PROF. DR. NUSRET FİŞEK'İN KİTAPLAŞMAMIŞ YAZILARI - II
Ana-Çocuk Sağlığı, Nüfus Sorunları ve Aile Planlaması

 

FarkIna VarIlmayan SağlIk Sorunu:
Çocuklarda Pnömonİ Ölümlerİ
*

      Kişi için en önemli hastalık kendi hastalığı, gözünü tıp merkezinde açmış ve çalıştığı hastanenin dört duvarının dışında ne olduğunu düşünmemiş hekimler için ise tanı ve tedavisi güç ve çok seyrek görülen hastalıklar önemli ve ilginç olanlardır. Acaba toplum için de bu önem ölçütleri geçerli midir? Değildir. Sosyal tıbbın büyük kuramcısı Albert Grotjahn önem düzeyini saptamak için “ En çok öldüren, en çok sakat bırakan, en çok görülen hastalık  en önemli hastalıktır “ kuralını koymuştur. Türkiye’de insan sağlığını olumsuz olarak etkileyen en önemli nedeni bu kural ışığında arayalım. Bunun için elimizde tüm ülkeyi kapsayan tek istatistik, 1966-67 yıllarında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Hıfzısıhha Okulunun yaptığı araştırmanın sonuçlarıdır (Tablo:1). Bu araştırmanın verileri özellikle gelişmiş ülkeler ile kıyaslanınca, ülkemiz için en önemli sorunun çocuk ölümleri olduğu görülür.

Tablo 1- Türkiye ve İsveç’te çeşitli Yaş Gruplarında Ölenlerin Tüm Ölümlere Oranı:

 

Yaş Grubu

Türkiye

İsveç

0-4

50,9

1,7

 5-49

16,4

7,5

50 +

32,7

90,8

Toplam

100,0

100,0

 

      Şimdi de çocukları en çok öldüren hastalıkların ne olduğunu araştıralım. Elimizde iki kaynak vardır. Bu kaynaklardan ikisi de en çok öldüren hastalığın pnömoni olduğunu göstermektedir ( Tablo: 2 ). 0-4 yaş çocuklarda pnömoni ölüm oranlarını diğer ülkelerle kıyaslarsak, durumun acındırıcılığı daha iyi belli olur. Pnömoni Türkiye’de kırsal bölgede İsveç’e kıyasla 47 kat, Batı Almanya’ya kıyasla en az 14 kat daha öldürücüdür ( Tablo: 3 ).

 


Tablo 2- Türkiye’de İl ve İlçe Merkezlerinde ve Etimesgut Bölgesi’nde Çocuk Ölüm Nedenleri:

 

Hastalıklar

İl ve İlçe Merkezler (1972)

Etimesgut (1974)

 

Sayı

Yüzde

Sayı

Yüzde

Erken neonatal (0-7 gün) dönem hastalıkları

8.932

23,2

31

15,3

Geç neonatal (8-28 gün) dönem hastalıkları

4.302

11,2

26

12,9

Post neonatal ve 1-4 yaş grubunda:

 

 

 

 

           Pnömoni

12.668

32,9

54

26,7

           Enterit

6.941

18,0

20

9,9

           Kazalar

623

1,6

10

5,0

           Beslenme Yetersizliği

246

0,6

15

7,4

           Diğer

4.770

12,5

46

22,8

Toplam

38.482

100,0

202

100,0

     

      Pnömoninin önemini belirtmek için bir örnek daha verebiliriz. Türkiye için büyük sorun sayılan Tüberkülozdan her yıl 7-8 bin kişinin öldüğü tahmin edilmektedir. Buna karşın pnömoniden ölen çocuk sayısı yılda 50.000 dolaylarındadır. Ülkemizde ne için pnömoni ölümleri çok fazladır? Bunun iki ana nedeni vardır. Bunlardan biri beslenme yetersizliği olan çocuk oranının yüksek oluşudur. Beslenme yetersizliğinin solunum yolu infeksiyonlarına direnci azalttığı bilimsel bir gerçektir. İkincisi ve daha önemlisi hasta çocukların tıbbi bakımdan yararlanamamasıdır. Etimesgut sağlık bölgesinde yapılan bir inceleme, pnömoniden ölen 0-4 yaşında çocukların yüzde 56’sının hekime getirilmediğini, hekime getirilenlerin yüzde 75’inde de ailenin hekimin önerilerini yerine getirmediğini göstermiştir. Ülkemizde kırsal bölgelerde durumun bundan kötü olması gerekir. Çünkü, ülkemizde mutlu azınlık dışında kalan halk, kentler dahil sağlık hizmetinden Etimesgut bölgesinde yaşayanlar kadar yararlanamamaktadır. Bu bölgede sosyalleştirilmiş sağlık hizmeti yasa ve yönetmeliklerin öngördüğü şekilde yürütülmekte ve herkes sağlık hizmetinden yararlanma olanağı bulmaktadır.

Tablo: 3- Çeşitli Ülkelerde 0-4 Yaş Grubunda Pnömoni Ölüm Oranları:

 

Ülke

Oran (Yüz Binde)

Ülke

Oran (Yüz Binde)

İsveç

18,2

Küba

316,6

Norveç

35,0

İtalya

318,6

İsviçre

36,5

Tayland

330,2

Batı Almanya

61,2

Yunanistan

368,3

İngiltere

139,6

Türkiye(Kentler)

520,2

A.B.D.

144,3

Etimesgut(Kırsal)

855,5

 

      Bir ülkede herkesin hasta olduğu zaman bakılmaları, tek tek hekimlerin sorumluluğu olmasa da, hekimlerin müşterek sorumluluğudur. Her yıl 50.000 civarında çocuğun pnömoniden ölmesini önlemek için hekimler bir çare bulmak ve sorumlu yöneticilere yol göstermek zorundadırlar. Hekimlerin ve tıp bilginlerinin halkının sorunlarını unutarak ücret ödeyen hastaların sorunlarıyla ilgilenmeleri veya gelişmiş ülke hekimleriyle meslekte üstünlük yarışması yapmaları, yıldızlara bakarken önündeki çukuru görmeyen astrologlara ( müneccim ) benzer.

      Dağ başındaki bir köyde pnömonili bir bebek, nasıl tedavi edilir? Kış günü bu ateşli ve öksüren çocuk evinden çıkarılarak saatlerce soğukta, karda, kışta ilçe merkezine getirilip hekime gösterilebilir mi? 60.000’i aşan yerleşme yerindeki hastaların hastalandıkları gün hekime başvurabilmeleri için buralara her gün hekim gidebilir mi? Bu iki sorunun da cevabı “ Hayır “ dır. O halde bu çaresiz bir sorun mudur? Değildir. Pnömoni ölümleri sorununu çözmemiz için, yurt ölçüsünde sıtma ve trahom savaşında güttüğümüz politikadan esinlenmemiz gereklidir. Bu savaşlarda başarıyı hekimlerin yönetiminde sağlık memurlarıyla bazı teknik işleri yapmak üzere yetiştirilen ilkokul mezunları, okul eğitimi görmemiş işçiler kazanmıştır. Sivrisinek uçkununu durduran insektisit püskürtücüler düz işçilerdir. Ev ev dolaşıp ateşli hasta arayan, tanı için kan alan ve sıtmayı tedavi için ilaç veren sürveyans memurları ilkokul mezunlarıdır. Alınan kanlarda sıtma paraziti olup olmadığını arayanlar da parazitoloji uzmanı hekimler değil, bu iş için yetiştirilmiş ilkokul mezunlarıdır.   Trahomda da durum aynıdır. Hastalığa tanı koyan sağlık memurları, tedavi eden “ilaçlayıcı” adı verilen ilkokul mezunlarıdır.

      O halde ya Türkiye’de çocukların pnömoniden ölmesi önlenemez deyip şimdiki gibi oturmamış durumu sürdürmek veya hekimlerin yönetim ve sıkı destekleyici denetimi altında pnömoni tanı ve tedavisini sağlık yardımcılarıyla örgütlememiz gereklidir. Zorunlu olan sıkı denetim ise, ancak sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi programında öngörüldüğü gibi kırsal bölgede sağlık ocakları kurmak ve bu ocakların personel, araç ve gereç noksanını tamamlayarak onları iyi bir şekilde görev yapacak duruma getirmekle mümkündür.



* ATOB(Ankara ve İzmir Tabip Odaları Birliği), Sayı: 8, Mayıs 1976

 

BAŞA DÖN.....ANA SAYFA.....SAYFA BAŞI