e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Ocak 2003  Sayı: 97

 

3 Kasım seçimleriyle göreve gelen AKP hükümeti iktidarda iki ayını doldurdu…

Öncelikli taleplerimiz beklemede

 1.jpg (61804 bytes)

TTB’den Akdağ’a “sağlık dosyası”

  • Özlük Hakları
  • Şef/Şef Yardımcılıkları
  • “Malpraktis” Yasası
  • Birinci Basamak Hekimliği/Genel Pratisyenlik
  • Mecburi Hizmet
  • Türkiye’de hekim sayısı
  • Vardiya Uygulaması
  • Sürekli Tıp Eğitim Etkinlikleri İçin İzin
  • 6023 Sayılı TTB Yasası
  • Hekimlik Meslek Etiği Kuralları
  • İlaç
  • Genel Sağlık Sigortası
  • Sağlıkta KDV
  • Hastane Çalışanları İş Sağlığı Yönetmeliği
  • Adli Tıp Hizmetleri

Tıp Dünyası - ANKARA - Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ile 28 Kasım 2002 günü yaptığı görüşmede, sağlıkta çözüm bekleyen acil sorunları ve TTB’nin görüş önerilerini içeren kapsamlı bir dosya sundu. Dosyada yer alan konular ana başlıklarıyla şöyle:

Özlük Hakları: Acil ve öncelikli özlük hakları konusunda 10 maddelik yasa önerilerini içeren broşür iletildi. Broşürde, “zam ve tazminatlar”, “ikramiyeler”, “çalışma saatleri”, “yıllık izin”, “mazeret izni” gibi başlıklarda yasal düzenleme önerilerine yer verildi.

Genel Sağlık Sigortası: 31 Ekim 2001’de, önceki Sağlık Bakanı’na  iletilen görüş Recep Akdağ’a da aktarıldı. Geçmiş yıllarda kişisel sağlık sigortası, genel sağlık sigortası, sağlık sandığı kurumu adları ile gündeme getirilen ve özde aynı olan tasarılar konusunda TTB, Türkiye’nin ihtiyacına denk düşmediği ve finansman sorununu çözemeyeceği görüşündedir. Bütün nüfusu sağlık güvencesi kapsamına alan, sağlık hizmeti için kaynağı genel vergiler üzerinden karşılayan, vergiyi de çalışanlar ve halkın büyük çoğunluğu üzerine yansıtmayan, hizmet üretimi ve finansman sisteminin tek elde toplandığı bir düzenlemeye ihtiyaç vardır.

KDV: Sağlıkta KDV kaldırılmalıdır (geçmiş yıllarda Sağlık Bakanlığı’na iletilen başvurular dosyada bulunmaktadır).

Mecburi Hizmet: Özü itibarıyla antidemokratik olan bu yasanın yürürlükten kaldırılması, hekim istihdamı konusunda özendirici politikaların gündeme getirilmesi önerisini içeren yazışma ve materyaller iletildi.

Türkiye’de hekim sayısı: Sağlık Bakanlığı’nın sağlık alanındaki en önemli otorite olarak hekim insan gücü planlamasında aktif rol alması, yeni tıp fakültesi açılmaması, varolanların her anlamda niteliklerinin gözden geçirilerek artırılması, tıp fakültelerine alınan öğrenci sayısının azaltılması (planlama dahilinde) görüşleri bildirilmiştir. Bu başlık altında, hekimlerin isteği dışında naklen tayin, rotasyon ve geçici görevlendirme uygulamalarının sonlandırması (bu uygulamalara dayanak oluşturan yasal düzenlemeler varsa iptali); hekimlerin işe alınma, yer değiştirme ve görevlendirilmeleri sürecinde TTB ile söz ve karar sahibi olduğu yapılanmaların kurularak işlevsel kılınması taleplerine yer verildi.

Vardiya Uygulaması: Bir önceki Sağlık Bakanı döneminde uygulamaya sokulan vardiyanın, yine aynı Sağlık Bakanı’nca da “makul” olmadığına dair açıklamaları bulunduğu hatırlatılarak bütünlüklü bir sağlık politikası içerisinde bu türden bir sağlık hizmet sunumunun yerinde olmadığı belirtilmiş, bu uygulamanın sonlandırılması istenmiştir. Birinci basamak sağlık hizmetlerinde yapılacak iyileştirmelerle ve ikinci basamaktaki düzenlemelerle önemli ölçüde çözüm getirilebileceği vurgulanmıştır.  

“Malpraktis” Yasası: Bakanlar Kurulu’nca 2002 Temmuz’unda TBMM’ye sevkedilen ve seçim sonrası parlamento değişikliği nedeniyle kadük olan yasa tasarısının Hükümet ve Bakanlık gündeminden tümüyle çıkarılması istenmiştir. TTB tarafından yürütülen malpraktis konusunun olabilen en az düzeye indirilebilmesi için, yapılması gereken çalışmalarda her türlü ortak çabayı yürütmeye hazır olduğunu aktarılmıştır.

İlaç: TTB’nin ilaç başlığındaki görüşleri (Türkiye’de ilaç üretiminden hekimlerin ilaç yazımındaki yetkilerinin kısıtlanması çabalarına, rasyonel ilaç kullanımına, patent, ruhsatlandırmaya, ilaçların fiyatlandırılmasına, ilaç firmalarınca yapılan tanıtım uygulamalarına, temel ilaç listesine, ulusal ilaç komisyonu oluşturulmasına, hekim ve ilaç tanıtım ilkelerine kadar ana başlıkları içeren kısa bir ilaç raporu olarak) iletilmiştir. İlaç araştırmaları hakkında yönetmeliğe ilişkin görüşler de ayrıca sunulmuştur.

Hekimlik Meslek Etiği Kuralları: TTB 47. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde kabul edilen Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılarak tüzük haline getirilmesi (doğabilecek  kimi yanlış anlamaların önlenmesi) talep edildi..

6023 Sayılı TTB Yasası: 52. Olağanüstü Büyük Kongre’de kabul edilen  TTB Yasası’nın 60. maddesi (delegelikle ilgili düzenleme) ve aciliyet taşıyan maddi konularla ilgili yasa maddelerindeki değişiklik taleplerimiz iletildi.

Sürekli Tıp Eğitim Etkinlikleri İçin İzin: TTB’ce kredilendirilen sürekli tıp eğitimi etkinliklerine katılmak isteyenlere idari izin (10 güne kadar) verilmesi belirtilmiştir (bu başlık aynı zamanda acil talepler içerisinde yasal düzenleme önerisi olarak da sunulmuştur).

Şef/Şef Yardımcılığı Süreci: Geçtiğimiz dönem yaşama geçirilen, eğitim hastanelerinde yozlaşma ve kaosa yol açan şef ve şef yardımcılığı uygulamasından vazgeçilmesi istenmiştir. Sınavsız olarak hiçbir meslek ölçütüne dayanmaksızın şef ve şef yardımcılığı kadrolarına  atanan doçent ve profesörlerin atamaları; Danıştayca ilk aşamasında hukuk dışı olduğu bildirilmesine rağmen 15.01.2001'de tamamlanan sınav süreci ile ataması yapılan şef ve şef yardımclığı atamalarında yasal sürecin gereğinin yerine getirilmesi gerektiği anımsatılmıştır. Tüm kadrolara yeterli altyapı ve eğitim verme olanağı olup olmadığına gore yeniden belirlenmesi ve açık olarak ilan edilmesi, Eğitim Hastanelerinde ortaya çıkacak olan eğitici ihtiyacı en kısa zamanda ilan edilecek bir sınav takvimi ile hızla giderilmesi talepleri aktarılmıştır. Bu noktada 3 aşamalı bir sınav yapılması (1997-1998'de olduğu gibi birinci aşama dil, ikinci aşama mesleki bilgi, üçüncü aşama jürinin yapacağı bilimsel yayın çalışma değerlendirilmesi, mesleki beceri ve yeteneği ile eğitim örğetim yapma yeteneğinin ölçüleceği sınav), jürinin Tıpta Uzmanlık Kurulu tarafından şefler ve üniversite öğretim üyeleri arasından kura ile belirlenmesi, eğitici belirlemenin bilimsel bir uğraş olduğunun kabul edilmesi ve artık sınav süreçleri keyfi olarak değiştirilmemesi istenmiştir.

Birinci Basamak Hekimliği/Genel Pratisyenlik: TTB’nin bu alanda konuya verdiği önem belirtilerek Genel Pratisyenlik Enstitüsü’nün çalışmalarında işbirliği talebi dile getirilmiştir. Pratisyen Hekimlere yönelik eğitim protokol önerisi iletilmiştir. STED’in Sağlık Bakanlığı’nca alınarak birinci basamak hekimlerine gönderilmesi, 1995 yılından bu yana Adli Tıp Uzmanları Derneği ile ortaklaşa düzenlenen Adli Tıp Kursları’nın da bir protokol ile birinci basamaktaki hekimlere verilmesi talep edilmiştir.

Adli Tıp Hizmetleri: Adli Tıp Kurumu dışında yürütülen adli tıp hizmetlerinde keyfi düzenlemelerin ve angarya tarzının hakim olduğu ve adli tıp alanında (ister istemez) yeterli eğitimden yoksun hekimlerin hizmet sunmak durumunda kaldığı; bu nedenle 1219 sayılı kanunun 11. maddesinin gereği olan yönetmeliğin çıkarılması talep edilmiştir.

Hastane Çalışanları İş Sağlığı Yönetmeliği: Sağlık çalışanlarının çalıştıkları ortam nedeniyle sağlıkları açısından çok sayıda risk faktörü ve tehlike ile karşı karşıya olmaları gerçeği karşısında, bu çerçevede yapılacaklara bir ilk adım olmak üzere, 1995 yılında Sağlık Bakanlığı’nca hazırlanan “Hastane Çalışanları İş Sağlığı Yönetmeliği”nin çıkarılması önerilmiştir.

 


Hükümete nema baskısı

Zorunlu tasarruf ve nemaların çalışanlara geri ödenmesi konusundaki Anayasa Mahkemesi kararının öngördüğü 9 aylık sürenin 28 Aralık 2002’de sona ermesinin ardından, KESK tarafından “dilekçe verme” eylemi başlatıldı.

Tıp Dünyası - ANKARA - Zorunlu tasarruf ve nemaların çalışanlara geri ödenmesi konusundaki Anayasa Mahkemesi kararının öngördüğü 9 aylık sürenin 28 Aralık 2002’de sona ermesinin ardından, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu  (KESK) tarafından “dilekçe verme” eylemi başlatıldı.

KESK tarafından 7 Ocak’ta yapılan basın açıklaması ile tüm çalışanlar, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’na hitaben dilekçe vererek, zorunlu tasarruflar konusunda haklarını aramaya çağrıldı. KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, konu ile ilgili olarak verdiği bilgide Anayasa Mahkemesi’nin zorunlu tasarruflar konusunda “Çalışanlardan borç alınan bir paradır. Geri ödenmemesi mülkiyet hakkına tecavüz anlamına gelir” biçimindeki kararını anımsatarak, bu ödemenin yapılması için tanınan 9 aylık sürenin sona erdiğini söyledi. Şimdi bütün çalışanların işyerlerine zorunlu tasarruflarını faizleriyle birlikte geri almak için dilekçe vermeleri gerektiğini belirten Tombul, 30 Aralık 2002 itibarıyla SES olarak bu eylemi başlattıklarını bildirdi. Tombul, SES’e bağlı bütün birimlere dilekçe örneğini gönderdiklerini ifade ederken, dilekçe gönderimi için sınırlı bir tarih olmadığını ancak bir an önce gönderilmesinin uygun olacağını da sözlerine ekledi.

İsmail Hakkı Tombul, dilekçelere yanıt verilmemesi durumunda çalışanların dava açma hakkını elde etmiş olacaklarına işaret etti.

Hükümetin dava açılıncaya kadar bir ödeme planı hazırlaması ve bunu yasalaştırması durumunda faiz ödemelerine de yer vermesi gerektiğine dikkat çeken Tombul, faizlerin ödenmemesinin de dava konusu olabileceğini bildirdi. Tombul, “Konfederasyon olarak bunu takip edeceğiz. Emek Platformu’nun da en önemli gündem maddesi budur. Bununla ilgili olarak ne gerekiyorsa yapılacaktır” diye konuştu.

 

Dilekçe örneği

BAŞBAKANLIK HAZINE

MÜSTEŞARLI?I’NA

Sunulmak üzere

……………….. Müdürlüğü’ne/Başkanlığı’na

 

Halen ……………………… işyerinde, …………… sicil numarası ile ………….. olarak görev yapmaktayım.

08.09.1999 gün ve 23810 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Yasası’nın 62. maddesinin 3 numaralı bendi ile 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesine Dair Yasa’nın 2. ve 3. maddeleri ile 01.06.2000 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırıldı. Bu nedenle 3417 sayılı yasa kapsamından çıkarılmış bulunmaktayım.

Öte yandan 16.01.2000 gün ve 23935 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 18.11.1998 gün ve 1997/59 E, 1998/71 K sayılı kararı ile hak sahiplerine ne zaman ve ne şekilde ödeme yapılacağını belirleyen 3417 sayılı yasanın 6. maddesinin 3. fıkrasının, yasanın 2. maddesi kapsamından çıkanlar yönünden iptaline karar verilmiştir.

Bu kez Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 11.02.2000 gün ve E:1996/492 sayılı kararı ile 3417 sayılı Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi ve Bu Tasarrufların Değerlendirilmesi’ne Dair Yasa’nın 6. maddesinin 3. fıkrasının 6 aydan az tasarrufta bulunup, yasanın 2. maddesi kapsamında çıkanlar dışındakilere ilişkin hükümlerinin de anayasaya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş ve Anayasa Mahkemesi’nin 28 Mart 2002 tarih ve 24709 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 10.12.2001 gün ve K:2001/362 sayılı kararı ile 3417 sayılı yasanın 6. maddesinin 2. fıkrasının anayasaya aykırı olduğundan iptaline, 2 ve 3. fıkraların iptali nedeni ile   uygulanma olanağı kalmayan 4. fıkrasının da 2449 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş ve Yargılama Usülleri Hakkında Yasa’nın 29. maddesinin 2. fıkrası gereğince iptaline karar verilmiştir.

Özetle 3417 sayılı yasanın 3. ve 4. maddeleri 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Yasası’nın 62. maddesinin 3 numaralı bendi ile 01.06.2000 tarihinden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmış ve yukarıda açıklaması yer alan 18.11.1998 gün ve E:1997/59, K:1998/71 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile 3417 sayılı yasanın 6. maddesinin 2. fıkrasının iptalinin yanı sıra 3. fıkrasının 6 yıldan daha az tasarrufta bulunup, 3417 sayılı yasanın 2. maddesi kapsamından çıkanlar dışındakilere ilişkin hükümlerinin de anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş ve böylece çalışan payı olarak biriken tasarruf kesintilerinin Devlet Katkısı ve Neması ile birlikte ödenmesi konusunda zorunluluğunun ortadan kaldırılmış bulunduğundan artık çalışan payı olarak biriken Tasarruf Teşvik Kesintilerinin devlet katkısı ve neması ile birlikte çalışanlara iadesinin, yalnız emeklilik ve ölüm halinde olmayacağı açıktır.

Anayasa Mahkemesinin son karasında çalışanların tasarruf hesaplarında biriken ana para ve nemalarının hak saliplerinin mülkiyet hakkı kapsamında oldukları belirtilmiştir. Anayasanın 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının temel haklardan olduğu şüphesizdir.

Mülkiyet hakkım olan zorunlu tassaruf hesabımda bulunan ana para kesintileri ve nemalarının bugünden itibaren yasal faizi ile ödenmesi için gereğini arz ederim.

 

Tarih                                 Ad, Soyad, İmza

 


“ABD’ye karşı tutum alın”

Hükümetten, ABD’nin Irak’a müdahalesine karşı tutum alınmasını isteyen Emek Platformu Başkanlar Kurulu, bölgesel gerilim ve savaş tehlikesinin zaten yoksulluk içinde olan emekçileri ve tüm halkı daha da kaygılandırdığını ifade etti.

Tıp Dünyası - ANKARA - Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) de aralarında bulunduğu Emek Platformu’nun Başkanlar Kurulu toplantısı, 25 Aralık 2002 günü saat 12.30’da gerçekleştirildi. Emek Platformu Başkanlar Kurulu üyeleri daha sonra, başta ABD’nin Irak’a müdahalesi olmak üzere, ekonomik ve sosyal konularda çözüm bekleyen konulara ilişkin görüşlerini aktarmak üzere Başbakan Abdullah Gül ile görüştüler.

Abdullah Gül ve Emek Platformu Başkanlar Kurulu’nun görüşmesi, Gül’ün Başbakanlık’taki makamında saat 14.30’da gerçekleşti. Hükümetten, ABD’nin Irak’a müdahalesine karşı tutum alınmasını isteyen Emek Platformu Başkanlar Kurulu, bölgesel gerilim ve savaş tehlikesinin zaten yoksulluk içinde olan emekçileri ve tüm halkı daha da kaygılandırdığını ifade etti. Dönem sözcülüğünü Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) yürüttüğü Emek Platformu Başkanlar Kurulu’nun, Başbakan Gül’e çalışan kesim ve emekliler adına ilettiği talepler şöyle:

-ABD’nin Irak müdahalesine karşı tutum alınmalıdır. Emekçilere ve halkımıza açlık, yoksulluk ve yıkım getirecek bu savaşa karşı bölge barışını tesis etmeye yönelik her türlü girişimde bulunmalı, Türkiye bu müdahalenin bir parçası olmamalıdır.

-Demokratikleşmenin önündeki en büyük engel olan 1982 Anayasası yerine, evrensel hukuk ilkeleri temelinde ulusal bağımsızlığı ve ulusal egemenliği, laikliği, demokratik hak ve özgürlükleri ve insan haklarını koruyan ve güvence altına alan çağdaş, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Anayasa, özgür bir ortamda tartışılarak ve tüm halk kesimlerinin etkin katılımı ile hazırlanmalıdır. Bu konuda yapılacak çalışmalarda Emek Platformu’nun bir önceki Hükümet döneminde açıkladığı ekteki değişiklik önerileri de dikkate alınmalıdır.

-İş Güvencesi Yasası’nın hiçbir şarta bağlı olmaksızın uygulanması sağlanmalı, esnek çalıştırma ve kıdem tazminatlarının düşürülmesi girişimleri önlenmelidir. İşveren çevrelerinin, 15 Mart 2003’te yürürlüğe girecek olan, İş Güvencesi Yasası’nı işlevsiz hale getirmek için çıkarılmasını dayattıkları İş Kanunu Ön Tasarısı Emek Platformu Bileşenlerinin talepleri doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir. Kamu çalışanlarının iş güvencesini kaldıran ve esnek çalışmayı gündeme getiren “Personel Rejim Yasası Tasarısı” geri çekilmeli, çalışma mevzuatı ile ilgili düzenlemeler kamu çalışanları örgütlerinin talepleri doğrultusunda yeniden ele alınmalıdır.Çalışanların, Tasarrufa Teşvik Fonu’ndaki birikimlerinin toplamı, yani ana para ve nemalar, gerçek değerleri üzerinden değerlendirilerek) hak sahiplerine derhal ve nakden ödenmelidir.

-4688 sayılı yasa demokratikleştirilerek kamu çalışanlarına grevli - toplu sözleşmeli sendikal hakkı tanınmalı, 2003 yılı ücret artışlarında asgari yaşam standardı dikkate alınarak ücretler, kamu çalışanları örgütlerinin katılımıyla belirlenmelidir. Geçici bütçe, emekçilerin talepleri dikkate alınarak sosyal adaletsizlikleri giderecek şekilde ele alınmalıdır.

-Sendikalar Yasası ile Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası’nda sendikaların da görüşleri doğrultusunda, gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Sendikal örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılmalı ve ILO standartları uygulanmalıdır. Çalışanların ortak örgütlenmesinin önündeki engeller kaldırılmalıdır.

-Asgari ücret, günümüz ekonomik koşullarına uygun insanca bir yaşama elverişli düzeye yükseltilmelidir. Asgari ücret üzerindeki vergi yükü kaldırılmalıdır.

-Değişik sosyal güvenlik kuruluşlarına bağlı emekliler arasındaki gelir adaletsizlikleri ortadan kaldırılmalıdır. Emeklilerin aylıkları insanca bir yaşama elverişli düzeye yükseltilmelidir. SSK ve Bağ Kur emeklilerinin geçmişten gelen mağduriyetleri giderilmelidir.

-Başta Tütün ve Şeker Yasası olmak üzere bu amaca yönelik tüm yasalar, sosyal tahribatı daha da derinleştirecek olan özelleştirmeler ve işten çıkartmalar derhal durdurulmalıdır.Ulusal birikimlerin sermaye çevrelerine özelleştirme yoluyla aktarılması önlenmelidir.

-Ekonomik Sosyal Konsey, yapısı toplumun tüm kesimlerinin temsilini sağlayacak şekilde genişletilerek ve demokratikleştirilerek etkin hale getirilmelidir.

-İktidar değişiklikleriyle gündeme gelen siyasal kadrolaşmalara son verilmeli; atama, nakil, terfi, denetim, teftiş ve cezalar objektif kriterlere dayandırılmalıdır.

-Çalışanlarla ilgili bütün kararların alınma süreçlerinde çalışanların örgütleri yer almalıdır.

-Yabancıların çalışma izinleri ile ilgili olarak gündeme getirilen değişiklikler yabancılar lehine bir haksız rekabet ortamı yaratacaktır. Bu konudaki çalışmalarda ülkemize sermaye girişi tek değişken olarak ele alınmamalıdır. Kaçak işçilik ve kayıt dışı istihdam mutlaka önlenmelidir.

Emek Platformu, Türk-İş,   Hak-İş, DİSK, KESK, Türkiye Kamu-Sen, Memur-Sen, BASK, Türkiye İşçi Emeklileri Derneği, Tüm İşçi Emeklileri Derneği, Tüm Bağ-Kur Emeklileri Derneği, TMMOB, Türkiye Barolar Birliği, Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Veteriner Hekimleri Birliği ve TÜRMOB’dan oluşuyor.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön