Dünya Afet Risk Azaltma Günü: Afet Risklerinin Azaltılması İçin Ciddiyet ve Kararlılık Gerekir
Ülkemiz, en büyüğü Hatay'dan girip Kahramanmaraş depremi bölgesini bir kavisle geçtikten sonra kuzeye yönelerek İç Anadolu'nun kuzeyinden ve Batı Karadeniz bölgesinin hemen altından ilerleyerek, İstanbul metropolünün güneyinden Tekirdağ'a uzanan Kuzey Anadolu Fayı başta olmak üzere pek çok aktif faya sahip bir coğrafyadır. Bu fayların hatları üstünde ve yakın komşuluğunda ise başta 6-20 Şubat 2023 Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin gerçekleştiği 11 şehir olmak üzere, İstanbul, Adana, Bursa, Tekirdağ gibi büyük sanayi bölgelerinin de bulunduğu büyükşehirler yer almaktadır.
Ülkemizde doğa kaynaklı afetler konusunda, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi bir tür milat olarak kabul edilebilir. 17 Ağustos Depremi sonrasında, mevcut kurumların yetersizliği ve koordinasyonun hayati önemi yanında, sivil toplumu oluşturan meslek örgütlerinin afetlerde ve olağandışı durumlarda önemli işlevler yüklenebileceği ortaya çıkmıştır. 17 Ağustos'un bir diğer sonucu da, afet süreçlerine müdahalenin bütünlüklü ve tek bir merkezden yürütülmesi gerektiğinin anlaşılması olmuştur. AFAD[1], bu deneyimlerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Ülkemizde afetler konusunda yetkili kurum AFAD'dır.
Afetler doğa kaynaklı ve insan kaynaklı olarak kabaca iki kategoride ele alınmaktadır: Deprem, sel, heyelan gibi olaylar doğa kaynaklı afetlere yol açarken; büyük fabrika kazaları, nükleer sızıntılar, savaşlar ve benzeri toplumsal çatışmalar insan kaynaklı afetlere ve olağanüstü durumlara yol açmaktadır.
Doğa kuvvetleri dikkate alınmadığında, hava ve yer hareketlerinden kaynaklanan şiddetli hadiseler, toplumsal zararlara yol açarlar. Bu zarar eğer gündelik hayatı sekteye uğratacak ve kurumları felç edecek büyüklüğe ulaşırsa, doğa kaynaklı afet veya olağandışı durum olur. Afet/olağanüstü durumların sebepleri, sonuçta zarar gören tarafın her durumda ve mutlaka insan toplulukları olduğu gerçeğini hiçbir şekilde değiştirmemektedir.
Ancak, bu zararlı sonuçlar pekala azaltılabilir, hafifletilebilir, toplumların insani kayıpları ve doğal kaynakların zarar görmesi engellenebilir. Bunun için, “afet döngüsü” dediğimiz olaylar ve müdahaleler döngüsünü bilmek gerekir:
“Afet-müdahale-rehabilitasyon-önlem (risk analizi)-tedbir- afet….” şeklinde devam eden bu döngünün bütününü ele alan ve akut olay “kriz” öncesinden itibaren müdahale etmeyi öngören yaklaşıma “Bütünleşik Afet Risk Yönetimi” diyoruz. Yapılması gereken tam olarak bu yaklaşımı benimsemek ve hayata geçirmektir.
AFAD, kurumsal olarak müdahale ettiği afetlerde pek çok ihtiyaca cevap vermiş ve vermektedir ancak “Bütünleşik Afet Risk Yönetimi” konusundaki girişimleri gerektiği gibi hayata geçirilememiştir. Hazırlanmış olan muhtelif risk azaltma planları ve afet müdahale planlarında meslek örgütlerinin adı geçmemekte ve kağıt üstünde güzel duran bu planların ne kadar işe yaradığı, hazırlandıkları 2021’den bu yana tekrar tekrar yaşadığımız sellere, büyük zararlara yol açan orman yangınlarına bakılarak değerlendirilebilir. Meslek örgütleri ve TTB, afetlerde ve olağandışı durumlarda “Bütünleşik Afet Risk Yönetimi” için mutlaka sürece dahil edilmelidir.
“Bütünleşik Afet Risk Yönetimi”nin bir gereği olarak;
- Sel yataklarında yapılaşmaya son verilmeli, her yıl tekrarlayan sellerden etkilenen bu gibi mevcut yerleşimler, derhal güvenli yerlere taşınmalıdır.
- Sel yataklarında ve fay hattı üstündeki yerleşimlerde hayatını kaybeden insanlarımızın oturdukları binaların tamamına yakını, resmi kurumlardan gerekli ruhsatı almış olan binalardan oluşmalıdır.
- Sel yataklarında yapılaşmaya izin verilmemelidir. Mevcut mevzuat, bunu yapmaya yeterlidir.
- Fay hattı üstündeki ve olası deprem yönünden riskli yapılar, başta İstanbul olmak üzere, hızla tespit edilmeli ve gerekli dönüşüm için işe girişilmelidir.
- Mimarların sürekli vurguladıkları gibi, fay hatları, 1/1000 ölçekli imar planlarında gösterilmelidir.
- Yanan orman alanlarının yapılaşmaya açılması mutlaka engellenmelidir.
- Mevcut il risk azaltma planları, ilgili kamu idaresi tarafından, planlarda yazıldığı şekliyle hayata geçirilmelidir ancak Şubat 2023 depremlerinden sonra, bu planların yenilenmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır.
- 81 il için hazırlanmış il risk azaltma planları ve Türkiye Afet Müdahale Planı; yerel yönetimler, meslek örgütleri ve TTB'nin de katılımıyla güncellenmelidir.
AFAD ve yerel yönetimler, afet önleyici çalışmalar konusunda meslek örgütleri ve TTB ile koordineli çalışmalıdır. Kamu otoritesi, afetleri önlemek için yaptığı çalışmaları ancak bu şekilde gerçekçi bir biçimde hayata geçirebilir.
İklim krizi bir gerçektir ve yakın gelecekte doğa kaynaklı afetlerle daha sık karşılaşacağımız çok açıktır.
Doğa olaylarının afetlere dönüşmemesi için “Bütünleşik Afet Risk Yönetimi” gerçekçi ve somut planlarla hayata geçirilmelidir.
Şehir planları buna göre yapılmalı, riskli yapı envanteri öncelikle çıkarılmalı ve halk oturduğu binaların risk durumu hakkında bilgilendirilmelidir.
Gerçekçi bir Kentsel Riskli Yapı Dönüşümü programı çerçevesinde, “güçlendirme” seçeneği öncelikli olarak hayata geçirilmeli, “yıkıp-yeniden yapmak” ancak son seçenek olmalıdır.
Yerel yönetimler bu süreçlerde doğrudan sorumluluk almalı, halk müteahhitlerle pazarlık etme ve ağır borçlanma mecburiyetiyle karşı karşıya bırakılmamalıdır.
Mevcut Türkiye Afet Risk Azaltma Planı’na[2] bakıldığında, risk azaltıcı faaliyetlerin hayata geçirilmesine ilişkin net bir takvim olmadığı ve “uzun vade” denilerek bu işlerin belirsiz bir geleceğe havale edildiği görülmektedir. Afet risklerinin azaltılması için ciddiyet ve kararlılık gerektiği kanısındayız.
Türk Tabipleri Birliği Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmetleri Kolu