Deprem Bölgesinde Kamusal Bir Sağlık Sistemi Oluşturulmalıdır!

6 Şubat depreminin üzerinden üç aydan fazla bir süre geçmesine rağmen, deprem bölgesinde halkın sağlık hizmetlerine ulaşmasının önündeki engeller bir türlü yok edilemiyor. Mevcut neoliberal sağlık politikalarının, deprem bölgesindeki halkın sağlık hizmetlerine ulaşmasına imkan tanımadığının da, geçen bu üç aylık sürede iyice belirginleştiğini görüyoruz.

Deprem bölgesinde sağlık hizmetlerinin, depremin sağlık alanında yarattığı tahribatı giderecek şekilde yeniden örgütlenebilmesi için, depremin bölgede yarattığı yeni koşulların değerlendirilerek, buna uygun politikaların oluşturulması gerekir.

Birinci basamak sağlık hizmeti ile verilen bağışıklama, aile planlaması gibi koruyucu sağlık hizmetlerinin kesintisiz bir biçimde sürdürülmesi, kronik hastalıkların bakım ve tedavilerinin aksamaması, sık görülen sağlık sorunlarının tedavisi deprem sonrası dönemde her zamankinden daha fazla yaşamsal önem taşımaktadır. Ülkemizde uygulanmakta olan aile hekimliği sisteminin, salgın hastalıklar, afet durumları ve toplum sağlığını tehdit eden durumlarda uygun bir sağlık sistemi olmadığı açıkça görülmüştür. Bölgesel temelli olmayan, alana bütüncül bir şekilde yaklaşmayan ve kamusal niteliği olmayan bu sağlık sistemi, daha önce savaşın yarattığı göç dalgasında, kızamık başta olmak üzere birçok bulaşıcı hastalığın yeniden hortlamasını önleyemediği gibi, pandemide filyasyon çalışmalarında, temaslı tespit ve takiplerinde, salgın kontrolü için alınacak birçok tedbirin alınmasında da yetersiz kalıp çökmüştür.

Deprem gibi olağanüstü durumlarda halkın bütün sağlık ihtiyaçlarının karşılanması devletin sorumluluğundadır. Deprem bölgesinde sağlık sistemi çökerken, halkın yaşam koşulları, barınma ve beslenme koşulları, içme ve kullanma suyuna ihtiyaçları vb. toplum sağlığını etkileyen birçok olumsuz koşullar oluşmuştur. Ayrıca deprem nedeniyle ortaya çıkan göçlerin, bölgenin demografik yapısını da değiştirmesiyle, zaten olağanüstü durumlar için uygun bir sağlık sistemi olmayan nüfusa dayalı aile hekimliği sisteminin, bölge halkının sağlık ihtiyaçlarını karşılaması da mümkün değildir.

Bölge halkının temel sağlık hizmetlerini bütünlüklü olarak alma hakları, temel bir insanlık hakkıdır. Bu hak da devlet tarafından güvence altına alınmalıdır.

Bu nedenle de, deprem bölgesinde topluma yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği bir sağlık politikasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Yukarıda saydığımız nedenlerle bugün ülkemizde uygulanmakta olan aile hekimliği sistemi, deprem bölgesinde halkın sağlık ihtiyaçlarını, çevre ve doğada ortaya çıkan tahribatın insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini karşılayacak bir sistem olmaktan uzaktır.

Deprem bölgesine özel, kamusal nitelikte, bölgeye ve bölgedeki sağlık sorunlarına bütüncül bakan bölge temelli, toplum ve çevre sağlığını korumaya yönelik, ekip hizmetini esas alan, herkesin ücretsiz olarak ulaşabileceği “sağlık merkezleri” acil olarak oluşturulmalıdır. Bu sağlık merkezleri geçici yerleşim alanlarında yaşayanlar, bağımsız çadır öbeklerinde yaşayanlar da dahil tüm halka nitelikli birinci basamak sağlık hizmeti sunmalı, izlemler yaparak ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarını önleyebilmelidir. Kurulacak olan sağlık merkezlerinin deprem bölgesinde ve yurt genelinde standart özelliklerde kamu binalarında sunulması önem arz etmektedir.

Güçlü, organize, toplumun ihtiyacını karşılamış, ulaşılabilir birinci basamak sağlık hizmeti deprem sonrasında ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının da çözümü olacaktır.

Türk Tabipleri Birliği Pratisyen Hekimler Kolu