Sağlık Bakanlığı Normal Doğum Eylem Planı ve Medya Görseli ile İlgili TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Görüşü
Sağlık Bakanlığı’nın medyada yer alan “Normal Doğum Eylem Planı” tanıtım toplantısı ve bu eylem planı çerçevesinde yurttaşlara yönelik hazırladığı video, hem Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolumuzun hem de kadın ve beden politikalarına dair söz söyleyen birçok kadın ve kadın örgütlerinin hızla gündem konusu olmuştur.
Eylem planı ile ilgili maddeler incelendiğinde sezaryen doğum oranlarının artmış olması gerekçe olarak gösterilmiştir. Eylem planlaması içerisinde sezaryen ile doğum gerçekleşene kadar olan sağlık sistemine dair eksiklikler görmezden gelinmiştir. Birinci basamak sağlık hizmetinin bakanlık nezdinde poliklinik ve performansa indirgenmesi, çoğu aile sağlığı merkezinin eksik ebe/hemşire ile çalışması, mevcut ebelerin sistem içinde gittikçe gücünü yitirmesi, zamanının çoğunu artan poliklinik hizmetlerine ayırmak zorunda kalması, bu sebeple asıl işi olan gebe izlemlerinin yetersiz kalması değerlendirme dışında bırakılmıştır. Hekimlerin doğum sürecinde yaşadıkları bu eksikliklere dayanan sıkıntılara, yüzleşmek zorunda kalınan medikolegal süreçlere ve bunların düzeltilmesi, geliştirilmesine ilişkin herhangi bir aktarıma ve planlamaya yer verilmemiştir. Buna karşın sezaryen doğum planlamalarının denetim ve takip süreçlerine yer verildiği, bu durumun da sezaryen yapılması halinde hekimlerin soruşturmaya tabi tutulacağı, ayrıca kadının bu süreçteki rızasının ve kendi bedeni üzerinde karar verme hakkının tamamen konunun dışında bırakıldığı görülmektedir.
Eylem planına dair sosyal medyada yayımlanan video da içerik olarak oldukça problemli ifadeler içermektedir. Videoda vajinal yoldan doğum yapan kadınlar “başarılı”, sezaryen ile doğum yapan kadınlar “başarısız” olarak tanımlanmakta; üstelik bu tanımlama anne karnındaki bir bebeğin konuşturulması ile duygusal istismar yaratılarak işlenmektedir. Bunun yanı sıra sezaryen olan kadınlar sezaryen ile doğumu kendileri tercih eden, kolaycı anneler olarak damgalanmakta ve çocuklarının hayatını tehlikeye attıkları ima edilmektedir. Anne ve çocuk arasında kurulan bağ video içeriğinde sezaryen ile ilgili bir trajedi yaratılması yoluyla kötüye kullanılmaktadır. Kadın bedeni üzerinden bir dayatma yaratarak yine bir ötekileştirmeye gidilmiş ve kadınları rahatsız eden video sosyal medyada da kadınlardan çok fazla tepki almıştır.
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hekimler, anne ve bebek için riskli durumlar mevcut değilse, gebeler için vajinal yolla doğumu önermektedir. Ancak bu hasta-hekim arasında ve takiplerle yürütülen bir süreç ve nihayetinde hasta ve hekimin birlikte verdiği bir karardır. Gebelik süreci doğal, fizyolojik bir süreç olduğu kadar, kendine özgü sağlık sorunlarını ve komplikasyonları da içeren bir süreçtir. Bu olumsuz süreçlerle baş edebilmek etkili, nitelikli bir gebe takibi ile mümkün olabilmektedir. Görülmektedir ki bu eylem planı yine kadın sağlığına ilişkin temel gereklilikleri görmezden gelmeye devam etmekte, kadın bedeni üzerinden dayatmalar ile müdahalede bulunmaktadır.
Ayrıca bu projede yer alan eylem planlaması; sezaryen ile doğum yaptıran hekimlere yönelik “takip ve izleme” gerekçesi ile bir baskı oluşturulması ve belki de soruşturmaya tabi tutulmanın söz konusu olabileceğini düşündürmektedir. Bu durumun kadınların bedenleri üzerinden tıbbi yaklaşımlara da müdahaleyi getirebileceğini, baskı altında yanlış kararlar verilebilmesine ve büyük halk sağlığı sorunlarına yol açabileceğini, ayrıca kamu ve özel hastanelerde gelişecek uygulama farklılıklarıyla maddi gücü olmayan kadınların eşitsizliklerden daha fazla zarar görebileceğini düşünüyoruz.
Uzun süredir sağlık politikalarına ilişkin iktidarın “Sezaryen fıtrata aykırıdır”, “Bu işin doğalı, fıtratı normal doğumdur. Sezaryen bir ameliyat, manavdan muz almıyoruz”, “sezaryene savaş açıldığı” ve “en az üç çocuk” söylemlerinin iktidar tarafından dile getirildiğini biliyoruz. Bahsi geçen eylem planı tanıtım toplantısında fıtrat söyleminin tekrarlanması dikkat çekicidir. Bilimsel bir tıbbi uygulamanın “fıtrat” gibi bilimdışı bir söylemle ele alınmasını kabul etmiyoruz.
Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu olarak, eylem planı çerçevesinde kullanılan dili eril ve cinsiyetçi buluyoruz. Bu yaklaşım kadınlara bedenleri üzerinden bir dayatma ve hekimlik uygulamalarına da baskı oluşturarak bilimsel olmayan müdahaleleri getirecektir. Gebelik süreçleri ile ilgili doğru planlamalar; birinci basamağın güçlendirilerek, etkili, eşit, ulaşılabilir, anadilde, nitelikli birinci basamak izlemleri ve tedbirleri, performansa dayalı olmayan nitelikli bir sağlık sistemi ile mümkündür.
Devletin kişilerin haklarını kullanabilmesine imkân sağlama ve haklara erişimde kısıtlılık olması halinde engelleri kaldırma gibi pozitif ve negatif yükümlülükleri vardır. Devlet öncelikle kadınların bedensel ve doğurganlık haklarına ulaşmasını ve geliştirilmesini tesis etmeli, kadınların kendi bedenleri ve hayatları üzerindeki söz haklarını korumasını desteklemelidir.
Bugün benzer söylemler ve yaklaşımlarla kürtaj hakkına erişimde de sıkıntılar yaşandığını, kamu hastanelerinde yasal sınırlarda isteğe bağlı kürtajın, mevcut söylemler ve baskılar nedeniyle gerçekleştirilemediğini, bu durumun kadın sağlığını etkilediğini, kamu ve özel hastanelerdeki uygulama farklılıkları nedeniyle eşitsizlikleri derinleştirdiğini görüyor, söylüyoruz.
Bahsi geçen eylem planının da kadın sağlığını olumsuz yönde etkileyeceğini öngörüyoruz.
Bahsi geçen eylem planı tekrar gözden geçirilmeli, tanıtım videosu yayından kaldırılmalı ve devlet tüm kadınlar için eşitlikçi, kapsayıcı sağlık politikalarını hayata geçirmeli, bunu yaparken eşitsizlikleri derinleştiren eril söylemlerden vazgeçmelidir. Kadın bedenine yönelik eril söylemlerle yapılan müdahalelere karşıyız ve mücadeleye devam edeceğiz.
Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu