Diyarbakır'da Diyabet Konuşmak
Prof.Dr. Şükrü Hatun*
“...Kent, üzerinden sabah mahmurluğunu atmak üzere. Ana caddeden Dağ
Kapıya doğru yürüyoruz. Uzun boylu, gözlüklü, her halinden yabancı olduğu
belli bu adamı tanıyanlar var, durup selam verenler, durdurup konuşanlar,
imza alan gençler. Karşılaşan herkes ona gülümsüyor. Küskün şehirler de
sevdiğine karşı nazlanan küskün insanlara benziyor demek. Dokunsa sevdiği,
küskünlüğü geçecek, güler yüzünü gösterecek. Sanki Diyarbakır şimdi o hali
yaşıyor, kendisine biraz gülümseyecek olana otuz iki dişini göstermeye
hazır...” (Muhsin Kızılkaya, Radikal İki, 27 Şubat 2000)
Biz de Orhan Pamukla aynı günlerde ( 19-20 Şubat 2000) Diyarbakır’daydık.
Onunla aynı uçaktan indik Diyarbakır Havaalanına,aynı otelde kaldık. Pazar
sabahı kahvaltıda birbirimize “Günaydın” dedik, onun “Gazete gelmiş mi
acaba” sorusuna “Biz baktık henüz gelmemiş” dedik. Daha ötesi farklı
zamanlarda biz de Gazi Köşkünü, çok gözlü köprüyü, Kervansaray otelini
gezdik; Diyarbakır’ın dar sokaklarında biz de yürüdük. Ben uzunca bir süredir
sevdiği dostları orada olduğu, onlarla birlikte olmayı bir yaşam borcu
saydığı için arayı uzatmadan Diyarbakır’a gelen bir çocuk hekimiyim. Birlikte
geldiğimiz Prof. Dr. Temel Yılmaz ise İstanbul Tıp Fakültesi Diyabet Bilim
Dalı ve Türkiye Diyabet Vakfı başkanı . O da bu bölgeyi bilen birisi ama
uzunca bir aradan sonra Diyarbakır’a yeniden gelmenin merakıyla
ilgileniyor herkesle ve her şeyle. Orhan Pamuk kitaplarını imzalamaya,
okuyucularıyla konuşmaya biz ise Diyarbakırlı Eczacı ve hekimlere halk
arasında “Şeker hastalığı” olarak bilinen diyabeti anlatmaya gelmiştik.
Şimdi Orhan Pamukla birlikte gezen Muhsin Kızılkaya’nın yazısından öğreniyorum
ki farklı amaçlarla da gelsek aynı duyguları hissetmişiz ve Diyarbakır’ı
olanca ağırlığı ile içimize çöken hüzün ve toplantıda verdiğimiz
sözlerle birlikte Pazar öğleye doğru indiğimiz İstanbul’a getirmişiz.
Diyarbakır’da Diyabet.....
Uzunca bir süredir
ülkemizde yüzü topluma dönük bilimsel bir diyabet programı oluşturmak
için çabalayan kişiler olarak yaptığımız toplantılarda ülkemizin Güney
Doğu bölgesinin bilinen nedenlerle yürütülen sağlık programlarından yeterince
yararlanamadığını ve bu bölgede farklı programlara ihtiyaç olduğunu konuşuyorduk.
Diyarbakır Eczacı Odasının meslek içi eğitim programının ilkini diyabete
ayırdığını ve 19 Şubat 2000 tarihinde yapacağı toplantıya bizleri konuşmacı
olarak çağırdığını öğrenince sevindik. Bu sayede hem dostlarımızı görecektik
hem de zihnimizde taslak olarak duran projeleri konuşma olanağı
bulacaktık. Toplantının düzenlenmesine Tabip odası da destekledi ve aynı
zamanda Tabip odasının eğitim komisyonunda çalışan Dicle Üniversitesi Tıp
Fakültesi Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mithat Bahçeci toplantıya
konuşmacı olarak katıldı. Toplantıya çoğunluğunu eczacıların oluşturduğu
100 kadar dinleyici katıldı ve 4 saat süren canlı bir toplantı yapıldı.
Diyarbakır Eczacı Odası Başkanı Mehmet İlenin açış konuşmasından
sonra İlk bölümde ben genel olarak diyabetin özelliklerinden ve tedavisinden
bahsettikten sonra esas konum olan çocukluk çağında diyabeti anlattım.
Prof. Dr. Temel Yılmaz diyabetin son yıllarda hem gelişmiş hem de gelişmekte
olana ülkelerde sıklığının arttığını, bu nedenle diyabetin bir halk sağlığı
sorunu olarak önem kazandığını, diyabetin körlük ve böbrek
yetmezliği gibi uzun dönemli komplikasyonlar nedeniyle topluma büyük yükler
getirdiğini anlattı. Diyarbakır ve çevresindeki diyabetlilerin sorunlarını
anlatmak için söz alan Doç.Dr. Mithat Bahçeci konuşmasına “ Sayın Hocam
Dr. Şükrü Hatun Tip 1 diyabetlilerin %30-40 oranında ketoasidoz tablosuyla
hastaneye başvurabileceğini söyledi, ben ise burada şimdiye kadar hastaneye
bilinci açık olan başvuran Tip 1 diyabet hastası görmedim” diyerek başladı.
Bölgedeki temel sorunlardan birisinin çeşitli sosyal engeller ve bilinçsizlik
nedeniyle hastaların hekime geç başvurması olduğunu belirten Dr. Bahçeci
Diyarbakır sokaklarında tanı konmadan veya tanı konsa da tedavi görmeyen
yüzlerce diyabet hastasının dolaştığını, bölgede sosyal güvencesi olamayan
ve işsiz olan büyük bir nüfusun yaşadığını, bunun tedavinin sürekliliğini
engellediğini, insülin kullanan hastaların büyük çoğunluğunun evde kan
şekeri ölçme aletlerine sahip olmadığını, çok önemli olmasına rağmen
diyabet eğitimi yapılamadığını anlattı. Doç. Dr. Mithat Bahçecinin konuşmasıyla
salonun havası değişti ve bizler daha önceki haftalarda İstanbul’da, Ankara’da
yaptığımız toplantılarda konuştuğumuz sorunlardan farklı sorunları
konuşmaya başladık. Toplantı Türk Eczacıları Birliği İkinci başkanı Dr.
Eczacı Akın Çubukçunun diyabet bakımında eczacıların rollerini anlattığı
konuşması ve benin 100 ünitelik insüline geçişte dikkat edilecek hususları
anlatmam ile bitti. Toplantının tartışma bölümünü açarken uzunca bir süredir
kafamda olan “Güney Doğu Diyabet Projesi” fikrini söyledim ve toplantıya
katılan dinleyicilerin tartışmaya katılımı ile devam ettik. Hem eczacı
arkadaşlar hem de Eczacı odası başkanı toplantıdan duydukları memnuniyeti
dile getirdiler ve üzerlerine düşen her türlü görevi yapacaklarını söylediler.
Diyarbakır’a geldiğimiz ilk saatlerden itibaren bizimle olan ve toplantıyı
başından sonuna dikkatle dinleyen Diyarbakır Tabip Odası Eski Başkanı Dr.
Mahmut Ortakaya “ Konuşmalardan ve toplantıdan çok yararlandığını, diyabetin
önemli bir hastalık olduğunu kavradıklarını, meselenin bölgenin şartlarından
kaynaklanan yanları olduğunu bu nedenle Türkiye Diyabet Vakfı ve bölgedeki
gönüllü kuruluşların desteği ile bir bölgesel projenin işe yarayabileceğini
belirterek sözü Prof. Dr Temel Yılmaza bıraktı. Prof. Yılmaz kendisinin
de Doç .Dr. Mithat Bahçecinin konuşmasından ve dinleyicilerin ilgisinden
etkilendiğini ve Vakıf olarak “Güney Doğu Diyabet Projesi”ne var güçleriyle
sahip çıkacaklarına söz verdi. Ben de bu projeye sembolik bir başlangıç
olarak bu yıl yapacağımız “Diyabetli çocuklar kampı”da Diyarbakır’dan
10 çocuğu konuk edebileceğimizi söyledim ve toplantı bu somut projelerle
Eczacı Odasının konuşmacılara plaket vermesiyle sona erdi.
Sonuç yerine....
Toplantı akşamı Dedeman otelinin terasındaki akşam yemeğinde eğlendik
ve gecenin ortasında gelen Belediye Başkanlarının gözaltına alınma haberinin
yarattığı tedirginliği yaşadık. Pazar sabahı İstanbul’a dönerken Prof.
Dr Temel Yılmazla ikimizin düşüncesi aynıydı: Diyarbakır’da diyabet
konuşmayı anlamsız kılan gelişmelere rağmen birlikte birçok toplantıya
katılmış kişiler olarak ikimiz de uzunca bir süredir ilk kez gerçekten
bize ihtiyaç olan bir yerde konuşmuştuk. Havaalanında elinde üzerinde
“eski ağza yeni tad” sözü yazan tatlı poşetleriyle bizi uğurlayan Diyarbakır
Eczacı Odası Başkanı Mehmet İlenin yüzündeki teşekkür ifadesini unutmamaya
ve en yakın zamanda Diyarbakır’a geri dönmeye karar söz verdik.
* Kocaeli Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Ana Bilim Dalı
 ANA
SAYFAYA DÖNÜŞ
|