Sted’den
Merhaba
Çok yakınız!
"Büyük
serüvenler, küçük adımlarla başlar" der bir atasözü.
Bizim büyük
serüvenimiz aslında çok önceden başlamıştı. Yıllardır, "küçük"
sözcüğüne sığamayacak hazırlıklarımız, etkinliklerimiz, yasal
hazırlıklarımızla; hakkımızı elde etme serüvenimizde "büyük" adımlar
atmaktaydık. Ne yazık ki, adımlarımızın sesi yeterince duyulmamıştı.
2000 yılının ortalarından başlayarak kendimizi ifade edebilmenin tüm yollarını
deneme kararlılığımızı söyledik.
"Değil mi ki, yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki, çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki, ayaklar altında insan onuru,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru"
Dizelerindeki gibi, "Onurumuz kırıldı" dedik. "Biz, bu ücretlerle
yoksulluğa itiliyoruz, emeğimiz hor görülüyor" dedik ve "alçakgönüllü
bir tasarı" hazırladık. Önce sizlerle paylaştık; bir günde 35 bin
meslektaşımız "evet" dedi. "Evet"...
"Nergisten ben sorumluydum,
ışkından ve çocuklardan
yanlış mı belledim, insan sorumluluktur".
İnsan olarak, kendimize, ailemize, çocuklarımıza, hastalarımıza ve topluma olan
sorumluluğumuz doğrultusunda "evet" dedik.
Böyle diyerek, faaliyetimizi duyan ama oy için ulaşamadığımız hekimleri de katarak
sizler, hepimize moral verdiniz. Birbirimize umut verdik.
Bize düşen, oylarınızla ifade ettiğinizi ilgililere iletmek ve gereğini yapmaktı.
1 Kasım ile 22 Kasım arasında yürütülen faaliyet,
"Nasıl ve neden, bilmeyeceksin
Bir dal sallanacak yanı başında
Bir el uzanacak ürkek, kararsız
Aynı uzaklıkta göğe, toprağa"
dizelerinde olduğu gibi pek çok dalı yanı başımıza, pek
çok eli elimize ulaştırdı.
Önce hekimler vardı, elbette birlikte çalıştığımız sağlık çalışanları,
çalışma arkadaşlarımız, sonra toplumumuzun tüm kesimleri, medya ve elbette
hastalarımız.
Şaşırdılar, üzüldüler, bizimle aynı düşündüklerini ifade ettiler ve
olağanüstü destek verdiler... Artık onlara karşı da sorumluyduk.
22 Kasım 2000 özel bir gündü.
Kırılan onurumuzu, "birlikte olarak, biraraya gelerek" önce biz tazmin etmeye
başladık. Sonra yalnızca "hizmet sunamama"yla yetinmeyeceğimiz, birbirimizle
ve hastalarımızla dayanışacağız dedik, toplu nöbet tuttuk.
Yetmeyeceğini biliyoruz.
En önemlisinin biraraya gelmek olduğunu düşünüyor ama birarada durabilmeyi de en az
o kadar önemsiyoruz.
Birarada duracağız ve isteklerimizi elde edene dek mücadele edeceğiz.
Kolay olmayan "bu büyük serüvende" yine birlikte olmak, küçük
çırpıntıları dalgalara dönüştürmek istiyoruz. Karşılıksız nöbetlerimizin,
uykusuz gecelerimizin, attığımız her imzada, her reçetemizde yürek çarpıntısı
veren sorumluluğumuzun, her gün benzin parasını cebimizden vererek yaptığımız
bağışıklamanın, kısacası "iyi hekimliğimizin" aslında
karşılanamayacak küçük bir "karşılığını" istiyoruz ve inanın çok
yakınız. Birlikte.
Dr. Füsun Sayek
TTB Merkez Konseyi Başkanı
Bilimsel ve dostça
kalın. |