TTB’li Kadın Hekimler Olarak Susmayacağız: Yaşamımızı, Bedenimizi, Emeğimizi Savunmaktan Vazgeçmeyeceğiz
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu toplantısı 15 Şubat 2025 tarihinde İzmir Tabip Odası’nda yapıldı. Toplantı kapsamında Gülhane Tıp Fakültesi’nde psikiyatri asistanı olarak çalışan Dr. İlkay Çelik’in sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek hukuksuz şekilde görevden uzaklaştırılması ve kadınların sağlığını ve hayatını tehdit eden nüfus politikaları ile ilgili basın açıklamaları gerçekleştirildi. Basın açıklamalarına kol üyesi kadın hekimlerin yanı sıra TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Ayşegül Ateş Tarla katıldı.
Dr. İlkay Çelik’in hukuksuz şekilde görevden uzaklaştırılması ile ilgili açıklamayı kol adına TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu üyesi Dr. Ayşe Gültekingil okudu. Asistanlıktan keyfi bir kararla uzaklaştırılan Çelik’in hekimlik mesleğine ve eğitimine geri dönmesini talep ettiklerini dile getiren Gültekingil, “Biz TTB’li kadın hekimler olarak susmayacağız. Dr. İlkay Çelik’in yanındayız haklı davasını destekliyoruz” dedi.
İktidarın kadınların sağlığını ve hayatını tehdit eden nüfus politikaları ile ilgili açıklamayı ise TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu üyesi Dr. İlkem Duman yaptı. Kadınların sadece doğurganlıkları üzerinden nesneleştirilmeye çalışıldığını ve sağlıksız, ekonomik ve sosyal bağımsızlığı yok edilmiş, eşitsiz, yoksul, güvencesiz bireyler olarak yaşamak durumunda kaldığını dile getiren Duman, kadınların bu politikaların sonucunda da şiddet ve ölüm sarmalına itildiğini söyledi. Kadınların sağlığı, hayatı ve bedeni ile ilgili kararları kendilerinin vermesi gerektiğini belirten Duman şu ifadeleri kullandı: “Biz kadın hekimler olarak kadınların sağlığını, hayatlarını tehlikeye atan, onları toplum dışına iten her türlü müdahaleye, her türlü dayatmaya karşı sesimizi yükseltiyoruz! Kadınları doğurganlık üzerinden araçsallaştırmanıza, haklarını ellerinden almanıza ve ezmenize izin vermeyeceğiz!”
Dr. Ayşe Gültekingil tarafından okunan basın açıklaması şöyle:
Bugün burada görevinden haksız yere uzaklaştırılan asistan hekim İlkay Çelik arkadaşımız için toplandık.
Dr. İlkay Çelik Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olup, Gülhane Tıp Fakültesinde Psikiyatri asistanı olarak çalışırken, 25 Ekim 2024 sabahı nöbetten çıkıp evine geldiğinde adeta şafak operasyonu ile evi basılmış, dağıtılmış ve arkadaşımız gözaltına alınmıştır. Dr. İlkay Çelik bir gün önce sabaha kadar nöbet tutmuş bir hekimdir. Hemen ertesi gün apar topar sabah 05.00’te evi basılarak gözaltına alınmış, 24 saat sebepsizce gözaltında tutulmuştur. Tüm bu hukuksuzluk yetmezmiş gibi 15 Kasım 2024 günü görevinden uzaklaştırılmıştır.
Altı sene boyunca zorlu tıp eğitimi ve yorucu intern doktorluk sonrası bir ilçede nöbet aralarında tıpta uzmanlık sınavına çalışarak kazandığı psikiyatri asistanlığından haksızca uzaklaştırılmıştır. Kendi emeği ve bunca özveri ile kazandığı asistanlıktan keyfi bir kararla uzaklaştırılmış; hekimlik mesleğini yapmasına engel olunmuştur.
Biliyoruz ki çocuk katilleri, kadın katilleri, hırsızlar bu şekilde şafak operasyonu ile tutuklanmıyorlar. Sağlık alanında uğradığımız şiddet faillerine böyle davranmadıklarına defalarca tanığız.
Gerçek suçlulara yapılamayan bu muamelenin çalışkan, başarılı hekim arkadaşımıza yapılması kabul edilemez. Arkadaşımızın derhal severek yaptığı mesleğine ve eğitimine geri dönmesini talep ediyoruz.
Dr. İlkay Çelik yalnız değildir.
Biz TTB’li kadın hekimler olarak susmayacağız. Dr. İlkay Çelik’in yanındayız haklı davasını destekliyoruz.
Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu
Dr. İlkem Duman tarafından okunan basın açıklaması şöyle:
Nüfus Politikalarınızın Kadınların Sağlığını ve Hayatını Tehdit Etmesine İzin Vermeyeceğiz!
Üreme sağlığı ve kürtajın önündeki engellerden sezaryene, kadın bedeni üzerine devam eden politikalara bir yenisi daha eklendi: 25 Aralık 2024 tarihinde yayımlanan iki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile "Aile Enstitüsü" ve "Nüfus Politikaları Kurulu" kuruldu.
Bu enstitü ve kurul, doğurganlığı düşüren nedenlerin incelenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması ile görevlendirildi. Yine aynı gün 2025 yılı “Aile Yılı” olarak ilan edildi.
Bu açıklamalar, bu politik anlayış bize tek bir şeyi söylüyor: Kadınlar toplumda sadece doğurganlıkları üzerinden var edilerek rahime indirgeniyor ve nesneleştirilmeye çalışılıyor! Sosyal ve ekonomik bağımsızlıkları aile ve ekonomik ihtiyaçlar uğruna feda ediliyor! Üreme hakları, sağlık hakları yok sayılıyor!
Bir zamanlar Nazi rejiminin de kadınları annelik rolüne özendirdiğini hatırlatmak isteriz.
Kadını, doğumla-doğurganlıkla özdeşleştiren aile merkezli politikalar iktidar tarafından uzun süredir ve gittikçe artan bir baskı ile uygulanıyor. Kadınların bedenleri ile ilgili, ne zaman kaç çocuk yapacakları ile ilgili kararları kadın değil, aile ve toplum veriyor. Ancak arka arkaya doğumların getirdiği sağlık sorunları, ölüm riski, yoksullaşma ile baş başa kalan yine kadınlar oluyor. Güvenli olmayan düşükler sonucunda, dünyada her 8 dakikada bir kadın ve her yıl 220 bin kadın ölüyor. Oysa biz biliyoruz ki Türkiye’de kürtajın yasak olduğu dönemde anne ölümlerinin yüzde 50’den fazlası güvenli olmayan yollarla yapılan düşükler iken, kürtajın yasallaşmasından sonra anne ölüm hızı 6 kat, gebeliği önleyici yöntemlere ulaşımın artması sonrası isteyerek düşük hızı 3 kat azaldı.
Şimdi iktidarın bedenlerimiz üzerinde yaptığı politikalar, yine sağlıksız düşükler ve doğumlarla kadınlarının hayatlarının riske atıldığı o günlere dönmemizin yolunu açıyor. Kadınlar, üreme sağlığı hizmetlerinin verilmemesi sonucu arka arkaya gerçekleşen gebelikler, birinci basamak sağlık hizmetlerinde personel eksikliği ve bütçe ayrılmaması, gebe ve kadın izlemlerinin yeterince yapılamaması ve riskli doğumlara zorlanma nedeniyle ölüyorlar.
İktidarın biyopolitikaları yalnızca bedenlerimizi denetlemekle kalmıyor, yaşam hakkımızı da tehdit ediyor.
Çocukların doğduktan sonraki bakım emeği de sosyal güvence sistemlerinin yetersizliği ve kar amaçlı politikalar nedeniyle yine kadınların sırtına yükleniyor. Kadınlar böylece ekonomik ve toplumsal hayatın dışına itilerek eve, aileye ve anneliğe hapsediliyor, toplumsal cinsiyet rolleri böylece sabitleniyor.
Kadınlar, sağlıksız, ekonomik ve sosyal bağımsızlığı yok edilmiş, eşitsiz, yoksul, güvencesiz bireyler olarak yaşamaya çalışıyor. Bunun sonucunda da şiddet ve ölüm sarmalına itiliyor. Bu şiddetin merkezinde olan ama “her yerden daha güvenli olduğumuz yer” diye tanımlanan “aile” ise şiddet faili kocalar, abiler, babalar vb. erkekler tarafından makbulleştiriliyor ve kutsallaştırılıyor.
Sağlık sistemi ve sağlık hizmetlerinin sunumu ile ilgili alınan kararlar da kadınların toplumsal eşitsizliğini arttırmaya devam ediyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı politikaları ile de kadın sağlığı ve üreme sağlığına bütçe ve kaynak ayrılmayarak tamamen ikinci plana atılarak yok sayılıyor ve nüfus artışı toplum için temel hedef haline getiriliyor.
Oysaki biz kadın hekimler olarak diyoruz ki kadınların sağlığı, toplumun sağlığı ile bir bütündür. Toplum sadece nüfustan, iş gücünden ibaret değildir, toplumdaki her bireyin sağlıklı yaşama hakkı vardır. Ve kadınlar nüfus arttırma ya da azaltma araçları değil; toplumun, ekonomik, sosyal, sağlık hakkı olan eşit bireyleridir. Kadın sağlığını öncelemek, kadınların sağlığa erişimini sağlamak, bakım emeğini toplumsallaştırarak kadınların bağımsız ve eşit bireyler olarak yaşayabilmesini sağlamak, toplum sağlığının temel şartlarından birisidir.
Yaşam kendinden menkul bir anlam değil, koşullara bağlanmış sosyal politik bir süreçtir. Yaşamı mümkün kılan koşullara karşı yükümlülüklerinizin yerine gelmesi için mücadelemize devam edeceğiz ve yaşamlarımızdan vazgeçmeyeceğiz.
Biz kadın hekimler olarak kadınların sağlığını, hayatlarını tehlikeye atan, onları toplum dışına iten her türlü müdahaleye, her türlü dayatmaya karşı sesimizi yükseltiyoruz! Kadınları doğurganlık üzerinden araçsallaştırmanıza, haklarını ellerinden almanıza ve ezmenize izin vermeyeceğiz!
Planlanan nüfus politikalarına rıza üretmek için “aile” kavramını öne sürerek LGBTİ+’lara yapılan saldırıları kabul etmiyoruz. Kadınların ve LGBTİ+’ların eşit, ulaşılabilir sağlık hizmetlerine erişimi haktır! Kadınların sağlığı, hayatı ve bedeni kadınlarındır! Karar kadınındır!
Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu