STED.......STED Kapak

.........
 
 
 
Günlüğümden


  Bu ayki Günlüğümden sayfalarında, Dr. Fatih Sarıöz’ün anılarına yer veriyoruz. Sizin anılarınızı da bekliyoruz. Kendi sorunlarınızmış gibi görünenlerin pek çoğu aslında hepimizin sorunu. Çözümleri de paylaşalım.

 23 Mayıs Salı
 Yaklaşık bir seneyi aşkın bir süredir ilk görev yerim olan Çorum İli’ne bağlı Alaca Devlet Hastanesi'ndeki acil nöbetlerimden birisini tutmaktaydım. Genellikle nöbetlerde acil hastalar ile karşılaşmaz, sıklıkla poliklinik hastası muayene ederdik. Dolayısı ile günde gelen dört beş acil hasta dışındakiler günlük muayenelerden pek de farklı olmuyordu. İşte yine böyle bir hafta sonu nöbetindeydim ve içeriye dört beş kişinin taşıdığı gençten birisini getirdiler. Bacakları kan içinde idi, ancak pantalonundan dolayı ayrıntılı göremiyordum. İlk aklıma gelen trafik kazası oldu. Zira Alaca, Ankara Yozgat yolu üzerindeydi ve sık sık kaza ile karşılaşmaktaydık. Açıkçası biraz canım sıkılmıştı, çünkü trafik kazası demek, bir yandan hasta ile ilgili müdahaleleri yaparken bir yandan da zabıt tutulması, raporlar düzenlenmesiydi. Her ne kadar bunlar da işimizin bir parçası ise de pek mesleğimiz ile ilgili olmadığını düşündüğümden olsa gerek hiç haz duymamışımdır.
İçeriye girer girmez "Doktor Bey arkadaşı domuz ısırdı" sözleri kulağımda çınladı. Yöre halkı ava meraklıydı ve sık sık ava çıkarlardı; bazen av kazaları da olduğu olurdu ama domuz ısırığı ile hiç karşılaşmamıştım. Ancak ilk aklımdan geçen açıkçası basit bir yaraydı. Pantolonu kestiğimde karşılaştığım görüntüyü ise anlatmam pek mümkün değil. Her iki bacak crus arka bölgesinde yaklaşık13-14 cm uzunluğunda, gastroknemius kasının da parçalandığı kesikler ve bir bacağın femur arka kısmında yine yaklaşık 15 cm uzunluğunda kasın parçalandığı kesik vardı. Açıkçası neye uğradığımı anlayamadım. Domuzun bu kadar kötü yaralayabileceğini bilmiyordum. Öğrendiğim bir başka şey de domuzların kafasını kaldırıp önlerini göremeyeceği idi. Yani yaklaşık iki karış yüksekliğinde bir kayanın tepesine çıkarsanız domuz size bir şey yapamıyormuş. Öyle ise femur arkasındaki kesik neydi derseniz onu da ilk ısırıktan sonra yaralı yere düştüğü zaman yapmış.

11 Eylül Çarşamba
 Alaca'da öğrendiğim en önemli şeylerden biri de poliklinik defterlerinin bizim meslek yaşantımızdaki önemi oldu. Sanırım bu konuda biraz fazla titizim ama meslek yaşantıma başlarken ilk duyduğum sözler kendimizi mutlaka kollamamız gerektiği ve bunun için de yaptığımız her haraketi not almamız gerektiği idi. Bunun ne kadar önemli olduğunu pek kestirememekle birlikte sıkı sıkıya uygulamıştım. Önemini ise bir gün savcılıktan hakkımda dava olduğunu öğrendiğimde anladım. Bir hasta yakını beni görevi ihmal ile suçluyordu. Ona göre hastasına gerekli herşey yapılmamıştı. Savcılıktan geldiler ve o tarihli poliklinik defterini çıkartıp fotokopisini aldılar. Olayın trafik kazası oluşu nedeni ile rapor tutulması ve poliklinik defterinde de ayrıntılı olarak not bulunması dolayısı ile hastanın geldiğinde bilinci kapalı bir hasta olduğu, ilk girişimden (solunum ve damar yolu açılmış olarak) sonra en yakın beyin cerrahisi olan merkeze ambulans ile sevk edildiğini gördük ve dava da kapandı. 

5 Temmuz Cuma
 Bir büyük şok da bir adli olguda yaşadım. Kalabalık bir grup düşünün, kucaklarında 8-9 yaşlarında bir çocuk yüzü nerede ise kandan görülmüyor ve size düştü diye feryat figan içerisinde getirilmiş. Daha ilk incelemede çocuğun ölmüş olduğunu anlıyorsunuz ve rapor tutmanız gerekiyor. Ancak yüzünü iyice temizlememiş olsaydık herhalde göz
kapağının üzerindeki o küçücük deliği herhalde görmezdim diye düşünüyorum. Görür görmez de ilk işim kafasının arkasına bakmak oldu ve kurşunun çıkış deliğini de görmüş oldum. Çok üzücü bir olaydı ancak gördüğüm, her ne olursa olsun soğukkanlılığımızı korumamız gerektiği ve hem mesleki bilgimizi sonuna kadar kullanmak hem de ileride meslek yaşantımıza mal olabilecek bir olayı atlamamamız gerektiği idi. Zira mesleğimiz ne kadar zor olursa olsun en büyük yardımcımızın kendimiz olduğunu düşünüyorum.

 14 Mart Çarşamba
 Meslek yaşantımın en zor kararını ise İstanbul'da Sait Çiftçi Ana Çocuk Sağlığı'nda çalışırken verdim. Alaca'dan ayrıldıktan sonra 4-5 ay kadar Kocaeli'ne bağlı Tavşancıl, Körfez ve Kirazlıyalı sağlık ocaklarında çalıştıktan sonra tayinim eş durumundan İstanbul'a çıkmıştı. İstanbul'da göreve başlayalı ise yaklaşık iki yıl olmuştu. Ana Çocuk Sağlığı'nda yalnızca çocuk polikliniği yapıyordum ve çocukları çok sevdiğimden olsa gerek, ayrı bir zevk de duyuyordum. Zira oldukça yüksek bir poliklinik sayımız vardı ve çok sayıda normal çocuk bakıyorduk. Bunda biraz da Sait Çiftçi Kamu Dispanseri'nin içinde yer almamızın payı vardı. Dispanser dolayısı ile hemen her türlü radiografik ve laboratuvar incelemeleri yaptırabiliyor, hatta ultrasonografi bile çektirebiliyorduk. Kısacası oldukça iyi koşullar altında görevimizi yapmaktaydık. Ancak bir süredir, meslekte daha başka şeyler yapmak istemeye başlamıştım ve sanırım çok sevdiğim işim beni tatmin etmiyordu. Bir gün aniden bir ilaç firmasına başvuruda bulundum. Bu ilk denememdi ve doğrusu nasıl bir yol izlemem gerektiğini bile bilmiyordum. Ancak başvuruma çok kısa bir zaman içinde yanıt aldım ve daha neler olduğunu anlayamadan bir hafta on gün gibi bir zaman dilimi içinde iş teklifi ile karşılaştım. Her şey çok hızlı gelişmişti ve doğrusu bir an ne yapacağımı bilememiştim. Bir tarafta çok sevdiğim ve yaklaşık dört yıldır aktif olarak sürdürdüğüm mesleğim, diğer tarafta ise gerçekten kariyerim için çok iyi olacağını ve beni geliştireceğini düşündüğüm, mesleğimi farklı bir platformda yürütme olanağı vardı. 
 Dedim ya, yaşantımın en zor kararını vermek üzereydim. Çok mu düşündüm, hayır, ne kadar çok düşünürsem o kadar çok çıkmaza gireceğimi biliyordum. Karar vermek için ise iki veriyi yan yana koydum. Doktorluk mesleğinin olumsuz koşulları ve önümdeki yeni işin olumlu yanları. Mesleğimin olumlu yanlarına bakmayınca karar vermek çok kolay olmuştu, ve anladım ki ben aslında aktif doktorluğu bırakma kararını kafamda vermiştim. Aslında hala çevremde dokturluk yapabilecektim ve ilaç firmasında da tıp alanındaki yenilikleri yakından izleyebileceğimi düşünüyordum. Ve olan oldu, ilaç firmasında çalışma kararını verdim. Karar verme sürecim belki kısa idi ama aslında zor bir karardı. 

 21 Mart Salı
 Şimdi geriye döndüğümde görüyorum ki bu kararı vermekle iyi etmişim, çünkü işimde mutluyum. Bir zamanlar arta kalan ve iyi  değerlendiremediğimi düşündüğüm zamanım, şu anda bana yetmiyor ve oldukça aktif bir tempo içerisinde çalışıyorum. Üstelik gerçekten de tıp alanındaki gelişmeleri çok yakından izleyebiliyorum. Doktorluk yapmış olmamın da yaptığım işlerin de çok yararını görüyorum.
 Değerli arkadaşlarım, görüyorsunuz ya hem aktif doktorluğu, hem de ilaç firmasındaki işimi çok seviyorum. Ancak birini seçmem gerekiyor. Seçkimi şimdiki işim yönünde kullandım. Ve inanın hiç pişman değilim. Nerede çalışırsam çalışayım çok sevdiğim mesleğimi en iyi biçimde yapacağıma inanıyorum. Bu mesleğin gurur ve onurunu taşıyan bizlerin her yerde ülkemiz tıbbına hizmet edebileceğimizi düşünüyorum. 

....................................................