Türk Tabipleri Birliği Genel Pratisyenlik Enstitüsü İkinci Genel Kurulu Toplanıyor

SAĞLIKTA ÇÖZÜMÜN İKİ ANAHTARI:

“AİLE HEKİMLİĞİ İŞLETMECİLİĞİ DEĞİL

SAĞLIK OCAKLARIMIZDA GENEL PRATİSYENLİK”

“Mesleğimize, emeğimize, geleceğimize sahip çıkıyoruz” diyen pratisyen hekimler, yıllardan beri, daha iyi sağlık hizmeti ve iyi hekimlik uygulamaları için önemli çalışmalar yapıyorlar. Bu çalışmaların meslek eğitimi alanındaki etkinlikleri yürüten TTB GPE’nin İkinci Genel Kurulu 27 Mayıs 2006’da İzmir’de toplanıyor.

TTB GPE İkinci Genel Kurulu’nun yapıldığı sağlık ortamına kısa bir bakış, küreselleşen kapitalizmin etkisiyle, ülkemiz kaynaklarının özelleştirilerek sermayeye sunulduğu, tüm çalışanların ve onların bir bileşeni olarak hekimlerin de büyük haklar yitirdikleri bir durumu göstermektedir. Sağlık, eğitim, vb. insanlığın tüm kazanımları sermayenin kar alanlarına dönüşmektedir. İnsanlarımızın sağlık hizmetinden yararlanmada ilk başvuru birimi olan ve ülkemiz birinci basamak sağlık örgütlenmesini oluşturan sağlık ocaklarının yerine aile hekimliği işletmeleri koyulmak istenmektedir. Döner sermaye, performans uygulaması, pratisyen hekimlerin işlevlerinin daraltılması gibi uygulamalarla sağlıkta dönüşüm programı hayata geçirilmek istenmektedir. Bu adımlarla, birinci basamağın ya da sağlık ocaklarının özelleştirilmesinin yolu açılmaktadır.  Sağlık ocakları giderek tedavi ağırlıklı bir hizmete zorlanmakta; koruyucu hizmetlere kaynak ve zaman ayrılması olanaksızlaşmaktadır. Sağlık ocaklarında ve başka birinci basamak sağlık birimlerde çalışan genel pratisyen hekimler, ticarileşen bir ortamda meslektaşlarıyla rekabet etmek durumunda bırakılmaktadırlar.  Oysa sağlık ocakları ve orada çalışan pratisyen hekimler, 40 yılı aşkın bir süredir, ülkemiz sağlık sisteminin en yaygın birinci basamak sağlık hizmetini gerçekleştirmiş, sayısız başarı sağlamışlardır

“  Koruyucu hizmetler önceliğini yitirmiştir. Birlikte verilmesi gereken toplumsal hizmetlerin ayrı birimlerce yürütülmesi planlanmıştır. Örneğin, bulaşıcı bir hastalık ile karşılaşılması durumunda aile hekimlerinin sorumluluğu yalnızca bildirim ile sınırlıdır.
–       Toplumsal ölçekte programlı bir gebe, loğusa, bebek ve çocuk izlemi ve bağışıklama hizmeti gözlenmemiştir.
–       Koruyucu hizmetlerin alanda sürdürülmesinden vazgeçilmiş, hizmet sadece başvuranlar veya çağrıldığında gelenler ile sınırlandırılmıştır.
–       Hizmet kapsamındaki nüfusun tespitinde muhtarlık kayıtlarına ve bireysel başvurulara güvenilmektedir ve olası mevsimsel değişimlere (mevsimlik işçi, turizm, vb.) karşı planlı bir hazırlık gözlenmemektedir.
–       Rekabetin hizmet kalitesini artıracağı düşünülmüş ve planlanmıştır, ancak uygulamalar hekim dışı personelin kayıt dışı çalıştırılması, hekimler arasında özellikle ortak harcamalar ile ilgili tartışmalar ve yoğun ekonomik çıkar hesapları gibi kaygı verici sonuçlara yol açmıştır.
–       Sosyalleştirmenin temel insan gücünü oluşturan “ekip” kavramı parçalanmış, çok yönlü ekibin yerini “iki kişiden oluşan” yeni bir ekip almıştır. Bu durum ileride önemli bir işsizlik sorunu yaşanabileceğinin habercisidir. Sözleşmeli statüde çalışma, sosyal güvenlik haklarını ortadan kaldırmıştır.
–    Aile hekimliğinde görev almayan personelin gözden çıkarıldığı ve yoğun ücret eşitsizliklerine maruz bırakıldığı gözlenmiştir. Bu eşitsizlikler çalışma barışına kalıcı zarar verecektir.
–    Kayıtlar önemli bir sorun olarak görülmektedir. Kayıtlar ile ilgili yeni bir sistematik yoktur. Kayıtlarla ilgili sorunlara bilgisayar vb. teknoloji ile yanıt verilmeye çalışılmaktadır. Aile hekimleri ve aile sağlığı elamanları kayıtların niçin yapıldığı ve ne işe yaradığı konusunda tatmin edici bilgiden uzaktır.
–    Planlanan gezici hizmetlerin yetersiz kaldığı ve sadece tedavi edici hizmetlerle sınırlı gerçekleşebildiği belirtilmiştir.”

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu ve üniversite halk sağlığı anabilim dalı çalışanlarının yerinde gözlemlerine dayalı olarak hazırlanmış rapordan yapılan yukarıdaki alıntı, ülkemizde gerçekleştirilmeye çalışılan sağlıkta dönüşümün aile hekimliği ayağının pilot ilde yol açtığı temel sorunları özetler niteliktedir.  2006 yılında 10 ile ve 2007 yılında ise tüm ülkeye yaygınlaştırılacağı en yetkili ağızdan belirtilen aile hekimliği uygulaması, özetle birinci basamak sağlık örgütlenmesinin özelleştirilmesi anlamını taşımaktadır.  Yukarıdaki alıntıda kimi ayrıntıları gözler önüne serilmiş olan uygulamanın yaygınlaştırılması, birinci basamak düzeyinde toplumsal hizmetin ortadan kalkması ve sosyalleştirilmiş sağlık sisteminin sona ermesi demektir.  Sağlık ocakları tümüyle işlevini yitirecektir.  Aile hekimliğinin yanı sıra, hastanelerin özelleştirilmesi ve genel sağlık sigortası ile sistem tamamlanacaktır.

Böylesi umutsuz ve olumsuz bir ortamda, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve diğer toplumsal emek güçleri, bu gidişi durdurmak için yoğun bir çaba içindedir. TTB Merkez Konseyi ve bağlı odaların ortak toplantısında, ortaya konan tüm karşı görüşleri umursamayan siyasal iktidara karşı “artık uyarmıyoruz, duruma el koyuyoruz” açıklaması yapıldı.  Pek çok başka çalışmanın yanı sıra,  TTB çatısı altında genel pratisyenlik hareketinin gelişimi ve etkinlikleri, özelde de Genel Pratisyenlik Enstitüsü başlı başına TTB’nin yapılanlara yanıtları niteliğindedir.

1998 yılında TTB Genel Pratisyenlik Enstitüsü (GPE) umutlarla kurulduğunda, “doğru hedef ve doğru programlarla, mesleki eğitimimizi kurgulamak bizim elimizde” demiştik. Sekiz yıla yakın süre içinde, eğitim ve örgütlenme çalışmalarının yaygınlaştırılması için değişik illerde kilometrelerce yol yapıldı. Son dönemde birinci basamak çalışmalarına getirilmek istenen tüm engellere karşın, genel pratisyenlik hareketi güçleniyor. Genel pratisyenlik meslek eğitiminin, ancak genel pratisyenler tarafından geliştirilebileceği somut olarak ortaya konuyor. Eğitimin öğrenim hedeflerinin belirlenmesi, eğitim modüllerinin ve meslek eğitimi programının oluşturulması, kendi eğiticilerimizin yetiştirilmesi, uygulama planının ortaya konması, yapacaklarımızın ana eksenini oluşturuyordu. Bu süreçte, temel aşamaları gerçekleştirmiş ve alanda geçiş dönemi eğitimini başlatmış bulunuyoruz.

10 Nisan 2004’te Ankara’da gerçekleştirdiğimiz Birinci Genel Kurul’umuzdan beri geliştirilen alan eğitimi programı bu dönem, önce Ankara’da, sonra Samsun, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Adana, Hatay ve diğer illerimizde pratisyen hekimlerle buluştu. Eğitici eğitimi kurslarını tamamlamış hekimlerimiz yoğun emek ve duygu aktarımı ile alanda eğitimleri sürdürüyorlar. Özgün ve kapsamlı bir programı olan eğitim etkinliklerimiz, sağlık ortamına, özellikle de birinci basamak sağlık hizmetine müdahale işlevi taşıyor ve alanda edindiğimiz izlenimler, yaşadığımız deneyimler bu hedefe ulaşıldığını gösteriyor.

İçinde bulunduğumuz zor koşullarda TTB GPE, artık hekimlerimizin yarıdan çoğunu oluşturan pratisyen hekimlerimiz için bir umut ışığı oluşturuyor. Pratisyen hekimler GPE’nin düzenlediği meslek eğitimini aldıktan sonra, topluma daha iyi hizmet vermeyi, hasta ya da sağlıklı tüm insanlarla daha iyi iletişim kurmayı ve ülkemiz sağlık düzeyini yükseltmeyi hedefliyor. Herkese eşit, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmeti sunmanın birincil koşulu, yaygın ve her açıdan iyi donanımlı birinci basamak sağlık örgütlenmesidir. Türkiye’de bu örgütlenmenin adı, sosyalleştirilmiş sağlık sistemi, birimi ise sağlık ocaklarıdır.  224 sayılı yasa ile 1963’ten beri geçerli olan bu sistem, çağdaş bir sağlık hizmetinin ilkelerini içermektedir ve yeni arayışlara hiç gerek yoktur.  Bu sistem içinde sağlık ekibiyle çalışacak hekim, iyi yetişmiş ve hizmete uygun yetkinlikte genel pratisyendir.

Tüm Avrupa ülkelerinde genel pratisyenlik meslek eğitimi halen iki yıldır. Başka bir deyişle, birinci basamak kamu kuruluşlarında çalışabilmek için, tıp fakültesini bitirdikten sonra bu eğitimi almak zorunludur.  Halen Genel Pratisyenlik Enstitüsü’nün düzenlemekte olduğu eğitim programları,  bu amaca yönelik eşdeğer nitelikte geçiş dönemi eğitimidir.

İşte 27 Mayıs 2006’da İzmir’de yapacağımız Genel Kurul’da, Geçiş dönemi eğitimlerimizin ülkemizin her yanında yaygınlaştırmaya başladığımızı ve sağlık ocaklarımıza sahip çıktığımızı, sağlık ocaklarımızı vermeyeceğimizi kamuoyuna açıklamayı planladık. Amacımız, birinci basamakta nitelikli kamu hizmeti sunan, toplum içinde çalışacak, emeğinin karşılığını alacak, ancak hiçbir zaman ticari kaygılar taşımayacak nitelikli pratisyen hekimler yetiştirmektir.

Özetle, pratisyen hekimler mesleklerine, sağlık ocaklarına ve geleceklerine sahip çıkıyorlar. Kendi eğitimlerini, kendi ortamlarında, yani sağlık ocaklarında planlayıp uygulamak kararlılıklarını vurguluyorlar. Pratisyen hekimler bu amaçla TTB GPE çatısı altında bir araya geliyorlar.

Biz pratisyen hekimler, toplum sağlığının geliştirilmesi, daha nitelikli ve etkili sağlık hizmeti sunulması,  iyi hekimlik ve onurlu bir meslek yaşamı için süren bu çabalara yöneticilerimizin, sağlık sektörünün, toplumun, basın ve medya kuruluşlarının destek ve katkılarını bekliyoruz.  Çünkü herkese eşit, nitelikli ve ulaşılabilir temel sağlık hizmeti sunumu yalnızca hekimlerin değil, tüm toplumun sorumluluğudur.