sayi1200.gif (1699 bytes)



 

 Sted’den

            Merhaba

            Çok yakınız!

              "Büyük serüvenler, küçük adımlarla başlar" der bir atasözü.

              Bizim büyük serüvenimiz aslında çok önceden başlamıştı. Yıllardır, "küçük" sözcüğüne sığamayacak hazırlıklarımız, etkinliklerimiz, yasal hazırlıklarımızla; hakkımızı elde etme serüvenimizde "büyük" adımlar atmaktaydık. Ne yazık ki, adımlarımızın sesi yeterince duyulmamıştı.

            2000 yılının ortalarından başlayarak kendimizi ifade edebilmenin tüm yollarını deneme kararlılığımızı söyledik.

            "Değil mi ki, yoksullar mutluluktan habersiz,

            Değil mi ki, çiğnenmiş inancın en seçkini,

            Değil mi ki, ayaklar altında insan onuru,

            Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru"

            Dizelerindeki gibi, "Onurumuz kırıldı" dedik. "Biz, bu ücretlerle yoksulluğa itiliyoruz, emeğimiz hor görülüyor" dedik ve "alçakgönüllü bir tasarı" hazırladık. Önce sizlerle paylaştık; bir günde 35 bin meslektaşımız "evet" dedi. "Evet"...

            "Nergisten ben sorumluydum,

            ışkından ve çocuklardan

            yanlış mı belledim, insan sorumluluktur".

            İnsan olarak, kendimize, ailemize, çocuklarımıza, hastalarımıza ve topluma olan sorumluluğumuz doğrultusunda "evet" dedik.

            Böyle diyerek, faaliyetimizi duyan ama oy için ulaşamadığımız hekimleri de katarak sizler, hepimize moral verdiniz. Birbirimize umut verdik.

            Bize düşen, oylarınızla ifade ettiğinizi ilgililere iletmek ve gereğini yapmaktı.

            1 Kasım ile 22 Kasım arasında yürütülen faaliyet,

            "Nasıl ve neden, bilmeyeceksin

            Bir dal sallanacak yanı başında

            Bir el uzanacak ürkek, kararsız

            Aynı uzaklıkta göğe, toprağa"

dizelerinde olduğu gibi pek çok dalı yanı başımıza, pek çok eli elimize ulaştırdı.

            Önce hekimler vardı, elbette birlikte çalıştığımız sağlık çalışanları, çalışma arkadaşlarımız, sonra toplumumuzun tüm kesimleri, medya ve elbette hastalarımız.

            Şaşırdılar, üzüldüler, bizimle aynı düşündüklerini ifade ettiler ve olağanüstü destek verdiler... Artık onlara karşı da sorumluyduk.

            22 Kasım 2000 özel bir gündü.

            Kırılan onurumuzu, "birlikte olarak, biraraya gelerek" önce biz tazmin etmeye başladık. Sonra yalnızca "hizmet sunamama"yla yetinmeyeceğimiz, birbirimizle ve hastalarımızla dayanışacağız dedik, toplu nöbet tuttuk.

            Yetmeyeceğini biliyoruz.

            En önemlisinin biraraya gelmek olduğunu düşünüyor ama birarada durabilmeyi de en az o kadar önemsiyoruz.

            Birarada duracağız ve isteklerimizi elde edene dek mücadele edeceğiz.

            Kolay olmayan "bu büyük serüvende" yine birlikte olmak, küçük çırpıntıları dalgalara dönüştürmek istiyoruz. Karşılıksız nöbetlerimizin, uykusuz gecelerimizin, attığımız her imzada, her reçetemizde yürek çarpıntısı veren sorumluluğumuzun, her gün benzin parasını cebimizden vererek yaptığımız bağışıklamanın, kısacası "iyi hekimliğimizin" aslında karşılanamayacak küçük bir "karşılığını" istiyoruz ve inanın çok yakınız. Birlikte.

            Dr. Füsun Sayek
            TTB Merkez Konseyi Başkanı
            Bilimsel ve dostça kalın.

 

.......