NEVZAT EREN’İN ANISINA 
Dr. Özen Aşut

Aramızdan ayrılıp gidenlerin ardından yazmak ya da söz söylemek her zaman zordur.  Ancak kimi dostların ardından yazmak, bir başka zordur.  Çünkü, ne deseniz, çok eksik olacağını bilirsiniz.   Söylenmedik o kadar çok  şey kalır ki...

İşte Prof. Dr. Nevzat Eren, böyle zengin insanlardan biriydi.  Biliyorum  ki,  her birimiz onu sınırlı olarak tanıdık.  Onun  tıp tarihi alanında yazdıkları,  ne engin bir birikimi olduğunu ortaya koymaktadır. 

Nevzat Eren,  ilgi alanı çok geniş bir hekimdi.  Onunla konuşurken bunu hemen fark ederdiniz.  Olağanüstü çalışkan ve tez canlı idi.  Hemen sonuç almak isterdi.  Bu ivecenliğinin zararını az görmemiştir.  Bu yüzden hataya düştüğü de olmuştur. Ancak en büyük erdemlerden olan kendini değerlendirmek ve özeleştiri  yapmak, onun önemli özelliklerinden biriydi.  Yanlışını  büyük bir iç rahatlığı ve özgüvenle kabul eder,  bundan geleceğe yönelik sonuçlar çıkarırdı.  Başka bir belirleyici  özelliği, umuduydu.
Her koşulda, çevresine umut verecek bir şey bulmaya çalışırdı.  Karamsar
olduğunu hiç görmedim.  Toplumun ya da kendisinin en güç  durumlarında bile  kötümser konuştuğunu hiç duymadım.  Umudunu yitirdiğini hiç sanmıyorum.  Yenildiğini asla...

                                                  * * *
Nusret Fişek’in öğrencileri deyince aklıma Ayşe Akın,  Doğan Benli, Rahmi Dirican, Osman Zeki Kaya, Hüsamettin Ayar,  Nevzat Eren gelir.  Onlar sevgili hocamızın gerçek öğrencileridir.  Hekimlik yaşamlarının en başından sonlarına dek aynı anlayış ve özveri ile çalışmış, çalışmaktadırlar.  Hocamız Nusret Fişek, bu insanların her birini, ülkenin en gerekli yerlerinde hizmet verirken bulmuş; onları toplum hekimliği eğiticileri olarak yetiştirmek için Sağlık Bakanlığı’na ve üniversiteye çağırmıştır. 

Hocamızın halk sağlığı alanında gerçekleşmesini öngördüğü ilkeler ve örgütlenmenin eğitici ve uygulayıcıları arasında Nevzat Eren’i en başlarda saymak gerekir.  O,   1976’da başlayan Çubuk Sağlık Eğitim ve Araştırma Bölgesi çalışmalarında  “Bölge  Başkanı” olarak en öndeydi.  
O dönemde Hacettepe Toplum Hekimliği Bölümü ve Çubuk’ta, hekimiyle,  tüm sağlık  çalışanları ile, şoförüyle, hizmetlisiyle  inanmış bir ekip vardı.
Amacımız,  ilkelerimiz, umutlarımız vardı.  Daha güzel bir dünya, herkese eşit ve özgür bir yaşam özlemimiz,  toplumun tüm bireylerine  yeterli ve ulaşılabilir sağlık hizmeti sağlama hedefimiz vardı. Bu hedefe ulaşabilmek için, gece gündüz demeden çalışmak gerekiyordu. Çalışmak da yetmiyordu, çeşitli güçlükleri aşmak  gerekiyordu.  Güçlükler, sayılamayacak ölçüde çoktu.  Çünkü genel ile çelişen bir sistemi uygulamaya çalışıyorduk.  Sosyalleştirmenin uygulanabileceğini göstermekti amaç. 
Tüm ekip olağanüstü özveri gösterse de, kimi zaman sorunlar çözümsüz kalabilirdi.  Bu durumda son çare olarak Başkan’a başvurulurdu.  O,  güçlükleri alt etmenin yolunu nasılsa bulurdu.  Onun, sorunları nasıl çözdüğü ise pek düşünülmezdi...

        O zamanlar hepimizin birlikte yapmaya çalıştığımız işin, ortaya koymak  için çaba gösterdiğimiz üretimin,  yaşamımızın en anlamlı zaman dilimini oluşturduğunu düşünmüşümdür hep...  Sanırım, Nevzat Eren için de öyleydi.  Yıllar sonra,  üniversitedeki odasında  konuşurken,  durumundan  oldukça mutsuz olduğunu düşünmüştüm.  Üniversitedeki olumsuzluklardan söz   ediyorduk.  Koşulları katlanılmaz bulmuş olmalıyım ki, ona bu duruma  niye katlandığını sormuştum.
 “Ne yapabilirim?  Buradan öte yol var mı?” demişti.

Evet, bunca profesörlük dağıtan üniversite, yıllarca Nevzat Eren’den bu unvanı esirgemişti.  Kaç kez yargıya başvurmuş,  ama gene de sonuç alamamıştı.  Böylece 1974’te kazandığı doçentlik unvanından sonra, profesör olabilmek için 15 yıl beklemesi gerekmişti.  Onca  araştırmasına, onca kitabına,  sayısız yayınına karşın, profesör olduğunda yıl 1989 olmuştu.  

Nevzat Eren’in  hekim örgütündeki çalışmaları da,   halk sağlığı alanındaki çalışmalarına koşut özellikler taşımaktadır.  Üniversitedeki gibi, birçok öğrencisi oldu Tabip Odası’nda.  Çeşitli örgütsel görevler yaptı.  Zor  bir    dönemde Ankara Tabip Odası Başkanlığı görevini sürdürdü yıllarca.
Türk Tabipleri Birliği Merkez  Konseyi ve Yüksek Onur Kurulu üyeliği yaptı.  1996’da Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü’nü aldı.  Gerçekten hak ettiği bu  ödül, onu çok mutlu etti.
                                                 * * *
Nevzat Eren, ölümünden çok kısa bir süre önce, “14 Mart’ın Düşündürdükleri” başlıklı son mesajında, içinde bulunduğumuz  koşulları,  her şey gibi sağlık hizmetini de metalaştıran sistemi,  küreselleşmeyi, sağlık sektörünün bugünkü açmazını çok özlü bir biçimde özetledikten sonra,  sözlerini şöyle bitiriyordu:

“Bu sorunların çözümü, her durumda sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi modelinden geçmektedir. 35 yıllık bir halk sağlığı uzmanı olarak bu görüşleri yazdık, imzamızla  onayladık.  Zaman, tanığımız olacaktır.”

Nevzat Eren, zaman zaman herkesin hocası olmuştur.  Son yazdıkları karamsar gibi görünse de,  aslında geleceğin  sevincini taşıyor.  Bana umut ve güç veriyor.  Nevzat Eren, öğretmeyi sürdürüyor. Yaptıkları, yazdıkları, yaşamı, son mesajı bize yol gösteriyor.  Evet,  Nevzat Eren’in 1961’de Hacıbektaş Hükümet Tabibi olarak başladığı hekimlik yaşamı,  2000 yılının 13 Mart gecesinde noktalandı.  Ama onun eğitmenlik işlevi  uzun yıllar sürecek.  Nevzat Eren, bundan sonra da hekimlerin ve hekim  adaylarının yolunu aydınlatacak. Tıpkı, hocamız Nusret Fişek gibi...
 
 
 
 
 
 

mail9.gif (17469 bytes)buton2.jpg (1100 bytes)ANA SAYFAYA DÖNÜŞbuton1.jpg (1100 bytes)