Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasına Maruz Bırakılan Hekimler Hakkında

2016 yılından buyana hekim atamalarında, özellikle devlet hizmeti yükümlülüğü kapsamındaki atamalarda güvenlik ve arşiv araştırması gerekçesi ile uzun süreli gecikmeler yaşanmaktadır. Bazı hekimlerin ise kamu görevine atanmak için aranan diğer koşulları sağlamalarına rağmen güvenlik soruşturması nedeniyle görevine başlatılmadığı  yönünde bilgiler aktarılmaktadır.

Oysa Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında çalıştırılmak üzere atanacak hekimler yönünden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasını haklı kılacak bir neden bulunmamaktadır. Çünkü hekimler sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışmakta, hasta görmekte, eğitim-öğretim çalışmalarına katılmaktadır. Hekimlerin ulaşabileceği bilgi ve belgeler de yürüttükleri bu çalışmalar ilişkin bilgi ve belgeler ile sınırlıdır.

Oysa 657 sayılı Yasa’nın 48. maddesinde, devlet memurluğuna alınacaklarda aranacak genel şartların sayıldığı (A) bendine 29.10.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 676 sayılı KHK ile eklenen 8. fıkra ile “güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak” koşulu gizlilik dereceli bilgi ve belgelerin olduğu görevler için uygulanabilecektir.

Sözkonusu hükmün nasıl uygulanacağı ve kapsamı bu alandaki özel düzenlemelere bakılarak belirlenecektir. Güvenlik soruşturmasının yasal dayanağını 4505 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli İle Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine Ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan alt düzenleyici işlemler oluşturmaktadır. Kanunun 1. maddesinde; güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılacağı düzenlenmiştir.

Yine Güvenlik Soruşturması Ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nde de benzer hükümlere yer verilmiştir. Yönetmeliğin 8. maddesinde; “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması; gizlilik dereceli birim ve kısımlar ile askeri, emniyet, istihbarat teşkilatlarında ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılacak personel hakkında yapılır” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere kamu kurum ve kuruluşlarının tüm birimlerinde değil gizlilik dereceli birim ve kısımlarında çalıştırılacak personel için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılması mümkündür.

Yönetmeliğin uygulanmasını göstermek üzere kamu kurum ve kuruluşlarınca Yönergeler hazırlanmıştır. Bakanlığınız tarafından da 2005 yılında Güvenlik Soruşturması Ve Arşiv Araştırması Yönergesi yayımlanmıştır. Ancak bu Yönergede Bakanlığa bağlı hangi birimde çalışan personel için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılacağı belirlenmemiştir.

Bununla birlikte Yönetmeliğin 4. maddesinin (b) bendinde gizlilik dereceli birim ve kısımlar, gizlilik dereceli bilgi ve belgelerin bulunduğu bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarındaki makam sıralaması şeklinde tanımlanmıştır.

Aktarılan hukuksal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde Sağlık Bakanlığı’nın her birimi yönünden değil gizlilik dereceli birim ve kısımlarda çalıştırılacak personel yönünden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının olanaklı olduğu anlaşılmaktadır. Metinlerden gizlilik dereceli birim ve kısımların özellikle üst düzey makamlar, idari görevleri yürütenler olduğu anlaşılmaktadır.

Bu çerçevede Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında çalıştırılmak üzere atanacak hekimler yönünden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasını haklı kılacak bir nedenin olmadığı açıktır.

Bu haliyle idari işlemler Anayasa’nın 48. maddesinde düzenlenen herkesin dilediği alanda çalışma hak ve hürriyetine sahip olduğuna ilişkin maddeyi ihlal eder sonuçlar doğurmaktadır. Aynı zamanda Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenen temel hak ve özgürlüklerin ölçüsüz biçimde sınırlandırılamayacağına ilişkin kurala da aykırılık oluşturmaktadır. Anayasa’nın 13. Maddesinde”Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir.Bu düzenleme, temel hak ve özgürlüklerin özlerine dokunulamayacağını belirttiği gibi, temel hak ve özgürlüklerin ilgili maddelerinde gösterilen nedenlerle sınırlanabileceğini öngörmektedir. Ayrıca, “ancak, kanunla sınırlanabilir” denilmek suretiyle, hak ve hürriyet sınırlamalarının münhasıran yasa konusu olacağı belirtilmiştir. Hak ve hürriyetlerin sınırlanmasında yasa ile yapılmasının yanında, Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak yasa ile sınırlanacağını ve bu sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı vurgulanmaktadır.

3359 sayılı Yasa’yla hekimlere getirilen devlet hizmeti yükümlülüğüne ilişkin maddelerin gerekçesinde bu düzenlemenin amacını Anayasal sınırlar aşılmadan ülkedeki sağlık hizmetinin kesintiye uğramaması için bir süreliğine hekimlere kamu hizmetinin gördürülmesi şeklinde açıklamaktadır. Dolayısıyla hekimlerin atamalarının yapılmaması aynı zamanda sağlık hizmetinin de kesintiye uğratmakta, kamu yararını ihlal etmektedir.

Anayasa’nın 70. maddesinde, “Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez.” denmektedir. İdare, herkesin kamu hizmetine girme hakkını ihlal etmeksizin işlem tesis etmekle yükümlüdür.

Nitekim Güvenlik Soruşturması Ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nin 12/c maddesinde güvenlik soruşturmasının 60 gün içerisinde tamamlanacağı düzenlenmiştir. Yine Avrupa Konseyi’nin İdari Takdir Yetkisinin Kullanılmasına İlişkin R(80)2 sayılı tavsiye kararında yasal sürenin öngörülmemesinin başvuranı belirsiz durumda bırakacağı, gizli bir keyfilik oluşturacağı ifade edilmiş ve idarenin işlemi her somut olayın karmaşıklığına, kararın aciliyetine ve ilgili kişilerin sayısına göre makul bir süre içinde yapılması gerektiği vurgulanmıştır.[1] Yargı kararlarında olayın sübjektif koşullarının değerlendirilerek atama için idareye makul bir süre tanınacağı belirtilmiştir.[2]

Bu kapsamda Birliğimiz tarafından konu tekraren Bakanlık gündemine getirilerek hekimlerin sorunlarının çözümü için çaba gösterilmektedir.

Güvenlik soruşturması uzun zamandır sonuçlandırılmayan hekimler, sağlık bakanlığına ivedilikle sonuçlandırılması için bir başvuru yapabilir, taleplerinin kabul edilmemesi halinde yargı yoluna başvurabilir. Yine olumsuz denilerek ataması yapılmayan hekimler süresi içinde idare mahkemesinde iptal davası açabilir. Her iki durum için de Türk Tabipleri Birliği tarafından örnek başvuru ve dava dilekçesi hazırlanmıştır. Birliğimiz ve Tabip odalarımız ile iletişim kurularak edinilebilir.

[1]Onur Karahanoğulları, “İdari Takdir Yetkisinin Kullanılmasına İlişkin, Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi’nin R(80) 2 sayılı Tavsiye Kararı”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt 45, sayı 1-4, (1996), sayfa 323-341, (İngilizce’den çeviri)

[2] Danıştay 12. Dairesi’nin E.2000/1231, K.2000/3283 sayılı ve 09.10.2000 günlü kararı