Pratisyen Hekimler: Sağlık Sisteminin Görünmez Kahramanları
Ülkemizde, altı yıllık teorik ve pratik derslerle birlikte son yıl olan intörnlük dönemini tamamlayarak, tıp fakültelerinden mezun olanlar “pratisyen hekim” unvanını alırlar.
Pratisyen hekimler, insanın bulunduğu her alanda, sağlığı etkileyen tüm çevresel, sosyal, siyasal ve doğal faktörlerle ilgilenen; sağlığın korunması, hastalıkların erken teşhisi, önlenmesi ve tedavisi konularında kapsamlı bir sorumluluk üstlenen hekim grubudur. Pratisyen hekimler sağlık sisteminin en alt basamağında ve oldukça geniş yelpazede hizmet vermektedirler. Dolayısı ile pratisyen hekimler hastayı ve hastalıkları bir bütün olarak değerlendirme becerisine sahip olan hekimlerdir. Koruyucu hekimlik, sağlık taramaları, kronik hastalıkların tespit ve takipleri, akut hastalıkların tedavisi ve sağlığın yönetilmesinde kapı tutuculuğu görevlerini yapmaktadır. İş ve işçi sağlığını, halk sağlığını ve çevre sağlığını korumak ve sağaltmak gibi toplumsal görev ve sorumlulukları vardır.
Pratisyen hekimler, ülkemizde hak ettikleri mesleki saygınlık ve maddi-manevi gücü zayıflatan bilinçli bir siyasi tutumla karşı karşıya kalmaktadır. Her geçen gün itibarsızlaştırılmaya çalışılmakta, sağlık sistemindeki sorunlar hekimlerin omuzlarına yüklenmekte ve halkla hekimlerin karşı karşıya gelmesine neden olan politikalar izlenmektedir.
Aile Hekimliği: Sağlıkta Dönüşümün Birinci Basamak Ayağı
Türkiye’de pratisyen hekimler yoğunluk olarak en fazla birinci basamak alanında aile hekimi ve toplum sağlığı merkezi hekimi olarak çalışmaktadır. Ayrıca hastane acil polikliniklerinde, acil ambulans hizmetlerinde, evde sağlık hizmetlerinde, işyeri hekimliklerinde, kurum hekimliklerinde ve sertifika ile yetkilenerek bazı tıbbi uygulama alanlarında görev yapmaktadırlar.
Sağlık Bakanlığı 2023 yılı istatistiklerine göre, ülkede 54.899 pratisyen hekim bulunmaktadır. Aile hekimliği birimi sayısı ise 28,054’tür.
Ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın birinci basamak ayağında bilindiği üzere 2006’dan başlayıp 2010’da tüm yurtta uygulanmak üzere aile hekimliği sistemine geçilmiştir. Aile hekimliği sistemine geçildikten sonra, pratisyen hekimler bir haftalık bir uyum eğitiminden sonra aile hekimi olarak, sağlık ocakları da aile sağlığı merkezi olarak adlandırılmıştır.
Geçen süre içerisinde sağlık çalışanları açısından sorunlar çığ gibi büyümekte, hasta açısından aile hekimliği birimleri reçete yazdırma alanı olmaktan daha ileri gidememiştir. Birinci basamakta aile hekimi olarak görev yapan hekimlerin ücretleri, en az beş farklı parametreye dayanmakta ve zamanla bu parametrelere yenileri eklenmektedir. Bu durum, aylık ve yıllık bazda ciddi bir ücret belirsizliğine yol açarak hekimler arasında çalışma barışını bozmakta, etik sorunlara ve hekimlik uygulamalarında farklılıklara neden olmaktadır. Son çıkarılan yönetmeliklerle, birinci basamakta da hasta-hekim ilişkilerine maddi kaygıların dahil olmasına zemin hazırlayan uygulamalar devreye girmiştir. Emekliliğe yansıyan ücret parametresi kısıtlı kalmakta dolayısı ile hekimler emekli oldukları takdirde oldukça düşük emekli ücretleri almak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle hekimler emekli olma hakları dolsa da kamuda çalışabilme yaş sınırı doluncaya kadar emekli olamıyor, çalışmak zorunda kalıyorlar. Uzayan çalışma hayatı hekimlere emeklilikte sürgün hayatı yaşatmaktadır.
Taşeron Hekimlik: Sağlıkta Gider Yönetiminin Yanlış Adresi
Aile sağlığı merkezlerinde çalışan aile hekimleri sözleşmeli personel durumuna dönüştürülmüş, aynı zamanda hekimler de birer taşeron firma sahibi şekline sokulmuştur. Sağlık Bakanlığı aile hekimliği birimleri için götürü usulü gider harcaması belirleyerek, tüm harcama, alım-satım ve kiralama işlerini birim sorumlusu hekimlerin sorumluluğuna bırakmıştır. Bakanlık bu alandaki görev ve sorumluluklarından çekilerek, işletmecilik yükünü hekimlerin omuzlarına yüklemiş ve onları asıl mesleklerinin dışında idari ve mali işlerle uğraşmak zorunda bırakmıştır.
Aile hekimliği sisteminde çalışmakta olan sağlık çalışanları senelik izinlerinde ya da hastalık nedeniyle raporlu olmaları durumunda yerlerine görev yapacak gönüllü birisini bulamadıkları takdirde ücret kesintisi yaşamaktadırlar. Böylece sağlık çalışanlarının anayasal bir hak olan izin haklarına kısıtlama getirilmiş olmaktadır. Birinci basamakta yüksek muayene sayısını özendiren, aile hekimliği alanını reçete yazdırma birimine dönüştüren, sağlıkta niteliği, etik davranışı ve deontolojiyi bozan bu sistem, sağlık çalışanlarının saygınlığını azaltmakta ve sağlıkta şiddeti körüklemektedir.
Pratisyen hekimler birinci basamakta aile hekimliği dışında, toplum sağlığı merkezlerinde, ilçe sağlık müdürlüklerinde ve halk sağlığı müdürlüklerinde idari görevlerde ve çeşitli kademelerde çalışmaktadırlar. Bu alanda çalışan pratisyen hekimlerin en büyük sıkıntıları sıklıkla geçici görevlendirmelere maruz kalmalarıdır. Burada çalışan alışan hekimlerin, ücretli izni sadece 12 gün olarak kullanılmakta, 12 gün üzeri izinlerde aylık ödemelerde kesinti olmaktadır. Sürekli geçici görevlendirilen hekimler çalıştıkları birimlerde verimli çalışamamakta, ayrıca her geçici görev sonrası maaş ödemelerinde kesinti yaşanmakta, kesintiler bazen bir ay sonra ödenmektedir.
İşyeri hekimi olarak görev yapan hekimlerin büyük bir kısmını pratisyen hekimler oluşturmaktadır. Bu hekimlerin bir bölümü, az sayıdaki büyük işletmelerde tam zamanlı ve kadrolu olarak çalışmakta, işyerinin doğrudan bir çalışanı olmaktadır ancak bu çalışma şekli oldukça sınırlıdır. Çoğunlukla işyeri hekimleri, ortak sağlık ve güvenlik birimleri (OSGB) aracılığıyla görevlendirilmekte ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından belirlenen asgari ücret tarifesine uyulma zorunluluğunun kaldırılması nedeniyle, olması gerekenin altında ücretlerle çalışmaya zorlanmaktadır. İşyeri hekimlerinin yaklaşık %90’ı bu şekilde çalışmaktadır. İşyeri hekimliği yapanların yalnızca %82’si TTB’ye üye durumundadır. Geri kalan hekimler ise, bakanlığın denetimlerdeki gevşek tutumu nedeniyle TTB’ye üye olmadan mesleklerini sürdürmektedir. Bu durum, mesleğin saygınlığı ve standartları açısından ciddi sorunlar yaratmaktadır.
Pratisyen hekimler sayıları azalmakla birlikte birçok kurumda kurum hekimi olarak çalışmaktadır. Kurumlarda ilk muayene ve sevk için yönlendirme ve tedavi işlemleri yapılarak personelin kolaylıkla sağlık hizmetine ulaşması sağlanabilmektedir. Belediyeler, medikososyal sağlık birimleri, huzur evleri, cezaevleri gibi bazı kurumlar, pratisyen hekimlerin kurum hekimi olarak çalıştıkları alanlardır. Kurum hekimlerinin işyeri hekimlerinde olduğu gibi daha düşük ücretle çalışmaları en önemli sıkıntı kaynağıdır. Ayrıca normal izin süresi üzerindeki her türlü istirahat raporu ve mazeret izinlerinden ücret kesintisi yapılmaktadır. Kurum hekimi olarak çalışan pratisyen hekimlerinin sayısı 554’tür, toplamda da 750-800 kadar kurum hekimi sayısı olduğu tahmin edilmektedir.
Yıpratılan Meslek İtibarı: Sağlıkta Şiddet ve İtibarsızlaştırma
Kamu ve özel hastanelerin acil polikliniklerinde pratisyen hekimler yaygın olarak hizmet vermektedirler. Acil polikliniklere kışkırtılmış hasta başvurusu söz konusu olduğundan aşırı yoğunluk yaşanmaktadır. Türkiye nüfusunun iki katı acil poliklinik başvurusu var. Gelişmiş birçok ülkede bu sayı nüfusun dörtte biri kadardır. Acil servis hasta yoğunluğunun diğer sebepleri arasında, sağlıkta niceliğin arttırılıp niteliğin azalmasının, Merkezi Randevu Sistemi ile muayene sırası almanın çok zor olması gibi sorunlar da var. Acil polikliniklerde çalışan pratisyen hekimlerin büyük sıkıntılarının başında sağlıkta şiddetin tırmanmış olmasıdır. Sağlıkta, özellikle acil polikliniklerde, şiddetin artmasında yeterli güvenlik tedbirlerinin alınmaması, kışkırtılmış sağlık talebinin bulunması önemli etkenlerdir. Ancak acil polikliniklerde de performansa dayalı ödeme yönteminin olması en önemli sebeptir. Bu durum sağlıkta niteliğin değil, niceliğin artmasına yol açmaktadır. Hastanın aciliyetinden ziyade sayısı ücret konusunda hekim üzerinde baskı unsuru olarak dikkat çekmektedir. Acil servislerde tükenmişlik ve güvensizlik acil polikliniklerde pratisyen hekimlerin yaşadıkları durumdur.
Hekimlerin, meslek onuruna yakışan bir yaşam standardı için uygun ücret ve çalışma koşullarına sahip olması, vazgeçilmez bir haktır. Bu amaç doğrultusunda hekimlerin taleplerini şu şekilde sıralayabiliriz:
- Pratisyen hekimlerin mesleki itibarını artıracak politikaların uygulanması.
- Performansa dayalı ödeme sisteminin kaldırılması.
- Sağlıkta şiddeti önlemek için etkin ve caydırıcı tedbirlerin alınması.
- Hekimlerin finansal ve mesleki yüklerinin azaltılması.
- Emeklilik sisteminin iyileştirilmesi ve ücretlerin artırılması.
- Eşit, ulaşılabilir, ücretsiz kamu hizmeti şeklinde bir sağlık sitemi sunulması.
Türk Tabipleri Birliği Pratisyen Hekimler Kolu
* Bu yazı daha önce Ankara Tabip Odası'nın Hekim Postası Dergisi'nin 123. sayısında ve Eskişehir-Bilecik Tabip Odası'nın Ars Et Medicus Dergisi'nin 1. sayısında yayımlanmıştır.