e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Kasım 2002  Sayı: 93

 

Prof. Dr. Emin Ergen, spor hekimliğini anlattı...

“Spor hekimi sporcuyla aynı dili konuşur”

A.Ü. Tıp Fakültesi Spor Hekimliği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emin Ergen, sporcu sağlığı ve sporcuların performansı açısından son derece önemli olan spor hekimliği konusunda, Türkiye’de toplumun son 10 yılda bilinçlenmeye başladığını bildirdi. Yine de, diğer uzmanlık dallarıyla karşılaştırıldığında spor hekimliğinin yeterince ön planda olmadığını belirten Ergen, bu konuda basına da görev düştüğünü belirtti.

7.gif (40132 bytes)Tıp Dünyası - ANKARA -Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Spor Hekimliği Ana Bilim  Dalı Başkanı Prof. Dr. Emin Ergen,  Tıp Dünyası’nın sporcu sağlığı ve performansı açısından spor hekimliğinin taşıdığı öneme ilişkin sorularını yanıtladı. Ergen’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

- Spor hekimliği nedir?

Spor Hekimliği adı üzerinde, sporla sağlığı ya da hareketle sağlığı birlikte ele alan bir bilim dalıdır. Geçmişi yüzyılın başına, 1910’lara rastlıyor; terminoloji olarak ilk defa Almanya’da ortaya çıkmış. Almanya’da, daha çok spor yapan kişilerin sağlık kontrollerinin yapıldığı bir merkez oluşturulmuş. Ardından, spor yaparken karşılaşılan sağlık sorunlarının çözümüne yönelik, daha sonra performansa yardım edecek biçimde spor hekimliği gelişmesini sürdürmüş. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise sadece spor yapan kişilerin değil, tüm bireylerin sağlıklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik bir çaba başlamış ve diğer ülkelere yayılmış.

- Türkiye’de gelişmesi ne zamanlara rastlıyor?

Türkiye’de gelişmesi cumhuriyetle birlikte... 1924 yılında Paris Olimpiyatları var ve Atatürk “Türk sporcuları bu olimpiyatlara katılacak” diyor ve çok sınırlı bir bütçeden kaynak ayırarak Türk sporcularını Paris’e gönderiyor. Sporcuların bakımlarıyla ilgili olarak da, askeri bir doktor olan Albay Sırrı Alıçlı’yı görevlendiriyor. Sırrı Bey, yurtdışından bir takım kaynaklar getiriyor ve Türkiye’de ilk defa sporcu sağlığı konusu telaffuz edilmeye başlanıyor. Spor hekimliğinin kurucusu sayılan Dr. Raşit Serdengeçti, 1940’lı yıllarda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nde -o zaman Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü- spor hekimliğinin kurumlaşması yönünde bir sağlık dairesi kuruyor. Bu dairenin görevi, sporcu sağlığı konularının yasal düzenlemesi konusundaki görüşleri ilgili makamlara bildirmek. Daha sonra sporcu sağlığı ile ilgili kurslar düzenlenmeye başlanıyor. Nihayet 1966’da Türkiye Spor Hekimleri Derneği kuruluyor. Bu önemli bir tarih... Kurumlaşmanın bir başka  boyutu; bir dernek meslek örgütü olarak ortaya çıkmış oluyor ve aynı tarihte -bugün de hala yayınlanmakta olan- spor hekimleri dergisi yayınlanmaya başlıyor.

-Uzman yetiştirmeye ne zaman başlıyor spor hekimliği?

Türkiye’de önemli adımlardan biri de 1973’de Ege Üniversitesi’nde Spor Hekimliği Enstitüsü’nün kurulmasıdır . Böylece uzman yetiştirilmeye başlanıyor ve Prof. Dr. Necati Akgün’ün kurduğu bu enstitü YÖK ile birlikte bir ana bilim dalı haline geliyor. O tarihten bu yana çeşitli fakültelerde spor hekimliği ana bilim dalları kurulmuş durumda. Şu anda 6 tanesi aktif olarak çalışıyor. Ayrıca 8 fakültede kağıt üzerinde kurulmuş durumda ama öğrenci almıyor.

- Sizce spor hekimliği Türkiye’de yeterince tanınıyor, biliniyor mu?

Çok yeni bir alan, genç bir alan ve özel bir alan olduğu için daha çok spor camiasında tanınıyor. Bundan 10 yıl öncesiyle karşılaştıracak olursak toplumda kesinlikle daha çok bilgilenme, bilinçlenme var. Artık spor hekiminin ne yaptığı daha iyi biliniyor. Uzmanlık veren kurumlarda poliklinik hizmetleri yürütüyor spor hekimleri ve buralara başvurular yapılıyor. Ama tabii, tıptaki diğer uzmanlık alanları gibi çok yaygın olarak bilinen bir durumda değil henüz.

- Spor hekimliğinin öneminin anlatılması ve daha çok  tanınması için neler yapılmalı?

1991 yılında Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) Spor Hekimliği Kolu kuruldu. Türkiye’deki 6 fakültenin yetiştireceği uzmanların sporcu sağlığı hizmetini vermesi pratik olarak mümkün değil. Bu açığı kapatmak için TTB, çeşitli odalarca organize edilen sporcu sağlığı kursları yaptı. Bu kurslardan aşağı  yukarı 750 arkadaşımız birer belge aldılar. Bu tabi spor hekimliği belgesi değil, spor hekimliği ile ilgili bir bilgilenme belgesi. Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Adana, Bursa, Trabzon’da düzenlenen bu kurslar en azından o yörelerde görev yapan pratisyen ve uzman birçok arkadaşın temel sporcu sağlığı bilgisini almasına yol açtı. Ve alanımız biraz daha iyi tanınmaya başladı. Geçen 10 yıl içinde aşağı yukarı 20 civarında kurs, kongre, seminer, panel gibi etkinlik düzenlendi. Buralara katılan birçok meslektaşımız oldu. En azından meslek örgütlenmesi açısından bu alan biraz daha tanındı. Ancak toplumdaki tanınması ancak basında yer almasıyla ilgili.

- Türkiye’de son yıllarda spora verilen önem artmasıyla birlikte çeşitli dallarda çok başarılı sporcular yetişmeye başladı. Yasemin Dalkılıç gibi, Süreyya Ayhan gibi... Bu bağlamda, spor hekimliğini bir de sporcuların yetişmeleri, sağlıkları, performansları   açısından değerlendirir misiniz? Bir sporcu için spor hekiminin önemi nedir?

Bir sporcunun yetenekli olup olmadığını antrenörü ya da beden eğitimi öğretmeni saptar. Ardından spor hekimi onun antrenman yüklenmelerinde problem çıkmayacak şekilde yardımcı olur. Daha küçük yaşlardan başlayarak, antrenman yüklenmesi açısından eğiticiye ipuçları verir. Mümkünse genel sağlık kontrollerini yapar. Daha sonra şekillenip de iyi bir performans sporcusu haline geldiğinde karşılaştığı yaralanma gibi problemlerin en kısa zamanda halledilmesi için yardımcı olur. Burada spor hekimliğinin cerrahi bir alan olmadığını belirtmek istiyorum. Ortopedi ve travmatolojinin operasyon endikasyonu koyduğu vakaların öncesinde ve sonrasında devreye girer spor hekimliği. Spora dönüşü takip eder. Atletizm yapan bir sporcunun problemi çok özel olabiliyor. Ben eski bir atletim ve dolayısıyla onun terminolojisinden konuşuyorum. Çok değerli başka bir hekim arkadaşım, onun problemli olabileceği yeri daha önce görmemiş olabilir. Sporcunun dilinden anlamak gerekli. Her uzmanlık alanının sahip olduğu bilgi birikimi, deneyimi farklı. Spor hekimliğinin de böyle bir durumu var. Bir jimnastikçinin söylediği,  “Şu hareketi yaparken, şuramda şöyle bir şey oldu” ifadesi bize bir ipucu veriyor.

- Bir spor hekimine sadece sporcular mı başvurur?

Sporun dışındaki bazı alanlar; mesela dans, bale, modern dans, halk dansları. Buradaki hastaların önemli bir kısmı Devlet Opera ve Bale’nin dansçıları örneğin. Neredeyse onların kurum hekimleri gibi çalışıyoruz. Onlarla zaman zaman, sezon öncesi yaralanmaların önlenmesi üzerine sohbetler düzenliyoruz.

- Bu da çok önemli. Bunu nasıl yapıyorsunuz? Sporculara da aynı uygulama yapılıyor mu?

Bizden ya da karşı taraftan talepler oluyor. Problemler çok sık olduğunda baş koreografı arıyoruz ve gelelim yardımcı olalım diyoruz. Onlarda da bir kondisyonlanma gerekiyor. Sporla karşılaştırmak gerekirse onların çok yoğun, günde 5-6 saat çalışmaları oluyor. Sporcularla ilgili olarak da yine kulüplere gidip benzer çalışmalar yapabiliyoruz. Bunun dışında, rekreasyonel olarak tenis oynayan, kayak yapan, aerobic, streching programlarına katılan bireylerin de çalışmalarında ortaya çıkan problemlerin çözümü bizimle ilişkili, bizim yardımcı olduğumuz bir alan. Obezite gibi günümüzün önemli problemlerinden birinin çözümünde tedavinin bir parçası olarak egzersizi biz reçetelendirebiliyoruz. Bizim reçetelerimizin bir kısmı ilaç, bir kısmı da egzersiz reçetesi biçimindedir.

- Bir spor hekiminin sporla uğraşıyor olması şart mıdır? Spor hekiminin geçmişte sporla ilgilenmiş olması işi kolaylaştırır mı?

Kesinlikle kolaylaştırır. Sporcuyla aynı dili konuşmak açısından... Spor yapmamış olsa bile spora ilgi duyması, izliyor olması -televizyondan ya da sahadan- yaralanma mekanizmasını anlamak açısından, tanıya yönelmek açısından çok değerli diye düşünüyorum. Ama bilfiil yapmış olması, organizmanın yüklenme özelliğini daha iyi hissettiren bir şey. Ben basketbol oynadım, daha sonra atletizme yöneldim ve uzun yıllar atletizm ile ilgilendim. 1971-1984 arası bilfiil 110 metre engelli koştum. Onun dışında voleybol, futbol, tenis gibi birçok dalı denemiş oluyorsunuz. Fırsat buldukça da masa tenisinden raftinge kadar  her şeyi şöyle bir tatmak insana mesleği açısından bir açılım getiriyor.

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön