e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

15 Kasım 2002  Sayı: 94

 

Nusret Fişek’ten bize kalan

“Fişek öğrencilerini ve çevresindekileri nasıl etkilerdi? Bu sorunun yanıtını öncelikle yaşamının dünyada varolmuş en onurlu yaşamlardan biri olduğu gerçeğinde buluyorum. Hizmet etmek için isimsiz olmak gerektiğine bizi inandırmıştır. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve çalışkanlığı ile son dakikasına kadar kendinden her sorulana, her istenene karşılık vermek için bıkmadan usanmadan çalışması çevresindeki hepimizi her zaman etkilemiştir.”

Prof. Dr. Şükrü Hatun - Şimdi olduğu gibi 1970’li yıllarda da  “doktor” olmayı düşleyen çalışkan lise öğrencilerinin en büyük hedefi, ülkemizin en prestijli tıp fakültesi olan Hacettepe Tıp Fakültesi’ne girebilmekti. Ben de köyde büyümüş, liseyi parasız yatılı okumuş birisi olarak 1970’lerin görece eşitlikçi Türkiye’sinin yarattığı imkanlarla Hacettepe Tıp Fakültesi’ne girebilenlerdendim. Geriye dönüp baktığımda birinci sınıfındaki sosyal dersleri ve bu derslerde karşılaştığım hoca (Emre Kongar, Nusret Fişek ilk aklıma gelenler) portrelerini, ikinci sınıfta biraz ürpererek dinlesek de anatomi derslerindeki işlevsel törenselliği-öğretmeyi ciddiye alan ve bizi insan biyolojisinin içine sokan bir akış ancak o sessizlik ile sağlanabilir diye düşünürüm- üçüncü sınıfta anlattıkları derslerin kalitesinde bilimsel derinliklerini hissettiğim hocaları -Emin Kansu’nun hep süren etkisi örneğin- dördüncü sınıfta hastanenin öğrenciler için olduğunu hissettiren onlarca hocayı -İskender Sayek’in gösterişsiz ama eğitici vizitleri- hatırlarım. Ama benim için Hacettepe Tıp Fakültesi biraz da beşinci sınıftaki Toplum Hekimliği stajında çalıştığım Etimesgut Devlet Hastanesi’nde Dr. Ufuk Beyazova ve Dr. Gülseren Tuna’da örneklerini gördüğüm hekimlik anlayışı demektir. Daha önce yazdığım gibi içlerinde benim de olduğum binlerce hekim, toplum yönelimli tıp eğitimini insancıl yüzüyle Nusret Fişek tarafından kurulan Etimesgut ve Çubuk Araştırma bölgelerindeki sağlık ocaklarında karşılanmıştır. Hacettepe Tıp Fakültesi daha çok İhsan Doğramacı ile özdeşleşmiştir ama oraya özgünlük kazandıran, belki de ruhunu veren Nusret Fişek’tir. Onun sayesinde tıp eğitimi ile toplum arasında köprü kurulmuş, Amerikan standartlarında eğitim vermeye odaklanmış bir tıp fakültesinin öğrencileri en az dört ayı köylerde ve küçük ilçe hastanelerinde geçirerek çağdaş hekimlik uygulamasını öğrenme fırsatı bulmuşla

rdır. Nusret Fişek’e göre toplum hekimliği t

emel tıp bilimleri ve klinik bilimleri izleyen çağdaş tıp uygulamasıdır ve “hiçbir çalışma ya da akademik egzersiz için yapılmamalı, sonuçta mutlaka ülkeye bir yararı olmalıdır”. Tıp eğitimine yaptığı katkıların temelinde ise “sağlık hizmetlerinin topluma intibak sağlamasını amaçlayan  bir felsefe bulunmaktadır. Bu nedenle de 1960’ların başında ülkemizde birinci basamak sağlık hizmetlerinin -sağlık ocaklarının- kurulmasını sağlayan kanuna “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi” ismini vermiştir. Ona göre tıp eğitiminin temel amacı pratisyen hekim yetiştirmektir ve hep yanlış anlaşıldığı üzere “Pratisyen hekim, klinik dallarda eğitimi yetersiz hekim demek değildir. Pratisyen hekim, toplumda sık görülen hastalıklarda -sistem, organ ve etken ayrımı yapmadan- uzman hekim kadar bilgili ve becerikli hekim demektir”. Yaşamını son günlerinde hepimize temel görevimizin “pratisyen hekimliğin ve birinci basamak hekimliğin saygın ve vazgeçilmez disiplin olarak gelişmesini sağlamak” olduğunu hatırlatmıştır.

Ne yazık ki 1980 karanlığı, birçok şey gibi onun kurduğu Hacettepe Toplum Hekimliği Enstitüsü’nü işlevsizleştirmiş ve daha sonra kapanmasına neden olmuştur. Nusret Fişek de öğrencilerinin -yönetimin isteksizliğine rağmen- düzenlediği sade bir törenle 1983 yılında emekliye ayrılmış ve Hacettepe Tıp Fakültesi’nde onun bıraktığı “boşluk” hiçbir zaman doldurulamamıştır. O yaşamının yeni bir dönemine başlarken öğrencileri, zorunlu hizmet yaptıkları illerde sağlık ocaklarına çıkan caddelerde -Adıyaman Tut Sağlık Ocağı örneğin- onun ismini içleri titreyerek okumuşlar ve uğradıkları her sağlık evinde onu yanlarında hissetmişlerdir. Onun Türk Tabipleri Birliği Başkanı olduğunu öğrendiklerinde ise eski öğretmenine kavuşan çocuklar gibi sevinmişlerdir. Nusret Fişek, 1983’ten itibaren Türk Tabipleri Birliği Başkanlığı yapmış ve bu dönemde kamuoyu onun demokrat ve barışçı kişiliğini tanımıştır. Çocuk yaştaki geçlerin sahte raporlarla yaşları küçültülerek idam edildiği yılların hemen ertesinde, idam cezalarına ve ölüm cezalarının yerine getirilmesinde doktorlara görev verilmesine karşı çıkmış ve bu nedenle de mahkemelerde yargılanmıştır. Yaşamının son dönemini de “Herkese sağlık hizmeti götürmek yerine hastane açmayı çok daha ilginç bulanlara” karşı mücadele ederek geçirmiş, 23 Ekim 1988’de Ankara’da yapılan hekim yürüyüşünde “Hükümetleri rahatsız edecek eylemler yapmazsak, taleplerimize kimse kulak vermiyor; sizleri ve bütün hekimleri kutluyorum” diyerek yükselen hekim mücadelesine destek vermiştir. Aydın’da 1989’daki açlık grevleri zamanın adalet bakanı tarafından zorla engellenmeye çalışıldığında ise “Cumhuriyetimiz kurulalı 66 yıl oldu ama, bizi yönetenler Osmanlı İmparatorluğu’nun geleneklerinden henüz kurtulamadılar. Bazı hükümlülerin açlık grevlerini kırmak için yönetimin -adam öldürme pahasına da olsa- zor kullanması, bunun örneklerinden biridir. Otokrat düzende, yönetenler buyurur, herkes o buyruğa uyar” diyerek hekim bağımsızlığını herşeyin üzerinde tutmuştur.

Oniki yıl önce (3 Kasım 1990) yitirdiğimiz Nusret Fişek, öğrencilerinin gözünde Prof. Dr. Gazanfer Aksakoğlu’nun sözleriyle “çok yönlü bir önderdir”. Onu sevgi ve saygıyla anarken sözü yaşamını onun izinde sürdüren öğrencisi ve asistanı Prof. Dr. Ayşen Bulut’a bırakıyorum: “Fişek öğrencilerini ve çevresindekileri nasıl etkilerdi? Bu sorunun yanıtını öncelikle yaşamının dünyada varolmuş en onurlu yaşamlardan biri olduğu gerçeğinde buluyorum. Sonsuz alçakgönüllülüğü ve herkese olan saygısı hemen farkedilen başlıca özellikleridir. Hizmet etmek için isimsiz olmak gerektiğine bizi inandırmıştır. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve çalışkanlığı ile son dakikasına kadar kendinden her sorulana, her istenene karşılık vermek için bıkmadan usanmadan çalışması çevresindeki hepimizi her zaman etkilemiştir.”

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön