14 Mart etkinlikleri çerçevesinde Adana Tabip Odası tarafından düzenlenen “Şiddetin Toplumsal, Bireysel ve Sosyolojik Boyutu” konulu panele, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Altan Eşsizoğlu ve Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğtim Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Adnan Gümüş konuşmacı olarak katıldı. Moderatörlüğünü Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi Dr. Yaşar Ulutaş yaptığı panele TTB İkinci Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, hekimler ve sağlık çalışanları katıldılar.

Dr. Yaşar Ulutaş, nedeni ne olursa olsun bugün insanlar arası şiddetin her türlüsünün yaşandığına dikkat çekerken, okulda öğrencinin öğretmene, spor karşılaşmalarında taraftarların birbirine, sporculara ve hakeme, futbolcunun hakeme, hasta yakınlarının sağlık çalışanlarına, trafikte sürücülerin birbirlerine, erkeğin kadına, ailenin çocuğa, kolluk güçlerinin sivil vatandaşlara uyguladığı şiddetin farklı şekillerde karşımıza çıktığını, bu panelde şiddetin tüm boyutlarıyla masaya yatırılacağını söyledi.

Prof. Dr. Adnan Gümüş; “Şiddetin Yönü Çoktur”

“Çok Kutuplu Dünyanın Eşiğinde Şiddet ve Terör” başlıklı bir sunum yapan Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğitim Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş, şiddet mağdurlarının insan, hayvan, bitki, çocuk, büyük ve küçük kardeş, kadın, öğrenci, asker, inanmayan, tutuklu, suçlu, yabancı, düşman, köle, cariye olduğunu ayrıca çalışana, kişiliğe, bedene, eşyaya, doğaya ve cansıza uygulandığını söyledi. Faillerin ise akıl yetersizliği, hasta, deli, erkek, anne, baba, aşiret reisi, ağa, çete başı, parti başkanı, dadı, eğitici, öğretmen, işveren, yönetici, bürokrat, polis, asker, mahkemeler olabileceğin belirtti. Gümüş, “Şiddet ile planlı, plansız, tasarlanmış, iyilik, yardım, beslenme, korku, baskı, yıldırma, zarar verme, yaralama, yok etme, tepkisel, reaktif, aletsiz, aletli ve silahlı şekilde görülebilmektedir” diye konuştu.

Doç. Dr. Altan Eşsizoğlu; “Farklı Kültürler İçin Şiddetin Tanımı Değişebilir” 

Toplu kıyımlarının anatomisi başlıklı bir sunum yapan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalından Doç. Dr. Altan Eşsizoğlu şunları söyledi:

“Şiddet, insanlığın tarihinden bu yana var olması, bu tarihsellik içerisinde kapsamının değişmesi ve farklı faktörlerden etkilenmesi nedeni ile tanımlanması güç bir kavramdır. Şiddetin kavramsal olarak etkilendiği faktörlerden birisi kültürdür. Farklı sosyallikler, farklı kültürel özellikler taşıdıklarından, aynı zaman diliminde dahi farklı kültürler için şiddetin tanımı değişebilir. Şiddet tanımlarının tümü ‘kişinin bedensel ve/veya ruhsal bütünlüğüne zarar veren’ bir davranışın varlığına vurgu yapar. Buradaki ‘zararın’ nesnel veya öznel ölçütlerinin neler olduğunun net bir tanımını yapmak zordur. Bu zorluk, şiddet tanımının zaman içindeki değişiminin, yani tarihselliğinin bir sonucudur. Dün şiddet olarak tanımlanmayan bir tutum veya davranış, bugün tartışmasız bir biçimde şiddet olarak tanımlanıyorsa, bu değişimi büyük ölçüde belirleyen, “zarar verme ve zarar görme” ölçütlerimizin incelip hassaslaşmasıdır. Bir başka deyişle şiddet tanımı, fiziksel zarar vermeden, simgesel olarak zarar ermeye doğru genişleyen bir evrim geçirmektedir. Simgesel olarak zarar verme kavramına göre şiddet, maddi olduğu kadar zihinseldir de. Maddi olarak şiddet, nesneleri çarpıtmak, hasara uğratmak veya yok etmek için “zor uygulanmasıyla” ilgilidir. Zihinsel olarak şiddet ise kimliklerin saldırıya uğraması ile ilgilidir. Şiddeti, hayvan doğamız, genlerimiz, hormonlarımızla değil de bizi hayvandan ayıran en önemli özelliğimiz olan ötekilerin gözünde düştüğümüz durumla ilgili yanımızla kavramak, şiddeti anlama ve önleme yolunda atılabilecek en önemli adımdır. Ancak bu adımın ardından, insan saldırganlığını, toplumsal, kültürel, ruhsal, sınıfsal, cinsel, etnik, dini, biyolojik olmak üzere birçok yönüyle anlaşılır kılabilecek bir şiddet kuramı geliştirebilir.”

Dr. Yaşar Ulutaş, “Bizleri Bekleyen En Büyük Tehlike Şiddetin İçselleştirilmesidir”

Şiddette en büyük tehlikenin şiddetin içselleştirilmesi, gelecek nesillere aktarılması olduğuna işaret eden TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Yaşar Ulutaş da, “14 Mart’ın tüm kötülüklere, haksızlıklara, şiddete karşın; iyilik, dostluk, dayanışma ve barış içerisinde bir yaşam için ilk adım olmasını diliyorum” dedi.