e-posta

   Eski Sayılar | Künye | Ana Sayfa

TIP DÜNYASI
 

.

1 Ekim 2005  Sayı: 138

 

dışarıdangöz...

Jülide Gülizar*

Yaşamın olmazsa olmazı: Sağlık

Ülkemizde sağlık sorunları konusunda bir yazı istendiğinde sevinçle kabul etmiştim. Ama yazmak üzere masanın başına oturduğumda bu konuda konuşacak en son kişi olduğumu anladım.

Çünkü.

Sol ayak bileğimde aylardır süren ve ne olduğu bir türlü anlaşılamayan bir rahatsızlık nedeniyle hastaneye ilk yattığımda 10 yaşında bir çocuktum. Ailem Mersin’deydi ve ben -babamın mesleği nedeniyle- Eskişehir Devlet Demiryolları Hastanesi’nde yatıyordum. 10 yaşında ve yapayalnız bir çocuk. Başta doktorlar olmak üzere, bütün hastane çalışanları bana yalnızlığımı unutturmuşlardı. Orada kaldığım üç ayın sonunda rahatsızlığımın romatizma olduğu anlaşılmıştı. 55 yıl boyunca yaşamımın karabasanı olan ve beni zaman zaman haftalarca yatağa bağlayan romatizma nedeniyle (pek azı başka nedenlerle) 33 kez daha hastanelerde yattım. Yanlış okumadınız, tam 34 kez hastaneler benim ikinci adresim oldu. Bu nedenle, belki de benim sağlık sorunları konusunda söyleyecek çok şeyim olduğunu düşünebilirsiniz. Ama hayır, çünkü ben hiçbir hastanede, sorun olacak hiçbir şey yaşamadım. Haydi, ilkinde çocuktum diyelim, o nedenle sevgi ve şefkat ortamında buldum kendimi. Peki ya sonrakilerde? Ben mi çok iyimserim, şans mı hep benden yana oldu, bilemiyorum. Bildiğim tek şey 70 milyon içinde “ben hiçbir sağlık sorunu yaşamadım” diyebilen tek kişi olduğum. Ama benim bu durumum, elbette Türkiye’de sağlık konularında her şeyin yolunda gittiği anlamına gelmez. Tam aksine…

Bir ülkede sağlık ocaklarının, hastanelerin kapılarında upuzun kuyruklar varsa.. Anadolu’da bazı hastanelerde bir yatakta iki kişinin yattığı durumlar oluyorsa..

Yoğun bakım servislerinde, acil hastalar sıra bekliyorsa..

Eczanelerde çeşitli ilaç sorunları yaşanıyorsa..

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki coğrafi nedenlerle doktora, hastanelere koşanlar yollarda can veriyorsa.

Yeşil kart uygulaması amacından saptırılıp yozlaştırılmışsa, o ülkede sağlık sorunlarının olmadığını kimse söyleyemez.

Günümüzde bütün hastaneler bütün hastalara bakıyor. Elbette iyi bir şey bu. Ama bu nedenle oluşan büyük kalabalıklarda doktorların hastalara ayırdıkları zaman azalıyorsa, sonuç hastaların lehine mi?

Doktorların zorlu çalışma saatleri ve ekonomik durumları aynen sürüyorsa..

Hükümetin, üzerinde çalıştığı tasarılar yeterince irdelenip tartışılmadan yaşama geçiriliyorsa.. Dahası, bu uygulamalar bir yaz-boz tahtasına döndürülmüşse.. İşte en son örnek.

Devlet, tüp bebek konusunda önce kesenin ağzını açar gibi yaptı. Bu arada SSK’lileri yardımın dışında bıraktı. Tepkiler yoğunlaşınca onları da yardım kapsamına aldı. En sonunda da bütün bunların üzerine tüy diken bir kararla ortaya çıktı. “Tüp bebek yardımından 40 yaş üzerindekiler yararlanamayacak.”

Gazeteciler sordu: “Peki şu anda tüp bebek tedavisine başlamış 40 yaş üstündekiler ne yapacak? Onlar söylenene inanarak bu işe kalkıştılar.”

Yanıt son derece pişkin.

“Onlar bu tedavinin parasını ödeyecekler.”

Yorum sizlerin.

 

 

*TRT spikeri

 

 

 

 

 

TIP DÜNYASI

Sayfa başına git         Başa dön