Dün Erzincan Tercan’da bir yurttaşımızın ruhsatlı tabancasıyla işyerinde çalışma arkadaşlarına saldırdığını, olayda faille beraber 5 kişinin yaşamını yitirdiğini, iki yaralının tedavi edilmekte olduğunu üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz. Kaybettiğimiz yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı diliyor, yaralıların bir an önce sağlığına kavuşmasını umuyoruz.

Bu olayın üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken birkaç yönü bulunmaktadır:

  1. Olay ilçenin asayiş ve güvenliğinden birinci derecede sorumlu olan bir kurumunda, kaymakamlıkta, meydana gelmiştir. Kaymakamlık binasının içinde silahlı saldırının önlenememiş olmasının yurttaşlarımızı derin bir güvensizlik ve endişe duygusuna sürükleyeceği açıktır.
  2. Olay hakkında açıklama yapan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı saldırganın bir eski müftü olduğunu söylemiştir. Bir din adamının niçin silah edinmek gereksinimi duyduğunu anlamakta güçlük çekmekteyiz. Bu silah edinme gereksinimi zorunluluktan kaynaklanıyorsa bir din adamını bile silahlanmaya iten koşulların ne olduğu mutlaka açığa çıkarılmalı ve ortadan kaldırılmalıdır. Aksi halde toplumsal barışın ve güvenliğin tesis edilmesi olanaklı değildir.
  3. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı failin psikolojik sorunları olduğunun iddia edildiğini, o yüzden de imamlıktan hizmetli kadrosuna geçirildiğini belirtmiştir. Psikolojik sorunları olan birinin silah ruhsatı sahibi olması anlaşılabilir değildir. Bu iddia doğruysa, silah ruhsatlarının verilmesi ve yenilenmesi süreçlerinin gözden geçirilmesi zorunlu hale gelmiş demektir.
  4. Ülkemizde bireysel silahlanma yetkililerin dikkate alması gereken boyutlara varmıştır. 28.12.2017 tarihli bir gazete haberine göre Emniyet Genel Müdürlüğü o tarihe kadar verilen silah ruhsatı sayısının 706 bin 877 olduğunu belirtmiştir (https://www.sabah.com.tr/yasam/2017/12/28/emniyetten-bireysel-silahlanma-aciklamasi). Yurttaşların kolayca ruhsatsız silah edinebilmeleri durumu çok daha vahim hale getirmektedir. Ruhsatsız silah satışı, bulundurulması ve taşınması için yürürlükteki önlemlerin yeterince caydırıcı ve önleyici olmadığı açıktır. ABD gibi bireysel silahlanmanın kolay ve yaygın olduğu ülkelerde bu silahlarla toplu kıyımlar sıkça yaşanırken, sivil silahlanmanın ülkemize göre çok az olduğu Batı Avrupa ülkelerinde silahlı saldırıların çok daha nadiren yaşandığı gerçeğinden ders çıkarılmalıdır.   


Ünlü Rus yazar Anton Çehov’un söylediği gibi “duvarda asılı olan tüfek bir gün mutlaka patlar”. Toplumsal güvenliği tehdit ettiği yaşadığımız son acı örnek ile tekrar kanıtlanan bireysel silahlanma kontrol altına alınmalı, bireysel silahlanmayı kolaylaştıran politikalardan vazgeçilmeli, yasal değişikliklerle bu alan etkili bir biçimde yeniden düzenlenmelidir. Bunlar yapılmazsa, daha çok yurttaşımızın varlığının ve sağlığının tehlikeye gireceği bilinmelidir.

Saygılarımızla,
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi