Haber Alma Hakkını Engelleyen “Dezenformasyon Yasası”, Halk Sağlığına Zarar Verecek

Toplumda “Dezenformasyon Yasası” olarak anılan ve 18 Ekim 2022 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un içeriği ve kanunlaşma süreci toplumun farklı kesimleri tarafından kaygıyla karşılanmıştır.

İktidar ve iktidar yanlısı medya tarafından “dezenformasyonla mücadele düzenlemesi” olarak sunulan yasa, yakından bakıldığında yanlış, çarpıtılmış bilgi paylaşımıyla mücadeleden ziyade iktidarın sesini/söylemini toplum üzerinde hâkim kılmaya dönük bir hazırlığın ürünüdür. Halkın doğru bilgi alma hakkının, sağlık hakkı ile yakından ilişkili olduğunu düşündüğümüzde Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) bu yasanın ve yasanın doğuracağı sonuçların tarafı olduğunu belirtmek isteriz. İktidarın bilgiyi çarpıtan uygulamalarının pandemi sürecinde tanığı olarak bu yasanın dezenformasyonu artıracağını da açıkça söyleyebiliriz. Hatırlanacağı üzere iktidar pandemi sürecinde COVID-19 ile ilgili yaptığı açıklamalarla hakikati gizleme çabasına girmiş, vaka ve ölüm sayılarındaki gerçeği toplumla paylaşmamıştı. İstatistiki verileri toplumla paylaşması gereken Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2022 yılında hâlâ 2020 yılının ölüm istatistiklerini açıklamamıştır. Dolayısıyla sadece pandemi sürecini ele alsak dahi dezenformasyonun asıl kaynağı olarak iktidarı ve iktidar güdümündeki kurumları görebiliriz. Bununla birlikte niyet okumadan bağımsız bir biçimde salt olgulara dayanarak bahsi geçen yasa hakkında şunu açıkça söyleyebiliriz: Bu düzenleme, yeni medya mecralarında ya da geleneksel medyada dezenformasyonla mücadelenin uzağındadır ve düzenleme hakikati iktidar lehine bükmenin bir aracı olacaktır. Bu haliyle, “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” sağlık iletişimini de zedeleyerek halk sağlığını tehdit edecektir.

Sağlık alanının piyasalaştırılması ve sağlığın meta haline gelmesi, halk sağlığını nasıl tehdit ediyorsa, medyanın sermaye ile kurduğu ilişkiler de haberi metalaştırırken toplumun haber alma hakkını engellemektedir. Dezenformasyonla mücadelenin ilk ve en önemli ayağı hem sağlık hem de medyanın piyasayla ilişkilerini sonlandırmak, sağlık ve haber alma hakkını güvence altına almaktır. Oysa önümüze gelen yasa, bu gerçeğin üzerinden atlayarak dezenformasyonu sadece yeni medya mecralarında yer alan kullanıcı paylaşımlarına daraltarak iktidarın kurmaya çalıştığı “hakikat” aleyhine söz söyleyen yurttaşları ve kurumları hedef alacaktır. Sadece bu gerçek bile “dezenformasyonla mücadele düzenlemesi”nin bizatihi dezenformasyon olduğunu göstermektedir.

Bunları gözeterek bahsi geçen kanunun ve kanunun en temel içeriğini oluşturan dezenformasyon kavramının daha iyi anlaşılması, dezenformasyon mücadelesi/yönetimi için önerilerin genel çerçevesinin sunulması amacıyla bu metinle, toplumda merak edilen sorulara bilimsel ve hukuksal çerçevede yanıt verilmeye çalışılmıştır.

  1. Dezenformasyon nedir?

Kasıtlı olarak yanlış veya çarpıtılmış bilginin paylaşımı anlamı taşıyan dezenformasyon toplum sağlığı için bir tehdittir. Dezenformasyon; yanlış bilgi, komplo teorisi, kanıtlanmamış bilgi, güncelliğini yitirmiş bilgi, söylenti gibi farklı tehditleri de içine alan ve bireylerin doğru bilgiye erişimini engelleyen “aşırı bilgi” geniş tanımı içinde yer alır. Kavramın geniş adı “infodemi” olarak da bilinir.[1] Tanım içinde yer alan kavramlar tek tek ya da birlikte görüldüklerinde birey ve toplum sağlığı açısından tehdit oluşturmaktadır. Doğru bilgi kaynağına ulaşılamadığında sağlık açısından riskler, hastalıklar, ölümler görülebilmektedir. Dolayısıyla, dezenformasyon toplum sağlığını tehdit eden ve bilginin yanlışlığı/eksikliğine işaret eden konuların sadece birisidir.

  1. Türkiye’de infodemi bir tehdit midir?

Evet. İnfodemi, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada birey ve toplum sağlığı açısından riskler oluşturmaktadır. Pandemi sürecinde bu tehditleri toplum daha yakından görmüştür.[2]

  1. İnfodeminin daha sık görüldüğü alanlar var mıdır?

Evet. İnfodemi, yaşamın farklı alanlarında görülmekle birlikte medya ve sosyal medya daha fazla görülen alanlardır. Bununla birlikte, bilim, politika, sağlık hizmeti uygulamalarında da infodemi görülür. Adı geçen dört katman arasında en fazla sosyal medya risk oluşturur. Katmanların birbirini etkilediği de bilinmektedir.[3]

  1. Toplumda bilindiği adı ile “Dezenformasyon Kanunu” mevcut haliyle yanlış bilgi paylaşımını önler mi?

Hayır. Uzun yıllardan bu yana dünyanın da gündeminde olan yanlış bilgi ile mücadele için sistematik, kanıta dayalı, insan odaklı, davranış değişimini merkezine alan bilimsel yöntemlere ihtiyaç vardır. Dezenformasyon ya da daha geniş bir perspektiften infodemi mücadelesi için sağlık okuryazarlığının artması, dijital okuryazarlığın artması, toplumda bilgiye eşit ve hakça erişimin sağlanması, toplumun doğru bilgilendirilmesi için kamusal mekanizmaların güçlü ve sürekli bir şekilde toplumun her kesiminin istediği her zaman ulaşabilmesinin sağlanması, kamu otoritesinin toplumu ilgilendiren bütün konularda şeffaf ve güvenilir olması, güvenilirliğini hiçbir durumda kaybetmemesi gibi temel yaklaşımlara ihtiyaç vardır.  Bu koşullar sağlanmadan, herhangi bir davranışın Kanun/ceza ile önlenmesinin olanaklı olmadığını düşünmek daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Bu gerekçeler mevcut Kanun’un sorunları çözemeyeceğini kavrayabilmek için oldukça yeterlidir.

  1. Düzenlemenin anayasal dayanağı var mı?

Hayır. Düşünce ve ifade özgürlüğü hakkının kötüye kullanılmasını yaptırıma bağlayan düzenlemeler bulunmaktadır.

  • Anayasa’nın 25. maddesi “Düşünce ve Kanaat Hürriyeti” başlığını taşır. Maddeye göre “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”
  • Anayasa’nın 26. maddesi de “Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti”ni korumaktadır. Buna göre “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.”
  • Anayasa’nın “Bilim ve Sanat Hürriyeti” başlıklı 27. maddesine göre de “Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.”
  • Anayasa’nın temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasının sınırlarını belirleyen 13. maddesine göre “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”; 26. maddenin ikinci fıkrası düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün sınırlandırılma şartlarını belirlemektedir; genel sağlık bunlardan biri değildir.
  • Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda, Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 29. maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu Barışına Karşı Suçlar” başlıklı beşinci bölümüne “Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma” başlığıyla 217/A maddesinin eklenmesi kabul edilmiştir.
  • Madde şöyledir: “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.”
  • Maddenin ikinci fıkrası suçun nitelikli halini düzenlemekte ve cezanın yarı oranında artırılacağını düzenlemektedir.
  • Kanun teklifinin genel gerekçesinde “… dijitalleşme ortamıyla bağlantılı olarak yeni sosyal problemlerin, kişilik bozukluklarının ya da psikolojik hastalıkların tartışıldığı bir dünyaya doğru gidildiği uzmanlarınca dile getirilmektedir” denilmektedir. Yine gerekçede “kötü niyetli kullanıcıların”, “yasadışı içerik” oluşturduğundan bahisle düzenleme yapılması ihtiyacı doğduğu iddia edilmektedir. Kasıtlı olarak yalan haber üretenlerin toplum iradesini ipotek altına alarak, vatandaşların gerçek bilgiye ulaşma hakkını engellediği de tespitler arasında yer almıştır. Ancak korunan hukuki yararın ve cezalandırmanın nedeni gerekçeden anlaşılamamaktadır. Hukuk, ilkeleri korur; cezalandırma hukuken korunan yararın ihlalinin sonucudur. O halde, resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber almak ve vermek, fikir ve kanaat sahibi olma hakkının sınırlandırılmasına metinde sayılanların gerekçe oluşturmadığı açıktır. 
  • Madde gerekçesinde ise “… maksatlı bir biçimde oluşturulan uydurma içerikler, fikirler pazarındaki ürün güvenliğini olumsuz etkilemekte, bireylerin kanaat oluşumunu manipüle etmekte ve özgür düşünceyi ipotek altına alarak demokratik ortamın masumiyetini zedelemektedir” denilmiştir.
  • Kanunun genel gerekçesi ve maddenin gerekçesi, insan hakları hukukunda devletin dokunmamakla yükümlü olduğu bir özgürlüğe müdahaleyi meşrulaştırmak için vatandaşları ürkütmeye yönelen, tahrif edilmiş, kaynağı belirsiz “bilgi” içermektedir. O halde kanun teklifi bizzat dezenformasyonla maluldür.
  • Kaldı ki tıp bilimini düşünce özgürlüğüne müdahale etmek için istismar ederek “genel sağlığın korunması” amacına ulaşılamayacağı açıktır. Devletten beklenen sağlık hizmetlerinin, hakkın tesisini sağlamaya yönelik çalışanların haklarının sağlık hizmeti alanların haklarıyla birlikte korunduğu yapıyı kurması ve geliştirmesidir. İçinden geçmekte olduğumuz pandemi, tüm dünyada genel olarak kamu hizmetlerinin hayata etkisini açıkça göstermiştir. Yine bu dönemde nitelikli, meslek ilke ve kurallarına uygun haberciliğin sağlık hakkının bütünleyici unsuru olduğunu da teyit etmiştir. İnsanların bilimselliği kanıtlanmış bilgiye, bilimsel araştırmalar ve nitelikli kamusal tartışmalar yoluyla ulaşması hayatidir.
  • Açıklanan çerçevede Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmeler ve Anayasa ile güvence altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğü “genel sağlık” gerekçe gösterilerek, tahrif edilmiş ve kaynağı belirsiz, dayanaksız iddialarla sınırlandırılamaz.

 

Türk Tabipleri Birliği İnfodemi Yönetimi ve Mücadelesi Çalışma Grubu

Türk Tabipleri Birliği Hukuk Bürosu

Türk Tabipleri Birliği Basın Bürosu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

 

[1] WHO, Infodemic https://www.who.int/health-topics/infodemic#tab=tab_1

[2] TTB, Pandeminin ikinci yılı değerlendirme raporu, Nisan 2022. https://www.ttb.org.tr/kutuphane/pandemi_2yil.pdf

[3] TTB, Pandeminin ikinci yılı değerlendirme raporu, Nisan 2022. https://www.ttb.org.tr/kutuphane/pandemi_2yil.pdf