T.C.

DANIŞTAY

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas No   : 2009/7859

Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını isteyen :

Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği

Vekili                     : Av..........

Davalılar_______ : 1- Başbakanlık

2- Sağlık Bakanlığı

Davanın Özeti : 18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisinin ana dal olarak belirlenmesine; Ek-1 sayılı çizelgesinin 27. sırasında Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dalının süresinin 4 yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemeler ile Yönetmeliğin geçici 9. maddesinde yer alan, "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin; uzmanlık alanlarının belirlenmesi ile ilgili olarak bir yöntem sorunu olduğu, düzenlemelerin bilimsel bir temele dayanmadığı Ağız, Yüz ve çene Cerrahisi disiplininin Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dalının da aralarında bulunduğu bir çok tıp disiplininin faaliyet alanı içinde olduğu, bu alanda ihtiyaç olmamasına karşın yeni bir uzmanlık ana dalı ihdas edilmesinin kamu yararına aykırı olduğu, bu durumun uzmanlık eğitiminin verilmesi ve sağlık hizmetinin sunumu noktasında karmaşaya yol açacağı ve Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dalının eğitim suresinin hiç bir gerekçeye dayanmadan kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olarak kısaltıldığı ileri sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

Savunmaların Özeti :Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin bir bütün olarak; yargı kararlarının gözetilmesi, ilgili bilim çevrelerinden görüş alınması, dünyadaki uygulamanın izlenmesi ve bilimsel gerekliliklerin ön plana alınması suretiyle düzenlendiği, Yönetmeliğin hazırlanmasında görev alan Tıpta Uzmanlık Kurulu üyelerinin uzmanlık eğitimi veren kurumlar bazında temsil ilkesi esas alınarak belirlendiği, tek tek uzmanlık alanı gözetilerek Kurul oluşturulmasının fiilen mümkün olmadığı ve bunun bir eksiklik olarak nitelenemeyeceği, ayrıca Kurul'un konusunda uzman kişilerden oluşacak alt komisyonlar ile bu konuda gerekli bilimsel çalışmamalar yapmasının mümkün olduğu, ana dal -yan dal belirlenmesine ilişkin hukuki durumun 1219 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat ile idarelere tanınmış yetki alanında ve takdir hakkı kapsamında olduğu, Yönetmeliğin Ek çizelgelerinde ve geçici maddelerinde yer alan düzenlemelerin ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ve tıp alanındaki gelişmelere paralel olarak yapıldığı belirtilerek yürütmenin durdurulması isteminin ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Volkan CAKMAK' ın Düşüncesi : Gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının yasalar çerçevesinde sahip olduğu takdir hakkını; uzmanlık eğitimine ilişkin daha önceki idari düzenlemelerden anlaşıldığı üzere mevzuatımıza 1947 yılında giren ve ülkemizde (farklı şekilde adlandırılmış olsa da) uygulaması bulunan (yeni bir alan olmayan) cerrahi bir disiplini olan   Ağız, Yüz ve çene

Cerrahisini uzmanlık ana dal olarak düzenlemek yönünde kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedenle Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dal olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.Diğer taraftan; 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzük ile mevzuatımıza giren ve ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade eden Ağız,Yüz ve çene Cerrahisi alanında; sağlık hizmetinin sunumu ve uzmanlık eğitim sureci için, bu alanda çalışmalarda bulunmuş hekimlerden faydalanmayı öncelikli hale getiren bir gerekliliğin (aciliyetin) varlığından söz etmek mümkün olmadığından, uzmanlık unvanının kazanılmasına etken olan eğitim sureci ve başarılı olma özellikleriyle çeliştiği açık olan Ağız,Yüz ve çene Cerrahisi alanında istisnai bir şekilde uzmanlık belgesi verilmesini öngören düzenlemede ve eğitim suresinde değişikliğe gidilmesini gerektiren bilimsel gerekçelerin ortaya konulamaması nedeniyle Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dalında uzmanlık eğitimi süresini dört yıl olarak belirleyen düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı ve bu düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabul edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Yücel BULMUŞ' un Düşüncesi : Dava,18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve <;ene Cerrahisinin ana dal olarak belirlenmesine; Ek-1 sayılı çizelgesinin 27.sırasında Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dalının süresinin 4 yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemeler ile Yönetmeliğin geçici 9. maddesinde yer alan, "Ağız,Yüz ve çene Cerrahisi" ibaresinin iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

Ülkemizde ve Dünya örneğinde Ağız, çene ve Yüz Cerrahisi eğitiminin diş hekimliği eğitimi içinde yer aldığı ve ülkemizde bu eğitimi tamamlayanlarında Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Doktoru ve çene cerrahi olarak görev yaptıkları bilinmektedir.Dolayısıyla Ağız, çene ve Yüz Cerrahisi uzmanlık alanının gerektirdiği unsurlardan birinin de diş hekimliği temel eğitimi olduğu anlaşılmaktadır. Bu uzmanlık alanının uğraşı alanı ağız, dil, çene, baş ve boyun bölgesinin şekil bozuklukları, doku kayıpları, gömük dişler, kistler v.s gibi çok geniş konuları içermesi nedeniyle bu uzmanlık dalının hekimlik ile diş hekimliği alanlarının  kesiştiği noktada bulunduğu dosya içindeki belgelerden anlaşılmaktadır.

Nitekim davaya konu yönetmeliğin taslak görüşmelerinde kayda geçen muhalefet şerhinde de, bu ana dalda diş hekimlerinin yer almadığı bir sistemin mevcut olmadığı, diş hekimlerinin yer almadığı Ağız, Yüz ve çene cerrahisi ana uzmanlık dalının Dünyadaki uygulamalarla örtüşmediği gibi uygulamada bazı problem ve tıbbi eksikliklere yol açacağının belirtildiği görülmektedir.

Tıpta Uzmanlık Kurulunun uzmanlık dallarını belirleme konusunda yetkili olduğu açık olmakla beraber üye sayısı itibariyle kurulun tüm uzmanlık alanlarından bir temsilci şeklinde oluşmadığı göz önüne alındığında uzmanlık alanları oluşturulurken alınan kararın sadece bir kurul kararı olmasından ziyade "bilimsel bir kurul" kararı olabilmesi için tüm bilimsel veri ve kriterlerin değerlendirilmesi  beklenir.Bunun  içinde 0 uzmanlık alanının pratiğini yürüten

yetkin kişi ve kurumların istişari görüşünü almaya engel bir durum bulunmamaktadır. Hele ki dava konusu olayda taslak görüşmelerinde muhalefet şerhi koyan üyenin Ağız, Diş ve Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı mensubu olduğu göz önüne alındığında şerh düşülen bilimsel tespit ve kaygılar açısından işlemin bilimsel bir gerekçeye oturtulması gerekirdi.

Oysa bu yapılmadan hem Tıpta Uzmanlık Ana Dallan arasında Ağız ,Yüz ve Çene Cerrahisine hem de Diş Hekimliğinde Uzmanlık Ana Dallan arasında Ağız, Diş ve Çene Cerrahisine yer verildiği görülmüştür.

Bu durumda aykırılık olarak ileri sürülen nedenleri karşılayacak şekilde ve bilimsel gereklilikleri ortaya koyacak biçimde bu uzmanlık alanlarının birleşik bir ana dal şeklinde mi yoksa ayrı ayrı ana dal şeklinde mi teşkilatlanmalarının uygun olacağı konusunda hazırlanmış bilimsel bir gerekçeye dayanmayan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ile Ağız Diş ve Çene Cerrahisi şeklinde iki ayrı uzmanlık dalı getirilmesine ilişkin düzenlemede hukuka ve hizmetin gereklerine uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Yukarıda bahsi geçen uzmanlık dallarına iptali istenen Geçici 9.maddede ayrı ayrı yer verilmiş olması karşısında bu madde de yer alan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ibaresinde de hukuka uyarlık görülmemiştir.

Yönetmeliğin iptali istenen Ek-1 çizelgesinin 27.sırasındaki KBB Hastalıkları ana dalının suresinin 4 yıl olarak belirlenmesinde hukuka aykırı bir yon görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle dava konusu yönetmeliğin Ek-1 çizelgesinin 3.sırasındaki Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ibaresi ile geçici 9.maddesinde yer alan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ibaresinin yürütülmesinin durdurulması isteminin kabulü, diğer maddeye yönelik yürütmeyi durdurma isteminin ise reddi gerektiği düşünülmektedir.

TURK MiLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

2577 sayılı idari Yargılama Usulü Yasasının 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kural yer almıştır..

Uyuşmazlık;18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisinin ana dal olarak belirlenmesine; Ek-1 sayılı çizelgesinin 27.sırasında Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dalının suresinin 4 yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemeler ile Yönetmeliğin geçici 9. maddesinde yer alan, "Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin iptali isteminden doğmuştur.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin birden fazla hükmü dava konusu edildiğinden, bu düzenlemelere ilişkin hukuki irdeleme ayrı ayrı yapılacaktır.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin incelenmesi;

Anayasanın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri düzenlenmiştir.

14.4.1928 gün ve 938 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın, 04/04/2007 gün ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5614 sayılı Yasanın 4.maddesi ile değiştirilen 9. maddesi hükmüyle Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu ihdas edilmiştir. Maddenin son fıkrasında;"Kurulun çalışma usul ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir" hükmü yer almaktadır.

1219 sayılı Yasanın, 5614 sayılı Yasa yayımlanmadan önce yürürlükte bulunan ve 1219 sayılı Yasanın ihdas edildiği tarihten anılan değişiklik yürürlüğe girene kadar değiştirilmemiş olan 9. maddesinde; "ihtisas vesikalarının sureti ahzi ve bu hususta mer' i olması lazım gelen kavait işbu kanunun tarihi meriyetinden sonra Sıhhiye ve Muaveneti içtimaiye Vekaletince tanzim edilecek bir nizamname ile tayin olunur" hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm uyarınca Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlan tüzükler ile tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

Günümüze kadar anılan madde hükmüne dayanılarak; 1929 yılında Tababet ve ihtisas Vesikaları Hakkında Nizamname, 1947 yılında Tababet Uzmanlık Belgeleri Tüzüğü,1956 yılında Tababet ihtisas Nizamnamesi, 1961 yılında Tababet ihtisas Tüzüğü,1962 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü,1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü, 2002 yılında ise Tıpta Uzmanlık Tüzüğü yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve son olarak dava konusu edilen düzenlemeyi içeren Tıpa ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 18.7.2009 gününde 1219 sayılı Yasanın 5614 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesi uyarınca yayımlanarak yürürlüğe girmiş, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.

Dava konusu edilen Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında yer alan düzenleme ile Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini uzmanlık ana dalı olarak belirlenmiştir.

Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini ilk kez (Ağız ve Çene Cerrahisi adı altında) 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında tüzükte uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmiş olup, 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas  Nizamnamesinde de yine bir uzmanlık ana dalı olarak varlığını  korumuştur.  1961  yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde ise ( Çene Cerrahisi ve Plastik Cerrahi adı altında)  Çocuk Cerrahisi, Kulak Burun

Boğaz Hastalıkları ve Genel Cerrahi uzmanlık ana dallarına bağlı; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünde de (Ağız ve Çene Cerrahisi adı altında) Genel Cerrahi uzmanlık ana dalına bağlı bir ileri ihtisas alanı olarak yer almıştır. 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğü ve 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde ise Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinine yer verilmemiştir.

Hukuk devletinin gerekleri arasında yer alan kanuni idare ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi ; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesini ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uymasını gerektirmektedir. Dolayısıyla, idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, aynı ve benzer durumda olan kişi ve olaylar için eşit uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması şarttır. Bu bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir.

İdarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları da açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılabilecek bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yaran ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.

Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin idari düzenlemelerdeki konumu itibariyle Cerrahi Tip Bilimleri alanında yer aldığı, tıp biliminde yeni bir alan olmadığı ve 1973 ile 2002 yıllarında yayımlanan idari düzenlemelerde yer almasa da 1947 yılından itibaren ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade ettiği anlaşılmaktadır.

Davacılar tarafından; Ağız Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmesinin; uzmanlık eğitiminin verilmesinde ve sağlık hizmetinin sunumunda sıkıntı ve karmaşa yaratacağı, düzenlemenin bilimsel bir açıklamasının bulunmadığı ileri sürülmüş ise de; düzenlemenin yeni bir durum ihdas etmemesi, Cerrahi Tip Bilimleri alanında yeni bir durum yaratmayarak, ülkemizdeki tıp uygulamasına 1947 yılında girmiş olan bir tıp disiplinini ana dal olarak benimsemiş olması nedeniyle bu iddialara itibar edilmemiştir.

Bu bağlamda; Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 .maddesinde sayma suretiyle belirlenen görevleri uyarınca gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının takdir hakkını; daha önceki idari düzenlemelerden anlaşıldığı üzere ülkemizde (farklı şekilde adlandırılmış olsa da) uygulaması bulunan (yeni bir alan olmayan) Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisini uzmanlık ana dalı olarak düzenlemek yönünde kullanmasında kamu yararına ve hukuka aykırılık  bulunmamaktadır.

Bu durumda; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı

çizelgesinin 3. satırında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığından davanın bu kısmına ilişkin olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 27.sırasında Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dalının eğitim süresinin 4 yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme incelenmesi;

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları disiplini ilk kez 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzük ile uzmanlık ana dalı olarak mevzuatımıza girmiş, 1956 yılında yayımlanan Tababet ihtisas Nizamnamesinde de 3 yıl eğitim süresi olan bir uzmanlık ana dalı olarak  yer almıştır. 1961 yılında yayımlanan Tababet ihtisas Tüzüğü, 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğü ile 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık tüzüğünde yine aynı şekilde 3 yıl eğitim suresi olan bir uzmanlık ana dalı olarak  yer almıştır, 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde de ana dal olarak varlığını korumuş ve eğitim suresi beş yıla çıkarılmıştır. Bu süreçten açıkça anlaşıldığı üzere, 1947 yılından bu yana uzmanlık ana dalı olarak varlığını koruyan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanlık eğitiminin suresi yıllar içinde bu bilim alanına ilişkin olarak yaşanan gelişim surecinde beş yıla kadar uzatılmıştır.

idarelerin tesis ettikleri işlemlerin (bireysel-düzenleyici) unsurlarından alan sebep unsuru idareyi işlem yapmaya iten hukuki neden, bir başka ifadeyle; tüm idari işlemlerde olduğu gibi işlemle gerçekleştirilmeye çalışılan kamu yararına dayanan hukuki, somut durumdur. idari işlemin sebep öğesindeki hukuka aykırılık işlem yargı mercii önüne getirildiğinde resen dikkate alınacaktır.

Bu bağlamda; idari işlemlerin bir sebebe ve gerekçeye dayalı olması hukukun genel ilkelerinden olduğundan, bu ilke genel anlamda düzenleme veya işlem yapan idareyi uyguladığı ve düzenleme yaptığı alanda doğru ve anlamlı olgular ortaya koymaya ve denetim yapmaya zorlar. İşlemlerde gösterilen sebep ve gerekçelerin yasaya uygunluğu ve dayanağını değerlendirme, itiraz edip etmeme konusunda ilgililere yardımcı olmakla birlikte, idarenin saydamlığı savunma haklan ve idareye güven ilkeleri ve hukuk devleti anlayışının oluşumu noktalarında da büyük öneme sahiptir.

Diğer taraftan idarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılabilecek bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yaran ve hizmet gerekleri açısından hukuka uygun olarak temellendirilmiş olgularla desteklenmelidir.

Anayasamızın 10.maddesinde yer alan eşitlik ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesi, ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikran tesis ederek buna uyması olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, hukuka uygun olan uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması  ve  istikrarlı   uygulamalarda  bulunması  gerekmektedir.  Bu

bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir. idarelerin; düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, uygulamaları çağın gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak değiştirip, yeniden düzenlemesi, kamu hizmetine egemen olan ilkelerden biri olan uyarlama(değişkenlik) ilkesi uyarınca hem bir görev hem de bir yetki ise de; bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılması ve düzenlemede yapılan değişikliğe temel olan, bir başka ifadeyle kamu yararını  gerçekleştirecek bu düzenlemeyi gerektiren olguların somut olarak ortaya konulması şarttır.

Bu kapsamda, dava konusu uyuşmazlık yukarıda belirtilen temel hukuki ilkelerle birlikte ele alınınca, ülkemizdeki hukuki düzenlemeler çerçevesinde gelişim süreci yukarıda kısaca belirtilen Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dalında, 2002 yılından bu yana beş yıllık bir zaman diliminde verilen uzmanlık eğitimi suresinin dört yıla düşürülmesine ilişkin değişikliğin bu düzenlemeyi hukuka uygun kılacak bilimsel gerekçelere dayanması gerekmektedir.

Ayrıca, tıp gibi insan hayatına doğrudan etkisi olan bir alanda sağlık hizmetini sunacak uzmanların eğitim suresine ilişkin olarak yapılan değişikliğin , salt bu konuda idarenin yetkili olması ve takdir hakkına sahip bulunması gibi kavramlarla açıklanamayacağı anılan konularda değişikliğe gidilmesini yeni düzenleme yapılmasını gerektiren bilimsel gerekçelerin ortaya konulmasını da gerektirdiği tartışmasızdır. Aksi, idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını yukarıda belirtilen ilkelere ve dolaysıyla hukuka uygun kullanmadığı anlamına gelecektir.

Davalı idarelerce, dava konusu düzenlemelerin; uzun suren toplantı ve çalışmalar neticesinde, bilimsel çevrelerden görüş alınarak ülkemiz ihtiyaçları ve gelişmiş ülkelerin uygulamaları gözetilerek alanında uzman kişilerce yapıldığı ve tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin olarak ana dal ve yan dal belirlemek konusunda takdir hakkı ve yetkisinin uhdelerinde olduğu ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanıldığı ileri sürülmüştür. Ancak; bu iddiaları destekleyen ve düzenlemenin yapılmasına temel teşkil eden bir bilimsel çalışmanın ya da raporun bulunmadığı ülkemizde Kulak Burun Boğaz Hastalıkları eğitiminin süresinin dört yıla düşürülmesi yönündeki gerekliliği ortaya koyan verilerin ve bu yöndeki akademik çevrelerden alınmış bilimsel görüşlerin dikkate alınarak düzenleme yapıldığını gösterecek bilgi ve belgelerin sunulamadığı görülmektedir.

Ayrıca Sağlık Bakanlığınca; yeterli savunma süresi olmadığından ve hangi düzenlemelere karşı dava açılacağı bilinemeyeceğinden yapılan düzenlemelere ilişkin bilimsel raporların hazırlanamadığı ileri sürülmüştür. Ancak; Dairemizin konuyla ilgili daha önceki kararlarında da gerekçe olarak yer verdiği, düzenlemeyi hukuki lacak ve kamu yararına yönelik bilimsel gerekçe kavramı; dava konusu düzenlemeleri yapıldığı aşamadan önce ortaya  olan ve düzenlemeye yol  ayan  gerekliliği  işlemin  sebep ve amaç  unsurunu da Oturacak şekilde ortaya koyan ve dolayısıyla idari düzenlemeye yön veren bir kavramdır. Bir başka ifadeyle bilimsel gerekçe(rapor, veri) düzenlemeye temel teşkil ettiğinden düzenleme yapıldığı, sonuçlandığı anda zaten var olan bir kavramı ifade etmekte olup, düzenleme hukuk aleminde sonuç doğurup, dava konusu edildikten sonra oluşturulacak bir sebep değildir.

Bu açıklamalar ışığında; Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dalında uzmanlık eğitimi süresini dört yıl olarak belirleyen düzenlemeyi hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak bilimsel gerekçenin bulunmadığı anlaşıldığından, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 27. sırasında yer alan Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dal uzmanlık eğitimi süresinin dört yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 9. maddesinde yer alan "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin incelenmesi;

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin "Yeni ihdas Edilen Ana Dallarda Uzmanlık Belgesi Verilmesi" başlıklı Geçici 9. maddesinde; "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi, Askeri Sağlık Hizmetleri, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi, Endodonti, Ortodonti, Pedodonti, Periodontoloji ve Protetik Diş Tedavisi ana dallarında, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce a ana dal alanında yurt içinde veya yurt dışında en az dört yıl eğitim kurumlarında olmak üzere altı yıl süreyle araştırma, uygulama ve ince!eme yapmış bulunanlar, yaptıkları araştırma, uygulama ve incelemeler ile aldıkları eğitimlere ait belgelerini ve bu alanda yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış bilimsel yayımlarını ibraz ederek, bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde uzmanlık belgesi almak için Bakanlığa başvurabilir. Başvurular Kurul tarafından birinci fıkrada belirtilen başvuru süresinin bitiminden itibaren altı ay içerisinde değerlendirilir. Çalışmaları yeterli görülenlerin uzmanlık belgeleri Bakanlıkça düzenlenerek uzmanlıkları tescil edilir." hükmüne yer verilmiştir.

Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 9.maddesi, madde metninden de anlaşıldığı üzere; bazı ana dal alanlarında yaptığı çalışmaları belgeleyen hekimlere istisnai bir şekilde uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin bir düzenlemedir.

Tıpta uzmanlık eğitiminde bugüne Kadar yayımlanmış idari düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; bazı ana dal ve yan dallarda istisnai yollardan sınav şartı olmadan veya eğitim surecine tabi tutulmadan) uzmanlık belgesi verilmesinin yeni bir uygulama olmadığı anlaşılmaktadır. 1956 yılında yayımlanan Tababet ihtisas Nizamnamesinin geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında; iç Hastalıkları uzmanı olan tabiplerden, verem savaş dispanserlerinde 6 yıldan fazla çalışmış olanlara, Göğüs Hastalıkları uzmanlığı belgesi verileceği hüküm altına alınmıştır. Benzer bir düzenlemeye 1961 yılında yayımlanan Tababet ihtisas Tüzüğünde de yer verilmiş ve anılan Tüzüğün geçici 6. maddesinde; bir tıp disiplininde uzmanlığı bulunan tabiplerden bir ileri ihtisas alanında araştırma, etüd bilimsel yayım yapmış olanların ilgili belgeleri sunmak ve Sağlık Bakanlığınca kurulacak komisyonun incelemesinden geçmek koşuluyla ileri ihtisas uzmanlık belgesi alabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu iki örneğe paralel olarak; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün geçici 5. ve geçici 6. maddesinde; 1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü geçici 3., 4. ve 5. maddelerinde; 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. ve 7. maddelerinde ve son olarak dava konusu düzenlemeleri i<;eren Tıpta ve Di~ Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 9. maddesinde, idari istikrar oluşturacak şekilde benzer düzenlemelere yer verilmiştir.

Bu düzenlemelerin hepsinde yer alan ortak özellik; istisnai yollardan uzmanlık belgesi alacak olan tabiplerde, yeterliliklerini ortaya koyacak nitelikte bir takım şartların aranmasıdır. Bu şartlar; bilimsel çalışma, araştırma, etüd yapmış olmak, yurt içinde ya da yurt dışında belli niteliklere sahip sağlık kurumlarında çalışmalarda bulunmuş olmak gibi bilimsel yeterliliğe ilişkin özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, genel itibariyle anılan madde ile güdülen amacın ; tıp biliminin gelişimine paralel olarak yeni ihdas edilen uzmanlık dallarında, kendisini yaptığı uygulama ve çalışmalarla yetiştirmiş olan uzman hekimlerden faydalanılması ve bu dallarda verilmeye başlanacak uzmanlık eğitiminin kesintiye uğramasının önüne geçilmesi olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 14.maddesi ile 30. maddesi arasında yer alan düzenlenmelerde, uzmanlık eğitimine giriş Sınavı, uzmanlık eğitim süreci ve uzmanlık eğitiminin tamamlanması sureci ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir. Bu maddelerin birlikte değerlendirilmesinden; uzman unvanının kazanılmasının eğitim süreci ve başarılı olma (sınav) özelliklerini gerektirdiği anlaşılmaktadır.

2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi hükmü yan dallara ilişkin hükümler içerse de, iş bu davaya konu olan geçici 9. madde hükmüne paralel bir düzenleme içermektedir.

2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi hükmü, Dairemizin 19.11.2003 gün ve E:2002/3784;K:2003/5027 sayılı kararıyla iptal edilmiş ancak bu iptal karan Danıştay idari Dava Daireleri Kurulunun 8.12.2005 gün ve E:2004/133;K:2005/2681 sayılı kararıyla bozulmuştur. Danıştay idari Dava Daireleri Kurulunun anılan kararının gerekçesinde; "Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün Geçici 6. maddesi hükmü  ile tıp ilminde meydana gelen gelişmeler ve buna bağlı olarak tıpta uzmanlık eğitiminde yapılması gereken değişiklikler dikkate alınarak bazı yan dalların ana dal olması veya bazı yeni dalların ihdas edilmesi gibi bilimsel ve objektif durum ve gereklilikler çerçevesinde Tüzüğe ek çizelgede belirtilen bu yeni dallarda uzmanlık eğitiminin verilmesini sağlayacak uzman ihtiyacı dikkate alınarak sadece yeni ihdas edilen dallarda ve belirli süre ile sınırlı olmak üzere istisnai yoldan uzmanlık belgesi verilmesi imkanının getirildiği, bu surette bu dallarda eğitimin kesintiye uğramasının önüne geçilmesinin amaçlandığı ve bu hali ile hizmet gereklerine uygun olduğu anlaşılacağından anılan düzenlemede Tıpta Uzmanlık Kurulunca ibaresi hariç hukuka aykırılık görülmemiştir." ifadesine yer verilmiştir. Alıntısı yapılan bu karar ve yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında; istisnai bir şekilde ana dal/yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin düzenleme; ancak yeni ihdas edilmiş (henüz belge ile tescil edilmiş bir uzman hekim bulunmayan) alanlarda, kendisini

uygulama ve çalışmalarıyla yetiştirmiş uzman hekimlerden gerek sağlık hizmetinin sunumu gerekse eğitici olarak faydalanmak ve uzmanlık eğitiminin kesintiye uğramasını engellemek amacıyla kamu yararına yönelik aciliyet gerektiren bir ihtiyacın karşılanması için yapılması durumunda hukuki bir zemine oturacaktır. Dolayısıyla yukarıda belirtildiği üzere, böyle bir ihtiyaç da; ancak mevzuatımızda bugüne kadar hiç yer almamış ve henüz belge ile tescil edilmiş bir uzman hekim bulunmayan uzmanlık alanları iç:in söz konusu olabilecektir.

Bu itibarla, yukarıda belirtilen kararın gerekçesi ve sağlık hizmetinin mahiyeti göz önünde bulundurulduğunda, belirli sure ile sınırlı olmak üzere ve istisnai yoldan uzmanlık belgesinin verilmesi uygulaması, yeni ihdas edilen ana dallarda eğitimin kesintiye uğramaması ve geçiş surecindeki uzman ve eğitici ihtiyacının karşılanması amacıyla getirilmiş geçici bir düzenlemedir. Bu nedenle, dava konusu Geçici 9. madde ile getirilen düzenlemenin belirtilen sınırlar içinde kalıp kalmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

Yukarıda yer alan açıklamalarda belirtildiği üzere, Ağız, Yüz ve Gene Cerrahisi disiplininin; tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin idari düzenlemelerdeki konumu itibariyle Cerrahi Tip Bilimleri alanında yer aldığı, tıp biliminde yeni bir alan olmadığı ve 1973 ile 2002 yıllarında yayımlanan idari düzenlemelerde yer almasa da 1947 yılından itibaren ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade ettiği anlaşılmaktadır.

Bu bağlamda; 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzük ile mevzuatımıza giren ve ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade eden Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi alanında; sağlık hizmetinin sunumu ve uzmanlık eğitim sureci için, bu alanda çalışmalarda bulunmuş hekimlerden faydalanmayı öncelikli hale getiren bir gerekliliğin (aciliyetin) varlığından söz etmek mümkün olmadığından, uzmanlık unvanının kazanılmasına etken olan eğitim sureci ve başarılı olma özellikleriyle çeliştiği açık  olan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi alanında istisnai bir şekilde uzmanlık belgesi verilmesini öngören dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Bu nedenlerle, hukuka aykırılıkları ortaya konulmuş olan düzenlemelerin; insan hayatına doğrudan etkisi olan bir tıp alanı için uzman olacak hekimleri belirleme konusunda düzenleme yapması ve uzmanlık eğitim suresini belirlemesi dikkate alındığında, giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı da açıktır.

Açıklanan nedenlerle, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; geçici 9.maddesinde yer alan "Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresi ve Ek-1 sayılı çizelgesinin 27.sırasında Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ana dalının suresinin 4 yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme yönünden 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından yürütmesinin durdurulmasına; Ek-1 sayılı çizelgesinin Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinini ana dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin yürütmesinin durdurulması isteminin reddine, 05.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
Başkan
                              Üye                         Üye            Üye                             Üye

Ayla                            Sinan                     Yeniay           Alaat tin                         Sıddık

ALKIVILCIM                   TUNCA                     KAYA                ÖĞÜŞ                           YILDIZ