Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu Şef/Şef
Yardımcılığı Atamalarında Neye Olanak Tanıdı?
“Pehlivan Tefrikası”na dönen Sağlık Bakanlığı’nın Şef/Şef Yardımcılığı
ile ilgili yönetmelik değişikliği süreci devam ediyor. Son olarak 4 Şubat
2000 günü Resmi Gazete’nin Mükerrer sayısında yayınlanan yönetmelik değişikliği
24 Şubat 2000 tarihinde Danıştay 5. Dairesi’nce görüşülerek yürütmeyi durdurma
kararı verildi. Sağlık Bakanlığı’nın 9 Eylül 1999 tarihinde çıkarttığı
yönetmelik değişikliği ile ilgili 5. Daire’nin verdiği yürütmeyi durdurma
kararına yapılan itiraz da 25 Şubat 2000 tarihinde Danıştay İdari Dava
Daireleri Genel Kurulu’nda görüşüldü ve yürütmeyi durdurma kararı
kaldırıldı. Şimdi Danıştay 5. Dairesi konuyu esastan görüşecek. Henüz Danıştay
İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun (DİDDGK) yürütmeyi durdurma kararının
kaldırma gerekçeleri bilinmemekle birlikte bu işlemle neyi uygun buldu-ğunu
hatırlatmakta ve ilişkiyi yorumlamayı okuyuculara bırakmakta yarar var.
-
Yürütmeyi durdurmanın kaldırılmasıyla eğitim hastanelerine doçent ve profesörlerin
hiç-bir ön değerlendirmeden geçmeksizin Bakan’ın tercihiyle atanması uygun
görüldü. Hatır-lanacağı gibi 9 Eylül 1999 tarihinde Resmi Gazete’de çıkan
yönetmelik değişikliğinden hemen sonra (4 gün içerisinde)- kimin ne zaman
haberi oldu, ne zaman başvurdu, başvu-rular ne zaman yeterli dolgunluğa
ulaştı, son başvuru tarihi tanındı mı ve başvuranlar ara-sında Bakanlık
nasıl bir nesnel ölçüt üzerinden değerlendirme yaptı bilinmeksizin- 13
Eylül 1999 itibariyle göreve başlayanlar oldu. Karardan, bunun hukuka uygun
ve 20-30 yıl süren şef/şef yardımcılığı gibi önemli bir kadroya atama yapılmasının
yerinde bulun-duğu anlaşılıyor.
-
Yürütmeyi durdurmanın kaldırılmasından, sınırlı sayıdaki şef/şef yardımcılığı
kadrolarına atanmada nesnel bir seçme değerlendirmesine gerek olmadığı
düşüncesine katılındığı or-taya çıkıyor.
-
Doçent ve profesörlerin bir değerlendirmeye tabi tutulmaksızın şef/şef
yardımcılığına ata-nabilmelerine rağmen, şef ve şef yardımcılarının üniversitelerdeki
kadrolarda aynı biçim-de yer almalarının mümkün olmaması arasındaki çelişki
doğal bulunuyor.
-
İdarenin kadrolarının sınırlığı ve bu kadrolara başvuranlar arasında hizmetin
özelliklerin uygun, en donanımlı kişileri seçmek için, bütün adaylara eşit,
adil ve objektif kriterleri i-çeren bir seçme/değerlendirme yöntemi uygulamaması
yadırganmıyor. Sınırlı kadroların sadece akademik kariyere sahip (onların
da bir kısmına) olanlara tahsis edilmesi ve diğer adaylara değerlendirmeye
girme şansı dahi tanınmaması benimseniyor.
-
Bakanlığın 03.06.1998 tarihinden bu yana boş kadroları bilmesine rağmen
doldurmak için nesnel bir değerlendirme sürecini başlatmaması göz önüne
alınmadan ÖSYM’nin yeni bir değerlendirme/sınav için 14 ay istemesinin
hizmeti aksatmaya yol açacağı kabul edilmiş oluyor.
-
Bakanlığın yönetmelik değişikliğinden sonra atadığı şef/şef yardımcılarından
11’inin ya-bancı dil sınavını, 38’inin mesleki bilgi sınavını geçememesine
karşın Bakan’ın seçme öl-çütlerine ilişkin bir kuşku olmadığı paylaşılmış
oluyor.
-
Yapılan toplam 70 atama kadrosundan 32’sinin 17.02.1998 tarihinde yapılan
merkezi sı-navda ilan edilmemiş olmasını “yıllardır boş kadrolar nedeniyle
eğitim aksamaktadır” a-çıklaması arasındaki samimiyeti atlıyor. Oysa ki
daha önce ilan edilmeyen 32 kadronun 11 tanesi yaklaşık 5 yıldır boştur.
Geriye kalan 21 kadronun 5 tanesi yeni açılan klinik olup diğerleri ise
yeni boşalan kadrolardır. Davalı İdare’nin yaptığı 70 atamanın yarısının
yeni kadrolara yapıldığı dikkate alındığında amacın uzun zamandır boş olan
ve eğitimin aksa-masına sebep olan kadroların doldurulması olmadığı açıktır.
-
1998 yılında yapılan şef/şef yardımcılığı sınavına katılan 1391 adaydan
başarılı olan 453’ü içerisinden üçüncü aşamada başarılı olamayan ya da
başarılı olup da tek bir kadroya birden fazla kişi başvurduğu için en yüksek
puan alan adayın atanması nedeniyle şef ya da şef yardımcısı olamayan 252
kişinin mağdur olup olmadığının göz önüne alınmaması uy-gun bulunmuştur.
Oysa ki Tababet Uzmanlık Yönetmeliği 32. maddesi uyarımca mesleki bilgi
sınavında başarılı olanlar isterlerse 5 yıl süreyle mesleki bilgi
sınavına katılmaksızın sınavın üçüncü kademesine girebilirler. Bu kademenin
ÖSYM ile hiçbir ilgisi olmayıp, nesnel bir değerlendirme yapmak isteyen
bir bakanlık bir-iki ay içerisinde bu süreci sonlandırabilir. Bakanlığın
böyle bir tutuma girmemesi “anlaşılır” olmuştur.
-
9 Eylül 1999 tarihinde yönetmelik değişikliği yayınlandıktan sonra Bakanlığa
atma için başvuran, meslek bilgisi sınavını da geçen ve aynı zamanda doçent
ünvanına sahip bir çok kişinin ataması da yapılmamıştır. Yürütmeyi durdurmayı
kaldırmakla kullanılan bu insiyatifin de yerinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Sınavda başarılı olanları atama imkanı varken başarısız olanların atanmasına
olanak sağlayan işlemin hizmet gereklerine uygun-luğu –anlaşıldığı kadarıyla-
hiç tartışılmamıştır.
-
Bakanlığın Adana Numune Hastanesinde aile hekimliği uzmanları dışında hiçbir
uzmanlık dalında uzmanlık eğitimi verilmezken Adana Numune Hastanesi Ortopedi
Kliniğine şef ataması ile olmayan bir eğitimin uzun süredir aksadığı düşüncesiyle
işlemi gerçekleştirdi-ği iddiası arasındaki tutarsızlık işleme ilişkin
hiçbir kaygı uyandırmamıştır. Yine benzer şekilde acil cerrahi diye bir
uzmanlık alanı olmamakla birlikte acil cerrahi klinik şefliğine atama yapılması
bile işlemle ilgili kuşku doğurmamıştır.
Yukarıdaki başlıklar arttırılabilir. Ancak bir biçimde DİDDGK yürütmeyi
kaldırmıştır. Bir başka ifadeyle yukarıda aktarılanları hukuka uyarlı bulmuş,
hizmetin gereğiyle ilişkili olduğunu düşünmüş ve böylesine önemli kadrolara
Bakanın nesnel bir yaklaşım gösterdiği sonucuna varmıştır. Elbette süreç
devam edecektir ama bu önemli aşama herkese nerede olduğumuzu bir kez daha
hatırlatmıştır.
ANA
SAYFAYA DÖNÜŞ |