e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Aralık 2002  Sayı: 95

 

TTB 52. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde önümüzdeki dönemde yürütülecek çalışmalar tartışıldı

Öncelikli taleplerimiz çözüm bekliyor

Bakandan ortak çalışma sözü

Dr. Sayek: “Hekimler zor durumda”

1.gif (41970 bytes)     2.gif (37662 bytes)

 

Bakandan ortak çalışma sözü

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek, Osman Durmuş ile geçen son 3.5 yılı hekimlerin “kayıp dönem” olarak nitelediklerini belirtirken, Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ da, bundan sonraki bütün projelerde TTB ile birlikte çalışma sözü verdi.

Tıp Dünyası - ANKARA - TTB 52. Olağanüstü Büyük Kongresi 23-24 Kasım tarihlerinde Ankara’da Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ve hekim kökenli milletvekillerinden bazılarının da katıldığı kongrede, 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasası, TTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Çalışma ve Onay Yönetmeliği, Türkiye Tıp Ortamı/Sağlık Politikaları/Özlük Hakları ile ABD’nin olası Irak saldırısına karşı TTB’nin ve hekimlerin tutumunun ne olacağı görüşüldü.

3.gif (23928 bytes)TTB 52. Olağanüstü Büyük Kongresi 23 Kasım cumartesi günü saat 10.00’da başladı. Divan Başkanlığına İzmir Delegesi Dr. Zafer Şişli, başkan yardımcılığına Antalya Delegesi Dr. Naci İşoğlu, üyeliklere de Muğla Delegesi Dr. Nalan Önal ile Bartın Delegesi Dr. İbrahim Balım seçildi. Divan’ın oluşturulmasının ardından TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek konuşma yaptı.

 Sayek, sağlıktaki sorunları ve hekimlerin taleplerini kapsayan konuşmasında, sağlık çalışanları olarak MHP’li Osman Durmuş’un Sağlık Bakanlığı yaptığı 3.5 yılı “kayıp dönem” olarak kabul ettiklerini ve önümüzdeki dönemde bu kayıpların giderilmesini umduklarını söyledi. Sayek’in ardından Sağlık Bakanı Recep Akdağ da, bir konuşma yaptı. Kendisini yuvasında hissettiğini belirterek sözlerine başlayan Akdağ, Sayek’in konuşmasına gönderme yaparak “İyi bir ortak; çalışma, iş ortağı bulduğumu görmekten memnunum” dedi. Sağlıkta ciddi sorunlar yaşandığını ancak problemlerin çözümsüz olmadığını belirten Akdağ, “Bu ülkenin insanlarının evrensel standartlarda kaliteli sağlık hizmeti alabilmesi için, tabipler birliğimizin işbirliği ve politik katkılarına açık olduğumuzu ve yapılacak çalışmaları destekleyeceğimizi belirtmek isterim” diye konuştu.

Akdağ, sağlık sistemindeki problemlerin sistemin diğer alanlarındaki problemlerden ayrı düşünülemeyeceğine dikkat çekerek, sağlık sisteminde ciddi bir dönüşüme gereksinim olduğunu söyledi. Bunun için “acil eylem planı” başlattıklarını belirten Akdağ, Çalışma, Maliye ve Sağlık Bakanlarının biraraya gelerek bundan sonraki projelerde koordinasyonu sağlayabilmek açısından bir komisyon ve alt kurullarını oluşturduklarını anlattı. Akdağ, tüm yurttaşları kapsayacak bir genel sağlık sigortasının hazırlığı içinde olduklarını söyledi.

Hekim sorunlarının çözümü konusuyla içtenlikle ilgileneceği sözü veren Recep Akdağ, AKP’nin seçim bildirgesinde yer alan ancak uygulanma biçimi konusunda belirsiz bırakılan “aile doktorluğu” tanımı ile pratisyen hekimliğin kastedildiğini ifade ederek,  yurttaşların yanlış anlamasını engellemek için bu tanımı seçtiklerini savundu.

Sağlık Bakanı Akdağ,  sözlerini TTB’nin sağlayacağı katkılara şimdiden teşekkür ederek tamamladı. 

Sağlık Bakanı’nın konuşmasının ardından CHP Ankara Milletvekili Dr. Muzaffer Kurtulmuşoğlu ve Türk Eczacılar Birliği (TEB) Başkanı Mehmet Domaç da birer konuşma yaptılar. TTB’nin sağlık alanında son derece önemli, gündem belirleyen bir kuruluş olduğunu, bugüne kadar çok önemli işler yaptığını vurgulayan Domaç, “Bugün kaybedilmiştir. Gelecektir önemli olan. Gelecekle ilgili projeksiyonlarımızı yeniden gözden geçirelim. Başarınız, bizim başarımızdır” diye konuştu.

Konuşmaların ardından, gündem sıralamasının ve gündem maddelerinin oylamasına geçildi. TTB Merkez Konseyi’nin ABD’nin olası Irak saldırısının gündem maddesi olarak kabul edilmesi önerisi oy birliği ile kabul edildi. İlk gün, 6023 sayılı TTB Yasası ve  TTB İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Çalışma ve Onay Yönetmeliği görüşmeleriyle sona eren kongre, ikinci gün de Türkiye Tıp Ortamı/Sağlık Politikaları/Özlük Hakları ve Savaş maddelerinin görüşülmesiyle tamamlandı.

125 delegenin yanı sıra çok sayıda hekimin konuk olarak katıldığı kongrede, hekimler yeni hükümete ilişkin olarak değerlendirmelerde de bulundular. Bazı hekimler, seçim bildirgesindeki ve bugüne kadar yapılan açıklamalardaki yaklaşımları dikkate alarak AKP’nin sağlık politikalarına eleştirilerde bulunurken, bazı hekimler de, “Kimsenin sağlık alanına ve hekimlere Osman Durmuş kadar zarar veremeyeceğini” savunarak, yeni döneme umutlu bakmak gerektiğini dile getirdiler.

 

 

Dr. Sayek: “Hekimler zor durumda”

TTB Merkez Konseyi Başkanı Sayek, özlük haklarından şef ve şef yardımcılıklarına, SSK ilaç talimatnamesinden döner sermayeye, sağlık ocaklarından devlet hastanelerine,  malpraktis yasasından acil hizmetlere, Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi’nden ABD’nin olası Irak saldırısına kadar, çok geniş bir yelpazede hekimlerin sorun ve taleplerini dile getirdi.

Tıp Dünyası - ANKARA - 23-24 Kasım 2002 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen TTB 52. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde, hekimlerin öne çıkan sorunları ve TTB’nin önerilerileri dile getirildi. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın da katıldığı kongrede, TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek, pekçok yönden büyük zorluklar yaşayan hekimlerin özlük haklarının iyileştirilmesini istedi. Halen 2 bin 500 hekimin mağdur durumda olduğu zorunlu hizmet uygulamasının kaldırılması gerektiğini vurgulayan Sayek, şef ve şef yardımcılıkları yönetmeliğinin ve SSK ilaç talimatnamesinin de düzenlenmesi gerektiğini söyledi.

Füsun Sayek,  konuşmasında ana başlıklarıyla şu konuları dile getirdi:

AKP programı: Yeni hükümetin partinin seçim bildirgesi ve acil eylem planını inceledik. Toplumumuzun bugününün fotoğrafında benzer tespitler olmakla birlikte, yoksulluğun giderileceği, özgür ve müreffeh insanların yaşayacağı bir Türkiye hayali kurulmakla birlikte; “IMF ile yürütülen standby anlaşmasının temel çatısı bozulmadan müzakereler yapılacak” denmesi, serbest piyasanın daha iyi işlenmesi için gerekli koşulların oluşumunu sağlamak için özelleştirme çalışmalarına hız verilecektir denmesi, reel sektörün sorunlarının aşılmasına öncelik verilmesi, temel ekonomik politikaların değişmeyeceği duygusunu yaratmıştır.

4.gif (51397 bytes)Sağlık finansmanı: TTB, sağlık alanındaki önemli sorunların başında finansman modelinin olduğunu düşünmektedir. Vergilerden oluşan genel bütçe sisteminden sağlığı finanse etmek, sağlık alanında dayanışmaya en açık sistem olması nedeniyle uygun görülmektedir. Koruyucu sağlık harcamaları 1992’de 7.2’den 1998’de %3.0’a düşmüştür. Böyle bir ortamda bu verileri olumsuz sağlık göstergelerinin temel nedenlerinden biri olarak görmek beklenir. Oysaki acil eylem planında çözüm olarak özel sektörün yatırımı teşvik edilecek denmektedir. Umarız hükümet programı başka öneriler getirsin ve bu kamu ağırlıklı bir sağlık sistemi yönünde olsun.

Yeşil Kart: Yeşil Kart programı sağlık hizmeti alamayan yoksulların umudu olmuştur. 1992 yılından bugüne başvurularda hızla artış olmuş 14 milyon başvurunun 12 milyonu Yeşil kartlı olmuştur(%15’i). Yeterince kaynak aktarılmadığı için 2001 yılında 117 milyon dolar açıkla kapanmıştır. Toplumun tümüne ulaşılabilir bir sosyal sağlık güvencesi gerçekleşene dek Yeşil Kart korunması, geliştirilmesi gereken bir uygulamadır. Öncelikle bu amaçla bütçeye yeterli kaynak konulmalıdır.

Sağlık evleri: Yıllar içinde az da olsa bir artış göstererek 5793’e ulaşan sağlık ocağı sayısı ve çok az artan ve çoğunluğu doğu bölgesinde olmak üzere kapatılan sağlık evleri (Batman’da %70’i kapalı) sayısı yetersizdir. Önceki dönemde sağlık evleri ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı “sağlık evleri kapatılacak, mobil hizmet uygulanmasına geçilecektir” saptamasını doğru bulmamakta ve endişe ile karşılamaktayız.

Sağlık ocakları: Sağlık ocakları ile ilgili bir önemli konu bina konusudur. Halen ocakların önemli bir yüzdesi kendi binasında değildir. Bu durum önümüzdeki dönemin önceliklerinden olmalıdır. Koruyucu hizmetler için gerekli donanım, binek aracı yetersizdir. Sağlık ocaklarındaki insangücü dağılımına bakıldığında hizmet sunumu da önemli eksiklikler (özellikle, ebe, hemşire, sağlık memuru açısından) görülmektedir. Bu dengesizliğin ve bölgelerarası eşitsizliğin giderilmesi gerekmektedir. Ancak bu özendirici önlemler ile mümkündür (tazminat, konut, vb.). Sağlık ocağı çalışmalarını etkileyen en önemli faktörlerden biri kaynak sorunudur. Kaynak eksikliği sağlık ocaklarında çalışan meslektaşlarımızın vakıflarla-derneklerle çözüm aramaya itilmesine neden olmuştur. TTB, sağlık ocaklarında çalışmanın özendirilmesinde “temel sağlık hizmeti tazminatlarının” önemli olduğunu düşünmektedir. Sağlık ocakları çalışmasına, dolayısıyla halkın sağlığına en önemli katkıyı yapacak umut projelerinden biri TTB Genel Pratisyen Hekimlik Enstitüsüdür.

Döner sermaye: Kasım 2001’de uygulamaya başlanan “Birinci basamakta döner sermaye” uygulaması halkın sağlık hizmetine ulaşmasını engelleyen bir durum olmuş, hekim ve diğer sağlık çalışanlarının parasal gelir beklentisi olduğu düşünceleriyle çıkarılan uygulama tahmin ettiğimiz gibi bu beklentiyi de karşılamamıştır. Yaptığımız çalışmalarda hekimlerin bu uygulamaya yaklaşımlarının olumsuz olduğu, maaşa ve emekliliğe yansımayan bir döner sermaye uygulamasının anlamı olmadığını, para ödemeyen hastalardan fakirlik ilmühaberi istendiği, kapsam dışı bırakılan hizmetlerden de dernek vs. makbuzu istendiği, yeni kadro ile takviye edilmediği halkla personelin karşı karşıya kaldığı ve hasta sayısının azaldığını öğrendik.

Pratisyen Hekimlik Enstitüsü: Bugün yüzlerce meslektaşımız sağlık ocağı yönetiminden epidemiyolojiye kadar pek çok kursu tamamlamıştır kursları tamamlamıştır. Bu projenin Sağlık Bakanlığı tarafından desteklenmesi en önemli beklentimizdir ve ayrıntılı raporu sunmak isteğindeyiz.

Birinci basamağın önemi: Türkiye sağlık sisteminin “hasta merkezli” olabilmesi için temel eksikliklerden biri birinci basamağa önem verilmemesidir. Oysaki bilinen, hastalıkların %85’inin tedavisinin, koruyucu hizmetlerin %100’ünün bu basamakta çözülebileceğidir. Geriye kalan %15 için uygun bir sevk sistemi kurulmak zorundadır. Bu sistem yasalarda varolmasına karşın uygulanmamaktadır. Genelge ve düzgün mevzuatla işler hale getirilmelidir (sağlık ocağına uğramadan hastaneye ikinci basamağa başvuru engellenmelidir).

Devlet hastaneleri: Bugün Türkiye’de ikinci basamak kuruluşları arasında devlet hastaneleri %60.7’sine sahiptir. Türkiye’deki tüm hastaların %56’sı bu yatan hastaların %53’ü bu hastanelerde tedavi edilmektedir. Bu hastanelerde 14.000 uzman hekim, asistan/pratisyen olarak 28.000 hekim hizmet sunmaktadır. Bu kurumlarla ilgili en önemli sorun yine kaynak sorunudur. Yatırımı planına bu amaçlarla para konulmadığından yeni yatırımı planlanamamakta ancak çarpık planlama sürmektedir (verimsiz birbirine yakın üniteler, Kırıkkale örneği). Son yıllarda kamu kaynağının daha da azalması nedeniyle 3418 sayılı kanun geliri ile ek katkı sağlanmaktadır. Burada görüldüğü gibi ek geliri artırılmaya çalışılmakta bu da tıp ortamımızda çeşitli etik sorunlar yaratmaktadır. Hastanelerde poliklinik kuyruklarının azaltılması birinci basamak sağlık ocaklarının geliştirilmesi mümkün olacaktır. Oysaki bu vardiya ile çözülmeye çalışılmış ve dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bu modelle meslektaşlarımız mağdur edilmiştir.

Eğitim hastaneleri: Eğitim hastanelerinin ayrı bir başlık altında incelenmesi gerekir çünkü bu kurumlar Türkiye’nin önemli hizmet veren kurumlarıdır aynı zamanda uzmanlık eğitimi de vermektedirler. Bu önemli kurumların donanımı insangücü gibi konularda desteklenmesi beklenir.Geçtiğimiz yıllarda, bu hastanelerde sık yapılan yönetmelik değişiklikleriyle eğitim ortamları zedelenmiş, kurum iklimleri bozulmuştur.

Şef ve şef yardımcılıkları: Şef/şef yardımcısı atamaları istemediğimiz biçimde yasal süreçle düzenlenmeye çalışılmıştır. Bu konuda yasaların uygulanmasına nesnel sınav  çözümüne ihtiyaç vardır. Ayrıntılı bir rapor sunulacaktır. TTB, 30 Kasım’da 8’si yapılacak uzmanlık kurultaylarının tıp ortamımız için önemli bir birikim olduğuna inanmakta ve Sağlık Bakanlığı’nı katılmaya çağırmaktadır.

SSK: SSK, 30 milyonun üzerinde bir nüfus kesimine hizmet sunan, 48 milyon poliklinik yapan 9000 hekimin çalıştığı bir kurum olması nedeniyle önemli. Yakın zamanda gündemimize Sağlık Bakanlığı ile yapılan özü iyi niyetli ancak kurgu hataları olan protokol ile girdi. Protokolün gözden geçirilmesi, hasta mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor.  Bu arada benzer bir sorun SSK’nın hazırladığı ilaç uygulama talimatında yaşanmaktadır. Çok kullanılan bazı ilaçların birinci basamakta yazımının engellenmesi hastaları mağdur etmiş, hekimlerin reçetelemelerine yeni müdahalelerle sonuçlanmıştır. Tasarruf doğru bir hedeftir ancak mağduriyet yaratarak değil. Değiştirilmesi için SSK’ya girişim yaptık desteklenmesi gerekir.

Tıp fakülteleri: Tıp fakülteleri açısından Sağlık Bakanlığı’ndan beklentilerimiz vardır. Sağlık Bakanlığı, eğitimin içeriğini çizen çekirdek müfredata katılmalıdır. Eğitim için eğitim bölgeleriyle destek olmalıdır, ancak en acil müdahale gerektiren sorun 4500 sayısıdır: Yaptığımız hesaplar bu sayının yarıya indirilmesi gerektiğini göstermektedir. Kadrolar doludur, diğer sağlık çalışanı eksiği daha fazladır.

GAP bölgesi: GAP bölgesiyle ilgili ayrıntılı rapor durumu daha net göstermektedir. Ancak, acilen kadro istemek, özendirici tedbir öğrenci sayısının azaltılması için SB aktif taraf olmalı ve yine acilen antidemokratik bir uygulama olan mecburi hizmet kaldırılmalıdır.

Acil hizmetler: Acil hizmetler 1998 yılında başlatılan 112 hizmetleri ile verilmeye çalışılıyor 565  ambulans ile 301000 çıkış yapılmış 3 yılda ortalama cevap süresi 12 dakikadan 6 dakikaya inmiştir. Ancak buralarda çalışan personelin özlük hakları ile ilgili ciddi sorunlar vardır. Bunların çözülmesi, 112 hizmetlerinin finansman sorununun çözülmesi gerekir(Ayrıntılı rapor var).

Malpraktis yasası: Acilen tekrar tartışılmak üzere geri çekilmelidir.

Özlük hakları: Hekimler zor durumdadır. Tatili, geziyi unutmuşlar; ¼’ü mutfak masraflarını kısmış, % 62’si bilimsel etkinliklere kendi olanaklarıyla katılamamaktadırlar. İkinci, üçüncü işlere itilmişlerdir. Acilen iyileştirme gerekmektedir. Kamuda tam zamanlı çalışma ekonomik anlamda özendirilmeli ve tam süreye geçilmelidir. Özel hizmet tazminatı eğitim için özel izin ve çalışma saatlerinin diğer çalışanlar gibi haftada 40 saate indirilmesi acilen gerçekleştirilmelidir.

6023 ve TTB: TTB bir meslek örgütüdür. 12 Eylül’de değiştirilen yasası üye olma zorunluluğunu kaldırmışsa da Türkiye’deki hekimlerin 74.500’ü üyemizdir. Kendi yönetimsel demokrasisini geliştirmeye çalışmakta ve bunu yasasına yerleştirme isteğindedir. Bugün yapacağımız 6023 çalışması da böyledir. Yani katılımı artırma çabası. TTB diğer meslek örgütleri ve halk sağlığı ile ilgili kuruluşlarla çalışmalar yapar. En yakın temas kuruluşu Sağlık Bakanlığı’dır. Çünkü hem üyelerinin en önemli kısmı Sağlık Bakanlığı’nda çalışmaktadır hem de Sağlık Bakanlığı halkın sağlığından sorumludur. Bu ilişki için birşeyler söylemek gerekir.

Osman Durmuş’lu kayıp dönem: Osman Durmuş TTB’ni ve hekimleri üzmüştür. Temel görevimiz olan ve hatta yasayla sorumluluğumuz olan politika yapabilme olanağımız gaspetmeye kalkmış bu faaliyetimizi etik dışı diye niteleyerek yanılmış, yanıltmaya çalışmıştır. Bu dönemi kayıp dönem olarak algılıyoruz. TTB bundan sonra da değerlerine sahip çıkacaktır. TTB Sağlık Bakanlığı ile ilişkilerini her zamanki ilkelilik içinde yürütecektir. Burada uzlaşma yakınlaşma olabilir anlaşamama da doğaldır. TTB içinde yeraldığı komisyonlarda üretimi ile katkı sunacaktır. TTB, Osman Durmuş’un meslek örgütü temsilcilerini dışladığı Yüksek Sağlık Şurasında yeralmayı talep etmektedir. Umuyoruz ki, yarın diye birşey var.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön