TTB Aile Hekimliği Kolu II. Aile Hekimleri Buluşması Antalya’da gerçekleştirildi

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu II. Aile Hekimleri Buluşması 22-24 Şubat 2019 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirildi. Türkiye’nin çeşitli illerinde görev yapan aile hekimlerinin buluştuğu toplantının sonuç bildirgesi aşağıdadır: 

TTB AİLE HEKİMLİĞİ KOLU 2. AİLE HEKİMLERİ BULUŞMASI

22-24 ŞUBAT 2019/ANTALYA

SONUÇ BİLDİRGESİ

SAĞLIKLI YAŞAM, DOĞA, ÇEVRE VE SAĞLIKLI TOPLUM İSTİYORUZ

Sağlıklı olmak, doğanın korunmasıyla, havanın, suyun, denizin, dağların, ovaların, ormanların, bitkilerin, hayvanların, insanların zarar görmediği bir ekosistem içinde ortak yaşamayla olanaklıdır.

Toplumun ve insanların sağlıklı olması, temiz içme ve kullanma suyuna, temiz havaya, iyi bir kanalizasyon sistemine, yaşanabilir konutlara ve yollara, yeterli ve çeşitli besin ihtiyaçlarının karşılanmasına, insanların çalışıp geçinebileceği, emeklilik dönemi ve sosyal ve kültürel ihtiyaçlar dahil her türlü gereksiniminin yeterince karşılanabildiği, iş olanakları gibi birçok temel haklara kavuşmasıyla mümkündür.  Bu koşulların sağlanması ya da korunması için toplumun örgütlü mücadeleye eskisinden çok daha fazla ihtiyacı olacağını düşünüyoruz.

SAĞLIK GİDERLERİNİN TAMAMI GENEL VERGİLERDEN KARŞILANSIN, SAĞLIK HİZMETİ KAMU TARAFINDAN, HERKESE EŞİT TAMAMEN ÜCRETSİZ VERİLSİN İSTİYORUZ

ABD de çoğunlukla özel sağlık sigortaları ile finanse edilen sağlık hizmetleri, toplumun tümünü kapsamayan, tedavi hizmetlerinin ön planda olduğu, genel bütçeden % 17 payın ayrıldığı, kişi başı sağlık harcamalarının yıllık 9403 dolar(Dünya Sağlık Örgütü/DSO) gibi oldukça yüksek meblağlarla sürdürülmektedir. DSO verilerine baktığımızda; Küba gibi, sağlık hizmetlerini genel vergilerden finanse eden, sağlığa genel bütçeden %11 pay ayırabilen, koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği, her kese kamu tarafından ücretsiz sağlık hizmeti verilen ülkelerde kişi başına yıllık 2475 dolar (DSO) harcanmasına rağmen, bebek ölümleri, beklenilen ortalama ömür gibi birçok önemli sağlık verisinin ABD ve benzeri sağlık sistemi olan ülkelerden daha iyi olduğunu görebiliyoruz.

Ülkemizde, sağlık hizmetlerinin ağırlıklı olarak sigorta temelli, SGK tarafından finanse edildiğini, sağlık hizmeti bedelinin (çalışanlardan alınan prim ve vergilerle) yaklaşık dörtte üçünün hizmeti kullanan kişiler tarafından ödendiğini biliyoruz. 2019 yılında sağlık hizmetlerine genel bütçeden yalnızca %5.04 pay ayrıldığını, buna göre kişi başına sağlık hizmeti harcaması için 259.63 TL, koruyucu sağlık hizmeti için ise 12.53 TL gibi küçük miktarların ayrılmasını ise oldukça yetersiz buluyor ve kınıyoruz. Ayrıca özel sağlık kuruluşlarına kamudan kaynak aktarımının arttığı, sağlık hizmetlerinde hem genel hem de bölgesel eşitsizliklerin giderek arttığını belirtmek isteriz. (http://www.ttb.org.tr/haber_goster.php?Guid=b3f8d0a6-0433-11e9-afdc-3ccd512ef234)

Hükümetin, sağlık alanında piyasalaşma tercihinin, birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerinden uzaklaşmaya, tedavi edici hizmetlerin ve buna bağlı tıp endüstrisinin daha da büyümesine, toplumun sağlık hizmetlerinden faydalanmak için cepten daha fazla para ödemek zorunda kalmasına, böylece eşitsizliklerin büyümesine neden olacağını düşünüyoruz.

BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK HİZMETLERİNİN, TÜM İHTİYAÇLARI EKSİKSİZ KARŞILANMIŞ KAMU BİNALARINDA, TOPLUM YÖNELİMLİ, KAPSAYICI VE KORUYUCU HEKİMLİĞİN ÖNCELENDİĞİ BİR ANLAYIŞLA KAMUSAL HİZMET OLARAK SUNULMASINI İSTİYORUZ

Birinci basamak sağlık hizmetlerinin parçalı sunulması, kapsayıcılığının yetersizliği, bütünlüklü ve sürekli sağlık hizmetinin olmayışı, sevk zincirinin hala kurulamamış olması, birinci basamağın adeta rapor verilen birimlere dönüştürülmesi, toplum katılımının sağlanmamış olması ve en önemlisi tedavi edici sağlık hizmeti yönelimli olması, artan kızamık vakalarından (2018 yılı 510 Kızamık vakası/Dünya Sağlık Örgütü(DSO) ikinci basamakta yığılan hastalara, gereksiz ilaç tüketimine, tetkik artışına, buna karşılık bir türlü kontrol edilemeyen ve salgın düzeyine erişen bulaşıcı olmayan kronik hastalıklarda yaşanan ciddi artışa zemin hazırlamıştır.

DSÖ, bulaşıcı olmayan hastalıklardan dolayı her yıl 41 milyon insanın öldüğünü, bu durumun dünyadaki tüm ölümlerin% 71'ine eşit olduğunu belirterek, bu konuda hızla ciddi önlemler alınması çağrısında bulunurken, ülkemizde giderek artan kronik hastalıkların kontrolü ve yönetilmesinde somut adımların atılmaması endişe vericidir. (https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/noncommunicable-diseases)

Aile Sağlığı Merkezlerinde bir aile hekimi başına düşen ortalama nüfus 3500’in ve pek çok birimde 4000’in üzerindedir. Bu rakamların hekimlerin özlük hakkı kaybına neden olmayacak biçimde hızla 2000’li rakamlara çekilmesi gereklidir. Buna karşın, Sağlık Bakanlığı’nın bu sayıları azaltmak amacıyla samimi bir çaba içinde olmadığını, ödeme yönetmeliğinde bir düzenleme yapmadan, yeni aile hekimliği birimlerini binası olmayan, donanımı sağlanmayan, plansız bölgelerde, hemşiresiz olarak açmakta ısrar etmesinden anlıyor ve itiraz ediyoruz. Bu yanlış politikalar nedeniyle hekimler artık birinci basamak yerine diğer branşlarda uzmanlaşmayı tercih etmektedirler.

Kronik hastalık izlemleri, erişkin aşılamaları ve kanser taramaları birinci basamağın temel görevidir. Ancak mevcut  iş ve nüfus yükü, sevk zincirinin kurulmamış olması, iş yükünün her geçen gün mevzuatsız rapor talepleri ve okul izlemleri gibi yeni iş tanımlarıyla artması bu görevi yerine getirmemiz önünde ciddi bir engeldir. Her tür “durum bildirir rapor”un meslek örgütlerinin de içinde yer aldığı ilgili tarafların katılımıyla, mevzuat ve uygulama yönünden değerlendirilerek, görev tanımlarının buna uygun biçimde yapılması için bakanlığımız hızla çalışmaya başlamalıdır.  Birinci basamak sağlık çalışanları için iyi işleyen bir sevk zinciri, azaltılmış hasta sayıları, performansa dayalı olmayan güvenli ve güvenceli bir iş ortamı gibi temel düzenlemelerin bir an önce yaşama geçirilmesini talep ediyoruz.

PERFORMANSA DAYALI OLMAYAN, EMEĞİMİZİ KARŞILAYACAK VE EMEKLİLİĞİMİZE DE YANSIYACAK BİR ÜCRET İSTİYORUZ

Ülkemizde 2015 yılında Düzce de pilot olarak başlatılan Aile Hekimliği, 2010 yılında tüm yurtta uygulanmaya başlanırken aşı, gebe ve bebek izlemlerine negatif performans getirildi. Aşılar, gebe- bebek izlemleri rakamlarında %100 hedefiyle toplum sağlığı için değerli bir iş yapıldığı söylemi bir “rıza üretme” mekanizması amacıyla kullanılırken, negatif performans bir emek denetimi aracı olarak ücret kesintisi tehdidiyle yaşama geçirilmiş oldu.

Risk gruplarına göre değişik katsayılar uygulanarak ücretlerde düşüşler ve eşitsizlikler oluşturuldu. ASM’ler gruplandırma kriterleri ile sınıflara ayrıldı, böylece sınıflara göre ödenen cari giderlerde %50’ye varan kısıtlamalar yapıldı.

Hastane acillerinde yaşanan hasta yığılmaları bahane edilerek önce hastane nöbetleri, sonrasında ASM’lerde önce Cumartesi günleri sonra 7X24 esnek ve fazla çalışma uygulamalarına geçildi. Defin ve adli nöbet angaryaları sırayla aile hekimlerinin önüne kondu. Adli, defin, acil ve Cumartesi nöbetleri ile ucuz emek ve işgücünden yararlanılmak istendi.

Performansa dayalı, iş güvencesi olmayan, tek taraflı sözleşme koşullarına göre çalışan aile hekimleri, her koşul karşısında birlikte mücadele ederek en azından fazla ve angarya çalışma dayatmalarına karşı gücünü ortaya koydu.

Ancak şimdi de askerlik, doğum, servis şoförleri, işe giriş, spor, sürücü, evlilik, defin, adli, yatalak seçmen v.b birçok rapor düzenleme işi aile hekimliği birimlerine yüklenerek adeta ASM’ler rapor düzenleyen merkezler haline getirildi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 2018 enflasyon oranını yüzde 20,3 olarak açıklamasına rağmen, son bir yıldaki her türlü ürün ve hizmetteki artışın açıklanan resmi enflasyon rakamlarının çok üstünde olduğunu biliyoruz. ASM binalarına kira artışının % 30-46 olduğu, elektrikte %60  ve doğalgazda %30 üzerinde yapılan zamlar ve çalıştırılan personelin asgari ücretleri, vergileri ve SGK primlerindeki artışlar dikkate alındığında, aile hekimlerine giderlerini karşılamak için ödenen cari gider kalemine yapılan yüzde 10.2 artışın yetersiz olduğu ve bu koşullarda giderlerin karşılanmasının olanaksızlığı ortadadır.

Aile hekimliğine tüm ülkede 2010 yılında geçildiğinden bugüne kadar birçok mal ve hizmetin bedeli üç kat artmasına karşılık, aile hekimlerinin ücretleri yeterli düzeyde artmadığı gibi, döviz kuruna göre yaklaşık %50 de azalmış oldu.

Aile hekimlerinin ve diğer birinci basamak sağlık çalışanlarının özlük haklarındaki kısıtlamalar devam etmektedir. Ücretli izin hakkı olmadığı gibi, hastalanınca izin kullanılsa dahi ücret kesintileri yapılmaktadır. Ceza puan sistemi; içeriği, hukuksuzluğu, keyfi tutuma ve istismara açık birçok maddeleriyle sağlık çalışanlarının başında Demokles’in kılıcı gibi sallanmaktadır. Kişi başı ödeme sistemi nedeniyle hastanın uygunsuz kışkırtılmış taleplerine boyun eğilmek zorunda kalınmakta, bu talepler karşılanmadığı durumda ise zaman zaman hasta ve yakınları tarafından şiddete maruz kalınmaktadır. Hasta ve idare baskısı hekimler ve aile sağlığı çalışanları üzerinde mesleki değersizleşmenin yaşanmasına neden olmaktadır.

Çalışma yaşamında dayanışma, eşitlik, huzur ve mutluluk mümkün olmalıdır. Aile hekimleri olarak her an işinden olma endişesiyle çalışmak istemiyoruz. İş güvenceli, güvenlikli çalışma talebi, temel insani bir haktır.

Aile sağlığı merkezlerinde çalışan herkes için, tek taraflı sözleşme dayatması değil, sendikal haklar, örgütlenme hakkı, statüsü belirli güvenceli iş, söz ve yetki hakkı, emekliliğe de yansıyan “yoksulluk sınır”’nın en az iki katı ücret istiyoruz.

MESLEKİ EĞİTİMDE YAŞADIĞIMIZ SORUNLARIN GİDERİLMESİNİ TALEPLERİMİZİN DİKKATE ALINMASINI İSTİYORUZ

Birinci basamak sağlık hizmetlerinde uzmanlaşmanın önemini de bilerek halen çalışmakta olan pratisyen hekimler için, programı, içeriği tanımlanmış, standardize edilmiş, süresi belirlenmiş bir geçiş süreci eğitimine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Uzun yıllar birinci basamak sağlık hizmetleri sunmuş pratisyen hekim meslektaşlarımıza, pek çok ülke örneğinde olduğu gibi geçiş dönemi genel pratisyenlik/aile hekimliği uzmanlık eğitiminin meslek birliğimiz TTB Genel Pratisyenlik Enstitüsü birikim ve deneyimlerinden faydalanarak hayata geçirilmesinde ısrar ediyoruz. Aynı şekilde Aile hekimliği uzmanlık eğitiminde yaşanan sorunları gidermek için birinci basamağın ihtiyacına uygun, temel ilke ve özelliklerin yeniden değerlendirilip, ülkemiz koşullarına göre baştan aşağı programlanıp hayata geçirilmesini istiyoruz.

MEZUNİYET SONRASI EĞİTİMLERİN MEVCUT HALİYLE DEVAM ETMESİNE KARŞI GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİMİZİN YAŞAMA GEÇİRİLMESİNİ İSTİYORUZ

Birinci basamak sağlık hizmeti sunan hekimlere yönelik mezuniyet sonrası eğitim süreci, toplumun ve aile hekimlerinin ihtiyaçları, beklentileri ve talepleri göz önünde bulundurularak üniversiteler, bilimsel dernekler ve meslek örgütleri ile işbirliği halinde hazırlanmalı, eğitimler ülke ve dünya koşullarına ve değişikliklerine uyum sağlayacak, bilgi ve beceri kazandıracak en güncel konuları içermelidir.

Eğitimlerin amaç, hedef, süre ve niteliği iyi belirlenmeli eğitim süresince karşılaşılacak sorunlar için çözüm yöntemleri bulunmalıdır. Eğitimlerin düzenlenmesi aşamasında eğitici ile eğitilen arasında işbirliği ve koordinasyon sağlanmalıdır.

Sonuç olarak;

Birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, koruyucu sağlık hizmetlerinin öneminin artması, sağlık hizmetlerinin toplumun gereksinimi düzeyinde herkese eşit, ücretsiz, ayrımsız sunulmasının ne kadar değerli olduğunu diğer ülkelerin deneyimlerinden biliyor ve izliyoruz.

Aile hekimleri ve diğer tüm birinci basamak sağlık çalışanlarının performansa dayalı, güvencesiz çalışmaya zorlanması, tek taraflı sözleşme ile çalışma dayatmaları ve buna karşı hiçbir sözleşme ve örgütlenme hakkının olmamasını kabul etmiyoruz.

Aile hekimleri ve birinci basamak sağlık çalışanları olarak; bizlere dayatılan her türlü keyfi uygulamaya karşı, ‘Cumartesi fazla çalışma’ dayatmalarında gösterdiğimiz karşı duruşu ve mücadeleyi bundan sonra da kararlıkla sürdüreceğimizi bir kez daha buradan ilan ediyoruz.

Birinci basamak sağlık hizmet alanında mücadele eden tüm dernek ve sendikaları yaşadığımız ekonomik kayıplar ve bitmek bilmeyen hak kayıplarına karşı bir araya gelmeye, birlikte değerlendirip yol haritamızı oluşturmaya ve mücadeleye çağırıyoruz.

Birinci basamak sağlık hizmetini sunan bizler, toplumun sağlık hakkı ve çalışanların özlük hakları için söz hakkımızı ve kararlarda yer almayı talep ediyor ve bakanlığın tüm dayatmalarına karşı birlikte mücadele etmeyi sürdüreceğimizi ilan ediyoruz!   

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ
AİLE HEKİMLİĞİ KOLU