16 yıl önce bugün, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) 20 Haziran’ı “Dünya Mülteciler Günü” olarak ilan etti. 16 yıldır bölgemizde ve dünyada katliamların ve afetlerin ardı arkası kesilmedi. Biliyoruz ki, savaş ve çatışma koşullarından sonra en önde gelen göç nedeni, küresel ısınmaya bağlı olumsuz değişikliklerdir. Bu olumsuz koşullar, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir göç hareketine tanıklık etmemize neden oldular. Günümüzde dünyadaki toplam göçmen ve sığınmacı sayısı dünya tarihindeki en yüksek sayıya ulaşmış durumdadır; dünya üzerinde yaklaşık bir milyar insan hareket halindedir ve bunların 250 milyonu kendi ülkesi sınırları dışına çıkmıştır. Yalnızca Suriye’de en az 5 milyon kişi dış göçe zorlanırken, en az 8 milyon Suriyeli iç göçe zorlanmıştır.

BMMYK’nin son verilerine göre ülkemiz, dünyada en çok göç alan ülke konumundadır. Ülkemize zorunlu olarak göç eden insanların çoğu Suriyelilerden oluşuyor; artık en az 3 milyon Suriyeli insan ile birlikte yaşıyoruz. Bu nüfusun barınma, çalışma, eğitim ve sağlık koşulları kaygı verici durumdadır. Bunun yanında kamplarda barınan 300 bine yakın insanın karşı karşıya olduğu sağlık ve güvenlik riskleri azımsanamayacak boyutlara ulaşmıştır.

Ülkemize zorunlu olarak göç eden ve mülteci statüsünden yoksun bırakılan milyonlarca insan OHAL uygulamasından etkilendiler. 29 Ekim 2016’da çıkarılan 676 sayılı KHK ile “Geri gönderme yasağı”nın kaldırılmasıyla birlikte, ülkelerinden zorunlu olarak göç eden milyonlarca insanın, can güvenliklerinin olmadığı koşullara geri gönderilmelerinin önü açıldı. Bu uygulamayla, mülteci hukuku açısından en temel ilkeler tanınmamakta, en temel insan hakları çiğnenmektedir.

Bundan bir yıl önce dile getirdiğimiz ve ana muhatapları İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresi ve Sağlık Bakanlığı olan taleplerimizi yineliyoruz; tüm yetkilileri Dünya Mülteciler Günü’nde aşağıda sıraladığımız acil ihtiyaçların karşılanması ve/veya düzeltilmesi için göreve davet ediyoruz:

·         Tüm sığınmacılara hangi ülkeden olduklarına bakılmaksızın “mülteci statüsü” verilmelidir.

                ·         OHAL uygulamasına son verilmeli, geri gönderme yasağı uygulamasına bir an evvel geri dönülmelidir.

·         Tüm sığınmacıların barınma koşulları düzeltilmeli, ayrım yapmaksızın tümüne insancıl barınma koşulları sağlanmalıdır.

·         Sığınmacıların eğitim ve sağlık hakkına erişimlerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

·         Sağlık hizmetlerinin tüm basamaklarında yeterli sayıda çevirmen görevlendirilmeli; çevirmenlerin sağlık alanında eğitilmesine ayrıca öncelik verilmelidir.

                ·         Yasa dışı sağlık hizmeti verildiği bilinen tüm adresler Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimlerince denetlenmeli, insan sağlığı ile oynayan tüm simsarlar cezalandırılmalıdır.

·         Türkiye kıyılarından insanlık dışı koşullarda deniz yolculuğuna çıkarılan ve binlercesinin yaşamına mal olan deniz aşırı göç simsarlığının önüne geçilmesi için acil ve etkin önlemler alınmalıdır.

·         AFAD kamplarında basına yansıyan cinsel şiddet ve istismar vakaları ciddiyetle soruşturulmalı, sorumlular cezalandırılmalı, yeni vakaların oluşmaması için gereken tüm önlemler alınmalıdır.

·         Özellikle göçmen kadınların evli olup olmamasına bakılmaksızın aile planlaması uygulamalarına ücretsiz erişiminin sağlanması acil ihtiyaçtır; bu bağlamda, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.

·         Göçmenlerin çocuk yaşta evlendirilmelerinin engellenmesi için ciddi ve etkin politikalar üretilmelidir.

Bir kez daha acil barış ihtiyacını vurgularken, ülkemizde ve dünyada yerinden edilen herkes için yaşanılır bir dünya diler; göç yollarında hayatını kaybeden binlerce insanın anısı önünde saygıyla eğiliriz.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi