TTB ve SES, OHAL ilanı ile birlikte kamuda süren haksız ve hukuksuz işten çıkarmalar, açığa almalar, gözaltılar ve tutuklamalara tepki göstermek amacıyla 27 Eylül 2016 Salı günü Sağlık Bakanlığı önünde basın açıklaması yaptı.

Öğle saatlerinde gerçekleştirilen açıklamaya TTB Genel Sekreteri Dr. Sezai Berber, TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Selma Güngör, Ankara Tabip Odası (ATO) Başkanı Dr. Vedat Bulut, ATO Yönetim Kurulu üyesi Dr. Onur Naci Karahancı, KESK ve SES yöneticileri ile çok sayıda hekim ve sağlık çalışanı katıldı. Açıklamaya  Prof. Dr. Baskın Oran ve CHP Milletvekili Dr. Murat Emir de destek verdi. 

Ortak açıklamayı SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara okudu. Kara, son günlerde hükümet üyelerinin yaptığı açıklamaların, başta sağlık emekçileri olmak üzere kamu emekçilerinin Fethullahçı cemaat yapılanmasından sonra şimdi de PKK ile ilişkilendirilerek, herhangi bir soruşturma süreci işletilmeden, keyfi olarak ihraç edilmek istendiklerini ortaya koyduğunu söyledi. Kara, darbeyle mücadele adı altında baskıyı derinleştirip, hukuksuzluğun kural haline getirilmesine izin vermeyeceklerini kaydetti. 

TTB Genel Sekreteri Dr. Sezai Berber burada yaptığı konuşmada, eğitim emekçilerinin ardından şimdi de kamuda görev yapan sağlık emekçilerine yönelik bir görevden alma operasyonu başlayacağına yönelik duyumlar aldıklarını belirterek, "Şu unutulmamalıdır ki, sağlık emekçilerinin hizmetinin aksaması durumunda bu kararın altına imzası olan insanlar, bebeklerin, annelerin ölümünden, kronik hastaların ölümünden sorumlu olacaklardır. Unutmasınlar ki bir gün adil yargılamanın önünde hesap vereceklerdir" diye konuştu.

Bütün bunların içinde TTB aktivistlerinin hedef gösterildiğine dikkat çeken Berber,  Fethullahçı cemaat yapılanması ile hiçbir ilgisi olmadığı halde Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki görevinden ihraç edilen Dr. Mihriban Yıldırım için şimdi de yakalama kararı çıkarıldığını kaydetti. 

Dr. Murat Emir de, bugün Fethullahçı cemaat yapılanması ile mücadele adı altında tam bir cadı avı gerçekleştirildiğini belirterek, OHAL'i de aşan KHK'ler çıkarıldığını ve KHK'ler ile kıyıma gidildiğini kaydetti. Emir, eğitim emekçilerine, sağlık emekçilerine, akademisyenlere, barış imzacılarına saldırıldığını belirterek, "Hedefleri darbeyi fırsata çevirmektir. Bize düşen darbe fırsatçılarına, diktatoryal eğilimi olanlara ve bu ülkeye adım adım faşimzi getirenlere karşı hep beraber karşı koymaktır. Mücadeleniz mücadelemizdir" diye konuştu. 

 

 27.09.2016

BASIN AÇIKLAMASI 

HAKSIZ, HUKUKSUZ AÇIĞA ALMALARA VE İHRAÇLARA SON VERİLSİN!

İşten atılan, geleceği karartılan, gözaltına alınan ve tutuklanan üyelerimiz üzerinden bizleri sindirmeye çalışanlar, yeni KHK’larla bu baskı dalgasının yaygınlaşacağı söylemiyle kamusal alanı tümüyle ipotek altına almaya çalışmaktadırlar. Son günlerde hükümet üyelerinin yapmış olduğu açıklamalar, başta sağlık emekçileri olmak üzere kamu emekçilerinin Fethullahçı cemaat yapılanmasından sonra şimdi de PKK ile ilişkilendirilerek herhangi bir soruşturma süreci işletilmeden ihraç edilmek istendiğini ortaya koymaktadır. Bir kez daha yöneticilerin keyfi tutumunun, isimsiz ihbarların ve hukuksuz sözde istihbarati bilgilerin bu hukuksuzluklara dayanak yapılacağı anlaşılmaktadır.

Darbecilerle mücadele adı altında baskıyı derinleştirip hukuksuzluğu kural haline getirenlere sesleniyoruz: Düne kadar işbirliği içinde bulunduğunuz cemaatle mücadele adına haklarımızı yok saymanıza izin vermeyeceğiz. İşbirliği içinde olduğunuz cemaatlere boyun eğmediğimiz gibi yeni talanlarınıza, yeni işbirlikçilerinize ve derinleşen kadrolaşma saldırınıza da boyun eğmeyeceğiz. OHAL’i kendine kalkan yaparak emekçilere, demokratik haklara ve özgürlüklere saldıranlar tüm bunların hesabını verene dek mücadelemize her koşulda devam edeceğiz.Bilinmelidir ki, biz sağlık emekçileri din, dil, ırk,  mezhep, cinsiyet vb. farklılıkları bir kenara bırakarak insanların sağlığı ve yaşaması için gecesini gündüzüne katanların hukuksuz bir şekilde, kendilerini savunma hakkı tanınmadan kamu alanından ihraçlarını kabul etmeyeceğiz. Ölüme karşı yaşamın yanında durmaya söz verdik, bu sözümüzü tutacağız. Barış, özgürlük ve demokratik haklarımız için mücadelemize devam edeceğiz.

AKP Hükümeti 7 Haziran seçimleri sonrası daha da belirginleşen otoriter yönetim anlayışını, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında toplumsal alanın tümüne dayatmaktadır. Siyasal iktidarı paylaşım kavgasının sonucu olarak ortaya çıkan kanlı darbe girişimine yaslanarak adeta sivil darbe ortamı yaratılmıştır. OHAL ilanı ve OHAL sınırlarını aşan sıkıyönetim uygulamalarıyla muhalif tüm kesimlere yönelik cadı avı yürütülmektedir.

Kitlesel gözaltılar, tutuklamalar ve işten çıkarmalarla demokratik alan daraltılmış, iş güvencesinin ortadan kaldırılması adına peş peşe düzenlemeler yapılmış, ayrımcı, cinsiyetçi, mezhepçi dayatmalar ve laiklik karşıtı politikalarla toplumsal kutuplaşma derinleştirilmiş, cezasızlık politikası genişlemiş, işkence ve kötü muamele adeta kural haline getirilmiş, ekolojik talanın önündeki son engeller de kaldırılmış ve  iş cinayetleri tırmanmıştır.

Kamu hizmetinden ihraç edilenlerin, açığa alınanların, günlerce gözaltında tutulanların neden cezalandırıldığına ilişkin somut gerekçeler kamuoyu ile açık biçimde paylaşılmamıştır. Bunun yanı sıra adil yargılanma hakkı tümüyle ihlal edilmektedir.Öte yandan cemaat lideri ile boy boy fotoğrafı olanlara, cemaate kamunun olanaklarını yıllarca peşkeş çekenlere, işyerlerinde kamu emekçilerini birlikte sindirmeye çalışanlara yönelik kapsamlı bir soruşturma söz konusu değildir. Darbe girişiminin siyasi ve askeri sorumluları derhal açığa çıkartılmalı, OHAL kaldırılarak demokratik haklar ve özgürlükler daha fazla ihlal edilmemelidir.

İşten atılan, geleceği karartılan, gözaltına alınan ve tutuklanan üyelerimiz üzerinden bizleri sindirmeye çalışanlar, yeni KHK’larla bu baskı dalgasının yaygınlaşacağı söylemiyle kamusal alanı tümüyle ipotek altına almaya çalışmaktadırlar. Son günlerde hükümet üyelerinin yapmış olduğu açıklamalar, başta sağlık emekçileri olmak üzere kamu emekçilerinin Fethullahçı cemaat yapılanmasından sonra şimdi de PKK ile ilişkilendirilerek herhangi bir soruşturma süreci işletilmeden ihraç edilmek istendiğini ortaya koymaktadır. Bir kez daha yöneticilerin keyfi tutumunun, isimsiz ihbarların ve hukuksuz sözde istihbarati bilgilerin bu hukuksuzluklara dayanak yapılacağı anlaşılmaktadır.

Darbecilerle mücadele adı altında baskıyı derinleştirip hukuksuzluğu kural haline getirenlere sesleniyoruz: düne kadar işbirliği içinde bulunduğunuz cemaatle mücadele adına haklarımızı yok saymanıza izin vermeyeceğiz. İşbirliği içinde olduğunuz cemaatlere boyun eğmediğimiz gibi yeni talanlarınıza, yeni işbirlikçilerinize ve derinleşen kadrolaşma saldırınıza da boyun eğmeyeceğiz. OHAL’i kendine kalkan yaparak emekçilere, demokratik haklara ve özgürlüklere saldıranlar tüm bunların hesabını verene dek mücadelemize her koşulda devam edeceğiz.Bilinmelidir ki, biz sağlık emekçileri din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet vb. farklılıkları bir kenara bırakarak insanların sağlığı ve yaşaması için gecesini gündüzüne katanların hukuksuz bir şekilde, kendilerini savunma hakkı tanınmadan kamu alanından ihraçlarını kabul etmeyeceğiz. Ölüme karşı yaşamın yanında durmaya söz verdik, bu sözümüzü tutacağız. Barış, özgürlük ve demokratik haklarımız için mücadelemize devam edeceğiz.

Türk Tabipleri Birliği
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası