e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Ocak 2003  Sayı: 97

 

aradabir...

Osman Öztürk*

Yeni hükümet ve SSK

Geçmiş yıllarda hükümetler değiştiğinde halefle selef arasında klasik bir "enkaz devraldık" tartışması yaşanırdı. 3 Kasım seçimlerinden sonra benzer polemiğe pek tanık olmadık. Geçmiş hükümet dönemindeki tahribat o kadar büyüktü ki yeni gelenler "arifi tarife gerek yok" diye düşündüler, muhtemelen. Üstelik seçmen eski iktidar partilerine öyle büyük bir ceza vermişti ki ortada  polemiğe girecek muhatap da kalmamıştı, zaten.

Yeni bakanların içinde devraldığı miras açısından en şanssızı Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu'ydu, muhtemelen. Bakanlık koltuğuna oturur oturmaz SSK'nın 700 trilyonluk ilaç borcunu önünde buluverdi. İlk tepkisi "durumun bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum" oldu.

SSK 57 yıllık tarihinde rastlanmadık bir krizin içine düşmüş, ilaç ödemelerini yapamaz durumdaydı. Tedavisi yarıda kalan SSK'lı hastaların dramatik görüntüleri kamuoyuna yansıyınca gerekli para bulundu ve ilaç firmalarıyla alacaklarının faizinden vazgeçmeleri şartıyla bir ödeme protokolü yapıldı. Böylece sorun şimdilik çözüldü. Ama önümüzdeki dönemde artarak devam edecek görünüyor.

Aslında,  üç buçuk yıldır SSK sağlık hizmetlerinin krizini çözmeye yönelik hiçbir esaslı adım atılmamıştı zaten. Getirilen yeni uygulamaların ortak özelliği kadro ve yatırım gerektirmeyen, palyatif, ucuz popülist çözümler olmaları ve Çalışma Bakanı'na medyada şov yapma imkânı sağlamalarıydı.

Yaşar Okuyan'ın kamuoyunda yaratmaya çalıştığı   "SSK'da kuyruklar ortadan kalkıyor", "SSK'ya kalite geliyor" illüzyonunun yaldızları hızla dökülüverdi. Geriye kalansa eskisinden de ağır bir kriz içindeki SSK sağlık kurumları oldu.

Doğrusu, SSK'da devralınan tablo yeni hükümet için hiç de iç açıcı görünmüyor. Daha kötüsü AKP Hükümetinin de bu sorunları çözmek için bir perspektifinin ortada olmaması.

Ne AKP'nin Seçim Beyannamesinde, ne Acil Eylem Programı'nda, ne de Hükümet Programı'nda SSK'nın sorunlarına dair tek bir spesifik çözüm önerisi bulunmuyor. Söylenen tek şey Sağlık Bakanlığı/SSK/Kurum Hastanelerinin birleştirileceği ve "Genel Sağlık Sigortası"nın kurulacağı yönünde.

1990'ların başından bu yana gündemde olan bu planın ülkenin sağlık sorunlarını çözüp çözemeyeceği ayrı bir konu. Ama, SSK'lılar için şimdikinden daha avantajlı bir sistem vaat etmedikleri ortada.

SSK'daki acil ve yakıcı sorunların ise muhayyel bir Genel Sağlık Sigortasını beklemeye zamanı yok.  Bu sorunların bir an önce çözülebilmesi AKP'nin seçmen tabanında ağırlıklı bir yer tutan SSK'lı kent yoksulları için de AKP'nin yoksulluk politikaları için de  önemli.

SSK'nın hızla yeni mali kaynaklara,  yeni personel kadrolarına ve yeni yatırımlara ihtiyacı var. Oysa, IMF'ye verilen sözler böyle bir atılımı mümkün kılmıyor.

Geçmiş Hükümetin son demlerinde açtığı SSK hastanelerindeki çalışanların durumu bu açıdan trajik bir örnek oluşturuyor. Yaşar Okuyan tarafından verilmiş olan söze rağmen   kadro sorunları  hâlâ çözülemedi. Hekimlerin de dahil olduğu yüzlerce sağlık çalışanı çok düşük ücretlerle, iş güvenceleri olmadan ve ağır koşullarda sözleşmeli olarak çalışmaya devam ediyorlar. Uzun süreli hastalık koşullarında dahi yılda otuz günden fazla rapor almaları yasak. Aksi durumda sözleşmeleri feshediliyor.

SSK'nın hukuki durumundaki belirsizlik bir başka önemli problemi oluşturuyor. 57. Hükümet döneminde hazırlanan ve SSK'da yapısal değişiklikler içeren yasa tasarıları geçmiş dönemde çıkarılamamıştı. Onların yerine çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ise Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişlerdi. Yeni yasal düzenlemeler yapılması için gereken süre çoktan doldu. SSK'nın hukuki durumunun bir an önce açıklığa kavuşturulması zorunluluğu yeni Hükümetin önünde duruyor.

SSK'nın  AKP açısından bir diğer özelliği şimdiye kadar kadrolaşma imkânı bulamamış olması. Refahyol  döneminde bu "sorun"u Sağlık Bakanlığı'ndan kadro transfer ederek çözmeye çalışmışlardı ve   SSK bürokrasisinde dirençle karşılaşmışlardı. Aynı sorunu bir kez daha yaşamaları  kaçınılmaz görünüyor.

Yerleşik ve güçlü bir kurumsal kimliğe sahip olan SSK çalışanlarının  ulaştığı örgütlenme düzeyi de AKP için bir başka engel oluşturuyor. Geleneği 1960'lardaki "SSK Hekimleri ve Eczacıları Sendikası"na kadar uzanan bu örgütlenmenin çalışanlar aleyhine yapılacak düzenlemeler karşısında göstereceği muhalefet etkili olacak.

Yeni hükümetin ve Yeni Çalışma Bakanı'nın bütün bu sorunları nasıl çözeceğini muhtemelen kendileri de dahil kimse bilmiyor.

AKP'nin SSK'yla sınavı zorlu geçeceğe benziyor.

*İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön