TBMM'de Kamu Özel Ortaklığı Yasası Görüşmelerine TTB'nin Çalışmaları Damga Vurdu
“Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı” hakkındaki görüşmeler TBMM’de Plan Bütçe Alt komisyonunda 15 Ocak 2013 Salı günü görüşülmeye başlandı.
Toplantıda TTB adına Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan söz isteyerek tasarının geneli üzerine TTB görüşlerini sunma talebinde bulundu. Dr. İlhan’ın sözleri sık sık “kavramsal değerlendirme yapma”, “ihale biçimiyle ilgili değerlendirme yapma”, “ihale rakamlarıyla TTB’nin ne ilgisi var, sağlıkla ilgili konuş” gibi sözlerle gerek alt komisyon başkanı ve gerekse iktidar partisi milletvekillerince kesildi.
Sağlık Bakanı söz alarak TTB’nin verdiği, aslında açılan davalarda bizzat Sağlık Bakanlığı’nın gönderdiği belgelerden alınan ön fizibilite, sözleşme, ihale bedellerinin safsata, yalan yanlış veriler olduğunu, tüm bunların TTB’nin “ideolojik” tutumundan kaynaklandığını anlattı.
Muhalefet partilerinin milletvekilleri TTB’nin konu hakkında çalışmalar yapan, raporlar ve kitaplar yayınlayan tek kurum olduğunu, takdir edilmesi gerektiğini, bu rakamlar yanlışsa doğrusunu açıklaması gerekenin Sağlık Bakanlığı olduğunu ifade ettiler. MHP Antalya Milletvekili Mehmet Günal da TTB’nin çalışmalarına dayalı olarak Sağlık Bakanı’na pek çok soru yöneltti.
Bu arada önemli bir bilgi paylaşıldı. CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel tasarının tali komisyon olarak öncelikle üyesi bulunduğu Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmesinin talep edildiğini, Komisyon Başkanı’nın “yoğunluktan” dolayı tasarıyı görüşmeden geri gönderdiğini, oysa bu komisyonun 26 Haziran 2012’den bu yana toplanmadığını belirtti!
Dr. Bayazıt İlhan’ın alt komisyonda yaptığı (rahatsızlık uyandırıp sık sık kesilen) sunumun metni aşağıdadır.
Dr. Bayazıt İlhan’ın alt komisyonda yaptığı (rahatsızlık uyandırıp sık sık kesilen) sunumun metni
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
PLAN VE BÜTÇE ALT KOMİSYONU “SAĞLIK BAKANLIĞINCA KAMU ÖZEL İŞBİRLİĞİ MODELİ İLE TESİS YAPTIRILMASI, YENİLENMESİ VE HİZMET ALINMASI HAKKINDA KANUN TASARISI” HAKKINDA TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ SUNUMU
Kamu özel ortaklığı yöntemi, sadece bir kamu hizmeti yatırım finansman yöntemi değildir. Kamu hizmetinin örgütlenmesini, sunumunu, çalışanların statüsünü, hizmet alanların hizmetlerden yararlanma şartlarını da tümüyle değiştirmektedir. Sağlık Bakanlığınca Kamu Özel İşbirliği Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması Hakkında Kanun Tasarısı ile kamu özel ortaklığı süreci hızlanmakta, yeni düzenlemeler getirilmektedir. Bu tasarı gerek Türkiye’de çalışan 700 000 sağlık çalışanını gerekse halkın sağlık hakkını yakından ilgilendirmektedir.
Kamu Özel Ortaklığı Bir Özelleştirme Yöntemidir
Kamu özel ortaklığının özelleştirme yöntemi olduğu konusunda bu yöntemi savunanlar ile karşı çıkanların hemfikir olduğu görülmektedir. ABD’li özelleştirme teorisyenleri, İngiltere’den akademisyenler, Uluslararası Yatırımcılar Derneği, Kanadalı sendikacılar kamu özel ortaklığının özelleştirme olduğunu kabul etmektedir. Ancak savunanlar yararlı olacağını, karşı çıkanlar ise kamu hizmetlerine, kamu maliyesine, hizmet alanlara ve hizmeti sunanlara çeşitli yönleriyle zarar vereceğini ve uzun vadede sadece ihaleyi alan şirketlerin yararına bir sistem yaratacağını savunmaktadır. Görünen odur ki bu yöntemle yapılan işlerin özelleştirme olmadığı yönündeki yaklaşımları açısından Sağlık Bakanımız yalnızdır.
Kamu özel ortaklığının icat edildiği yer olan İngiltere’de akademisyenler aslında bu projenin ne anlama geldiğini açıklığa kavuşturmuşlardır: “Kamu özel ortaklığı, özelleştirme ya da imtiyaz kelimelerinin olumsuz etkisinin yarattığı psikolojik karşı duruşu engellemek için icat edilmiş bir kelime oyunudur.”
Yurt Dışı Örnekleri: Kamu Özel Ortaklığı Hastaların Değil Finansörlerin Yararına Hizmet Etmektedir
Kamu özel ortaklığı ile yapılan altyapı yatırımlarının normal ihale yöntemlerine göre daha pahalı olduğu pek çok çalışmada ortaya çıkmıştır. Avrupa Yatırım Bankası verilerine göre %24 daha pahalı, bu yöntem için alınan krediler ise devlet borçlanmasına göre %83 daha pahalıdır. Bu yöntemin doğduğu ve en fazla deneyimin olduğu İngiltere’de Ulusal Muhasebeciler Birliği üyesi muhasebeciler arasında yapılan bir çalışma muhasebecilerin sadece %1’inin bu modelle yatırım yapmanın geleneksel yöntemlere göre daha ucuz olduğunu, %57’si kamu finansmanı ile okul ve hastane yaptırmanın daha az maliyetli olduğunu belirtmişlerdir. Birliğin Kamu Sektörü Birimi temsilcisi maliyetler ve muhasebeleştirme boyutlarıyla kamu özel ortaklığı projelerine büyük bir şüpheyle yaklaştıklarını belirtmektedir.
İngiltere’de Parlamento yolsuzluk, hatalı muhasebeleştirme, kamu maliyesi açısından ciddi risk oluşturması, kamu yararına aykırı uygulamalar konusunda yoğun şikayetler olması nedeniyle kamu özel ortaklığı uygulamasına yönelik araştırma komitesi kurmuştur. Sonuç raporlarda bu yöntemin projenin tüm süresi boyunca finanse edilmesinin daha pahalı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bazı hastaneler sağlık çalışanlarını işten atmış, bazı hastaneler iflasını açıklamıştır.
Yeni Zelanda’da bu yöntem gündeme geldiğinde “İngiltere’de kamu özel ortaklığı modelinin dev bir oyuna-tertibe dönüştüğü” yazılmakta “umarız kendimizi hastaların değil finansörlerin yararına, pahalı, esnek olmayan, verimsiz özel sektör düzenlemerine bağlayıp İngiliz kuzenlerimizin ve diğer ülkelerin yaptığı hataları yapmayız” ifadeleri kullanılarak çekinceler dile getirilmektedir.
Sağlık Bakanlığı Tüm Birimlerinde Kiracı, Çalışanlar İşçi
Mevcut Tasarı ile Sağlık Bakanlığı’nın tüm birimleri kullandıkları binaların kiracısı, tüm sağlık çalışanları da bu şirketlerin işçisi haline getirilmektedir. Bu haliyle tasarı sadece “çekirdek hizmet” olarak tanımlanan sağlık hizmetleri dışındaki hizmetlerin değil, hekimlerin, hemşirelerin, tüm sağlık çalışanlarının gerçekleştirdiği sağlık hizmetleri dahil, yapılacak tesislerdeki tüm hizmetlerin herhangi bir kısıtlama olmaksızın şirketlerden alınmasının önünü açmaktadır. Hastanelerde çalışan devlet memuru hekim ve sağlık çalışanlarının istihdam planlamasına ilişkin açıklama yapılmadığı gibi Sağlık Bakanlığı’nın ön fizibilite raporlarında da mevcut hastanelerde çalışan toplam hekim ve sağlık çalışanı sayılarının yeni yapılacak tesislerde azaltılacağı kabul edilmektedir. Yapılacak tesislerin devlet hastanesi olacağı ve mevcut sistemden farkı olmayacağı açıklanmasına karşın, Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı davalarda gelen evraklar arasında yer alan sözleşme taslaklarında hastaneleri şirket temsilcilerinin yöneteceğine ilişkin hüküm konulduğu görülmüştür. Tasarıdaki düzenlemeler ile bu yöntemle yapılacak sağlık tesislerinin ihaleyi alan şirketler tarafından yönetilmesi planlanmıştır.
Yeni Hastaneler Mevcut Hastanelerin Kapatılmasıyla Yaptırılacak
Türk Tabipleri Birliğinin açtığı davalarda gelen belgelerden anlaşılmıştır ki; Yüksek Planlama Kurulu, bu projelere var olan kamu hastanelerinin kapatılması kaydıyla izin vermektedir. Dolayısıyla, kamu özel ortaklığı yolu ile yapılan hastaneler tamamlandığında o şehirde özel şirketlerin işletmeyeceği birkaç küçük hastane dışında ‘devlet hastanesi’ kalmayacaktır. Kamu özel ortaklığı yöntemiyle yeni, modern, beş yıldızlı otel konforunda yeni hastaneler yapılacağı açıklanmasına karşın, Yüksek Planlama Kurulu kararları incelendiğinde, mevcut hastanelerin kapatılarak ya da yatak sayıları azaltılarak ihale kararları alındığı görülmüştür. Tasarıdaki “ihtiyari ticari hizmet alanları” hükmüyle de mevcut hastane binalarının ve arazilerinin ticari amaçla işletilmek üzere şirketlere devri yasa hükmü haline getirilmektedir.
Bugüne kadar Kayseri, Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent, Elazığ, Yozgat, Manisa, Konya-Karatay, İstanbul-İkitelli, Mersin, Adana, Gaziantep, Bursa, İzmir-Bayraklı şehir hastanesi-entegre sağlık kampüsü ihalesi yapılmıştır. Ayrıca 8 ayrı ilde farklı yatak kapasiteleri ile fizik tedavi rehabilitasyon, psikiyatri ve yüksek güvenlikli adli psikiyatri hastaneleri ihalesi de tamamlanmak üzeredir. İhale süreci devam eden ve onay için sunulan yeni projelerle birlikte toplam ihale sayısı 45’dir. Yalnızca proje ve ihale süreci başlatılmış olan yerler bile Türkiye’nin sağlık hizmetlerinin yüzde 70’e yakınının verildiği, en kalabalık sağlık çalışanı bulunan ve nüfusu en yoğun olan illeri içermektedir.
İhalelerde Şeffaflıktan Eser Yok-Denetim Yok
AB mevzuatına dahil olan, kamu özel ortaklığı işlemlerinin ilkelerini belirleyen Yeşil Kitap (Green Book) en önemli ilkenin şeffaflık olduğunu söylemektedir. 3359 Sayılı Yasanın Ek/7. Maddesine dayalı olarak çıkarılan Yönetmelik ve 5018 Sayılı Kamu Mali Denetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri de şeffaflık ve kamuoyu denetiminin önemini vurgulamaktadır. Ancak bugüne kadar yapılan ihalelere ilişkin Sağlık Bakanlığı hizmet alım ve bina kullanım bedellerini hiçbir biçimde açıklamamıştır. Kamu özel ortaklığı uygulamalarına ilişkin 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu kapsamında yaptığımız başvuruya Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü “Henüz düşünce aşamasında olan ve kamuoyunu ilgilendirmeyen yapım işleri hakkında bilgi verilmesine yer olmadığı” yönünde yanıt vermiştir. Benzer başvurumuza Kamu Özel Ortaklığı Daire Başkanlığı da “ticari sır” ve “özel hayatın gizliliği” gerekçesiyle yanıt vermemiştir.
Harcanacak kamu kaynağının büyüklüğü de göz önüne alındığında İngiliz Hazinesi’nin aylık olarak internet sayfasında sözleşme tutarları, toplam bedel, yıllık ödemelere ilişkin tutarlar açıklanmaktadır. Bizde ise şeffaflıktan eser yoktur!
Tasarının 3. Maddesinin 1. Fıkrasında saydamlık, kamuoyu denetimi ve kaynakların verimli kullanılması ilkeler arasında sayılmıştır. Ancak fıkrada belirtilen saydamlık ve kamuoyu denetiminin nasıl ve hangi mekanizmalarla sağlanacağı düzenlenmemiştir. Ayrıca aynı fıkrada gizlilik bir temel ilke olarak belirtildiğinde, gizliliğin nerede, hangi işlemlerde olacağı, saydamlık ve kamuoyu denetiminin gizlilikle ilişkisinin nasıl kurulacağı kesinlikle anlaşılmamaktadır.
İhalede belirlenen kira bedellerinin ön fizibilite raporları ile belirlenen bedellere uygun olup olmadığını denetleyecek bir mekanizma kurulmamaktadır. Yapılacak yatırımların fayda/maliyet analizleri belirtilmeksizin, ihalede belirlenecek ekonomik açıdan en avantajlı teklifin belirlenme ölçütleri konulmaksızın yetki devri yapılması kamu zararına neden olacak uygulamaların önünü açmaktadır.
Ayrıca ihale mevzuatının tümüyle dışına çıkarılan ihalelere ilişkin bir denetim mekanizması kurulmamıştır. Bugüne kadar yapılan ihalelerin tümü belli istekliler arasında ihale usulü ile yapılacağı duyurulmuştur. Bu yöntemde şirketlerin ön yeterlik alması zorunlu olmasına karşın, 8 ihalede ön yeterlik almayan şirketler ihalelere dahil edilmiştir. Örneğin Yozgat ihalesine ilişkin Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı davada bir şirketin sonradan ihaleye dahil edilmesine ilişkin bilgi belge istenmiş ve gelen cevap yazısında tüm aşamalarda Bakanlık oluru alındığı belirtilmiştir.
Kamu Özel Ortaklığı ihalelerinde Çok Yüklü Kamu Zararı Var!
Dava dosyalarından anlaşılmaktadır ki ihaleyi alan şirketlerin yapacakları yatırımlar ile kendilerine kira adı altında ödenecek bedeller arasında uçurumlar vardır. Ön fizibilite raporlarında belirlenen kira bedelleriyle gerçekleşen kira bedelleri kamunun zararına olacak biçimde çok farklıdır. Örneğin Etlik Entegre Sağlık Tesisi için ön fizibilite raporunda öngörülen kira 53 milyon TL iken sözleşmedeki kira bedeli 276 milyon TL olmuştur. Manisa için öngörülen kira bedeli 8,1 milyon TL iken ihalede gerçekleşen 64,25 milyon TL’dir. Manisa için yapılacak sabit yatırım tutarı iki yıllık kiradan azdır. Şirketlerin yatırımlarını 2 yılda amorti edip 25 yıl kira alacakları anlaşılmaktadır! Sabit yatırım ve kira bedellerine ulaşabildiğimiz 8 ihalede 3,880 milyar TL sabit yatırımın üzerine 26,5 milyar TL fazladan ödeme yapılacağı anlaşılmaktadır!
Sağlık Bakanımız Plan Bütçe Komisyonuna yaptığı sunusunda kamuoyunda belirtilen rakamların doğruyu yansıtmadığını ifade etmekte, ancak kendisi hiçbir biçimde aydınlatıcı rakamlar vermemektedir. Bir 19 milyar TL rakamı vermiştir, ancak hangi sözleşmelerin toplamı olduğunu belirtmemiştir. Türk Tabipleri Birliği tarafından verilen rakamlar dava dosyalarından elde edilen rakamlar olup buradaki olası eksiklik-yanlışlık hiçbir biçimde birliğimizden kaynaklanmamakta, tüm çabalarımıza rağmen gerçekleşen rakamları sır gibi saklayanlardan kaynaklanmaktadır.
Doluluk Garanti-Hasta Olmak Garanti
Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı davada gelen belgelerle ortaya çıkmıştır ki şirketlere yapılacak sağlık tesisinin yüzde 70 doluluk oranı ile çalışacağı taahhüt edilmekte, bu oranın tutturulamaması durumunda eksik bedelin idare tarafından karşılanacağı belirtilmektedir.
Hastaneler Daha Ucuza Yapılabilir mi?
Sağlık Bakanlığı İnşaat Onarım Daire Başkanlığı da tıbbı malzeme, donanım ve inşaatıyla birlikte hastane yatırımları yapmaktadır. Bu hastanelerin toplam maliyetlerinin kamu özel ortaklığı ihalelerinde belirlenen yıllık kira bedelleri ile karşılaştırılması durumunda, bir yıllık bina kullanım bedeli ile büyüklüğüne göre birkaç hastane yaptırılabilmektedir.
Elimizde çok yeni bir belge var. 12 Ocak 2013 tarihli resmi gazetede yayınlanan yatırım programı hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı. Buna göre Konya merkezde yapılacak 500 yataklı bir hastane 105 milyon TL’ye, Sivas Merkez’de 600 yataklı bir hastane 96 milyon TL’ye, Hatay Merkez’de 750 yataklı bir hastane 93 milyon TL’ye mal olmaktadır. Benzer yatak kapasitesine sahip Manisa Şehir Hastanesi projesinin ön fizibilite raporlarındaki yatırım tutarı da 122 milyon TL dir. Ancak kira adı altında ihaleyi alan şirketlere ödenecek para bugünün rakamlarıyla 1 milyar 606 milyon TL dir (sabit yatırım bedelinin 13 katı)!
Yine Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı ön fizibilite raporlarında hastanenin en yüksek gelir getirici faaliyetler görüntüleme ve laboratuar hizmetleri olarak belirlenmiş, hizmet alımı yapılması durumunda da en büyük gider kalemi bu iki branş olarak tanımlanmıştır. Bugüne kadar yapılan ihalelerin tamamında görüntüleme ve laboratuar hizmetleri şirketlere devredilmiş yani hizmet alımı yapılmasına karar verilmiştir.
Tüm Binalar Bu Yöntemle Yaptırılabilecek
Bu yöntemle “Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarınca yapılmasına ihtiyaç duyulan tesislerin” tümü yaptırılabilecektir. Yani Sağlık Bakanlığı’nın kendi ana hizmet binasından toplum sağlığı merkezine kadar tüm binalar “kira” karşılığı yaptırılabilecektir.
Kamu özel ortaklığı yöntemi, devletin ilk elden finansmanını sağlamakta güçlük çektiği, büyük ihaleler için seçilen bir yöntem olarak tanımlanmaktadır. Oysa gerek bu tasarıda gerekse süregelen uygulamada kamu eliyle rahatlıkla yaptırılabilecek hastane tadilat işleri dahi bu yöntemle yapılabilmektedir. Ankara Numune EAH ve Keçiören EAH tadilat işleri bu yöntemle yaptırılmaktadır.
Hazine Garantisi Veren Tek Ülkeyiz!
Türkiye’nin Hazine Müsteşarlığı düzeyinde temsil edildiği European PPP Expertise Centre (Avrupa Kamu Özel Ortaklığı Uzmanlık Merkezi) tarafından hazırlanan Mayıs 2011 tarihli Kamu Özel Ortaklığında Devlet Garantileri raporuna göre Türkiye yüklenici firmaların aldığı kredileri doğrudan üstlenme taahhüdünde bulunan tek ülkedir.
İhale alan şirketlerin uluslararası kredi kuruluşlarından temin edeceği finansmana ilişkin Resmi Gazete’de yayımlanmaksızın dış borç yazılması taahhüt edilmektedir. Alınan krediye doğrudan Hazine garantisi sağlanmasının kamu maliyesine oluşturacağı yüke ilişkin açıklama yapılmamaktadır.
Sonuç olarak, şirketler, yaptıkları binaların bedelini alacakları kiralardan karşılayacak, diğer yandan gerçekte “kamunun” çekilmesi ile kamu görünümü altında özel sağlık hizmeti sunarak 49 yıla kadar kamu maliyesinden para alma imtiyazına kavuşacaktır. Şirketler ayrıca sağlık tesislerinin çevresine kurdukları ticari alanları işleterek kar elde edecek, üstelik bu gelirleri KDV, Damga Vergisi ve Harçlardan muaf olacak, aldıkları uluslararası krediler de devlet borçlanmasına kıyasla daha pahalı olmasına karşın türev ürünleri ile birlikte doğrudan Hazine garantisi altında bulunacaktır.
Kamu Zararına Çarpıcı Bir Örnek: Etlik İhtisas Hastanesi
Ankara’da Etlik Entegre Sağlık Kampusü (şehir hastanesi) projesi içinde kalan görece yeni yapılmış (14 yıllık) bir hastanemiz olan Etlik İhtisas Hastanesi Türk Tabipleri Birliği’nin Danıştay’da açtığı dava bulunmasına ve defalarca dile getirdiğimiz uyarılara rağmen yürütmeyi durdurma talebinin karara bağlanması beklenmeden kapatılmış, yıkımı planlanmıştır. Buraya eğitim almak için gelen asistan hekimler dahil tüm sağlık personeli dağıtılmış, mağdur edilmiştir. Hastalar yıllardır kendilerini tedavi eden hekimleri ve hastanelerinden olmuş Türk Tabipleri Birliği’ne başvurarak yardım istemişlerdir. Hastane içinde söküm çalışmaları başlamış, içeriden tahrip edilmiştir. Bu arada Danıştay yürütmeyi durudurma kararı vermesine rağmen hastane yeniden açılmamaktadır. Hastanenin kapatılmasından doğan mekan sorununu çözmek için Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Ulus’ta özel bir hastanenin binasını kiralamıştır ve ayda 380 000 TL kira ödenmektedir. 6 ayda ödenen kira toplamı 2 280 000 TL dir. Daha ne kadar ödebeceği de belirsizdir. Yargıyla, TTB ile, hastalarla, sağlık çalışanlarıyla inatlaşıp böylesine yüklü bir kamusal zarara yol açılmaktadır. Bu paralar sağlık çalışanlarının alacağı döner sermayelerden ödenmektedir.
Bu hastaneyle ilgili ilginç bir konu da projelerin ve ön fizibilite raporlarının hazırlanmaya başlamasından anlaşıldığı üzere 2008 yılından bu yana yıkılması planlanmıştır. Buna rağmen TTB’nin itirazı dikkate alınmadan, aldığı yargı kararı aşılarak 2010 yılında bağımsız bir eğitim ve araştırma hastanesine dönüştürülmüş, asistanlar ve eğitici kadrolar alınmıştır. Asistanların eğitimlerinin ortasında hastane kapatılmış, bile bile yüzlerce sağlık çalışanı hastalarıyla birlikte mağdur edilmiştir.
Buradaki şehir hastanesi daha inşaatı bile başlamadan hem sağlık çalışanlarını ve hastalarını mağdur etmiş hem de hiç bir biçimde kabul edilemez kamu zararına yol açmıştır.
Sağlık Bakanı: Yeni Yatak Kapasitesi Kazandırılmıyor-Yenileme Yapılıyor
Sağlık Bakanımız sunumunda yeni yatak kapasitesi yaratılmayacağını, şehir hastanelerinin yapılmasıyla 40 000 hasta yatağının yenileneceğini ifade etti. Bu yeni yapılacak şehir hastanelerinin mevcut hastanelerin kapatılmasıyla, ticari amaçlarla devriyle gerçekleşeceğinin itirafıdır. Ticari amaçla kullanımın ihaleyi alan şirketler ya da anlaşılamazsa başka yöntemlerle gerçekleşeceği ama mutlaka gerçekleşeceği ortadadır.
Burada yapılan sadece yenileme ise ülkemizde yeni hasta yataklarına ihtiyaç yoksa, zaten Bakanımızın sunumunda ifade ettiği gibi 40 000 yatak 10 yılda, başka ihale yöntemleriyle yukarıda açıklıkla ortaya koyduğumuz gibi çok daha ucuza yaptırılabilmişse bu kadar yüksek maliyetlerle neden 25 yıllığına borçlanıyoruz, neden çocuklarımızı, torunlarımızı dahi borçlandırıyoruz? Bunun kamu yararına olmadığı, insanımızın yararına olmadığı açıktır.
Bu ülkenin hekimleri olarak yeni modern hastaneler yapılmasından, yurttaşlarımıza daha iyi şartlarda hizmet etmekten, daha iyi koşullarda çalışmaktan tabi ki memnuniyet duyarız. Ancak bu mevcut hastanelerimiz korunarak, kente ve doğaya saygılı, bilimin gereklerine göre organize edilmiş, kamu yararını gözeten yöntemlerle olmalıdır. Bu yöntemin kamu özel ortaklığı yöntemi ve şehir hastaneleri olmadığı ortadadır.
Türk Tabipleri Birliği