TTB Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel’in Açış Konuşması

OHAL döneminde en yaygın ve kapsamlı ihlal edilen hak, çalışma hakkıdır. OHAL uygulamasının çalışma yaşamına ilişkin en ağır sonuçları; çalışma hakkının, kamu görevlilerinin iş güvencelerin ortadan kaldırılmasıdır. OHAL ile beraber insanlar sadece işlerinden olmamakta masumiyet karinesinin ihlali ile aynı zamanda damgalanmaktadırlar. Bu da eşit yurttaşlık ilkesinin ihlalini ve yaşamın geri kalan birçok noktasında hak ihlallerinin yaşanmasını beraberinde getirmiştir.

1.5 yıldır uygulanmakta olan OHAL, KHK’larla etki alanını giderek genişletmektedir. OHAL gerekçe gösterilerek yapılan pek çok işlemin, herhangi bir yargısal denetime tabi tutulamamasının da etkisiyle, sağlık alanında çok sayıda hukuka aykırı durumla karşılaşıyoruz.

OHAL döneminde çıkartılan KHK’larla hukuksuz biçimde ihraç edilen hekim sayısı, Sağlık Bakanlığı’ndan 1.927, Tıp Fakültelerinden 1.417 olmak üzere toplam 3.344’dir.

Sağlık alanında kamudan ihraçlar kadar önemli olan bir konu da, güvenlik soruşturmalarının olumsuz olduğu gerekçesiyle mecburi hizmet atamalarının yapılmamasıdır. Sağlık Bakanlığı yetkililerinin açıklamalarına göre, güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi nedeniyle ataması yapılmayan hekim sayısı 187’dir. 72. DHY atamasından bu yana 142 hekim güvenlik soruşturmalarının olumsuz sonuçlandığını TTB’ ye bildirmiştir. Bu sayı giderek artmaktadır.

Güvemlik soruşturmalarının olumsuz sonuçlanmasının yanında bu soruşturmalarla ilgili bir başka önemli sorun da çok uzun sürelere rağmen sonuçlandırılmamalarıdır. Mecburi hizmet yapmak üzere sağlık kuruluşlarına ataması yapılan çok sayıda hekim, haklarında yapılan güvenlik soruşturması tamamlanmadığı gerekçesiyle aylarca göreve başlatılmamaktadır. 300’ün üzerinde hekim uzunca bir süredir atama beklemektedir. Bu hekimler güvenlik soruşturmalarının sonuçlanmasını bekledikleri süre zarfında devlet hizmet yükümlüsü sayıldıkları için özel kuruluşlarda hekimlik yapma hakları bulunmamaktadır.

657 sayılı Yasa’nın 48. maddesinde, devlet memurluğuna alınacaklarda genel ve özel şartlar sayılmıştır. Genel şartların sayıldığı (A) bendine 29.10.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 676 sayılı KHK ile eklenen 8. fıkra ile “güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak” koşuluna da yer verilmiştir.

Bu maddenin kapsamı, kime, nasıl uygulanacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Yasaya KHK ile eklendiğinden maddenin düzenleniş amacı da bilinememektedir. Bir başka anlatımla herhangi bir yasa gerekçesi bulunmamaktadır.

Dolayısıyla hükmün nasıl uygulanacağı ve kapsamı bu alandaki özel düzenlemelere bakılarak belirlenecektir. Güvenlik soruşturmasının yasal dayanağını 4505 sayılı “Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan alt düzenleyici işlemler oluşturmaktadır. Kanunun 1. maddesinde; güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının kamu kurum ve kuruluşlarında, yetkili olmayan kişilerin bilgi sahibi olmaları halinde devlet güvenliğinin, ulusal varlığın ve bütünlüğün, iç ve dış menfaatlerin zarar görebileceği veya tehlikeye düşebileceği bilgi ve belgelerin bulunduğu gizlilik dereceli birimler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalışacak personel hakkında yapılacağı düzenlenmiştir.

Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, Sağlık Bakanlığı’nın her birimi yönünden değil gizlilik dereceli birim ve kısımlarda çalıştırılacak personel yönünden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının olanaklı olduğu anlaşılmaktadır. Metinlerden gizlilik dereceli birim ve kısımların, Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışanlar için üst düzey makamlarda olanlar, idari görevleri yürütenler olduğu anlaşılmaktadır.

Bu çerçevede Sağlık Bakanlığı’na bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarında çalıştırılmak üzere atanacak hekimler yönünden güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasını haklı kılacak bir nedenin olmadığı açıktır. Çünkü hekimler sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışmakta, hasta görmekte, eğitim ve öğretim çalışmalarına katılmaktadırlar. Hekimlerin ulaşabileceği bilgi ve belgeler de yürüttükleri bu çalışmalara ilişkin bilgi ve belgeler ile sınırlıdır. Bir başka anlatımla hekimler örneğin hasta dosyalarına, eğitici olduklarında kendilerinin kullanımına açılan eğitimci sayfalarına ulaşabilmekte, doğrudan Bakanlığın iş ve işlemlerine ilişkin bilgi ve belgelere erişememektedir. Dolayısıyla 657 sayılı Yasa uyarınca ataması yapılacak hekimler hakkında güvenlik soruşturması veya arşiv araştırmasının yapılması hukuksal düzenlemelere uygun değildir.

Güvenlik Soruşturmasının Tamamlanma Süresi

Yeni mezun hekimler güvenlik soruşturması nedeniyle aylarca bekletilebilmektedir. Gizlilik dereceli birim ve kısımlarda çalıştırılacak personel yönünden bakıldığında bile, güvenlik soruşturması veya arşiv araştırmasının makul süreler içinde tamamlanması yükümlülüğü vardır.

Güvenlik soruşturması mevzuatına göre, arşiv araştırması sonuçlarının en geç 30 gün, güvenlik soruşturması sonuçlarının ise en geç 60 gün içinde cevaplandırılması gerekirken, güvenlik soruşturmaları nedeniyle yeni mezun hekimlerin bekletilmeleri giderek bir eziyete, cezalandırmaya dönüşmüştür.

Güvenlik Soruşturmasının Olumsuz Gelmesi

Güvenlik soruşturması sonucunda atamaya uygun görülmeyen hekimlere bu karar, ikamet adreslerine yollanan “adi posta” ile iletilmektedir. Hekimlere posta yoluyla iletilen bu yazıda atamalarının yapılmamasının nedeni “657 sayılı Devlet Memurları kanununun 48’ ici maddesinin birinci fıkrasının (A) bendindeki şartları taşımadığınız anlaşıldığından atamanız yapılamamıştır” şeklinde ifade edilmektedir. Bakanlık, güvenlik soruşturması sürecinin gizli yürütülmesini gerekçe göstererek, atamalarının yapılmaması ile ilgili hekimlere herhangi bir somut neden sunmamaktadır. Hekimlerin haklarında verilen kararın somut gerekçelerini öğrenmeleri ancak kararın tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içinde idare mahkemesine açacakları dava ile mümkün olmaktadır.

3359 sayılı Yasada, hekimlerin her bir eğitimleri için ayrı ayrı olmak üzere devlet hizmeti yükümlülüğünü yerine getirmek zorunda oldukları, Yasanın Ek 4. maddesi ile de anılan yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde mesleki faaliyetin sürdürülemeyeceği ifade edilmiştir. Haklarında yürütülen güvenlik soruşturmalarının olumsuz geldiği durumlarda, hekimler devlet memuru olamadıkları gibi mesleklerini de icra edemez duruma düşmektedirler. Güvenlik soruşturmaları olumsuz geldiği için mecburi hizmetini yapamayan hekimlerin  mecburi hizmet yükümlülüklerinin ortadan kaldırılarak kamu kurumları dışında hekimlik mesleğini yapmalarına olanak sağlansa bile, tıp fakültesini yeni bitirmiş ve mesleki deneyimleri olmayan ve güvenlik soruşturmasının getirdiği damgalanma sonucu hekimlerin özel sağlık kuruluşlarında çalışmaları zorlaşmakta; bir yandan da uzmanlık eğitimine başlamaları engellenmektedir. 

Sonuçta, söz konusu idari işlemler Anayasa’nın 48. maddesinde düzenlenen herkesin dilediği alanda çalışma hak ve hürriyetine sahip olduğuna ilişkin maddeyi ihlal eder sonuçlar doğurmaktadır. Aynı zamanda Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenen temel hak ve özgürlüklerin ölçüsüz biçimde sınırlandırılamayacağına ilişkin kurala da aykırılık oluşturmaktadır.

Güvenlik soruşturmaları ile muhalif olarak bilinen tıp öğrencilerinin hekimlik yapmaları engellenmektedir. Tıp fakültesinde bir öğrenci kulübünün faaliyetlerine katılmak güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi için yeterli olabilmektedir.

Öğrencilik döneminde TTB’ nin Tıp Öğrencileri Kolu’ na üye olan ya da TÖK’ ün aktivitelerine katılan genç hekimlerin  güvenlik soruşturmaları ile hukuksuz bir şekilde atamalarının iptal edildiği görülmektedir. Meslek hayatlarında iyi hekimlik değerlerini savunacak hekimlerin özellikle potansiyel tehdit görüldüğü ve daha meslek hayatlarının başında sindirilmeye çalışıldıkları görülmektedir. Bu durum yurtiçi ve yurtdışında gündem yapılmalıdır. Uluslarası hekim örgütleri güvenlik soruşturmalarının hukuksuzluğu konusunda bilgilendirilmelidir ve bu konuda tavır göstermeleri sağlanmalıdır.

Çok sayıda hekimin güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi, kamu sağlık hizmetinin etkin biçimde sunumunda aksamalara; maaş alamamaları, sosyal güvenlik ve sağlık güvencelerinden yoksun kalmaları, uzmanlık eğitimi hakkını kaybetmeleri nedeniyle giderilmesi olanaksız mağduriyetlere neden olmaktadır. Meslektaşlarımızın kamu görevi yapamamalarının yanında, güvenlik soruşturmasının olumsuz gelmesi ve bu nedenle mecburi hizmet yapmamış olmaları, özel sağlık kuruluşlarında iş bulmalarını da zorlaştırmaktadır.

Kamudan ihraçlardan sonra, güvenlik soruşturmaları olumsuz olduğu gerekçesiyle atamaların yapılmamasıyla, sağlık alanında giderek büyüyen bir işsizler ordusu yaratılmaktadır. Kamuda çalışmanın engellenmesi sonucunda ortaya çıkan iş bulma sorunu, genç hekimlere en iyi ihtimalle ucuz işgücü olarak özel sağlık sektöründe cari ücretlerin altında çalışma seçeneği bırakmakta ve böylece bu alanda ciddi düzeyde bir emek sömürüsünün koşulları yaratılmaktadır.