Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi ve Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Merkez Yönetim Kurulu, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri, hekimlerin çığlığını duymaya, hayatlarını sonlandırmaya götüren koşullara ilgisiz kalmamaya çağırdı. TTB ve TPD'den yapılan ortak açıklamada, "'Önce zarar verme' ilkesi ile başladığımız beyaz önlüklü hayatımıza 'önce zarar görme' ile devam etmek istemiyoruz" denildi. 

Açıklamanın tam metni aşağıdadır: 

“Önce Zarar Verme” İlkesi ile Başladığımız Beyaz Önlüklü Hayatımıza “Önce Zarar Görme” ile Devam Etmek İstemiyoruz!

İntihar, önlenebilecek bir davranıştır. Toplumda insanların intihara eğilimini artıran etkenlerin belirlenerek ortadan kaldırılması, ”birincil düzey önleme”  hedefi olarak belirlenir. Tıbbın her alanında olduğu gibi, birincil önleme toplum düzeyinde de uygulanır ve bir hastalık ya da belirtinin ortaya çıkmasının engellenmesi en etkin yaklaşımdır. İntiharın birincil düzeyde önlenmesinde odaklanılması gereken temel nokta, toplum içerisindeki intihar eğilimlerini azaltmaktır.

Ülkemizde 14 yıldır uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlık sistemini piyasaya teslim ederek hekimlerin çalışma koşullarını bozmakta, özlük haklarını elinden alıp hekimlik değerlerini aşındırmaktadır. Hekimlerin tüm karşı durma çabalarına rağmen, performansa dayalı ücretlendirme yöntemi, hekimliği piyasa koşullarına sürükleyerek hekimlik uygulamalarını tartışılır hale getirmiştir. Mevcut sağlık politikaları, hekimlerin iş güvencelerini ortadan kaldırmıştır. Sağlık alanında uygulanan sözleşmeli, esnek ve taşeron çalışma biçimleri mesleki değerlerimizin aşınmasının diğer nedenleridir.

OHAL ve KHK’larla gelen ihraçlar ve tutuklamalar, toplumsal bölünmüşlük, adalete ilişkin güvensizlik, son yirmi otuz yıldır süregelen sorunları ivmeli bir şekilde artırmıştır. OHAL ile birlikte keyfilik derecesine varan işten çıkarmalar yaşanmaktadır. İş güvencesi, iyi hekimlik yapmanın önde gelen koşullarındandır. İş güvencesi olmayan bir hekim, özgür olamaz ve hekimliğini icra ederken kendini baskı altında hisseder. Hekimlerin iş güvencesi olan bir ortamda çalışması, sadece hekimler açısından değil, hasta haklarının korunması açısından da çok önemlidir.

Hekimlerin büyük bir bölümü haftalık çalışma saatlerinin çok üzerinde çalışmaktadır. Asistan hekimler açısından bu durum, daha da büyük bir sorun haline gelmiştir. Çalışma süreleri, fazla mesailer ve nöbetler de içinde olmak üzere haftada 48 saati aşmamalı; asistan hekimler içinse, nöbetler sırasında eğitim alma durumları da gözetilerek en fazla 56 saat olmalıdır.

Hekimler açısından, yaşadıkları mesleki sorunları paylaşma ve çözüm üretme olanağı vermesi açısından son derece önemli olan ortak mekanlar, dinlenme odaları ortadan kaldırılmıştır.

Hekimler, uzun yıllardır düşük gelir ve emekliliğe yansımayan ücretlendirme yöntemleriyle çalıştırılmaktadırlar. Hekimlere insanca yaşayacak ücret talebi; mesleki bağımsızlık, iyi hekimlik için olumlu çalışma koşulları, nitelikli çalışma için gerekli olanaklardan ayrı düşünülemez. Performansa dayalı ek ödeme sisteminden vazgeçilmelidir. Hekimler; emekliliğe yansıyacak, güvenceli, emeklerinin karşılığı olan bir ücretlendirme politikasıyla, tek işte çalışarak insanca yaşamaya yetecek bir ücreti elde etmelidirler.

Hastalarımıza sağlıklı yaşam önerilerinde bulunurken, bizler de sağlıklı koşullarda hizmet vermek istiyoruz. İnsan yaşamının sorumluluğunu üstlenerek, onurla sürdürdüğümüz meslek hayatımızda, bizlerden; yoğun ve yorucu koşullarda, uzun saatler çalışmanın ve mesleğimizi uygularken yaşadığımız duygusal-fiziksel yüklenmenin getirdiği yıpranmayla ve şiddete uğrama riski altında çalışmamız isteniyor. Güvencesizlikle yaratılan geleceğe ilişkin belirsizlik, uzayan atama süreçleri, ihraç edilme, güvenlik soruşturmalarının olumsuz çıkması gibi olumsuz beklentiler ve endişe içinde yaşamamız bekleniyor.

Umut dolu bir gelecek için yıllarını verdiği zorlu sınavlar ve eğitimlerden sonra kendini, yaşamını bu mesleğe adayan ve mesleğini yaşamıyla bir tutan bizler, iyi hekimlik yapabileceğimiz koşullarda çalışmak istiyoruz.

İşlemeyen bir adalet algısı, düzelmeyen olumsuz çalışma koşulları, baskıcı uygulamalar, bir yandan tükenmişlik yaratırken diğer yandan dışa vurulamayan bir öfkeye neden olmaktadır. İntihar bir yönüyle öfkenin kişinin kendisine dönmüş halidir.

Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri, meslektaşlarımızın çığlığını duymaya, hayatlarını sonlandırmaya götüren koşullara ilgisiz kalmamaya davet ediyoruz. ‘Önce zarar verme’ ilkesi ile başladığımız beyaz önlüklü hayatımıza ‘Önce zarar görme’ ile devam etmek istemiyoruz. Geleceğimize sahip çıkıyor, tüm hekim arkadaşlarımızı bu zor günlerde birlikte olmaya, dayanışmaya ve bu olumsuz gidişi değiştirmeye davet ediyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu