e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Aralık 2002  Sayı: 95

 

Dr. Füsun Sayek, 2-6 Ekim tarihlerinde yapılan Dünya Tabipler Birliği Kongresi’ni anlattı

Dünya hekimleri biyoterörü tartıştı

Tıp Dünyası - ANKARA - Dünya Tabipler Birliği’nin (DTB) 2001 yılında Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de yapılacak olan genel kurulu, 11 Eylül olaylarının ardından “dayanışma” düşüncesiyle ABD’ye alındı ve bu yılın 2-6 Ekim tarihleri arasında Washington’da gerçekleştirildi. Ana gündem maddesinin “biyoterorizm” olduğu genel kurulda, hekimlerin biyolojik silah geliştirilmesi çalışmalarına katılmamaları, katılanların da etik ilkelere uymaları istendi. 

Genel kurula Türkiye adına katılan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek, genel kurul ve alınan kararlarla ilgili olarak Tıp Dünyası’nın sorularını yanıtladı.

- Öncelikle, DTB’nin yapısı hakkında bir anımsatma yapar mısınız?

DTB bağımsız bir konfederasyon. Dünyadaki milyonlarca hekimin, tüm sektörlerde çalışan uzman ve pratisyen hekimlerin üye olduğu ulusal tabip birliklerinin üst örgütü. DTB’ye hekimler de   birliklerden bağımsız olarak üye olabiliyorlar. Tıp eğitimi, insan hakları, hastalara verdiğimiz hizmetler ve çevre konularıyla ilgilenen ve tüm bu konularda mesleğin bağımsızlığını  savunan bir kuruluş. Tıbbi etik konusunda çok önemli rolü var. İnsan hakları konusunda çok aktif. Hem insan hakları konusunda yaptığı çalışmalar nedeniyle mağdur olmuş hekimlere destek oluyor hem de insan haklarının korunmasında aktif rol alıyor. İnsan gücü planlamasına katkıda bulunuyor ve iş sağlığı konularında da bazı aktiviteler yapıyor. Bunları yaparken işbirliği yaptığı bazı kurumlar var bunların başında da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) geliyor. Zaten ikisi de İsviçre’de bulunuyor.

- Genel kurulun gündemi hakkında bilgi verebilir misiniz? Özel bir gündem maddesi var mıydı?

DTB’nin toplantıları 4 gün sürüyor;  ilk iki gün bilimsel toplantılar yapılıyor. Önceki toplantı İngiltere’deydi ve ana tema tıp eğitimiydi. Bu yılki ana tema da “biyoterorizm”di ve hekim örgütlerinin bu konudaki sorumlulukları, neler yapabilecekleri konuşuldu. Toplantıya 49 üye ülke katıldı ve daha önceki toplantılarda olduğu gibi bir sonraki dönemin başkanı seçildi. Hindistan toplantısı yapılmadığı için 2 başkan seçilmek zorunda kaldı. 2003 yılı için Finlandiyalı Kati Mylimaki; 2004 yılı için de İngiliz James Appleyard dönem başkanlıklarına seçildiler. Mylimaki bir pratisyen hekim. Daha önce Finlandiya Tabip Birliği başkanıydı. Kadın hakları konusunda çalışan bir kadın hekim. Genel kurullarda bilimsel oturumların yanı sıra, DTB’nin çeşitli komiteleri aracılığıyla yıl boyu çalıştığı konular gündeme getiriliyor ve orada oylamalar yapılıyor. Bu komiteler bildirgeler ve tabip birliklerinin de uyması gereken bazı kuralları oluşturuyorlar. Bir de ayrıca kurumun finans durumu, üye aidatlarının ödenmesi gibi örgüt içi teknik konular da görüşülüyor. Bu arada yeni kurulan tabip birliklerinden başvuranlar oldu. Azerbaycan, Rusya, Gürcistan, Kuveyt ve Nepal Tabip Birlikleri de yeni üyeler olarak kabul edildiler. 

- Genel kurulda dünya sağlık sorunlarıyla ilgili olarak hangi konular öne çıktı, neler, tartışıldı ve hangi kararlar alındı?

Helsinki Bildirgesi: İnsanlar üzerindeki araştırmalarla ilgili Helsinki Bildirgesi bu toplantının gündem maddelerinden biriydi. Helsinki Bildirgesi 20 yıldır kullanılıyordu ama son 5 yıldır DTB’nin yeniden gündeminde. Geçtiğimiz yıl bir değişiklik yapılmıştı; şimdi yeniden, yapılan değişikliklerin bazı bölümlerinin çok iyi anlaşılamadığı görülerek yeniden açıklıklar getirilmeye çalışılıyor. Bununla ilgili çalışmalar hala sürüyor.

İstanbul Protokolü:  Bu, İstanbul’da toplanan uluslararası uzmanların geliştirdiği ve işkencenin tanımına dair bir döküman. Tüm tabip birliklerince benimsenerek gerekli eğitim programlarının başlatılması kararlaştırıldı. En son verilerle bedensel ve ruhsal işkencenin nasıl tanınacağını anlatıyor. Bu protokolün geliştirilmesi TTB ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)  başta olmak üzere Türkiye’den uzmanlar katıldılar ve BM dökümanı haline geldi. Şimdi de  uygulamalarına geçildi. Türkiye’de bundan önce sanıyorum 2-3 toplantı yaparak hekimlere protokolü anlattık.

Psikiyatrinin politik amaçla kullanımının önlenmesi: Psikiyatrinin politik nedenlerle suistimal edilmesinin önüne geçilmesi kararı alındı. Bu konuda hekimlere baskı yapılmaması, hekimlerin buna direnmesi ve Dünya Sağlık Örgütü’nün de bu çağrıya uyması istendi. Bu öneriyi İngiliz Tabipler Birliği getirdi ve buna gerekçe olarak çeşitli ülkelerde politik suçluların ve sosyal aktivistlerin psikiyatri hastanelerine yatırılarak ceza olarak gereksiz psikiyatrik tedavilere tabi tutulmasını gösterdi.

Biyolojik silahların geliştirilmesi çalışmalarına hekimlerin katılmaması: Amerikan Tabipler Birliği’nin bu önerisi de kabul edildi. Biyolojik silahların geliştirilmesi çalışmalarının halk sağlığına tehdit oluşturmaması için varolan halk sağlığı sistemlerinin ve hastalıkların sürveans sistemlerinin de geliştirilmesi gerektiği vurgulandı. Bu çalışmalarda yer alan hekimler için nasıl önlemler almaları gerektiği konusunda bir bildirge hazırlandı.

Ötenazi: Bir kez daha “ötenazi temel etik uygulamalarla çelişen bir durumdur ve kabul edilemez” yönünde bir karar alındı. DTB, ülkelerdeki yasalar aksini hükmetse bile tabip birliklerini ve hekimleri ötenazi uygulamalarına katılmamaya çağırdı.

Anneden çocuğa geçen AIDS: Bu konuda tutum belirlendi. Şu anda hastalığın anneden çocuğa geçmesini önleyebilen ilaçlar olduğu anımsatılarak, kadınların AIDS konusunda

eğitilmesi ve bu konuda gerekli bilgilendirmenin yapılması gerektiği vurgulandı.

Doğum öncesi cinsiyet seçimi: Doğum öncesi testlerle cinsiyet seçerek çocuk dünyaya getirilmesi çalışmalarına karşı hükümetlerin ve tabip birliklerinin uyanık olması ve bu konunun kabul edilmemesi kararı alındı.

Hasta güvenliği: Malpraktis ile ilişkili yeni bir bildirge çıkarıldı. Malpraktis daha çok cezalandırıcı yönü ağır basan bir konu. Oysa ki temel tepki, “bunlar nasıl önlenebilir” yönünde olmalı. İşte bu hasta güvenliği bildirgesinde bu tartışılıyor. Bu konuda tüm tarafların birlikte çalışması öneriliyor.

Güvenli enjeksiyon: Güvenli enjeksiyon diye bir bildirge daha kabul edildi. Dünyada enjeksiyon yoluyla 8 ile 16 milyon yeni Hepatit B virüsü, 2.3 ve 4.5 milyon Hepatit C virüsü yayılıyor ve 80 ile 160 bin yeni HIV enfeksiyonu oluyor. Dolayısıyla bu enjeksiyonların daha emniyetli yapılabilmesi için de hekimlere önerilerde bulunuldu. Mümkün olduğu durumlarda hastalara enjeksiyon yerine diğer ağızdan alınacak ilaç yöntemlerinin kullanılması, enjeksiyonların güvenli olduğundan emin olunduğunda uygulanması ve enjeksiyon yapıldıktan sonra iğnelerin, cerrahi materyallerin ve kesici aletlerin mutlaka özel şekilde yok edilmesi istendi. Bu konularda hastaları uyarmak, bilgilendirmek vb için eğitim programları da mutlaka tabip birlikleri tarafından yapılmalı dendi.

