ÇALIŞAN SAĞLIĞI AÇISINDAN TÜRKİYE

Türkiye 1998 DİE verilerine göre yaklaşık 63,5 milyon nüfusa sahip olup, dünyada en fazla nüfusa sahip 17. ülkedir.  Bu nüfusun % 65’i   il ve ilçelerde, % 35 i ise köylerde yaşamaktadır.

Türkiye’nin nüfusunun  2050 yılında 95 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir.  2040-2050 döneminde ortalama yaşam süresi (doğuşta hayatta kalma ümidi)nin erkekler için 75.8 yıla, kadınlar içinse 80.7 yıla çıkması beklenmektedir.

İlerleyen yıllar içinde 0 – 14 yaş grubunun toplam nüfus içindeki payı düşerken, 15 – 64 yaş grubunda önemsiz bir düşüş , 65 üstü yaş grubunda ise anlamlı bir  yükselme beklenmektedir.

Başka bir ifadeyle, azalan doğurganlık oranının ve artan hayatta kalma ümidinin etkisiyle ülkemizin oldukça büyük genç ve orta yaşlı nüfusa sahip olacağını, yaşlı nüfusunda artan bir eğilim göstereceğini söyleyebiliriz. Böyle bir nüfus yapısının özellikle istihdam ve sosyal sigorta sisteminde ağır bir baskı oluşturacağını tahmin ediyoruz.

Bu manzara, yurttaşlarımızın daha uzun çalışmaya ve verimli kalmaya, çalışma hayatları boyunca daha fazla sağlık ve rehabilitasyon hizmetine maruz kalacakları projeksiyonunu doğurur ki, bu hizmetin finansman boyutu ise önemli bir tartışma  konusudur.

Türkiye’nin istihdam edilen nüfusunun 22 milyon civarında sabit seyrettiği söylenebilir.

Yaklaşık 6 milyon sigortalının %57.6’sı 50’den az işçi çalıştıran işletmelerde çalışmaktadırlar. İşyerlerinde sağlık birimi kurulması açısından, işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu olan 50’den fazla sigortalı çalıştıran   işyeri sayısı yaklaşık 16.000 civarındadır. Türkiye’de  halen aktif çalışan işyeri hekimi  sayısının 10.000 sınırlarında olduğunu tahmin ediyoruz. Buna göre yaklaşık 6000 işletmenin ve buralarda çalışan işçilerin, koruyucu – ilk basamak sağlık hizmetlerine ulaşma zafiyeti  olduğunu görmekteyiz.