi bitenler tekrar seçilebilir.

Kurul,Bakanlığın daveti üzerine yılda en az iki kez toplanır. Kurula BakanlıkMüsteşarı veya yapılacak ilk toplantıda üyeler arasından seçilecek başkanvekili başkanlık eder. Kurul, üyelerden en az beşinin teklifi ile olağanüstütoplanır.

Kurul,üyelerin üçte ikisinin katılımı ile toplanır. Türk Tabipleri Birliği temsilcisiyalnızca tabiplerle ilgili, Türk Diş Hekimleri Birliği temsilcisi de yalnızcadiş tabipleri ile ilgili konuların görüşüleceği toplantılara katılabilirler vekendi meslek alanları ile ilgili konularda oy kullanırlar. Kararlaroyçokluğuyla alınır. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafçoğunluğu sağlamış sayılır. Ancak, kurumların eğitim yetkisinin kaldırılmasınailişkin toplantılarda katılanların en az üçte iki çoğunluğu ile karar alınmasışarttır.

Kurultoplantılarına üst üste iki kez mazeretsiz olarak katılmayanların üyeliğidüşer.

Kurulunçalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerininalınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar SağlıkBakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikledüzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerinuygulanmasına devam edilir." Şeklindeki değişikliğin iptaliistenilmektedir.

Kurulaseçilecek asıl ve yedek üyelerin uzman olmaları, ayrıca en az üç yıllık klinikveya laboratuvar şefi ya da profesör unvanına sahip bulunmaları şarttır.Üyelerin görev süreleri üç yıldır. Süresi bitenler tekrar seçilebilir.

Kurul,Bakanlığın daveti üzerine yılda en az iki kez toplanır. Kurula BakanlıkMüsteşarı veya yapılacak ilk toplantıda üyeler arasından seçilecek başkanvekili başkanlık eder. Kurul, üyelerden en az beşinin teklifi ile olağanüstütoplanır.

Kurul,üyelerin üçte ikisinin katılımı ile toplanır. Türk Tabipleri Birliği temsilcisiyalnızca tabiplerle ilgili, Türk Diş Hekimleri Birliği temsilcisi de yalnızcadiş tabipleri ile ilgili konuların görüşüleceği toplantılara katılabilirler vekendi meslek alanları ile ilgili konularda oy kullanırlar. Kararlaroyçokluğuyla alınır. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafçoğunluğu sağlamış sayılır. Ancak, kurumların eğitim yetkisinin kaldırılmasınailişkin toplantılarda katılanların en az üçte iki çoğunluğu ile karar alınmasışarttır.

Kurultoplantılarına üst üste iki kez mazeretsiz olarak katılmayanların üyeliğidüşer.

Kurulunçalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerininalınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar SağlıkBakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikledüzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerinuygulanmasına devam edilir." Şeklindeki değişikliğin iptaliistenilmektedir

III.ANAYASAYA AYKIRILIK NEDENLERİ

1) DEVLET HİZMETİYÜKÜMLÜSÜ PERSONELE AİLE HEKİMLİĞİ YAPTIRILMASINA İLİŞKİN DÜZENLEME

5614Sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun'un 1. maddesi ile 3359 SayılıSağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 5 inci maddesine son fıkra olarak;

"Devlet hizmeti yükümlülüğünü yapmaktaolan personel, bulundukları ilde sözleşmeli aile hekimi olarak çalışabilirlerveya ihtiyaç halinde aile hekimliği uygulamaları için görevlendirilebilirler.Bu personelin aile hekimliğinde geçen süreleri Devlet hizmeti yükümlülüğündensayılır. Aile hekimliği uygulamasına geçilen yerlerde bu uygulamadankaynaklanan nedenlerle birinci basamak sağlık kuruluşlarında görev yapan Devlethizmeti yükümlüsü personelin il içinde görev yeri değiştirilebilir."hükmü eklenmiştir

Bu düzenleme devlet hizmeti yükümlülüğübulunan tüm hekimlere uzman ve pratisyen ayrımı yapılmaksızın kendi rızaları dışında aile hekimliği yapmazorunluluğu getirmektedir.

Devlet Hizmeti Yükümlülüğü 21.6.2005 günükabul edilen 5371 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 3359 Sayılı Kanuna eklenen Ekmadde 3,4,5 ve 6 maddelerinde düzenlenmiştir. 5371 Sayılı Kanunda devlet hizmeti yükümlülüğünün getiriliş gerekçesinin"istenilen seviyede sağlık hizmetinin verilmesini teminen ihtiyaç duyulan uzmanve pratisyen tabip istihdamını sağlamak"olduğu belirtilmekte, hatta devlethizmeti yükümlülüğü uygulaması olmayandönemde pratisyen tabip istihdamındanziyade uzman tabip istihdamında güçlük çekildiği belirtilmektedir.

3359 Sayılı Kanunun Ek 3. maddesindedevlet hizmeti yükümlülüğünün tabip,uzman tabip ve yan dal uzman tabip unvanını kazanılması üzerine her eğitim içinayrı ayrı olduğu, Ek 5. maddesinde ise uzmanlık ya da yan dal uzmanlık asistanlığı nedeniyle yarım kalan tabiplik unvanıiçin devlet hizmeti yükümlülüğünün uzman olarak yapılacağı düzenlenmiştir. 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasa'nın 3,8.maddelerinde tıp fakültesi mezunu hekimlerin genel olarak hastalıkları tedaviyetkisi olduğu ancak herhangi bir tıptauzmanlık alanında faaliyette bulunabilmek için yöntemine uygun olarak uzmanlıkeğitimi sonucu edinilmiş bir uzmanlık belgesinin gerekli olduğu belirtilmiştir.

Gerek Devlet Hizmeti yükümlülüğüneilişkin değinilen düzenlemelerin gerekçeleri, gerekse tabiplik için ayrıuzmanlık ve yan dal uzmanlığı için ayrı ayrı devlet hizmeti yükümlülüğününöngörülmüş olmasına rağmen iptali istenilen hükümle hekimlerin Yasa ilekazandıkları unvanları yok sayılarak idareye uzman hekimler de dahil olmaküzere bütün hekimleri tıp fakültesi mezunu pratisyen hekimlerin yapmaya yetkilioldukları 1. basamak hekimliği olan aile hekimliği yapma yetkisi verilmektedir.

Öte yandan 3359 Sayılı Kanunun Ek 3.maddesinde devlet hizmeti yükümlülüğünü hekimlerin "Sağlık Bakanlığı veyaSağlık Bakanlığınca uygun görülen diğer kuruluşlarda Devlet memuru veyailgililerin talebi halinde 10.7.2003 tarihli ve 4924 sayılı Kanunatabi sözleşmeli sağlık personeli olarak " yapacakları belirtilmiştir.

Aile hekimliği, 5258 sayılı Kanunile ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenecek illerde pilot olarakuygulanması öngörülen birinci basamak sağlık hizmetleri sunumuna ilişkin birsistemdir. Bu sistemde bir hekim kendisine bağlı olmayı kabul eden 1000-4000arasındaki nüfusun aile hekimi olmakta, bu kişilerin birinci basamak tedavihizmetlerini sunmak ve gerektiğinde ikinci basamak sağlık kurumlarınasevklerini yapmayı üstlenmektedir.

Asıl olarak gönüllülük esasınadayanan, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan hekimlerden istekli olanlar ilegereksinim duyulduğunda serbest çalışanların da dahil olduğu bir sistem olarakkurgulanmıştır.

Aile hekimliği sisteminde hekimekaydolan nüfus sayısına bağlı olarak yapılan ödemelerin yanı sıra masraflariçin de ayrıca bir miktar ödeme yapılmakta ve hekimin bu ödemeler ile ekibinikurması, hizmet araç gereçleri ile sarf malzemelerini alıp hizmet sunmasıbeklenmektedir.

Yanında çalışan sekreter,hastabakıcı gibi personelin ücretini ödediği gibi yıllık izin kullandığındayerine bakacak hekimin bu dönemdeki ücretini de aile hekimi kendisiödeyecektir.

Kısaca belirtmek gerekirse ailehekimliği sisteminde aile hekimi kamu görevlisi güvencelerinden yoksun sözleşmeile çalıştırılmakta ve herhangi bir biçimde memuriyet ile bağı kurulmamaktadır.Bu nitelikleri dikkate alındığında kamu hizmetinin özelleştirilmesine benzerbir sistem söz konusudur.

İptali istenilen düzenleme ile 3359Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunun Ek3. maddesi uyarınca Devlet hizmeti yükümlüsü hekimler Devletmemuru veya talepleri üzerine dahil 4924 sayılı Kanunatabi sözleşmeli sağlık personeli statüsünden niteliği tam olarak belirsizsözleşmeli bir statüye geçirilmektedir. 4924 sayılı Yasa'nın 3. maddesinin son fıkrası uyarınca Sağlık Bakanlığıile sözleşme yaparak istihdam edilmekte olan bir tabibin pozisyonunun tahsisedildiği yer dışında sürekli olarak görevlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Getirilen hüküm Anayasa'nın128. maddesine aykırıdır. Benzeri birdüzenlemeye ilişkin olarak Danıştay 5.Dairesinin 2004/4439 E. sayılı kararıile "657sayılı Yasanın 36 ncı maddesine 4924 sayılı Yasanın 11 nci maddesiyle eklenenhüküm ise, Anayasanın "Kamu hizmeti görevleriyle ilgili hükümler"başlıklı 128 inci maddesinde öngörülmeyen bir istihdam şeklini düzenlemekte;idarenin doğrudan genel idare esaslarına göre yürüttüğü sağlık hizmetiningerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, hizmet satın alınması yoluylagördürülmesi şeklinde dolayı bir özelleştirme yöntemini benimsemektedir. Buhaliyle 4924 sayılı Yasanın 11 inci maddesi ile 657 sayılı Yasanın 36 ncımaddesinde yapılan değişikliğin, Anayasanın 128 inci ve 2 nci maddesindeTürkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesineaykırı olduğu sonucuna varılmıştır." gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinebaşvurulmuştur.

Yine 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri TemelKanununun 7. maddesinde yapılan benzeri bir düzenleme de Anayasa Mahkemesinin 23.08.1988 tarih ve 19908sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1987/16 E. 1988/8 K. sayılı kararıyla iptaledilmiştir.

Uzman ya da pratisyen ayrımı ve uzmanlıkdalları arasında bir ayrıma dahi yer vermeksizin devlet hizmeti yükümlüsü bütünhekimlerin birinci basamak sağlık hizmetinin verildiği Aile hekimliğindegörevlendirilmesine olanak veren düzenleme, toplumunun sağlık gereksinime,sağlık hizmetlerinin gereklerine de açıkça aykırıdır. Bu konuda da hiçbir ölçütbelirlemeden hemen her uzman hekimin birinci basamakta görevlendirilmesikonusunda İdareye geniş yetki verilmesi yönüyle de düzenleme Anayasa'nın 128.maddesine aykırıdır.

2) İYONLAŞTIRICI RADYASYON İLE İLGİLİ İŞVEYA İŞLEMLERDE ÇALIŞAN SAĞLIKPERSONELİNE İLİŞKİN DÜZENLEME.

5614Sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun'un 2. maddesi ile 2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat ve ÇalışmaEsaslarına Dair Kanunun 2 nci maddesinde yer verilen " Ancak, bu personelden iyonlaştırıcı radyasyon ile teşhis, tedavi veyaaraştırmanın yapıldığı yerler ile bu iş veya işlemlerde çalışan personel,Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte belirlenen radyasyon dozulimitleri içinde çalıştırılabilir." İbaresi, ile kamu sağlık kuruluşlarında iyonlaştırıcıradyasyon ile teşhis ve tedavi hizmeti verilen ve araştırma yapılan yerlerdeçalışan sağlık personelinin günlük mesai süresi, izin süresi ve diğer çalışmakoşullarının belirlenmesi Yönetmeliğebırakılmıştır.

İyon­laş­tı­rı­cırad­yas­yon ile teş­his, te­da­vi ve­ya araş­tır­ma­nın ya­pıl­dı­ğı yer­lerile bu iş ve­ya iş­lem­ler­de ça­lı­şan per­so­nelin çalışma koşulları veçalışma saatleri 3153 Sayılı Radyoloji, Radiyom Ve Elektrikle Tedavi Ve Diğer FizyoterapiMüesseseleri Hakkında Kanun ve bu Kanuna dayalı olarak çıkarılmış Radyoloji,Radyom Ve Elektrikle Tedavi müesseseleri Hakkında Tüzük'te düzenlenmiştir. Budüzenlemelerde çalışma süresinin günde beş saat olduğu, yıllık bir aylık ayrıcışua izinlerinin bulunduğu belirlenmiş ve "Hastanelerde,röntgen ve radyom ile tam müddetle (günde 5 saat) çalışan kimseler, hastaneninbaşka işlerinde kullanılamaz. Bunlara geceuykularını ihlâl edecek iş verilmemelidir" hükümlerine yer verilmiştir.

İptali istenilen hükmüngerekçesinde Avrupa Birliği'nin 96/29/Euratom Direktifinde doğrudan çalışmasaati düzenlemesine yer verilmediği, bunun yerine radyasyona maruz kalmakriterinin benimsendiği belirtilmektedir.

Gerekçede belirtilen uluslararasıkuruluşlar ve AB tarafından belirlenen doz limitleri, radyasyonun zararlıetkilerine görevleri nedeniyle maruz kalan çalışanlarda hiçbir biçimde aşılmaması gereken en üst limitlerdir. 24 Mart 2000 tarih ve23999 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğegiren Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği'nde de bu limitler yer almaktadır.Dolayısıyla iptali istenilen Kanun hükmüne gerek olmadan iyonize radyasyonla çalışanların 5 saatlikgünlük çalışma süreleri içinde de bu doz limitlerinin zaten uygulanması ve aşılmamasıgerekmektedir.

İptaliistenilen hükmün eklendiği 2368sayılı Kanun'un 2. maddesi sağlık personelinin çalışma saatlerini düzenlemektedir. Gerekçede amacın Yönetmeliğin iyonize radyasyon ileçalışan sağlık personelinin radyasyondozu limitleri içerisinde çalıştırılması olduğu belirtilmekte ise de, gerekçeile iptali istenilen hükmün eklendiği yasa maddesi birlikte değerlendirildiğinde, değişikliğin esas amacının,bu personelin mevcut yasa ve tüzük hükümlerine göre 5 saat olan günlük çalışmasüresinin arttırılması, diğer çalışmakoşullarına ilişkin haklarının ortadan kaldırılması olduğu görülmektedir.[1]

Nitekim "Tasarı Genel Gerekçe"sinin 2.maddesinde; "İyonlaştırıcı radyasyon ile teşhis, tedavi veya araştırmanınyapıldığı yerler ile iş veya işlemlerde çalışan personelin çalışma saatleribakımından son yıllarda uygulamada pek çok problemle karşılaşılmaktadır. Bununsebebi, 3153 sayılı Kanuna istinaden çıkarılan ve 1939 yılında yürürlüğe girenve o gününü teknik şartlarına göre hazırlanan "Radyoloji, Radiyom ve ElektrikleTedavi Müesseseleri Hakkında Nizamname"de fiilen 5 saat çalışma şartı getirilmiş olmasıdır." denilerek bu durum ortaya konulmuştur.

Oysa Bu konuda Avrupa BirliğiÜlkelerinde 13Mayıs 2000 tarihinden itibaren zorunlu uygulanan EUROTOM 97/43sayılı direktifi ile öncelikle radyasyon güvenliğinin sağlanması amaçlanmıştır.

Türkiye de TAEK aracılığıyla üyeolduğu Uluslararası Radyasyondan Korunma Komisyonu (ICRP), Uluslararası AtomEnerjisi Ajansı (IAEA) ile bu kurumların belirlediği standartlara uygundüzenlemeler olan AB Direktiflerinde:

- uygulanabilir, yeterli vegüvenli bir denetleme sistemi ile bu sistemin kontrol dışı kalması durumundayerine geçecek bir mekanizmanın kurulması,

- kişisel dozimetre ve çevreselizleme işlevlerinin yerine getirilmesi ve radyasyon izleme cihazlarınınstandart dozimetre laboratuarlarına uygun olarak kalibrasyonlarının yapılmasıgerektiği,

- mesleki maruziyet olasılığı vebu olasılığın derecesine uygun olarak korunma ve güvenlik için uygun ve yeterlidonanım, ekipman ve hizmetlerin sağlanması gerektiği,

- çalışanların sağlıkkontrollerinin düzenli olarak yapılması gerektiği,

- her ülkenin radyoaktifkaynaklar için ulusal kayıt sisteminin bulunmasının gerektiği, bu bilgininkorunması ve diğer ülkelerle uyumu için aynı formatta tutulması gerektiğibelirtilmektedir.

Nitekim 30.06.1997 tarihli 97/43Konsey Direktifine göre; "İyonizanradyasyon uygulamaları, tıbbın birçok alanında bir dizi büyük ilerlemeyi mümkünkılmakla birlikte, 1984 yılında AB vatandaşlarının maruz kaldığı tıbbiradyasyon miktarının büyük bir kısmını iyonizan radyasyon oluşturmaktadır. Bunedenle, tıbbi radyasyon uygulaması, ancak radyasyon koruma önlemlerinin en üstseviyede tutulduğu koşullarda yapılması (optimizasyonu) gerekli" dir.

Ülkemizde hem özel hem dekamudaki sağlık kuruluşlarının radyolojik tibbi işlemlerin yapıldığı bölümlerinmekansal standartları uluslararası standartların çok altındadır. Radyasyonçalışanları lisans, koruma ve kontrol işlemlerinin alt düzeyde olduğu buyerlerde çalışmaktadır. AB'nin radyoloji çalışanlarının güvenliği ve sağlıklıçalışma koşulları bakımından öncelikle uyulmasını istediği bu standartlaraülkemizdeki sağlık kuruluşlarının büyük çoğunluğu sahip değildir. Sağlık Bakanlığı'nın bu konudayapılmış bir incelemesi ya da çalışması da bulunmamaktadır

TAEK tarafından hazırlanarak 21 Temmuz 1994 gün ve 21997 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğekonulan Tıpta Tedavi Amacıyla Kullanılanİyonlaştırıcı Radyasyon Kaynaklarını İçeren Tesislere Lisans Verme Yönetmeliğiile , Radyasyon Güvenliği Tüzüğü ve Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği'nin tıbbialanda uygulanmasının sağlanması ve iyonlaştırıcı radyasyon kaynaklarının tıptatedavi için kullanılmasında, çalışanların, hastanın, halkın ve çevreninradyasyon güvenliğini sağlamak amaçlanmıştır. Bu Yönetmelik kapsamında tıptaradyasyon kaynaklı cihazlarla ilgili lisanslar da TAEK tarafından verilmekte,lisans başvurularının değerlendirmesi ve denetlenmesi TAEK tarafındanyapılmaktadır.

Ancak TAEK'in ilk kurulduğu 1956 senesinden, TAEK Kanunu'nun yürürlüğegirdiği 1982 tarihine, bu tarihten de günümüze kadar, lisanslama, denetim vekontrol bakımından kurumun uluslararası ve AB standartlarını yakalayamadığıgörülmektedir.[2]Nitekim Hastanelerde radyoloji ve radyodiagnostik departmanlarının faaliyetgösterebilmesi için TAEK'den lisans almak zorunlu olsa da çoğunluğu kamusektöründe olmak üzere lisans almadan çalışan sağlık kuruluşlarının sayısı,lisanslı çalışan kurumlardan maalesef fazladır. Lisansı olan kurum vekuruluşlar ise sürekli bir denetime tabi tutulmamaktadır. Lisanslar radyasyonkaynaklı cihazların kurulumu aşamasında verilmekte ve beş sene boyuncageçerliliğini korumaktadır. Yukarıdaki düzenlemelerde TAEK'in denetim vekontrol göreviyle ilgili belirlenmiş bir süre düzenlemesinin de bulunmaması,denetim konusunda uluslar arası kuruluşların ve AB'nin istediği etkinlik ve uygulanabilirlikkoşulunun yerine getirilmesini ve bu konuda bütün standartlara uyumunsağlanmasını ve kontrol altında tutulmasını neredeyseimkansızlaştırmaktadır. Öte yandanTAEK'in organizasyon yapısına ve uygulamadaki faaliyetlerine bakıldığında,esasen tıbbi değil endüstriyel radyasyon ile ilgili denetim ve kontrollegörevli bir kurum olarak işlev gördüğü ortaya çıkmaktadır.

TAEK'in bu standartlara uygunluk,denetim, kontrol ve kayıt konusundaki yetersizliği ülkemizde yapılanaraştırmalarla da ortaya konulmaktadır. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi FizikBölümü'nce, AB ülkelerinde 13 Mayıs 2000tarihinden itibaren zorunlu olarak uygulanan EURATOM 97/43 Direktifi'ndebelirtilen standart ölçümler dikkate alınarak (Spesifik doz referanssistemleri, zorunlu x-ray kalite kontrolleri, x-ray görüntülemede spesifikteknik standartlar, her işlemde hastanın maruz kaldığı dozların kayıtları v.b.)yapılan doktora çalışmasında, Türkiye genelinde rastgele seçilen 74 adetröntgen (konvansiyonel radyografi), 30 adet mamografi ve 10 adet fluroskopicihazında kalite kontrol testleri üzerine, performans testlerine uygun olmayanve testlerde başarısız olanların oranı %54-67 arasında çıkmıştır.[3] Bu cihazların ancak %35'i performanstestlerine uygun ve başarılıbulunmuştur. Bu durumda henüz güvenliği sağlanmamış standart olmayan cihazlardamaruz kalınacak dozu standart olarak saptama olanağı bile yoktur.

Tıbbi alanda kullanılan radyasyonun (iyonizan radyasyon) insan sağlığıüzerine etkileri konusunda pek çok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalardaiyonize radyasyonun insan sağlığını geriye dönüşü mümkün olmayan biçimde bozanolumsuz etkilere neden olduğu ortaya çıkmıştır.

Radyasyonun deterministik ve non-deterministik olmak üzüre bilinen ikietkisi bulunmaktadır. Deterministik Etki,radyasyon dozunun artışı ile daha çok şiddetlenen bir etkidir. Belirli bir eşikdeğerden daha yüksek radyasyon dozlarına maruziyette herkeste bu etkigörülebilir. Katarakt, kandaki değişiklikler, sperm üretiminde azalma, derideeritem, akut maruziyete bağlı ölüm bu etkilere örnek olarak verilebilir.

Non-Deterministik Etki ise radyasyon dozumiktarından bağımsız olarak, hücresel düzeyde gerçekleşen ve rastgeleetkileşimler sonucu ortaya çıkan bir etkidir. Bu etkinin belirlenmiş bir alt yada üst eşik değeri, doz limiti yoktur. Nitekim radyasyonun bu etkisi kapsamındatek bir iyonizasyon dahi radyolojik hasara neden olabilmektedir. Bu etkideradyasyon dozunun artışı ile radyasyon etkisinin artışı doğru orantılıdeğildir. Kanser oluşumu, genetik veembriyo ve fetus üzerindeki radyasyon etkileri bu etkiye örnek olarakverilebilir.[4]

Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi'nce yapılan ve iyonizan radyasyona uzunsüre maruz kalan radyoloji çalışanlarında, uzun süreli düşük doz iyonizanradyasyonun bu kişilerin kan değerlerine etkilerinin incelendiği rapora göre;radyoloji çalışanları, bağışıklık düzeyi bakımından bazı bozukluklara nedenolan düşük doz iyonizan radyasyonun bile uzun dönem etkilerine mesleki olarakmaruz kalmaktadır. Rapora göre; "biyolojik değişikliklerin başlamasıiçin alınan radyasyonun herhangi bir eşik değeri yoktur. Bu nedenle diyagnostik radyolojide çalışanlar radyasyondan ne kadarkorunurlarsa korunsunlar, bunlar için küçük radyasyon dozları dahiönemli riskler taşımaktadır"[5] Nitekim radyasyonunherhangi bir sağlık sorununa neden olmayan bir düzeyi bulunmamaktadır. Bunedenle de radyoloji çalışanlarının ve ailelerinin sağlıklarının korunabilmesibakımından doz sınırlamasının yanı sıra çalışma sürelerinin azaltılması dabüyük önem taşımaktadır.

Nitekim Radyasyon Görevlileri İçin Uluslararası Radyolojik Korunma Komisyonu'nun(ICRP[6]) 60 numaralı raporunda veUluslar arası Atom Enerjisi Ajansı IAEA'nın Temel Güvenlik Standartları ismialtında yayımladığı BSS-115 nolu yayınında, radyasyon korunması ile ilgiliönerilen üç temel ilke bulunmaktadır.[7]Bunlar "Uygulamaların Kabul Gerekçelendirmesi", "Radyasyon KorunmasınınOptimizasyonu" ve son olarak "Doz Sınırlaması"dır. Bu ilkelerin radyasyonunzararlı etkilerinden korunmak için en üst seviyede radyasyonun kullanıldığı tümtıbbi ve endüstriyel alanlar ile yapay radyasyon kaynaklarının kullanıldığıdiğer bütün alanlarda, radyasyon görevlilerine ve toplum üyesi kişilerebütünüyle uygulanması gerekmektedir.

Bu açıklamalarımızdan da anlaşılabileceğiüzere radyasyondan korunma sisteminde doz sınırlarına uyulması radyasyonunzararlı etkilerinden korunmanın tek veyeterli gerekliliği değildir. Aksine radyasyondan korunma bakımındanalınabilecek diğer önlemlerle dozların alınabilecek en alt düzeyde tutulmasıçok daha önemlidir. Radyasyon Güvenliği Yönetmeliği'ne göre de "yıllık doz sınırları"Yönetmeliğin 10. maddesine göre "sağlığa zarar vermeyecekşekilde" uluslararası standartlara uygun olarak belirlenmek zorundadır. Ayrıcaiyonizan radyasyon alanında ölçü olarak kabul edilen doz faktörünün yanındazaman faktörü de ölçümlerin bir diğer ayağını oluşturmaktadır. Bu durumdaçalışma süreleriyle ilgili değişikliklerin çalışanların sağlıklarının korunmasıbakımından önemini arttırmaktadır.

14 Ekim 1989 sayı ve 20312 sayılıResmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ve çalışma yaşamını düzenleyenAvrupa Sosyal Şartının 2. maddesi adil çalışma koşulları hakkınıdüzenlemektedir. 2. maddenin birinci bendi; "Verimlilikartışı ve diğer etkenler izin verdiği ölçüde haftalık çalışma süresinintedricen azaltılmasını öngören makul günlük ve haftalık çalışma saatlerinisağlamayı" dördüncü bendi ise "Belirlenentehlikeli ve sağlığa zararlı işlerde çalışanlara ücretli ek izin verilmesiniveya bunların çalışma saatlerinin azaltılmasını sağlamayı" imzacı ülkelertaahhüt etmişlerdir.

İptali istenilen hükümle 3153 sayılıKanun ve bu Kanuna dayalı Tüzük ile düzenlenen radyoloji çalışanlarının,çalışma sürelerinin, yıllık izinlerinin ve diğer çalışma koşullarının kamuda çalışanlar yönünden bir yönetmelikle Sağlık Bakanlığı tarafındanbelirleneceği kabul edilmiştir.

Bilindiği üzere Anayasa'nın 50. maddesiuyarınca çalışanların ücretli yıllık izin hakları ve şartlarının kanunladüzenlenmesi gerekmektedir.

Yine Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Memurlarınve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri,hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.

İptali istenilen düzenleme, radyoloji çalışanlarının, çalışmasürelerini, yıllık izinlerini ve çalışma koşullarını düzenlemeyi yönetmelikleİdareyeye bırakması yönünden Anayasanın50 ve 128 aykırı olduğu gibi Anayasanın 7. maddesinde düzenlenen yasamaYetkisinin devredilmezliği ilkesine de aykırıdır.

Öte yandan iptali istenilendüzenleme sağlık Bakanlığı'a sadece kamu sağlık kuruluşlarında çalışanradyoloji çalışanlarının çalışma sürelerinini ve koşullarını düzenleme yetkisivermektedir. Oysa tıbbi personelin kamu ya da özel sağlık kuruluşlarındaçalışanlar yönünden ayrıma gidilmeksizin radyasyondan korunmaya ilişkin çalışma süreleri de dahil olmak üzerebütün koşullarının ortak düzenlenmesi gerekeceği açıktır.

Anayasa'nın 17. maddesinde tanımlananherkesin , yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahipolduğu, Anayasanın 49. Maddesinde tanımlanan Devlet, çalışanların hayat seviyesiniyükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayıdesteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak içingerekli tedbirleri alır. Devletin , çalışanlarınhayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanlarıkorumak, için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü ve Anayasanın 56. maddesindeyer alan herkesin, sağlıklı vedengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu ilkesi uyarınca, Devlet tarafından iyonize radyasyona maruzkalan olan bütün çalışanların sağlıklarını koruyucu ortak düzenlemelerin yapılması zorunludur.

3) TIPTAUZMANLIK KURULU VE TIPTA UZMANLIK YÖNETMELİĞİ'NE İLİŞKİN DÜZENLEME

5614 Sayılı BazıKanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 4.maddesi ile değiştirilen 1219 sayılıTababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun 9 uncu maddesi ile;

TıptaUzmanlık Kurulu adı altında bir kurulun oluşumu ve görevleri düzenlenmekte, Ku­ru­lunça­lış­ma usul ve esas­la­rı ile il­gi­li di­ğer hu­sus­lar­la ih­ti­sas bel­ge­le­ri­ninalın­ma­sı ve uz­man­lık eği­ti­mi ile il­gi­li di­ğer usul ve esasların SağlıkBa­kan­lı­ğın­ca ha­zır­la­nıp Ba­kan­lar Kurulun­ca yü­rür­lü­ğe konulacak biryö­net­me­lik­le dü­zen­le­neceği belirtilmektedir. Bu kurulun Sağlık Bakanlığının sürekli kuruluolduğu da düzenleme de yer almaktadır.

Tıptauzmanlık kurulunun görevleri içinde;

eği­tim ku­rum­la­rı­naeği­tim yet­ki­si ve­ril­me­si ve eği­tim yet­ki­si­nin kaldırılması­na iliş­kintek­lif­le­ri ka­ra­ra bağ­la­mak,

uz­man­lık ana dal­la­rı­nın ro­tas­yon­la­rı­nıbelirle­mek,

uz­man­lık sı­na­vı jü­ri­le­ri­ni tes­pit et­mek,

ya­ban­cıül­ke­ler­de asis­tan­lık ya­pan­la­rın bilim­sel de­ğer­len­di­ril­me­si­ni ya­pa­cakfa­kül­te­le­ri ve eğitim hastanelerini be­lir­le­mek,

tıp­tauzman­lık eği­ti­mi ve uz­man in­san gü­cü ile il­gi­li gö­rüş­ler ver­mek,

uz­man­la­rın tıb­bî ge­liş­me­le­ri iz­le­me­si­nisağ­la­yı­cı inceleme ve araş­tır­ma­lar yap­mak

bulunmaktadır.

Tıp­ta Uz­man­lık Ku­ru­lu;

a) Ba­kan­lık Müs­te­şa­rı,il­gi­li ge­nel mü­dür ve 1. Hu­kuk Mü­şa­vi­ri,

b) Bi­ri diş ta­bi­biol­mak üze­re eği­tim has­ta­ne­le­rin­den Ba­kan­lı­ğın se­çe­ce­ği beş,

c) Dört tıp fa­kül­te­sin­denve bir diş he­kim­li­ği fa­kül­te­sin­den YÖK'ün se­çe­ce­ği bi­rer,

ç) Gül­ha­ne As­ke­riTıp Aka­de­mi­si ve Fa­kül­te­si­nin se­çe­ce­ği bir,

d) Türk Ta­bip­le­riBir­li­ği­nin se­çe­ce­ği bir,

e) Türk Diş He­kim­le­riBir­li­ği­nin se­çe­ce­ği bir,

üye­den olu­şmaktadır.

Tıpta Uzmanlık Kuruluna verilen görevlertıpta uzmanlık eğitimi ile ilgili bütün unsurları içermemekte, Kuruluntoplanması ve çalışması Bakanlığın davetine bağlı tutulmakta, Kurulbaşkanlığını Bakanlık yürütmekte, kararlarda oyların eşitliği halinde başkanın oyu iki oy sayılmakta ve oluşumundaBakanlığın merkez teşkilatı ile yine Bakanlığa bağlı eğitim hastanelerindenseçilen temsilciler çoğunluğu oluşturmaktadır. Eğitim kurumlarının açılmasında oy çokluğu yeterli sayılırken, eğitimkurumlarının niteliklerini kaybetmeleri nedeniyle kapatılmasında ise üçte ikiçoğunluk aranarak kapatma kararının verilmesi oldukça zorlaştırılmaktadır .

Yukarıda yer verilen düzenlemeler hemtıpta uzmanlık kurulunun işleyiş ve oluşumunda Sağlık Bakanlığını belirleyicikılmakta, hem tıpta uzmanlık eğitimi ile ilgili bazı çok önemli konulardakurulu işlevsiz bırakmakta (eğitim müfredatı, uzmanlık eğitimini verecekeğiticilerin niteliklerinin ve görevlendirmelerine ilişkin usul ve esaslarınbelirlenmesi) hem de tıpta uzmanlık eğitimi ile ilgili bütün süreçlerinbelirleneceği Yönetmeliğin çıkarılmasında sadece Sağlık Bakanlığı ve BakanlarKurulunu yetkili kılmakta, YÖK ve Türk Tabipleri Birliği ile Türk Diş HekimleriBirliği'ni sürecin dışında bırakmaktadır.

Budüzenlemeler, tıpta uzmanlık eğitiminin gerektirdiği bilimsel ve idariözerkliği ortadan kaldırmakta olduğu gibi Anayasa'nın 130 ve 131. maddelerinede aykırılık taşımaktadır.

Tıpta uzmanlık eğitimi, altı yıllık tıpfakültesi eğitiminden sonra girilebilen ve tıp doktorlarına belirli alanlardaözel yetenek ve yetki sağlamayı amaçlayan bir yükseköğretimdir. Tıpta uzmanlıkeğitimi ister Tıp Fakültelerine bağlı eğitim ve araştırma hastanelerindeisterse Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde verilsinyükseköğretim olma özü değişmemektedir. Nereden uzmanlık eğitimini alırsa alsınuzmanlık öğrencilerinin aynı kural ve koşullarda aynı yeterlilikte yetişmelerizorunludur.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın‘Yükseköğretim Kurumları ve Üst Kurumları' başlıklı 130. maddesindeyükseköğretimin üniversiteler tarafından verileceği, 131. maddesinde ise;yükseköğretimi planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek,yükseköğretim-eğitim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek veöğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapma'nın Yüksek ÖğretimKurulu'nun görevleri arasında olduğu belirtilmiştir.

Esas İtibariyle SağlıkBakanlığı'nın sağlık hizmetlerindeki rolü; Anayasa'nın 56. Maddesinde tanımlanan , "Devletin herkesin hayatını, bedenve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf veverimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tekelden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özelkesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerekyerine getirir." ödevini hayata geçirmektir. Sağlık Bakanlığı'nın asliişlevi tıp eğitimi olmayıp, Anayasa'da tanımlanan sağlık kuruluşlarının tekelden planlanıp hizmet vermesini sağlamak ve onları bu kapsamdadenetlemektedir.

Bilindiği üzere gerek Anayasa'nınanılan hükümleri, gerek 2547 sayılı Kanun ve gerekse 1219 sayılı Yasa uyarıncayükseköğretim olan tıp eğitimi, tıpfakülteleri tarafından verilmektedir. Tıpta uzmanlık eğitimi de özü itibariylebir yükseköğretimdir ve bilindiği üzere GATA ve Adli Tıp Kurumu dışında tıpfakültelerinde ve Sağlık Bakanlığı'na bağlı eğitim hastanelerindeverilmektedir. YÖK ve üniversiteler eğitim boyutu ile tıpta uzmanlık eğitimindeasli yetkili kamusal kurumlardır. Sağlık Bakanlığı ise hizmet sunumu ve bazıbirimlerinde eğitimin verilmesi bakımından bu alanla ilgili kolluktur.

Yapılan düzenlemeler ile tıptauzmanlık eğitiminin bir yüksek öğretim olma niteliği göz ardı edilmiş, SağlıkBakanlığı yükseköğretim ile ilgili bir alanda asıl yetkili kurum olarakbelirlenmiş, bu alandaki yetkilerini Anayasal ilkelere uygun olarak ilgilidiğer kuruluşlarla koordineli bir biçimde kullanması gerektiğibelirtilmemiştir.

Danıştay Kararlarında da yer aldığı üzere Tıptauzmanlık eğitimi; "uzmanlık eğitimi görenasistanları, uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan kurumları ve uzmanlıkeğitimini verecek eğitim sorumluluları ile bütünlük arzeden bir eğitimsürecidir"[8]

"Tıpta Uzmanlık Tüzüğü Tasarısı"nın reddineilişkin Danıştay 1. Dairesi'nin gerekçesinde[9];Sağlık Bakanlığının tıpta uzmanlık ve yan dal uzmanlık eğitimini düzenlemekonusundaki yetkisizliği ve aksi yöndeki düzenleme ve işlemlerin Anayasa'yaaykırılığı ayrıntıları ile tartışılmıştır. Kararın gerekçesinde;

"Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın11 nci maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını,idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıolduğu, kanunların Anayasaya aykırı olmayacağı, 131 inci maddesinin birincifıkrasında, yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek,yönetmek, denetlemek, yükseköğretim kurumlarındaki eğitim-öğretim ve bilimselaraştırma faaliyetlerini yönlendirmek, bu kurumların kanunda belirtilen amaç veilkeler doğrultusunda kurulmasını geliştirmesini ve üniversitelere tahsisedilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretimelemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadı ile YükseköğretimKurulu kurulacağı, aynı maddenin üçüncü fıkrasında, Kurulun teşkilatı, görev,yetki ve sorumluluğu ve çalışma esaslarının kanunla düzenleneceği, 177 ncimaddesinin (e) bendinde, Anayasanın halkoylaması sonucu kabulünün ilanıylabirlikte yürürlüğe girecek hükümleri ve mevcut ve kurulacak kurum, kuruluş vekurullar için yeniden kanun yapılması veya mevcut kananlarda değişiklikyapılmasını gerekiyorsa bunlara ilişkin işlemlerin mevcut kanunların Anayasayaaykırı olmayan hükümlerinin veya doğrudan Anayasa hükümlerinin, Anayasanın 11inci maddesi gereğince uygulanacağı hükme bağlanmıştır.

...

Budosyada incelenen Tıpta Uzmanlık Tüzüğü Tasarısının genel gerekçesinde, gerek1219 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca, gerekse de 2547 sayılı Kanunun 3üncü maddesinin (t) bendi uyarınca tıpta uzmanlığı düzenleme konusunda yetkiliotoritenin Sağlık Bakanlığı olduğu ileri sürülmekteyse de, 2547 sayılıKanunun 1219 sayılı Kanundan sonra yürürlüğe girdiği, 1219 sayılı Kanunda tıptauzmanlık eğitimi ile ilgili düzenleme bulunmadığı, 2547 sayılı kanunun tıptauzmanlık eğitimini lisans üstü bir yükseköğretim olarak nitelediği, 2547 sayılıKanundan sonra yürürlüğe giren 1982 Anayasasının 131 inci maddesini iseyükseköğretimi düzenlemek ve yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerine yönvermek konusunda Yükseköğretim Kurulunu yetkili saydığı dikkate alındığında,tıpta uzmanlık eğitimi ile ilgili düzenleme yapma yetkisinin sadece SağlıkBakanlığına ait olduğunun kabulü mümkün değildir. Kaldı ki, üniversitelerin tıpfakültelerince de verilen uzmanlık eğitiminde Sağlık Bakanlığını tekdüzenleyici kurum olarak kabul etmek, gerek 1982 Anayasasına, gerekse 2547sayılı Kanuna aykırılık teşkil eder. 1982 Anayasasının yükseköğretimle ilgilihükümleri ile 177 nci maddesi hükmü göz önüne alındığında, 2547 sayılı Kanunun3 üncü maddesindeki tıpta uzmanlığın, Sağlık Bakanlığınca düzenlenen esaslaragöre yürütüleceğine ilişkin düzenlemede, Anayasanın yükseköğretimle ilgilihükümlerine uygunluk sağlanması amacıyla yasal değişiklik yapılması gerektiğisonucuna ulaşılmaktadır." gerekçesine yer verilmiştir.

Öte yandan, Avrupa Komisyonu'nunmesleki yeterliliklerin karşılıklı tanınmasına ilişkin 2005/36/EC direktifindemeslek örgütlerinin mesleki yeterlilikler için standartlar ve ölçütlerbelirlemek konusundaki süreçlere katılımı özellikle vurgulanmıştır. İlgilidirektifin dibacesinin 34. maddesi ve direktifin 15/II maddesi meslekörgütlerine Komisyon'un oluşturacağı standartların oluşum sürecinde katılımınıgetirmekte ve oluşumdan sonra da gözden geçirilmesini ve değiştirilmesini talepyetkisi vermektedir. Bu direktiften önce kabul edilmiş olan 75/362/EEC ve 75/363/EEC direktifleriyle tıp alanındamesleki yeterlilik temel ölçütlerinin belirlendiği süreçte meslek örgütlerininAvrupa Birliği kurumları tarafından, yetkin ve sürece içerilmesi gereken yapılarolarak benimsendiği görülmektedir. Nitekim Avrupa Topluluğu Tabipler DaimiKomitesi, Avrupa Tıp Uzmanları Birliği, Avrupa Pratisyen Hekimler Birliği gibiAvrupa düzeyindeki yapılar ve temsil ettikleri ulusal düzeydeki meslekörgütleri tıp alanında ölçütler belirleyerek, bunları karar alma süreçlerindeortaya koymak açısından aktif kurumlar olmuşlardır. Bugün Avrupa Birliğidüzeyinde ve tıp alanında mesleki yeterlilikler konusunda gelinen nokta bumeslek kuruluşlarının çabaları ve katılımları sayesinde mümkün olmuştur.

YÖK ve TTB'nindüzenleme yetkisinin kullanılmasında ve bu alana ilişkin işlerin yürütümündesöz sahibi olmaması, Avrupa Birliği 2005/36/EC direktifine, bu alanın gereksinimlerine ve Anayasa'nınbaşlangıcındaki "hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçidemokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı, 6.maddesindeki "hiçbir kişi ve organın kaynağını Anayasa'dan almayan bir devletyetkisini kullanamayacağı", 130. maddesindeki "üniversitelerin kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip olduğu" ve 131. maddesindeki"yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek vedenetlemenin Yükseköğretim Kurulu'nun görevi olduğu" na ilişkin normlarına aykırıdır.

V.SONUÇ VE İSTEM

Yukarıda açıklanan gerekçelerle,5614 Sayılı Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik YapılmasınaDair Kanun'un;

1) 1.maddesi ile düzenlenen 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun ek 5 incimaddesinin son fıkrasının Anayasanın 128. maddesine aykırı olduğundan,

2) 5614 Sayılı Bazı Kanun Ve KanunHükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 2. maddesi ileeklenen 2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına DairKanunun 2 nci maddesinin son cümlesinin, Anayasa'nın 7, 17, 49, 50, 56 ve 128. maddelerineaykırı olduğundan

3) 5614 SayılıBazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun'un 4. maddesi ile değiştirilen 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunun9 uncu maddesi, Anayasanın 6, 130 ve 131. maddelerine aykırı olduğundan iptalleri için ve iptal davasısonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi içinCumhuriyet Halk Partisi tarafından Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulmasıyönündeki istemimizi bilgilerinize sunarız. Saygılarımızla.

 



[1] Kanun Tasarısı,Madde Gerekçeleri, Madde 2; "Madde ile,iyonizan radyasyon kaynakları ile çalışan personelin çalışma sistemleriningünümüz şartlarına uygun olarak düzenlenmesi amaçlanmıştır."

[2] - "Vakıf Gureba'da kaçak su yüzüne çıktı"başlıklı habere göre; CHP Denizli Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Neşşar'ın soruönergesine cevap veren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Vakıf Gureba Hastanesi'ninröntgen bölümünün ruhsatsız çalıştığını, bu bölümde gerekli havalandırmasistemlerinin 1985 yılında yapıldığını ve çalışmadığını, bölümde ortaya çıkanradyoaktif sızıntının hasta ve doktorları etkilememesi için gerekli olan kurşunkaplamaların bulunmadığını ve Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi'nin 24.06.2004tarih ve 04-34 sayılı raporu ile bu durumn tespit edildiğini söyledi. (http://www.medimagazin.com.tr/haber_32945.html)

- "Dikkat radyasyon var!"başlıklı habere göre; İstanbul Bayrampaşa Topçular SSK Dispanseri'nde yıllarcaaynı bölümde çalışan dört kişinin ard arda kanserden yaşamını yitirdiğini,dispanserde bulunan röntgen cihazının yıllarca lisansının alınmadığını, röntgenodasının kurşun kaplamasının bulunmadığını, radyasyon denetimi deyapılmadığınından, radyasyon sızıntısının önlenemediği belirtiliyor. Yinehabere göre TAEK'e kayıtlı 9 bin 101 cihazdan 5 bin 109'u lisanslı ancakbunların da denetimi tam olarak yapılmıyor. Bu konuda açıklamalarda bulunanÖzel Görüntüleme ve Tanı Merkezleri Derneği Başkanı ve Radyodiagnostik UzmanıDr. Bülent Taşel'e göre, kamu hastanelerinde lisansı TAEK, ruhsatı ise SağlıkBakanlığı verdiğinden, denetleyen de denetlenen de devlet olduğu için prosedürsağlıklı işlemiyor ve bakanlık kendi denetimindeki kuruluşları ruhsatlandırmakkonusunda isteksiz davranıyor. Taşel'e göre Haseki, Bakırköy, Afyon Sandıklıile Kayseri Devlet Hastanesi bünyesinde çalışan merkezler ruhsatsız. TaşelHaydarpaşa Devlet Hastanesinde çalıştığı sekiz yıl boyunca bir tek dozimetresonucunu görmediğini söylüyor. (www.radikal.com.tr,haberin adresi:/haber.php?haberno=142752)

- "Röntgen cihazlarıuyarısı" başlıklı Körfez Radyoloji Derneği Başkanı Heybet Arslanoğlu ileyapılan ropörtajda Arslanoğlu; TAEK'in verilerine göre Türkiye'deki cihazsayısının 9 bin 101 olduğunu ancak Türkiye'de lisansı olmayan yaklaşık 27 bincihaz kullanıldığını, bu cihazların %60'ının kamu hastanelerindekullanıldığını, kamu hastanesindeki röntgen cihazlarının çoğunun kullanmasürelerini doldurmuş durumda ve kullanılamaz halde olmasına rağmen bucihazlarla çekimlerin yapıldığını, denetleme yetersiz olduğu için cihazlarınyaydığı radyasyon miktarının ölçülemediğini, TAEK'in kişisel dozimetreölçümlerinin ise çelişkili sonuçlar verdiğini, hastanelerin çoğundaradyasyondan koruyucu kurşun zırhlamanın yetersiz olduğunu hatta bazılarındahiç olmadığını, AB ülkelerinde kaçak yada lisanssız cihaz bulunmadığını, denetimlerin ve bakımın periyodik olarakyapıldığını, AB ülkelerinde çalışan başına düşen hasta sayısının ülkemizde üçkat daha fazla olduğunu belirtiyor. (http://arsiv.sabah.com.tr/2005/08/01/gun99.html)

- "Röntgen cihazları ruhsatsız çalışıyor"başlıklı 17.07.2006tarihli habere göre; Türk Sağlık-Sen'in yaptığı ankete katılan 28 ildeki 57sağlık kuruluşunda, 1000 röntgen teknisyeni, Türkiye'deki röntgen cihazlarının%31'i lisanssız, röntgen birimlerinin %44.44'ü ruhsatsız çalışıyor, röntgencihazlarının %45'i en az 20 yaşında. (http://www.sabah.com.tr/2006/07/17/eko108.html)

[3] Radyografi cihazlarında 13 ayrıperformans testi (başarı oranı %46), mamografi cihazlarında 17 ayrı performanstesti (başarı oranı %37), fluroskopi cihazlarında 8 ayrı perfomans testi(başarı oranı %33) yapılmıştır.

[4] - Dendy PP,Heaton B. Physics for diagnostic radiology, 2nd ed., Institude of PhysicsPublishing, 1999, s.288-289,

- http://deploymentlink.osd.mil/dulibrary/tools/glossary/stochastic effect.htm

-http://www.nrc.gov/reading-rm/basic-ref/glossary/non-stochastic-effect.html

[5] Türk Tanısal ve Girişimsel Radyoloji Dergisi,Haziran 2004, Cilt 10, Sayı 2, s.97-102. Bu araştırmada Fırat Üniversitesi TıpFakültesi Hastanesinde görev yapan 51 Radyodiagnostik çalışanının kan değerlerialınmış ve bu kişiler üzerinde radyasyonun olumsuz etkileri tespit edilmiştir.

TAEK'in yayınlarında da tıbbi alanlardaradyasyonla çalışanların radyasyon dozu ölçen cihazlarla ciddi ve sürekli birşekilde kontrol edilmeleri gerektiği, genel olarak radyasyondan korunmak içinüç temel kuralın bulunduğunu bunların; 1. kaynak yanında gereğinden fazla birsüre kalmamak (radyoaktif kaynağın yakınında ne kadar az zaman geçirilirse okadar az doza maruz kalınır), 2. mümkün olabildiğince kaynağa uzak bir mesafedeçalışmak ve 3. kaynak ile aralarına engelleyici bir zırh koymak olduğunu(radyasyon ışınından korunmak bakımından en etkili zırhlama yönteminin sıraylauranyum, tungsten, kurşun, çelik ve beton olduğunu, maliyetinin fazla tutmamasınedeniyle beton kullanıldığını), dozun ise doz şiddeti x zaman ilişkisine görehesaplandığını söylemektedir.

 

[6] Yazının devamında ICRP olarak kullanılacaktır.

[7] Uygulamaların Kabul Gerekçelendirilmesi: Işınlanmanınzararlı sonuçları gözönünde bulundurularak, net bir fayda sağlamayan hiçbirradyasyon ışınlanmasına izin verilmez.

Radyasyon KorunmasınınOptimizasyonu: Tedavi amaçlı tıbbi ışınlanmalar hariç, radyasyon ışınlanması gerektirenuygulamalarda, kişisel dozların büyüklüğü, ışınlanacak kişilerin sayısı, olasıtüm ışınlanmalar için ekonomik ve sosyal faktörler gözönünde buılundurularakmümkün olan en düşük dozun alınması sağlanır. Bu kavram ALARA ilkesi olarakbilinmektedir.

Doz Sınırlaması: Bireylerinnormal ışınlanmaları, izin verilen tüm ışınlanmaların neden olduğu ilgili organveya dokudaki eşdeğer doz ve etkin doz, uluslararası standart olarak verilensınırları geçemez.

 

[8]Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu YD. İtiraz No: 2004/643, Danıştay 5.Dairesi E. 2004/2863, K. 2005/5392sayılı kararları.

[9] Danıştay 1. Dairesi E.2005/534, K.2006/545