İlaç alımı: Hastaların hekimlerine danışmadan ilaç almalarıyla ilgili bir çalışma yapıldı ve çeşitli sorumluluklar, hastaların, hekimlerin sorumluluğu değerlendirildi. Hangi ilaçlar hekime danışmadan, hangileri hekim-eczacı işbirliği ile alınabilir, buna açıklık getiriliyor.

Hasta Bilgileri: Hasta kayıtlarıyla ilgili, hasta bilgileriyle ilgili etik çalışma yapıldı ve bu hala sürüyor. Örneğin veriler nasıl toplanmalı, hastalar ulaşabilmeli mi, gizlilik durumu nedir, doktorlar arasında ya da başka gruplarla paylaşılırken hastanın iznine gerek var mı ve bu nasıl alınmalı. Bu verilerin kullanma sorumluluğu kimde olmalı, hastanın mı, doktorun mu, çalıştığı kurumun mu vs bununla ilgili ayrıntılı bir tartışma dökümanı. Bu da kabul edildi, bu da bizim için önemli bir doküman.

- Ülkelerin özel sağlık sorunları DTB gündemine taşınıyor mu?

DTB çok fazla üyesi olan bir kuruluş. Her ülkenin özel sorunlarının tartışılması mümkün değil. Bazı konular; AIDS gibi örneğin, dünya için öncelikli önem taşıyor. Bir ülkeye özgü sorundan çok, çok sayıda ülkeyi ilgilendiren sorunların tartışıldığı bir ortam oluyor; ama her türlü sorunu götürebileceğimiz bir platform. Ama tabii ki ülkelerin özel durumları, çok acil ehemmiyet taşıyorsa, bilgilendirme amacıyla tüm gruba sunuluyor.

- Türkiye açısından karşılaştırmalı bir değerlendirme yapabilir misiniz? DTB’ye üye ülkeler arasında Türkiye genel olarak ne durumda?

DTB’ye üye bir grup ülke sağlık açısından bir kere Türkiye’den çok daha iyi göstergelere sahip. Örneğin bebek ölümlerinin bizdeki kadar yüksek olduğu ülke sayısı az, anne ölümlerinin yüksek olduğu ülke sayısı az. Bu nedenle diğer ülkelerin konuştuğu konularla bizimki biraz daha farklı. Biz daha hala, Türkiye’de iyi bir sağlık sistemi oturtulsun çabasındayız. Oysaki, bunun olmadığı ülkelerde daha ayrıntılı etik konulara eğilmek mümkün olabiliyor. Bazı konularda ülkenin durumunu da gözeterek öncelikleri öne çıkarmak lazım. Diğer ülkelerin konuştukları ötenazi örneğin, Türkiye için çok önemli bir etik sorun kabul edilmez, gündemi çok işgal etmeyebilir örneğin ama DTB’nin her toplantısında ötenazi konuşulur. Ama oranın tam bir üyesiyiz. Ödediğimiz üye aidatı kadar hakkımız var. Ancak DTB’nin çok saygı duyulan bir üyesiyiz.

- TTB’nin DTB ile genel kurul dışında da ilişkileri sürüyor mu?

DTB Genel Sekreteri ile sıkı bir işbirliği içindeyiz; gerek yazışmalar, gerek internet aracılığıyla. Bizim burada düzenlediğimiz toplantılara katılıyorlar. 

- Kongrede alınan  kararlar ya da yapılan çalışmalarla bağlantılı olarak, TTB’nin Türkiye’de başlatacağı ya da gündeme getireceği bir proje ya da çalışma var mı?

Bizim sorumluluğumuz, DTB’de alınan kararların mümkün olan en yaygın biçimde hekimlere duyurulması. Uluslararası belgeler adı altında kitabımızla ve internet aracılığıyla hekimlere duyuruyoruz. Ayrıca toplantılarda,  örneğin açlık grevi sırasında toplumla paylaşarak bu bilgileri yaygınlaştırıyoruz. Oradakini Türkiye’ye, buradakini de oraya aktarmayı yapıyoruz.

- Bir sonraki DTB genel kurulu ne zaman ve nerede yapılacak?

10-14 Eylül 2003’de Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de yapılacak. Hasta hekim ilişkisi ve hekimliğin geleceği ile Helsinki Deklarasyonu tartışılacak.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön