T.C.

D A N I Ş T A Y

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas  No   : 2009/7850

8.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 9. maddesinde yer alan "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin yürütmesinin durdurulması; Ek-1 sayılı çizelgesinin Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinini ana dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin yürütmesinin durdurulması isteminin reddi hakkında.

 

                Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyenler :

                                               1-Ağız ve Çene Yüz Cerrahisi Birliği Derneği

                                               2-

                Vekili                     : Av. ..., Av...., Av....                                                 

                Davalılar               : 1- Başbakanlık

                                                 2- Sağlık Bakanlığı

                Davanın Özeti   :18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinini uzmanlık ana dalı olarak belirleyen Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında yer alan düzenleme ile geçici 9.maddesinde yer alan "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin; uzmanlık alanlarının belirlenmesi ile ilgili olarak bir yöntem sorunu olduğu, düzenlemelerin bilimsel bir temele dayanmadığı, Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini ile Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi disiplinin birbirinden ayrı düşünülemeyeceği bu iki disiplinin tıp doktorluğu ve diş hekimliğinin kesişim noktası olduğu, tıp doktorlarının Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi alanında uzman olabilmeleri için öncelikle diş hekimliği formasyonuna sahip olmaları gerektiği, tıp fakültelerinde  Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi alanıyla ilgili olarak bir eğitim verilmediği ve bu nedenle tıp fakültelerinde henüz bu konuda bir alt yapı oluşturulmadan uzmanlık ana dalı açılmasının kamu yararına aykırı olduğu, diş hekimliği alanında Ağız Diş ve Çene Cerrahisi disiplininde faaliyet gösteren uzman hekimler bulunmaktayken, tıp alanında faaliyet konusu hemen hemen aynı olan bir uzmanlık dalı ihdasının uzmanlık eğitiminin yönetiminde ve sağlık hizmetinin sunumunda sorunlara ve karmaşaya yol açacağı ileri sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

                Savunmaların Özeti           :Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin bir bütün olarak; yargı kararlarının gözetilmesi, ilgili bilim çevrelerinden görüş alınması, bilimsel gerekliliklerin  ön plana alınması suretiyle düzenlendiği, Yönetmeliğin hazırlanmasında görev alan TKurul üyelerinin uzmanlık eğitimi veren kurumlar bazında temsil ilkesi esas alınarak belirlendiği, tek tek uzmanlık alanı gözetilerek Kurul oluşturulmasının fiilen mümkün olmadığı ve bunun bir eksiklik olarak nitelenemeyeceği, ayrıca Kurul'un konusunda uzman kişilerden oluşacak alt komisyonlar ile bu konuda gerekli bilimsel çalışmalar yapmasının mümkün olduğu, ana dal - yan dal belirlenmesine ilişkin hukuki durumun 1219 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat ile idarelere tanınmış yetki alanında ve takdir hakkı kapsamında olduğu, Yönetmeliğin Ek çizelgelerinde  ve geçici maddelerinde yer alan düzenlemelerin ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ve tıp alanındaki gelişmelere paralel olarak yapıldığı, ayrıca davacının ileri sürdüğünün aksine Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini ile Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi disiplinin birbirinden farklı uğraş alanları olduğu Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinin ülkemizde 1947 yılından bu yana uygulaması bulunan bir tıp disiplini olduğu, belirtilerek yürütmenin durdurulması isteminin ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

                Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi     : Gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının yasalar çerçevesinde sahip olduğu takdir hakkını; uzmanlık eğitimine ilişkin daha önceki idari düzenlemelerden anlaşıldığı üzere mevzuatımıza 1947 yılında giren ve ülkemizde (farklı şekilde adlandırılmış olsa da)  uygulaması bulunan (yeni bir alan olmayan) cerrahi bir tıp disiplini olan  Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisini uzmanlık ana dalı olarak düzenlemek yönünde  kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedenle Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme  yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Diğer taraftan; 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzük ile mevzuatımıza giren ve ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade eden  Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi alanında; sağlık hizmetinin sunumu ve uzmanlık eğitim süreci için, bu alanda çalışmalarda bulunmuş hekimlerden faydalanmayı öncelikli hale getiren bir gerekliliğin (aciliyetin) varlığından söz etmek mümkün olmadığından, uzmanlık unvanının kazanılmasına etken olan eğitim süreci ve başarılı olma özellikleriyle çeliştiği açık olan Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi alanında istisnai bir şekilde uzmanlık belgesi verilmesini öngören dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık  bulunmadığı ve geçici 9. maddede yer alan "Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresi yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabul edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Savcısı ... Düşüncesi : Dava,18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; geçici 9.maddesinin 1.fıkrasında yer alan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ibaresinin ve Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisinin uzmanlık dalı olarak belirlenmesine;ilişkin düzenlemelerin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmıştır.

                Ülkemizde ve Dünya örneğinde Ağız, Çene ve Yüz Cerrahisi eğitiminin diş hekimliği eğitimi içinde yer aldığı ve ülkemizde bu eğitimi tamamlayanlarında Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Doktoru ve çene cerrahı olarak görev yaptıkları bilinmektedir.Dolayısıyla Ağız, Çene ve Yüz Cerrahisi uzmanlık alanının gerektirdiği unsurlardan birininde diş hekimliği temel eğitimi olduğu anlaşılmaktadır. Bu uzmanlık alanının uğraşı alanı ağız, dil, çene, baş ve boyun bölgesinin şekil bozuklukları, doku kayıpları, gömük dişler, kistler v.s gibi çok geniş konuları içermesi nedeniyle bu uzmanlık dalının hekimlik ile diş hekimliği alanlarının kesiştiği noktada bulunduğu dosya içindeki belgelerden anlaşılmaktadır.

                Nitekim davaya konu yönetmeliğin taslak görüşmelerinde kayda geçen muhalefet şerhinde de, bu ana dalda diş hekimlerinin yer almadığı bir sistemin mevcut olmadığı, diş hekimlerinin yer almadığı Ağız, Yüz ve Çene cerrahisi ana uzmanlık dalının Dünyadaki uygulamalarla örtüşmediği gibi uygulamada bazı problem ve tıbbi eksikliklere yol açacağının belirtildiği görülmektedir.

                 Tıpta Uzmanlık Kurulunun uzmanlık dallarını belirleme  konusunda yetkili olduğu açık olmakla beraber üye sayısı itibariyle kurulun tüm uzmanlık alanlarından bir temsilci şeklinde oluşmadığı göz önüne alındığında uzmanlık alanları  oluşturulurken alınan kararın sadece bir kurul kararı olmasından ziyade "bilimsel bir kurul" kararı olabilmesi için tüm bilimsel veri ve.kriterlerin değerlindirilmesi beklenir.Bunun içinde o uzmanlık alanının pratiğini yürüten yetkin kişi ve kurumların istişari görüşünü  almaya engel bir durum bulunmamaktadır.Hele ki dava konusu olayda taslak görüşmelerinde muhalefet şerhi koyan üyenin Ağız,Diş ve Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı mensubu olduğu göz önüne alındığında şerh düşülen bilimsel tesbit ve kaygılar açısından işlemin bilimsel bir gerekçeye oturtulması gerekirdi

                Oysa bu yapılmadan hem Tıpta Uzmanlık Ana Dalları arasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisine hemde Diş Hekimliğinde Uzmanlık Ana Dalları arasında Ağız ,Dişve Çene Cerrahisine yer verildiği görülmüştür

                Bu durumda aykırılık olarak ileri sürülen nedenleri karşılayacak şekilde ve bilimsel gereklilikleri ortaya koyacak biçimde bu uzmanlık alanlarının birleşik bir ana dal şeklinde mi yoksa ayrı ayrı ana dal şeklinde mi teşkilatlanmalarının uygun olacağı konusunda hazırlanmış bilimsel bir gerekçeye dayanmayan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ile Ağız Diş ve Çene Cerrahisi şeklinde iki ayrı uzmanlık dalı getirilmesine ilişkin düzenlemede hukuka ve hizmetin gereklerine uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Yukarıda bahsi geçen uzmanlık dallarına iptali istenen Geçici 9.maddede   ayrı ayrı yer verilmiş olması karşısında bu madde de yer alan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ibaresinde de hukuka uyarlık görülmemiştir.

                Açıklanan nedenlerle 2577 sayılı Yasanın 27.maddesi uyarınca yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.

                Uyuşmazlık;18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinini uzmanlık ana dalı olarak belirleyen Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında yer alan düzenleme ile geçici 9.maddesinde yer alan "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin iptali isteminden doğmuştur.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin birden fazla hükmü dava konusu edildiğinden, bu düzenlemelere ilişkin hukuki irdeleme ayrı ayrı yapılacaktır. 

                 Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin incelenmesi;

        Anayasanın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri düzenlenmiştir.

                14.4.1928 gün ve 938 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın, 04/04/2007 gün ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 5614 sayılı Yasanın 4.maddesi ile değiştirilen 9. maddesi hükmüyle Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu ihdas edilmiştir. Maddenin son fıkrasında;"Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir" hükmü yer almaktadır.

                1219 sayılı Yasanın, 5614 sayılı Yasa yayımlanmadan önce yürülükte bulunan ve  1219 sayılı Yasanın ihdas edildiği tarihten anılan değişiklik yürürlüğe girene kadar değiştirilmemiş olan 9. maddesinde; "İhtısas vesikalarının sureti ahzi ve bu hususta mer'i olması lazım gelen kavait işbu kanunun tarihi meriyetinden sonra Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletince tanzim edilecek bir nizamname ile tayin olunur" hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm uyarınca  Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlan tüzükler ile tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

                Günümüze kadar anılan madde hükmüne dayanılarak; 1929 yılında Tababet ve İhtisas Vesikaları Hakkında Nizamname, 1947 yılında Tababet Uzmanlık Belgeleri Tüzüğü,1956 yılında Tababet İhtisas Nizamnamesi, 1961 yılında Tababet İhtisas Tüzüğü,1962 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü,1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü, 2002 yılında ise Tıpta Uzmanlık Tüzüğü yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve son olarak dava konusu edilen düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 18.7.2009 gününde  1219 sayılı Yasanın 5614 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesi uyarınca yayımlanarak yürürlüğe girmiş, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.        

                Dava konusu edilen Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında yer alan düzenleme ile Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi  disiplini uzmanlık ana dalı olarak belirlenmiştir.

                Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini ilk kez (Ağız ve Çene Cerrahisi adı altında) 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzükte uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmiş olup, 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Nizamnamesinde de yine bir uzmanlık ana dalı olarak  varlığını korumuştur. 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde ise (Çene Cerrahisi ve Plastik Cerrahi adı altında)  Çocuk Cerrahisi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Genel Cerrahi uzmanlık ana dallarına bağlı; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünde de  (Ağız ve Çene Cerrahisi adı altında) Genel Cerrahi uzmanlık ana dalına bağlı bir ileri ihtisas alanı olarak yer almıştır. 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğü ve 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde ise Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinine yer verilmemiştir.       

                Hukuk devletinin gerekleri arasında yer alan kanuni idare ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesini ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uymasını gerektirmektedir. Dolayısıyla, idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, aynı ve benzer durumda olan kişi ve olaylar için eşit uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması şarttır. Bu bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir.

                İdarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları da açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek  bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.

                Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin idari düzenlemelerdeki konumu itibariyle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında yer aldığı, tıp biliminde yeni bir alan olmadığı ve 1973 ile 2002 yıllarında yayımlanan idari düzenlemelerde yer almasa da 1947 yılından itibaren ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade ettiği anlaşılmaktadır. 

                Davacılar tarafından; Ağız Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmesinin; uzmanlık eğitiminin verilmesinde ve sağlık hizmetinin sunumunda sıkıntı ve karmaşa yaratacağı, düzenlemenin bilimsel bir açıklamasının bulunmadığı ileri sürülmüş ise de; düzenlemenin yeni bir durum ihdas etmemesi, Cerrahi Tıp Bilimleri alanında yeni bir durum yaratmayarak, ülkemizdeki tıp uygulamasına 1947 yılında girmiş olan bir tıp disiplinini ana dal olarak benimsemiş olması nedeniyle bu iddialara itibar edilmemiştir.

                Bu bağlamda; Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 .maddesinde sayma suretiyle belirlenen görevleri uyarınca gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının takdir hakkını; daha önceki idari düzenlemelerden anlaşıldığı üzere ülkemizde (farklı şekilde adlandırılmış olsa da)  uygulaması bulunan (yeni bir alan olmayan) Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisini uzmanlık ana dalı olarak düzenlemek yönünde kullanmasında kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                 Bu durumda; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığından davanın bu kısmına ilişkin olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 9. maddesinde yer alan "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresinin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin "Yeni İhdas Edilen Ana Dallarda Uzmanlık Belgesi Verilmesi" başlıklı Geçici 9. maddesinde; "Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi,  Askeri   Sağlık  Hizmetleri,  Ağız,  Diş   ve  Çene  Cerrahisi,   Endodonti,   Ortodonti, Pedodonti, Periodontoloji ve Protetik Diş Tedavisi ana dallarında, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce o ana dal alanında yurt içinde veya yurt dışında en az dört yılı eğitim kurumlarında olmak üzere altı yıl süreyle araştırma, uygulama ve inceleme yapmış bulunanlar, yaptıkları araştırma, uygulama ve incelemeler ile aldıkları eğitimlere ait belgelerini ve bu alanda yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış bilimsel yayınlarını ibraz ederek, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde uzmanlık belgesi almak için Bakanlığa başvurabilir. Başvurular Kurul tarafından birinci fıkrada belirtilen başvuru süresinin bitiminden itibaren altı ay içerisinde değerlendirilir. Çalışmaları yeterli görülenlerin uzmanlık belgeleri Bakanlıkça düzenlenerek uzmanlıkları tescil edilir." hükmüne yer verilmiştir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 9.maddesi, madde metninden de anlaşıldığı üzere; bazı ana dal alanlarında yaptığı çalışmaları belgeleyen hekimlere istisnai bir şekilde uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin bir düzenlemedir.

                Tıpta uzmanlık eğitiminde bugüne kadar yayımlanmış idari düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; bazı ana dal ve yan dallarda istisnai yollardan (sınav şartı olmadan veya eğitim sürecine tabi tutulmadan) uzmanlık belgesi verilmesinin yeni bir uygulama olmadığı anlaşılmaktadır. 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Nizamnamesinin geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında; İç Hastalıkları uzmanı olan tabiplerden, verem savaş dispanserlerinde 6 yıldan fazla  çalışmış olanlara, Göğüs Hastalıkları uzmanlığı belgesi verileceği hüküm altına alınmıştır.  Benzer bir düzenlemeye 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde de yer verilmiş ve anılan Tüzüğün geçici 6. maddesinde; bir tıp dsiplininde uzmanlığı bulunan tabiplerden bir ileri ihtisas alanında araştırma, etüd, bilimsel yayın yapmış olanların iligili belgeleri sunmak ve Sağlık Bakanlığınca kurulacak komisyonun incelemesinden geçmek koşuluyla ileri ihtisas uzmanlık belgesi alabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu iki örneğe paralel olarak; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün geçici 5. ve geçici 6. maddesinde; 1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü geçici 3., 4. ve 5. maddelerinde; 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. ve 7. maddelerinde ve son olarak dava konusu düzenlemeleri içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 9. maddesinde, idari istikrar oluşturacak şekilde benzer düzenlemelere yer verilmiştir.

                Bu düzenlemelerin hepsinde yer alan ortak özellik; istisnai yollardan uzmanlık belgesi alacak olan tabiplerde, yeterliliklerini ortaya koyacak nitelikte bir takım şartların aranmasıdır. Bu şartlar; bilimsel çalışma, araştırma, etüd yapmış olmak, yurt içinde ya da yurt dışında belli niteliklere sahip sağlık kurumlarında çalışmalarda bulunmuş olmak gibi bilimsel yeterliliğe ilişkin özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır.Ayrıca, genel itibariyle anılan madde ile güdülen amacın ; tıp biliminin gelişimine paralel olarak  yeni ihdas edilen uzmanlık dallarında, kendisini yaptığı uygulama ve çalışmalarla yetiştirmiş olan uzman hekimlerden faydalanılması ve bu dallarda verilmeye başlanacak uzmanlık eğitiminin kesintiye uğramasının önüne geçilmesi olduğu anlaşılmaktadır.

                Diğer taraftan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 14.maddesi ile  30. maddesi arasında yer alan düzenlenmelerde, uzmanlık eğitimine giriş sınavı, uzmanlık eğtimi süreci ve uzmanlık eğitiminin tamamlanması süreci ayrıntılı bir şekilde belirlenmiştir. Bu maddelerin birlikte değerlendirilmesinden; uzman unvanının kazanılmasının eğitim süreci ve başarılı olma (sınav) özelliklerini gerektirdiği anlaşılmaktadır.

                2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi hükmü yan dallara ilişkin hükümler içerse de, iş bu davaya konu olan geçici 9. madde hükmüne paralel bir düzenleme içermektedir.

                2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesi hükmü, Dairemizin 19.11.2003 gün ve E:2002/3784;K:2003/5027 sayılı kararıyla iptal edilmiş ancak bu iptal kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 8.12.2005 gün ve E:2004/133;K:2005/2681 sayılı kararıyla bozulmuştur. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun anılan kararının gerekçesinde; "Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün Geçici 6. maddesi hükmü ile tıp ilminde meydana gelen gelişmeler ve buna bağlı olarak tıpta uzmanlık eğitiminde yapılması gereken değişiklikler dikkate alınarak bazı yan dalların ana dal olması veya bazı yeni dalların ihdas edilmesi gibi bilimsel ve objektif durum ve gereklilikler çerçevesinde Tüzüğe ek çizelgede belirtilen bu yeni dallarda uzmanlık eğitiminin verilmesini sağlayacak uzman ihtiyacı dikkate alınarak sadece yeni ihdas edilen dallarda ve belirli süre ile sınırlı olmak üzere istisnai yoldan uzmanlık belgesi verilmesi imkanının getirildiği, bu suretle bu dallarda eğitimin kesintiye uğramasının önüne geçilmesinin amaçlandığı ve bu hali ile hizmet gereklerine uygun olduğu anlaşıldığından anılan düzenlemede Tıpta Uzmanlık Kurulunca ibaresi hariç hukuka aykırılık görülmemiştir." ifadesine yer verilmiştir. Alıntısı yapılan bu karar ve yukarıda yer verilen açıklamalar ışığında; istisnai bir şekilde ana dal/yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin düzenleme; ancak yeni ihdas edilmiş (henüz belge ile tescil edilmiş bir uzman hekim bulunmayan) alanlarda, kendisini uygulama ve çalışmalarıyla yetiştirmiş uzman hekimlerden gerek sağlık hizmetinin sunumu gerekse eğitici olarak faydalanmak ve uzmanlık eğitiminin kesintiye uğramasını engellemek amacıyla kamu yararına yönelik aciliyet gerektiren bir ihtiyacın karşılanması için yapılması durumunda hukuki bir zemine oturacaktır. Dolayısıyla yukarıda belirtildiği üzere, böyle bir ihtiyaç da; ancak mevzuatımızda bugüne kadar hiç yer almamış ve henüz belge ile tescil edilmiş bir uzman hekim bulunmayan uzmanlık alanları  için söz konusu olabilecektir.

                 Bu itibarla, yukarıda belirtilen kararın gerekçesi ve sağlık hizmetinin mahiyeti göz önünde bulundurulduğunda, belirli süre ile sınırlı olmak üzere ve istisnai yoldan uzmanlık belgesinin verilmesi uygulaması, yeni ihdas edilen ana dallarda eğitimin kesintiye uğramaması ve geçiş sürecindeki uzman ve eğitici ihtiyacının karşılanması amacıyla getirilmiş geçici bir düzenlemedir. Bu nedenle, dava konusu Geçici 9. madde ile getirilen düzenlemenin belirtilen sınırlar içinde kalıp kalmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

                Yukarıda yer alan açıklamalarda beirtildiği üzere, Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin; tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin idari düzenlemelerdeki konumu itibariyle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında yer aldığı, tıp biliminde yeni bir alan olmadığı ve 1973 ile 2002 yıllarında yayımlanan idari düzenlemelerde yer almasa da 1947 yılından itibaren ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade ettiği anlaşılmaktadır. 

                Bu bağlamda; 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzük ile mevzuatımıza giren ve ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade eden  Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi alanında; sağlık hizmetinin sunumu ve uzmanlık eğitim süreci için, bu alanda çalışmalarda bulunmuş hekimlerden faydalanmayı öncelikli hale getiren bir gerekliliğin (aciliyetin) varlığından söz etmek mümkün olmadığından, uzmanlık unvanının kazanılmasına etken olan eğitim süreci ve başarılı olma özellikleriyle çeliştiği açık olan Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi alanında istisnai bir şekilde uzmanlık belgesi verilmesini öngören dava konusu düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

                Bu nedenlerle, dava konusu işlemin; insan hayatına doğrudan etkisi olan bir tıp alanı için uzman olacak hekimleri belirleme konusunda düzenleme yapması dikkate alındığında, giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı da açıktır.

                Açıklanan nedenlerle, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; geçici 9.maddesinde yer alan "Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi" ibaresi yönünden 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından yürütmesinin durdurulmasına; Ek-1 sayılı çizelgesinin Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinini ana dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin yürütmesinin durdurulması isteminin reddine, 05.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.